Ölümsüzlük formülü bulunacak mı?
Abone olBir grup bilim adamı, yaşlanmayı durduracak, hatta ölümün önüne geçecek bir formül arayışında..
Tempo Dergisi'nin haberine göre, Bir grup bilim
adamı, yaşlanmaya bağlı hastalıkları önleyerek ve yanlış yaşam
tarzının vücutta yaptığı tahribatları ortadan kaldırmaya çalışarak,
yaşlanmayı yavaşlatmayı, dolayısıyla kişilerin uzun ve sağlıklı
yaşamalarını sağlamayı amaçlıyor. Bazı bilim adamları da yaşlılığı
başlı başına bir hastalık olarak görerek, genetik müdahaleyle
yaşlanma sürecini 'ortadan kaldırmayı', bedenin sınırlarını aşmayı,
hatta ölümsüzlüğü yakalamayı hedefliyor.
Geçen günlerde Dünya Gelecek Örgütü'nün San Francisco'da düzenlediği ve birçok bilim adamının katıldığı 'İnsan Yaşamı' konulu konferansta bir konuşma yapan New Jersey Üniversitesi Tıp Fakültesi Önleyici Tıp ve Halk Sağlığı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Donald B. Louria, insan ömrünün 180 yıla kadar uzayabileceğini söyledi. Yaşlanmaktan sorumlu genlere müdahale edildiği takdirde, yaşam süresinin daha da uzayabileceğinden söz eden Prof. Louria, aynı zamanda bu durumun dünyada birçok olumsuzluğa ve dengesizliğe de yol açacağını; dolayısıyla özellikle genetik müdahalenin -doğabilecek olan olası olumsuzlukları göz ardı etmeden- büyük bir titizlikle gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Sorularımızı yanıtlayan Prof. Dr. Donald B. Louria'ya göre, yaşam süresi uzatıldığı takdirde, ortaya çıkabilecek en büyük sorun, nüfus patlaması, hem de 'yaşlı' bir nüfus patlaması...
Dünya nüfusu yaşlanacak
20. yüzyılın başlarında insan ömrünün ortalama 49 yıl olduğunu, ancak yaşam süresinin gün geçtikçe uzadığını belirten Prof. Dr. Donald B. Louria, "Şu an başlarında olduğumuz 21. yüzyılda, ABD gibi ülkelerde, insan ömrü ortalama 80 yıl oldu. Bu yüzyılın sonlarında insan ömrünün 160, hatta 180 yıla kadar uzaması mümkün görünüyor" diyor. Bilim adamlarının yaşlanma sürecine savaş açtıklarını belirten Louria, dünya nüfusunun 6 milyarın üzerine çıktığını, bilimsel çalışmalar başarılı bir şekilde ilerlediği takdirde, nüfusun daha da artacağını vurguluyor. Louria, "Çalışmalar oldukça hızlı ilerliyor.
Eğer bu çalışmalarda başarı elde edilebilirse -ki öyle gözüküyor- önümüzdeki veya daha sonraki yüzyılın başlarında dünya nüfusunun yarısından fazlası 65 yaşın, hatta 80 yaşın üzerinde olacak. Ancak elbette bu durumun da getireceği birtakım olumsuzluklar olacak" diyor. Bilim adamlarına göre en büyük sorun, dünya nüfusunun gittikçe yaşlanıyor olması. Bu gibi yaşlı toplumların, elbette çok verimli ve 'hareketli' olacaklarından söz etmek pek mümkün görünmüyor. Yaşlanmayla ilgili çalışmalar yapan iki grup bilim adamından söz ediyor Prof. Louria. Bunlardan birincisi, yaşlanmayla birlikte gelen hastalıkları en aza indirerek, sağlıklı yaşamı uzatmaya çalışanlar.
Louria, "Bu grup genel olarak kanser ve koroner kalp-damar hastalıkları gibi hastalıkları kontrol altına alarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar veya birtakım ciddi hastalıklara yol açabilecek yaşlılığın getirdiği sağlık sorunlarını azaltarak yaşam süresini uzatmaya çalışıyorlar. Örneğin bağışıklık sisteminin zayıflamasını yavaşlatan, dolayısıyla yaşlanma sürecini geciktiren gıda takviyeleri var. Eğer birtakım hastalıkların oluşması engellenebilirse, insanlara biyolojik saatleri durana kadar yaşama izni verilebilirse, insan ömrü 100, 110, hatta 120 yıla kadar uzayabilir. Gelişmiş ülkelerde insan ömrünün 30-40 yıl (şu anki yaşam ortalaması 76 yıl), az gelişmiş ülkelerde ise insan ömrünün 40-50 yıl (şu anki yaşam ortalaması 66 yıl) kadar uzayacağını düşünüyoruz" diyor.
Bilim adamlarının oluşturduğu ikinci grup ise yaşlanmayı başlı başına bir hastalık olarak görüyor. Bu gruba göre yaşlanma sürecini geciktirmenin, durdurmanın, hatta sonsuza dek yaşamanın tek yolu, insanların genetik yapısına, yani yaşlanmaya yol açan genlere müdahale etmek. Buna bağlı olarak birtakım hastalıklara değil de, doğrudan yaşlanmaya yol açan genlere yönelen bilim adamlarının hedefi, yaşlanmayı ortaya çıkaran genlerle 'oynayıp', yaşlanma sürecine müdahale etmek, vücudun kapasitesini, sınırlarını aşmak, uzun yaşamayı, hatta hiç ölmemeyi sağlamak. "Temele bakıldığında bu grup, yaşlanmayı bir hastalık olarak gördüğünden, yaşlanmaya karşı adeta bir savaş açmış durumda" diyor Louria.
