Onlar sadece yazar değil; dert ortağı
Abone olOnlar etraflarında yüzlerce insanı topluyor, sohbetler ediyor, yol gösteriyorlar. Kimi onları ‘modern çağın şeyhi’ olarak niteliyor; kimi ‘çırak yetiştiren
Yer Taksim’de bir kafe ya da Vatan Caddesi’nde bir ofis... Topluluk hararetli bir biçimde tartışıyor. Kimisinin üniversite öğrencisi olduğu yaşlarından anlaşılıyor. Bunların yanı sıra yaşı daha kemale ermiş diyebileceğimiz kişilerin de toplulukta olduğu göze çarpıyor. Herkes rahat bir biçimde düşüncelerini sıralıyor. Ortamdaki demokratik ahvale rağmen, içlerinden birinin daha farklı bir konumda olduğunu anlamak güç değil. Belli ki orada bulunanların hepsi adeta bir “üstad” olarak gördükleri bu kişinin etrafında kümelenmiş. Postu serip etrafında bir kitle oluşturan bu kişi, hem öğretmen hem de ondan fazlası. Mesafeyi korusa da etrafındaki kişiler ile arkadaşlığa yakın bir ilişki geliştirdiği, oldukça samimi bir ortam oluşturduğu görülüyor. Bu durum orada bulunanların ona atfettikleri “üstad” unvanını zedelemiyor. Yakınlarında bulunanlara göre o “usta”; uzaktan bakanlara göre ise bir modern zaman kutbu. Bugün “metropol mürşidleri” olarak görülenler, klasik usta çırak; mürşit -mürid ilişkisine benzeyen; ama elbette kentli ve daha demokratik bir uslup çervesinde gelişen farklı bir aydınlatan-aydınlanan ilişkisinin failleri. Eğer bir akşam vakti İstiklal’de Hilmi Yavuz’a rastlarsanız mutlaka yanında bulunan ve kendisine duydukları sevgi yüzlerine yansıyan kişileri de görebilirsiniz. Hatta birilerinin “Hilmi Yavuz müridleri ile yine beraber” dediğini de duyabilirsiniz. Tabii ki sevenleri tarafından “pir” olarak görülen ve etrafında topluluklar oluşan tek isim Hilmi Yavuz değil. Sezai Karakoç, Attila İlhan, Mustafa İslamoğlu, Alev Alatlı, Mehmed Niyazi, birçok seveni olan ve onlar ile sık sık bir araya gelip tarihten, edebiyattan, siyasetten, kültürden ve dinden konuşan kişilerin başında geliyor. Onlar ister seküler isterse dini bir kanalda akıyor olsunlar, ‘ilmi ile amil olmayan alim olmaz’ hükmü fehvasından yola çıkmış gibi, kapılarını isteyen herkese açıyorlar. İster ofiste buluşulsun, isterse pastanede, şifahi geleneğin kendisini modern formlar içinde nasıl yenilediğine ilişkin kanıtlar içeriyor buluşmalar. “Şakirdi olmayan hoca havarisiz İsa’ya benzer.” diyen ünlü düşünür Cemil Meriç, sağlığında birçok genci etrafında toplayan aydınlardan biriydi. Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek, Erol Güngör, Abdülbaki Gölpınarlı, Ahmet Arvasi, Semiha Ayverdi gibi isimlerin etrafında da her zaman gönüllü talebeleri bulunurdu. Fakat o dönemde gençler daha çok fikri bir mücadele için bu isimlerin etrafında kümelenirken şimdi durum biraz daha farklı. Artık öğrenci, takipçi ya da mürid olmak sanki daha kolay; önderlik etmenin kapsamı ise ‘psikolojik sorunları dinleme’ babına kadar genişleyebiliyor. Günümüz üstatları ile öğrencileri arasındaki bağ ideolojiden sıyrılıyor, daha çok eser verdikleri alanda yoğunlaşıyor. Üstelik sohbetler, anlatan ve dinleyenlerin bulunduğu topluluk olmanın dışında daha demokratik bir biçimde gelişiyor. Ustaların etrafını sadece yazma sevdası olan ve bir şekilde yönlendirilme ihtiyacı hisseden kişiler kuşatmıyor. Sohbet ortamında bulunup fikirlerini paylaşmak isteyenler de halkada yerini alıyor. Alev Alatlı’nın çevresinde bulunanlar daha çok bu kategoriye giriyor. Alatlı, bir araya geldiği kişileri “yazar adayı” olarak değil, yazma eylemine kışkırtan bireysel ya da toplumsal olguları irdeleyen kişiler olarak tanımlıyor. Fakat hocalarının yönlendirmesine ihtiyaç duyanlar da az değil. Birçok edebiyatçı tarafından üstat olarak görülen ve birçok kişinin yetişmesine katkıda bulunan isimlerin başında hiç şüphesiz Attila İlhan geliyor. Henüz lise talebesiyken etrafında halkalar oluşmaya başlayan İlhan’ın çevresi o zamandan bu yana hiç boş kalmamış. Kendisini İlhan’ın talebesi olarak gören, uzun süre eteğinde bulunan bir dönemin çıraklarının birçoğu ise bugün hepimiz tarafından bilinen isimler. Yılmaz Guruda, Ahmet Yurdakul, Ünal Küpeli, Pınar Kür, Hüseyin Karakaş, Hilmi Yavuz bu isimlerden sadece birkaçı. Bir zamanlar kendini çırak olarak gören isimler ise artık üstad koltuğuna oturdu ve yeni çıraklar yetiştiriyor. Hilmi Yavuz, bu isimlerden biri. Fakat eski çırak Hilmi Yavuz’un ustası Attila İlhan ile şimdilerde arasının iyi olmadığı da biliniyor. Talebeler, hocalarını nerede bulup, nasıl yakınlaşacaklarını biliyorlar. Çünkü her birinin kendisi ile özdeşleşen sohbetlerini gerçekleştirdikleri mekanlar belli. Sezai Karakoç ile bir araya gelip onun sohbetine katılmak isteyenler hafta içi her gün Diriliş Yayınevi’nde akşam yediye kadar kendisi ile görüşebiliyor. Karakoç’un sohbetlerinde sık sık Ortadoğu’daki İslami tecrübe ve cemaatlerin geçirdiği süreçler konu oluyor. Karakoç’u dinlemeye gelenler arasında daha çok yazma merakı olan gençlerin yanı sıra akademisyenler de bulunuyor. Akademisyen grup ile gerçekleşen sohbetler ise genellikle ayrı olarak yapılıyor. Fakat Karakoç’un tecrübelerinden faydalanmak için yakınında bulunmayı tercih edenlerin dikkatli olması gerekiyor. Hilmi Yavuz’a ulaşmak isteyenlerin birden çok adresi var. Ankara-İstanbul arasında mekik dokuyan Yavuz’a İstanbul’da The Marmara’da, Taksim Gezi Pastanesi’nde ya da Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde, Ankara’da Arjantin Caddesi’ndeki bir cafede ulaşmak mümkün. Hilmi Yavuz’un çevresinde bulunanlar onunla arkadaş düzeyinde esprileri de paylaşabiliyor. Mustafa İslamoğlu ise daha çok Akabe Vakfı’nda gerçekleştirdiği tefsir dersleri ile tanınıyor. İslamoğlu, bu derslerde geniş bir kitleye seslendiği için daha çok anlatıcı konumunda kalıyor; fakat daha dar daireli sohbet ortamlarında interaktif bir ilişkiyi tercih ediyor. Mehmet