Ömrünüzü 10 yıl uzatabilirsiniz
Abone olOkinawa, Sardinya ve Loma Linda (Kaliforniya) sakinleri, Dünya üzerindeki hemen herkesten daha uzun ve daha sağlıklı bir ömür sürüyor.
National Geographic Türkiye “Uzun Yaşamın Sırları”nı bu ay
kapağına taşıdı. Dünyanın 3 farklı bölgesinde (Sardinya, Okinawa,
Loma Linda) uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmeyi başarmış kişiler
üzerinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki, uzun soluklu ve
kaliteli bir ömür sürmenin sırlarına ulaşmak o kadar da zor değil.
Üstelik bu kişiler -hiçbir hak talep etmeksizin- sırlarını sizlerle
paylaşıyorlar.
Ömrünüzü on yıl uzatabileceğinizi söylesem ne dersiniz? Uzun ve
sağlıklı yaşam bir rastlantı değildir. İyi genlerle başlar, ama iyi
alışkanlıklara da bağlıdır. Uzmanların açıklamalarına göre, doğru
bir yaşam biçimi benimserseniz, on yıl kadar daha uzun
yaşayabilirsiniz.
Ishigaki ailesinin üç kuşağı yılda bir kez aile mezarlığında
biraraya gelerek, atalarının ruhları anısına yemek yiyor, çalgı
çalıyor ve dans ediyor. Sıkı aile bağları Okinawa'nın yanı sıra
Sardinya ve Loma Linda'da da uzun yaşama katkıda bulunuyor
olabilir.
Peki, uzun ve sağlıklı yaşamın formülü nedir? Son yıllarda
araştırmacılar insanların dikkat çekici ölçüde uzun bir yaşam
sürdüğü bazı bölgelere odaklandı. Bir ekip Sardinya’nın (İtalya)
dağ köylerinde, insanların uzun bir yaşam sürdüğü ve 100 yaşına
ulaşan erkeklerin oranının hayret verici derecede yüksek olduğu bir
yer buldu. Bir diğer ekip Okinawa Adası’nda (Japonya) dünyanın en
uzun ömürlü insanları arasında yer alan bir grubu inceledi. Ve Loma
Linda’da (ABD) araştırmacılar, Amerika’nın uzun yaşam şampiyonları
arasında sayılan Yedinci Gün Adventistleri adlı tarikattan bir grup
üzerinde çalışmalar yaptı.
Bu üç bölgede yaşayanlarda yüz yaşını aşanların oranı yüksek; bu
insanlar dünyanın diğer gelişmiş ülkelerinde ölümcül olan
hastalıklardan sadece bir bölümüne yakalanıyor; daha uzun ve
sağlıklı yaşıyor. Sonuç olarak bu insanlar “en doğru
alışkanlıkları” edinmenizi öneriyor. Gerisi ise size kalmış.
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
Primatlarınkine benzer sindirim yollarına sahip olan insanların
meyve, sebze, kuru yemiş ve tahıl bakımından zengin bir doğal
beslenmeyi izlemesi gerektiğini öne süren Dr. John Harvey Kellogg,
kurduğu sanatoryumda bir vejetaryen diyetini benimsetmeye çalıştı.
Hastalar için değişik mönüler uygulamak üzere sağlıklı alternatif
yiyecekler hazırladı. Buğdayı öğütmek yerine buharda pişirdikten
sonra merdaneden geçirerek yufkalar elde edebileceğini saptadı. Bu
yufkaları yenmesi kolay bir kahvaltı gevreği olarak hastalarına
sundu. Hastaların çok tuttuğu bir diğer yiyecek, Kellogg’un yulaf
ve mısır ezmelerini birbirine karıştırıp pişirerek hazırladığı
bisküvileri daha sonra öğütüp un ufak etmesiyle ortaya çıkan bir
üründü. Kellog buna “granola” adını vermişti.
Bu kahvaltılık yiyeceklerin gördüğü rağbet çok geçmeden Battle
Creek’i dönüştürdü. Taklitçi tahıl gevreği imalatçıları pıtrak gibi
bitiverdi ve kasaba tahıl gevreği endüstrisinin beşiği haline
geldi. Kellogg’un daha ticari zihniyetli kardeşi W. K. Kellogg,
ağabeyine sanatoryumdaki bazı gündelik işlerde yardım etmişti.
Yufkadan hazırlanmış yiyecekleri seri üretimle pazarlamak istedi.
Ağabeyinin üretimi küçük bir ölçekte tutmayı tercih etmesi üzerine,
kendi başına bu işe soyundu. Günümüzde mısır gevreği ve değişik
markalı daha birçok tahıllı yiyeceği pazarlayan Kellogg şirketinin
doğumu böyle gerçekleşti.
Hastalar bile John Harvey Kellogg’un beslenmeyle ilgili
öğütlerinden kazançlı işler çıkardı. C.W. Post mide bozukluğu
teşhisiyle bu hastaneye yatırılmış olan bir mucitti. Sanatoryumda
sunulan tahıl esaslı kahve ikamesi çok hoşuna gitti. Taburcu
olduktan sonra, Kellogg’u kendisiyle bir ortaklık kurarak, bu
içeceği halka satmaya ikna etmek için uğraştı. Kellogg teklifi geri
çevirdi. Post, projesini uygulamaya geçirdi, kahve alternatifi
içeceği sattı ve dolar milyoneri oldu. Günümüzde bu tahıl gevreği
şirketi diğer ürünlerinin yanı sıra üzümlü kuru yemiş kekleriyle ve
kızarmış ekmekleriyle de ünlü.
Yazı: Dan Buettner
Kaynak: