Ömer Hocanın bayram sevinci
Abone olTürkiye'nin 'Var mısın Yok musun' yarışmasıyla tanıdığı Ömer Boran'ın oğlu Yağız Fırat, lösemiyi yenmeyi başardı.
Türkiye'nin 'Var mısın Yok musun' yarışmasıyla tanıdığı
Ömer Boran'ın oğlu Yağız Fırat, lösemiyi yenmeyi
başardı.
Akşam Gazetesi'nin haberine göre, babasının onun iyileşebilmesi
için yarıştığı Yağız, yılmadı, direndi, savaştı ve lösemiden
kurtuldu. Tedavisi sırasında nadir görülen bir durum sonucu
sinirleri zedelenen ve bu yüzden belden aşağısı hareket etmeyen
Yağız, 'Yürümeye de varım' diyor ve inatla mücadeleyi
sürdürüyor.
Başı dik, onurlu bir şekilde hayat mücadelesi veren Ömer Hoca ise
yarışmanın ardından değişmeyen hayatıyla ders vermeye devam ediyor.
Bu yıl üniversiteye hazırlanan kızı Deniz ve Yağız ile hayatına
aynen devam eden Ömer Hoca, 'Çocuklarımla ilgilenmek benim
mutluluğum. Ben hayatımı onlara adadım, onlar için savaşmaya devam
edeceğim' diyor.
BURS ALDI, TAKDİR GETİRDİ
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde lösemi tedavisi gören Yağız
da yarışmanın ardından gelen bir burs teklifiyle okula döndü.
Tedavisi sebebiyle 3. sınıftan sonra okuyamayan, 4. ve 5. sınıfı
babasının öğretmenlik yapmayı gönüllü olarak seçtiği İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Hastane İlköğretim
Okulu'nda okuyan Yağız Fırat Boran, artık İstanbul ENKA Okulu 7.
sınıf öğrencisi.
Ömer Hoca yarışmanın ardından programın yapımcısı ve sunucu Acun
Ilıcalı aracılığıyla ve bireysel olarak çok yardım teklifi
aldıklarını ve ömür boyu eğitim bursuyla Yağız'ın yanında olan
işadamı Hüsnü Güreli'nin teklifini kabul ettiklerini söyledi.
Boran, 'Yağız ister yurtiçinde, ister yurtdışında okusun ben
karşılayacağım. Siz okul seçin dedi. Görüşmeye eşini ve kızını
getirmişti. Alçakgönüllü ve mütevazı tavırları bizi çok etkiledi.
Yağız'a adeta bir baba gibi yaklaştı. Yağız da onu utandırmadı, bu
sene takdirname alarak onun elini öpmeye gitti' diye konuştu.
ENGELLİLERİN OKUYABİLCEĞİ OKUL BULMAKTA
ZORLANDIK
Sınavla yılda bir engelli öğrenci alan ENKA'ya müracaatlarını,
Yağız girmeye hak kazanamazsa çok üzülür diye yüreğinin sıkıştığını
söyleyen Ömer Hoca şöyle anlattı: 'İsterseniz milyarlarınız olsun
ENKA'ya sınavla girmek zorundasınız. Yağız bir süredir okuluna ara
vermişti ve yaşından dolayı 6. sınıftan başlaması gerekiyordu. Bu
sınavı kazanamayacağını biliyordum ancak o denemek istedi. Tabii ki
düşündüğüm oldu ve sınavı geçemedi. Ancak okul müdürü yönetim
kurulu toplantısında bir konuşma yapmış. Bu yıl bir istisna
yapalım, hem sınavı kazanan öğrencimize hem de Yağız'a kucak açalım
demiş. En önemlisi de 'Yağız bizim öğrencimiz olmalı, bizim
öğrencilerimize, okulumuza çok şey verecek' demiş. Böylelikle
sadece geçen yıl ENKA iki engelli öğrenci kabul etmiş oldu.
Geçenlerde müdür yardımcısıyla konuştum. 'Yağız iyi ki okulumuzun
öğrencisi oldu' diyor. Ne kadar gururlandığımı anlatamam. Yağız da
okuldan çok memnun. Çok çalışıyor.'
FUTBOL VE MASA TENİSİ OYNUYOR
Yarışmanın ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş'ın yardımıyla birkaç ay Kayışdağı Darülaceze Tesisleri'ndeki
Fizik Tedavi Merkezi'nde 'lokomat' cihazında fizyoterapi desteği
alan Yağız, bir süre de Medical Park Hastane Grubu'nun katkısıyla
fizik tedavi görmüş. Bir yıldır eve haftada üç kez fizyoterapist
geliyor. Ömer Hoca, 'Onun lösemiyi yendiğini gördüm, şimdi de
yürüdüğünü göreceğim' diyor.
Ömer Hoca, 'Oğlum futbol oynuyor, masa tenisi oynuyor, seneye
yarışmalara katılacak belki. Yani bir öğrenci okulunda hangi sosyal
faaliyeti yapıyorsa Yağız da o şekilde yaşıyor. Engelliyim diye bir
kenara çekilip oturmuyor. Sadece merdivenleri inip çıkarken özel
aparata ihtiyacı oluyor' diye anlattı.
ÇOCUKLARIN KAHRAMANI
Yarışmada verdiği mesajlarla lösemili çocukların kahramanı olan
Ömer Hoca, başka hasta çocuklar için çaba harcamayı bırakmıyor.
Boran, 'Her baba oğlunun masal kahramanı olmak ister. Ben de
oğlumun kahramanı olmak için bu yarışmaya katıldım. Ancak
yardımlarla hayatını sürdüren birisi olamam, oğluma da bunu
yaşatamam. Onun sağlığı ve eğitimi konusunda gücümü aşan şeyler
var. Bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik net bir teklif geldiği
zaman kabul ediyorum. Ayrıca Yağız da hırslı bir çocuk, kendisi
başarmayı seviyor. Bu benim için daha önemli' diye konuştu.
BİR GÖREV VERİLMİŞ, ONU YAŞIYORUZ
Ömer Hoca, gözleri dolarak 2003 yılından beri hastanede tedavi
olurken eğitim verdiği 150 çocuğunu kaybettiğini şöyle anlattı:
'O çocuklar bir yandan kemoterapi görüyor, ağır tedaviler altında
iyileşme savaşı veriyor. Bir yandan da eğitimlerini aksatmamaya
çalışıyorlar. Onlar çocuklarım gibi. Birçok gece sabaha kadar
oturur, ağlarım. Normalde dik duran bir adamım ama geceleri yalnız
kaldığımda her çocuğumun yüzünü tek tek düşünür, onların iyileşmesi
için dua ederim. Sadece çocuklar değil, aileler de perişan oluyor.
Ben Yağız'ın tedavisi sırasında çok zorlandığım günleri
hatırlıyorum. Düşünün ben orada görevliyim ve birçok yere daha
kolay ulaşıyorum üstelik. Üç gün boyunca uyumadan oradan oraya
koşuşturduğum bir dönem oldu. İşte o zaman hayatı bırakmayı
düşündüm. Ama sonra kendime geldim. Bu çocuklarla kim
ilgilenecekti. Bize bir görev verilmiş, onu yaşıyoruz. Saçlarımı da
bir daha uzatmayacağım.'