Hürriyet Gazetesi yazarı Onur Baştürk Geçtiğimiz günlerle evlenen eşcinsel çift ile röportaj yaptı. Boğaz’da gezinen teknede gerçekleşmiş romantik bir düğün. Edith Piaf’ın Padam Padam’ı eşliğinde ilk düğün dansı. Nikah memuru yerine felsefe topluluğundan arkadaşlar ve “Sizin için bu evliliğin anlamı nedir?” deyişleri. Ve sonrası... Bir süre önce evlenen ve Kaos GL röportajıyla bunu duyuran o çiftle buluştum. İşte izlenimlerim... Telefonda dedi ki, “Eşime de bir sorayım, çünkü o çalışıyor, sanırım saat altıda buluşmak onun için de uygun olacaktır.” “Tamam” dedim. Bir süre sonra yeniden telefonlaştık. Eşine sormuştu, saat altıda Kadıköy’de buluşabiliyorduk. Telefonda konuştuğum kişinin adı Ekin Keser. 21 yaşında üniversite öğrencisi. “Eşim” diye hitap ettiği kişi ise Emrullah Tüzün. 28 yaşında, şu anda bir mekanda garsonluk yapıyor. Ekin ve Emrullah bir süre önce evlendi. Evliliklerini Kaos GL’ye verdikleri röportajla öğrendik. Evet, iki erkeğin Türkiye’de yasal olarak evlenmesi henüz yürürlükte olan bir şey değil. Ama onlar bunu önemsemedi. Kendi aralarında, alternatif bir evlilik töreni yaparak ‘dünyaevine’ girdiler. Üstelik bunu duyurmaktan çekinmediler. İsteseler töreni gizli saklı yapabilirlerdi. Bu yüzden onlarla tanışmak, evlilikleri üzerine konuşmak istedim. Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nin bahçesinde sohbet ettiğim bu iki genç insan birbirlerine gerçekten aşık bir kere. Bakışlarından anlıyorsun, tatlı atışmalarından çakıyorsun, birbirlerine kol kanat germelerini hissediyorsun. Taze evli çift, hali hazırda üç yıldır aynı evi paylaşıyormuş. Evlenme teklifi Emrullah’tan gelmiş. Hem de gayet romantik bir şekilde: Çiçekler, özel olarak yazılmış notlar, eve gizlice toplanmış yakın arkadaşlar… Sonrasını Ekin anlatıyor: “Düğün töreni yapmak gerçekten stresliymiş. Giyeceğimiz kıyafetten tutun da davetiyeye kadar her şeyle ben ilgilendim. Ama sonuçta değdi, çok tatlı bir tören oldu.” Tören sırasındaki ilk danslarını Edith Piaf’ın çok sevdikleri Padam Padam’ı eşliğinde yapmışlar. Hatta bu dans için yakın arkadaşları Daniela’dan yardım almışlar. “Ama diyor” Emrullah utanarak, “Yapamadık, çünkü ben bir anda gülmeye başladım, yine de devam ettik dans etmeye.” Tören sırasında ellerinde tuttukları kitabı ve oradan okudukları metinleri merak ediyorum. Meğer bu metinler tüm dünyada Silo adıyla bilinen Arjantinli Mario Luis Rodriguez Cobos’un kurduğu hümanist hareket adlı düşünce topluluğunun metinleriymiş. Çift, İstanbul’da da bulunan Silo topluluğu sayesinde kendilerini daha güçlü hissettiğini söylüyor. Emrullah anlatıyor: “Belki bir yıl önce böyle bir şeyi yapamazdım, kendimi aşmamda Silo’nun çok faydası oldu.” Peki iki evli erkeğin, yani ‘koca-koca’nın ilk günleri nasıl geçiyor? Aslında diğer evli insanlardan farklı değil. Emrullah çalıştığı için genelde yemekleri Ekin yapıyor. Üstelik güzel yemek yapıyormuş, eşi Emrullah öyle söylüyor: “Hataylı olduğu için en son yöresel bir pilav yapmıştı, baharatlı filan, nefisti.” Peki iki evli erkeğin, yani ‘koca-koca’nın ilk günleri nasıl geçiyor? Aslında diğer evli insanlardan farklı değil. Emrullah çalıştığı için genelde yemekleri Ekin yapıyor. Üstelik güzel yemek yapıyormuş, eşi Emrullah öyle söylüyor: “Hataylı olduğu için en son yöresel bir pilav yapmıştı, baharatlı filan, nefisti.” Bazen Ekin’in Hatay’da yaşayan annesi arıyor, hal hatır soruyormuş. Emrullah’ı da istiyormuş telefona, hatta onunla daha uzun konuştuğu bile oluyormuş. Emrullah’ın Batmanlı olan aile tarafında ise evlilik olayını tek bilen erkek yeğeni. Törene de gelmiş. Sık sık çifti arıyor, soruyormuş. “Annemin bilmesine gerek yok” diyor Emrullah, “Zor olur ona anlatmak, çok da yaşlı.” Bu arada Ekin’in İstanbul’a geldiği ilk günden beri hayaliymiş sevdiği insanla evlenmek. Bu hayalini gerçekleştirdiği için mutlu. Ayrıca onları hiç tanımayan insanlara ulaşıp önyargıları bir nebze kırabildikleri için de... Savrulan hakaretleri, küçümsemeleri ve ölüm tehditlerini ise umursamıyorlar. Kırılgan olduğu kadar güçlü ve heyecanlı bir çift var karşımda. O sırada parmaklarındaki yüzükleri görüyorum. İki tane gümüş evlilik yüzüğü. “Çocuk da istiyoruz” diyor Emrullah. “Evet” diye heyecanlanıyor Ekin, “Çok güzel çocuk büyüteceğimizden eminim.” “İkinize de mutluluklar diliyorum” diyerek yanlarından ayrılıp vapura doğru yürürken, “Ben az önce Türkiye’de miydim?” diye düşünüyorum. İster istemez. Sonra da, çok klişe ama, “Bu ülkede iyi şeyler de oluyor” diye gülümseyip Sezen Aksu’nun bestelediği Turgut Uyar şiirini alabora ediyorum kendimce: