Bu insanlar ölüm anında algılamalarının açık olduğunu, yalnızca çevrelerinde değil, duvarların ötesinde olanları, başka bir şehirde olan akrabalarını görüp duyabildiklerini açıkladı. Peki, bu gerçekten mümkün mü? Bu şekilde insan ötesi bir algılamaya gerçekten sahip miyiz? Böyle bir gücümüz var da biz mi farkında değiliz? Her şeyin ötesinde tüm bu bulgular, bizlerin ruhu olduğunu ve ölümden sonra bir yaşamın mümkün olduğunu kanıtlar mı? İşte tıbben ölü sayılmış fakat yeniden canlandırma yöntemi ile tekrar yaşama döndürülmüş kimselerin o kısa süreç içerisinde yaşadıkları deneyimler; Ölümün ötesine giden birinin hatıraları: Bir ameliyat esnasında anestezi yüzünden kalbim birden durmuş. İlk hatırladığım tavanda uçtuğum ve masada yatan bedenimi görebildiğimdi. Doktorlar koşuşturuyorlardı ve benim kaybetmekte olduklarını söylüyorlardı. Aslında korkmamıştım. O esnada melek olduklarını düşündüğüm iki güler yüzlü varlık bana eşlik ediyorlardı. Bir hava hışırtısı gibi bir ses işittim ve karanlık bir tünelden ışığa doğru itildim. Etrafımdakilerden başka, tünelin içinde de melek olduğuna inandığım varlıklar vardı. Geçişim esnasında şarkı söylüyorlardı. Endişeli değildim, kendimi çok sakin ve mutlu hissediyordum. Her şey daha parlak, daha netti; renkler daha canlıydı… Tünelin sonuna vardığımda ise içimi huzurla dolduran parlak ve büyük bir ışığın içinde girdim… Bir başka hikaye: 2011’de 57 yaşındaki Ashton isimli bir İngiliz erkek bayılıp hastaneye kaldırılmış. Sağlık görevlileri kasıklarından sonda takarken kalbi durmuş. Beyne giden oksijen kesilmiş. Ashton ölmüş. Fakat sonra neler olduğunu hatırlıyor. Doktorlar kalbi çalıştırmak için şok uygulamışlar. Ashton bu arada konuşmaları duyuyormuş... Sonra tavanda tuhaf bir kadın görmüş. Bedeninden ayrılıp onun yanına çıkmış. “Sanki beni tanıyordu, sanki ona güvenebilirmişim gibi geldi,” diye hatırlıyor. “Yukarıdan bedenime baktım, hemşire ve kel kafalı bir doktor uğraşıyordu benimle.” Hastane kayıtları Ashton’nın bilincini yitirmişken gördüğü insanların gerçekten de orada olduklarını ve Ashton’nın anlattığı işlemleri yaptıklarını doğruluyor. Oysa biyolojik kurallara göre, bu üç dakikalık ara aşamada yaşananları Ashton’nın fark etmesi mümkün değil. Linda Stewart’ın ölüm hikayesi: Dindar bir aileden gelen Linda Stewart yaşadığı olaydan sonra bir kitap yazma kararı bile almış. Yaşadığı olay ise oldukça ilginç. İlk olarak hastalığı nedeniyle felç geçiren ve ardından da tüm yaşam fonksiyonları duran Linda Stewart yaşanan tüm vakalarda olduğu gibi tıbben ölü olarak kabul edilmiş Bu süreçten sonra hikâyesini anlatan Linda, derin bir karalığın içerisinde olduğunu daha sonra birden anlam veremediği bir şekilde karanlığın içine süratle çekildiğini söyleyen kadın, bu hissin çok süratli bir arabanın dışında yolculuk ediyormuş şeklinde olduğunu söylüyor. Karanlığın merkezine ulaştığında ise her hangi bir nesne görmemesine rağmen kafasının içinde sesler duyduğunu belirten Linda son olarak kulakları sağır edecek bir çığlık benzeri uğultu duyduğu ve ardından uyandığına bedeninde olduğunu söylüyor.