Önder Sav Kılıçdaroğlu'na meydan okudu
Abone olCHP'nin eski genel sekreteri Önder Sav, Habertürk TV Ankara Temsilcisi Ali Can Türkoğlu'nun sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu yönetimine kazan kaldıran Önder Sav, CHP liderine
"Yanlış her zaman yanlıştır. CHP Atatürk'e bile kalmadı,
Kılıçdaroğlu'na da kalmaz" sözleriyle meydan
okudu.
PARTİNİN ADRESİNİ BİLMEYENLER PM'DE
CHP'nin mevcut yöneticilerini de eleştiren Sav,
"Partinin adresini bilmeyenler, partiye oy vermeyenler
bugün MYK'da ve Meclis'te" iddiasında bulundu.
Kılıçdaroğlu'nu pek çok noktada eleştiren Sav, "kendi kurultayını" toplamasını hem hukuken hem de etik olarak yanlış buldu.
YÖNETİMİ TÜZÜKLE VURDU
27 Şubat'ta parti içi muhaliflerin istediği tüzük
kurultayına destek veren Önder Sav, mevcut tüzüğe Baykal döneminde
de karşı çıktığını, bugünkü yöneticilerin o zaman da parti içinde
yetkili makamlarda bulunduğunu ancak tüzük için seslerini
çıkarmadıklarını söyledi.
İşte Önder Sav'ın sözleri:
KONUŞMADIM, ÇÜNKÜ...
"Bu zamana kadar suskunluğumu korudum. 12 Haziran seçimlerinden
önce YSK'nın belirlediği takvim doğrultusunda ben de diğer pek çok
aday adayı gibi başvuruda bulundum. Aday gösterilmedim. Yine
sustum. Hiçbir tepki vermedim, değerlendirme yapmadım. 12 Haziran
seçimleri bana göre başarılı sonuçlanmadı. Buna rağmen yine sustum.
Bütün basın yayın organlarının bu konudaki taleplerine karşı
suskunluğumu korumaya devam ettim. Siyasi yaşamımda CHP'yi hemen
her şeyin üzerinde tuttum. Ama 1956'dan bu yana üyesi olduğum
CHP'de bu günlerde anlaşılması güç olaylar meydana gelince
suskunluğumu bozmaya karar verdim. Susmanın ağırlığının konuşmaktan
daha zor olduğunu düşünerek bu programı kabul ettim.
CHP'YE BORÇLUYUM
CHP manen bana çok şey verdi. 1980 öncesi iki kez milletvekili
seçilmem, 1974'de çalışma ve sosyal güvenlik baklanlığna
getirilmem, grup başkanvekillikleri yapmam, sonra CHP'nin en uzun
süreli genel sekreterlik görevi... Ben hala CHP'ye kendimi borçlu
sayıyorum. CHP'yi tanımadan, binasının yerini bilmeden parti
yöneticisi olanlar, partiye hakaret edip başka partiye gidip
dönenlerle bizim gibileri aynı kefede gösterilmeyi kabul etmem.
Tüzük tartışması hangi aşamalardan geçti? Bu konuda yansız bir değerlendirme yapmak istiyorum. Genel Başkan 22 Mayıs günü, Atatürk Spor Salonu'nda aynen şöyle seslendi: Daha demokratik bir yapı olacak. Tüzüğün hukuksuzluklarını belirtmişti.
Yargıtay'dan üst üste uyarı yazıları geldi Sayın genel Başkan da, 3 Kasım'da genel başkanlık görevini yapmadı, Parti Meclisi'ni toplamadı. Genel başkan yardımcısı ile toplantı devam etti. Tüzük değişikliği için kurultay çağrısı yapıldı. Sayın Genel Başkan, merkez yönetiminin değiştirildiğini bildirdi. Benimle beraber arkadaşlarımız saf dışı edildi.
KILIÇDAROĞLU ÇARŞAF LİSTE SÖZÜNÜ TUTMADI
Ne yazık ki Sayın Genel Başkan önüne çıkan ilk fırsatı tepti,
Aralık 2010'daki kurultayda söz verdiği çarşaf listeyi bertaraf
ederek blok listeyi kurultaya dayattı. Ama maalesef liste ortaya
çıktıktan sonra delegelerde ve partililerde düş kırıklığı oldu.
Mustafa Kemal'den bu yana hiçbir genel başkan bu kadar parti
dışından gelen insana yer vermemiştir. Bu 17 kişinin 9 tanesi halen
milletvekili. Hem parti meclisindeler hem de parlamentodalar. Parti
dışından 17 kişiyi PM üyesi yapmak gibi bir hukuksuzluğu ortaya
koymuşlardır. Parti Meclisi üyesi olup da başka partinin üyeliği
devam edenler vardı.
"SABAHATTİN ALİ'Yİ CHP ÖLDÜRTTÜ" AÇIKLAMASI
Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu'nun 'Sabahattin Ali'yi CHP
öldürttü' sözlerini bir dil sürçmesi olarak görüyorum. Ben CHP'ye
gönül verenlere o ozanın sözleriyle 'Aldırma gönül aldırma'
diyorum.
CHP'yi adaylık vesilesi ile tanıyan 40 kişi ne yazık ki bugün milletvekilidir. Acı verici bir olaydır. Ön seçim vaadinde bulunan Sayın Genel Başkan sözünü tutsaydı, bu 40 kişi, hatta genel başkan yardımcılığı yapan pek çok kişi seçilemezdi. Örgütten 206 arkadaşımız başvurdu, sadece bir il başkanı ve iki ilçe başkanı seçilebildi. Örgüt pişman edildi.
Ön seçim yapılan 29 ilin 11'inde liste başı olan arkadaşlar bile parlamentoya gelemedi. Az oy alınacak yerlerde ön seçime gidildi.
"DENİZ BAYKAL DA ÖN SEÇİM YAPMAMIŞTI
AMA..."
Sayın Deniz Baykal hiç kimseye 'Seni milletvekili yapacağım'
vaadinde bulunmamıştı. 'Sizin orada ön seçim yapacağım' da
dememiştir. Ön seçim yapılsaydı tabii daha iyi olurdu. Ben de ön
seçimle gelerek milletvekili olmuştum. Seçimlerden önce de sonra da
Sayın Genel Başkan'ın tüzük değişikliği vaadi oldu. Lider sultasına
son vereceğiz diyordu.
Parti Meclisi tüzük değişikliği için yol vermedi. Genel Başkan
tüzük değişecek diyor, yol alınamıyor. Beşte bir üye imza topladı.
Bu talep bekletildikten sonra Sayın Genel Başkan birdenbire 'Ben
kendi kurultayımı toplayacağım' diye ortaya çıkıyor. Bu hem etik
değil hem de hukuka uygun değil.
RÖPORTAJIN DEVAMI DİĞER
SAYFADA...
TIKLAYIN!..
[PAGE]
"NEYİ, KİMDEN KAÇIRIYORLAR?"
Çok garip bir olay daha yaşandı. 26 Şubat'ta Atatürk Spor
Salonu'nda yapılacağı söylenen kurultay Arena'ya alındığı
açıklandı. Eksik bir kurultay çağrısı yapılmıştır bir başka
gariplik olarak. Kimse kusura bakmasın, bu, hukuku arkadan
dolanmaktır.
1 Mart'ta yapılacak kurultay da 27 Şubat'a alındı. Kaldi ki, üyelerden böyle bir talep yok. Becerikli bir parti üst üste böyle kararlar verir mi? Nedir bu telaş? Neyi nereden kaçırıyorlar? Bunlar CHP'nin ciddiyetiyle bağdaşan şeyler değildir.
GENEL BAŞKAN DEĞİŞİKLİĞİ GÜNDEMDE YOK
Tüzük kurultayı isteyenlerin gündeminde genel başkan değişikliği
yok. Siyasi partiler kanunu açık. Yeni bir söylem de şu oldu, 26
Şubat kurultayı için. Bir şölen havasında geçeceği söylendi. Ne
şöleni? Daha iyi bir projeniz mi var, acaba temel politikalarda
değişiklik mi yapıyoruz, özgürlüklerin genişletilmesi için yeni bir
anayasa projesi mi sunuyoruz ki büyük bir salonda bunu şölene
çevireceğiz... Delegenin kim, seyircinin kim, gazetecinin kim
olduğu belli olmayan bir salonda tüzük gibi önemli bir konuda
kurultay yapacaksınız. Şölen buysa, ben bu şölende yokum.
Baykal'ın genel başkanlığı döneminde tüzük değişikliği kurultayı için büyük bir salon önerilmiş, Sayın Baykal şamatalı bir tüzük kurultayını engellemiştir. Doğrusu da budur.
KILIÇDAROĞLU İLE NEDEN YOLLARI AYRILDI?
Tüzük maddelerinin uygulanıp uygulanmaması noktasında anlaşmazlık
çıktı. Biz Sayın Genel Başkan'ın imzasıyla dışlanmış olduk.
Kılıçdaroğlu ismini ilk ben ortaya attım. Ben hariç MYK'nın diğer üyeleri Sayın Baykal'ın yeniden aday olmasını istiyorlardı. Örgüte yapılan danışmalarda o günün koşulları içinde aday olmasının zorlukları olacaktı. Öne çıkan isim Sayın Kılıçdaroğlu oldu ve onun elini havaya kaldırdık. Ben geriye bakmam, pişmanlık da duymam. O günün koşullarına göre değerlendiririm.
CHP 12 HAZİRAN SEÇİMLERİNDE BAŞARISIZ OLDU
Sayın Baykal kaset komplosuyla uzaklaştırılmadan önce SONAR
tarafından yapılan ankete göre CHP'nin oyu yüzde 28'di. 12
Haziran'da puan kaybedildi. Yüzde 26 başarı olarak görülüyor.
Önceki seçime göre puan arttı deniliyor. AKP'nin ne kadar oy
artırdığına bakarsanız, başarı göremezseniz.
Bu yönetim örgütlere çok sıkıntılı anlar yaşattı. Bugün çok inanmak istemedim. Hatay'da merkez ve ilçe yönetimleri alındı. Bu mu parti içi demokrasi? Delegenin yapısını değiştirmek istiyorlar.
BAYKAL YALNIZ MI BIRAKILDI?
Mevcut yönetim Sayın Baykal'a tam anlamıyla sahip çıktı mı, çıkmadı
mı ona Sayın Baykal karar verecektir. Sayın Baykal benim 1957'den
beri arkadaşım. Hiçbir kırgınlığımız, küskünlüğümüz yoktur. Bazı
kararlarına karşı çıktığım olabilir. Ben bunu gizlice değil, parti
yönetimi önünde yaptım. Ben genel sekreterlik yaptığım dönemde de
mevcut tüzüğün yanlış olduğunu söylemiştim. Yanlış her zaman
yanlıştır. CHP Atatürk'e bile kalmadı, Kılıçdaroğlu'na da
kalmaz.
Sayın Kılıçdaroğlu ile en son temasımız bir yılı aşkın süre önce Meclis'teki odasında gerçekleşti, 18 Aralık kurultayı vesilesiyle.
Kılıçdaroğlu bugün dördüncü MYK ile çalışıyor, bu çarpık tüzük nedeniyle.
Sayın Kılıçdaroğlu bu tüzük değişiklikleri ile ilgili sütten çıkmış ak kaşık değil. 2002 yılında milletvekili oldu, 2003 yılında yönetici oldu. 2007 yılında grup başkanvekili oldu. Niçin Sayın Kılıçdaroğlu bu tüzük değişikliklerine o zaman katılmadığını söylemedi? Ayrıca bir kısım yöneticiler bugün 21.12.2008 kurultayında da yöneticiydiler. Niye o zaman konuşmadılar? O dönem ben karşı çıktım, susması gereken onlar, ben değilim.
Yargının hatta silahlı kuvvetlerin yıpratıldığı dönemde CHP'nin güçlü olması gerekiyor. Tüzük, CHP'nin anayasasıdır. Orada fedakarlık yapılmaması gerekiyor.
CEP TELEFONU VE DİNDARLIK MESELESİ
Hala cep telefonu kullanıyorum. O yes no meselesinde beni bunamış
gibi gösterdiler. Belleğim yerinde.
Ben Müslümanım, atesitlere de saygı duyarım. İnançların sorgulanmasından hoşlanmam.
"HİÇ YARIŞMADIM"
Ben hiçbir gün Sayın Genel Başkan'la yarışmadım. Sayın Baykal'dan
bu işi daha iyi yaparım duygusu olmamıştır. Sayın Kılıçdaroğlu'na
da aynı saygıyı göstermişimdir. Benim herhangi bir mevki kaygım
yok. İmzacıları desteklememim nedeni CHP'nin layık olduğu tüzüğe
kavuşması içindir.