Niyazi’ye ulaşmak isteyenlerin yolu ise kütüphanelerden geçiyor. Onu sevenler kütüphanelerden çıkmadığını bilirler. Genellikle İSAM’da çalışan ve kitaplarını burada yazan Mehmet Niyazi ile sohbet etmek isteyenler, pazar günleri de Yazarlar Birliği’nde onu bulabiliyor. Bir dönem Divan Pastanesi ile birlikte anılan Attila İlhan’ı bulmak isteyen The Marmara’da kendisine ulaşabiliyor. Alev Alatlı ise evinden dışarı çıkmayı çok sevmediği için daha çok bu tür buluşmaları evinde gerçekleştiriyor. Bazı yazarların, şairlerin çevresinde böyle geniş toplulukların oluşması bir eleştiri babında “şeyh-mürid” ilişkisi olarak değerlendiriyor. Özellikle Hilmi Yavuz ve Alev Alatlı için bu yakıştırma belirli çevrelerde sıkça kullanılıyor. Onlar kendilerini herhangi bir öğretinin temsilcisi olarak görmedikleri için bu yakıştırmayı kabul etmiyor. Bir de usta oldukları kişinin çevresinde bulunup kendini geliştirmeye çabalayan kişilerin, onların gölgesi olarak yetişip yetişmedikleri mevzuu var. Hocalar, ‘Gölge yetiştirmiyoruz.’ diyor. Mustafa İslamoğlu’na göre üstatlara düşen kendileri ile ilişki kuran şakirtleri asıl yapmaktır. Mehmed Niyazi, ne olursa olsun karşısındaki kişinin şahsiyetine dikkat ettiğini ve ona tesir etmemeye özen gösterdiğini belirtiyor. Attila İlhan da benzerlerini yetiştirme amacında olmadığını hatta zamanında kendisinin çevresinde bulunan; fakat bugün kendisi ile çok farklı çizgide bulunan birçok kişinin olduğunu söylüyor. Giderek artan bireyselleşme eğilimine karşılık birçok kişinin kanaat önderlerine ihtiyaç duyduğu bir gerçek. Görüş açısını genişletmek, herşeyin bulanıklaştığı bir zeminde bakışına bir ayar kazandırmak için usta zihinlere başvurmak artık sadece gençlerin değil, yetişkinlerin de ihtiyaç duyduğu bir gerçek. MEMHED NİYAZİ YAZAR - Edebiyat dünyasında usta-çırak her daim var İnsanoğlu belirli yaşlarda idealist oluyor; özellikle gençlik döneminde. Bu yüzden de daha yaşlı insanların görüşlerine başvuruyor. Benim böyle görüşlerine başvurabileceğim biri yoktu. Necip Fazıl vardı; fakat yanına yaklaşmanız mümkün değildi, terslerdi insanı. Sanat ve edebiyat alanında usta-çırak ilişkisi çok önemlidir. Canlı usta bulamazsan bu defa ölmüş düşünürlerin eserlerine sarılırsın. Sohbet bizim geleneğimizde var. Biz bir araya gelip tarih, dünya siyaseti, kültür, edebiyat gibi her konuda konuşuyoruz. MUSTAFA İSLAMOĞLU YAZAR - Herkesin ulaşabileceği yerde duruyoruz Daha çok master, doktora öğrencileri geliyor. Kimi zaman tez seçimlerinde yardımcı oluyorum, kimi zaman başlığı söylüyorum ve altını da dolduracak bilgilere ulaşmaları için yönlendiriyorum. Bizi bulmak isteyenler çok çabuk bulabiliyor. Biraz da hayra alamet değil bu. Ağır otur, batman götür olmayı severdim. Fakat bulmak isteyen hemen buluyor, yol geçen hanına dönüyorsunuz. Masa başında çalışmayı, kanlı canlı insanlarla uğraşmaya tercih ederdim. ATTİLA İLHAN ŞAİR-YAZAR - Başörtülü kızlar ‘Evde kaldık’ diye arıyor Eskisi gibi yüzyüze görüşmelere çok fazla vakit ayıramıyorum; çünkü birçok çalışma yapıyorum ve vakit kalmıyor. Fakat The Marmara’da beni gelip bulanlar oluyor. Tabii bir de e-mail yolu ile telefonla bana çok fazla ulaşan oluyor. Sadece edebiyat konuşmuyoruz. Sosyal hayatta karşılaştıkları sorunları da benimle paylaşmak için arayan çok insan var. Mesela başörtülü kızlardan beni arayan çok oluyor. Geçenlerde iki tanesi aradı; “Attila Bey biz başörtüsü taktığımız için evde kalıyoruz.” dediler. ‘Niye çocuğum?’ diye sorduğumda enteresan bir durum ile karşılaştım. Kızlardan birisi inşaat mühendisiymiş ve çalışırken nişanlısı kendisini ziyarete geldiğinde bir işçiye sigara uzattığını görünce nişanı atmış. İslamcı kızlar erkeklere göre daha rahat olduğu için böyle sorunlar yaşanıyor. Beni sadece dertleşmek için ve onları anlayabileceğime olan inançlarından dolayı arıyorlar. Her kesimden insan bana çok rahat ulaşıp benimle konuşuyor. HİLMİ YAVUZ ŞAİR-YAZAR - Gençler ile beraber olmak zihnimi uyanık tutuyor Gençler ile bir arada olmaktan büyük keyif alıyorum. Genç beyinler insanı zihnen uyanık tutuyor. Eğer gençler ile buluşmasam kendi yaşıtım insanlar ile bir arada bulunacağım. Onlar da yaşlılık söylemlerinden, ağırlıklı olarak hastalıklardan konuşuyorlar. Ya gençler ile birlikte olacaksınız ya da 80-85 yaşındaki kişiler ile; ben gençler ile birlikte olmayı tercih ediyorum. ALEV ALATLI YAZAR - Bizim buluşmalarımız bir fikir kulübü gibi gelişiyor Bizim buluşmalarımızda olay daha çok fikir kulübü olarak gerçekleşiyor. Belirli bir konu çerçevesinde, mesela kitaplarımdaki bir savı tartışabildiğimiz gibi güncel bir meseleyi de irdeleyebiliyoruz. Bizim asıl bağlantımızı sağlayan internet oluyor. İstanbul dışında yaşayan, yurtdışında olan ya da değişik nedenlerle zaman içinde mekan değiştiren, mesela askere giden arkadaşlar ile ilişkileri bu şekilde sürekli kılabiliyoruz. CEM KILIÇ M.Niyazi’nin öğrencisi Mehmed Niyazi’yi öğrenciliğim döneminde 10 günde bir İSAM’da ziyaret ederdim. Şimdi maalesef bu buluşmalar ayda bire düştü. Hâlâ üniversitede oluşturduğumuz sohbet grubu ile bu görüşmeleri sürdürüyoruz. Ayrıca konferanslarını kaçırmamaya özen gösteriyorum. Mehmed Niyazi’nin sohbetlerinde araştırdığım konular ile ilgili düşüncelerini almaya ve bütün söylediklerini not etmeye çalışırım. Kendisi, tevazu ilmiyle birlikte büyüyen, hayatını kültür ve düşünce dünyamızdaki boşlukları doldurmaya vakfeden bir insan. ZEHRA AKPINAR M. İslamoğlu’nun öğr. İslamoğlu’nun sohbetlerinden de tefsir derslerinden de çok istifade ettim. Kendisini hep not alarak dinledim. Hala hepsini dönüp dönüp okuyorum. Söylediği bazı cümleler çok karmaşık gibi görünen sorunlar için kilit vazifesi görür ve hiç aklımdan çıkmaz. O konuyu unutsanız bile o cümle mutlaka zihninizde yer alır. Haber: Rahime Sezgin Kaynak: Zaman