Geçen günlerde Dünya Gelecek Örgütü'nün San Francisco'da düzenlediği ve birçok bilim adamının katıldığı 'İnsan Yaşamı' konulu konferansta bir konuşma yapan New Jersey Üniversitesi Tıp Fakültesi Önleyici Tıp ve Halk Sağlığı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Donald B. Louria, insan ömrünün 180 yıla kadar uzayabileceğini söyledi. Yaşlanmaktan sorumlu genlere müdahale edildiği takdirde, yaşam süresinin daha da uzayabileceğinden söz eden Prof. Louria, aynı zamanda bu durumun dünyada birçok olumsuzluğa ve dengesizliğe de yol açacağını; dolayısıyla özellikle genetik müdahalenin -doğabilecek olan olası olumsuzlukları göz ardı etmeden- büyük bir titizlikle gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Sorularımızı yanıtlayan Prof. Dr. Donald B. Louria'ya göre, yaşam süresi uzatıldığı takdirde, ortaya çıkabilecek en büyük sorun, nüfus patlaması, hem de 'yaşlı' bir nüfus patlaması...
Dünya nüfusu yaşlanacak
20. yüzyılın başlarında insan ömrünün ortalama 49 yıl olduğunu, ancak yaşam süresinin gün geçtikçe uzadığını belirten Prof. Dr. Donald B. Louria, "Şu an başlarında olduğumuz 21. yüzyılda, ABD gibi ülkelerde, insan ömrü ortalama 80 yıl oldu. Bu yüzyılın sonlarında insan ömrünün 160, hatta 180 yıla kadar uzaması mümkün görünüyor" diyor. Bilim adamlarının yaşlanma sürecine savaş açtıklarını belirten Louria, dünya nüfusunun 6 milyarın üzerine çıktığını, bilimsel çalışmalar başarılı bir şekilde ilerlediği takdirde, nüfusun daha da artacağını vurguluyor. Louria, "Çalışmalar oldukça hızlı ilerliyor.
Eğer bu çalışmalarda başarı elde edilebilirse -ki öyle gözüküyor- önümüzdeki veya daha sonraki yüzyılın başlarında dünya nüfusunun yarısından fazlası 65 yaşın, hatta 80 yaşın üzerinde olacak. Ancak elbette bu durumun da getireceği birtakım olumsuzluklar olacak" diyor. Bilim adamlarına göre en büyük sorun, dünya nüfusunun gittikçe yaşlanıyor olması. Bu gibi yaşlı toplumların, elbette çok verimli ve 'hareketli' olacaklarından söz etmek pek mümkün görünmüyor. Yaşlanmayla ilgili çalışmalar yapan iki grup bilim adamından söz ediyor Prof. Louria. Bunlardan birincisi, yaşlanmayla birlikte gelen hastalıkları en aza indirerek, sağlıklı yaşamı uzatmaya çalışanlar.
Louria, "Bu grup genel olarak kanser ve koroner kalp-damar hastalıkları gibi hastalıkları kontrol altına alarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar veya birtakım ciddi hastalıklara yol açabilecek yaşlılığın getirdiği sağlık sorunlarını azaltarak yaşam süresini uzatmaya çalışıyorlar. Örneğin bağışıklık sisteminin zayıflamasını yavaşlatan, dolayısıyla yaşlanma sürecini geciktiren gıda takviyeleri var. Eğer birtakım hastalıkların oluşması engellenebilirse, insanlara biyolojik saatleri durana kadar yaşama izni verilebilirse, insan ömrü 100, 110, hatta 120 yıla kadar uzayabilir. Gelişmiş ülkelerde insan ömrünün 30-40 yıl (şu anki yaşam ortalaması 76 yıl), az gelişmiş ülkelerde ise insan ömrünün 40-50 yıl (şu anki yaşam ortalaması 66 yıl) kadar uzayacağını düşünüyoruz" diyor.
Bilim adamlarının oluşturduğu ikinci grup ise yaşlanmayı başlı başına bir hastalık olarak görüyor. Bu gruba göre yaşlanma sürecini geciktirmenin, durdurmanın, hatta sonsuza dek yaşamanın tek yolu, insanların genetik yapısına, yani yaşlanmaya yol açan genlere müdahale etmek. Buna bağlı olarak birtakım hastalıklara değil de, doğrudan yaşlanmaya yol açan genlere yönelen bilim adamlarının hedefi, yaşlanmayı ortaya çıkaran genlerle 'oynayıp', yaşlanma sürecine müdahale etmek, vücudun kapasitesini, sınırlarını aşmak, uzun yaşamayı, hatta hiç ölmemeyi sağlamak. "Temele bakıldığında bu grup, yaşlanmayı bir hastalık olarak gördüğünden, yaşlanmaya karşı adeta bir savaş açmış durumda" diyor Louria.