Ölümsüz eser sinemada

Abone ol

William Shakespeare’in en karmaşık oyunlarından biri olarak kabul edilen Venedik Taciri, beyazperdede!

William Shakespeare’in en karmaşık oyunlarından biri olarak kabul edilen Venedik Taciri, müthiş bir oyuncu kadrosuyla beyazperdeye aktarıldı. Shakespeare’in 16. yüzyılın Venedik’inde geçen komedi-draması bir grup Hıristiyan asilzadesinin yazgısını, talihini ve Yahudi tefeci Shylock’la ilişkilerini konu alıyor. Hoşgörüsüzlük, öç alma, affetme ve zeki kadınların gücü hakkında çok şey söyleyen filmin oyuncu kadrosunda Al Pacino, Jeremy Irons ve Joseph Fiennes gibi ünlü isimler var. Yahudi tefeci rolünde adeta döktüren Al Pacino’nun performansı görmeye değer.


MERCHANT OF VENICE


VENEDİK TACİRİ
Yön: Michael Radford
Oyn: Al Pacino, Jeremy Irons, Joseph Fiennes
Tür: Dram-Komedi
Süre: 138 dk.

Bu hafta vizyona giren altı filmi arasında biri var ki, İngiliz edebiyatı ve de özellikle Shakespeare hayranlarını fazlasıyla memnun edecek. Sözünü ettiğim, ünlü İngiliz yazarın en karmaşık ve takibi en zor oyunlarından biri olan Venedik Taciri’nin beyazperde uyarlaması.

Defalarca televizyona uyarlanan bu oyunu sinemaya aktarmak için yıllar önce Orson Welles girişimde bulunmuş, ama projeyi yarıda bırakmak zorunda kalmıştı. Yıllar sonra bu zahmetli ve riskli işe soyunan isim Postacı (Il Postino) filmi ile Oscar’a aday olan, BAFTA ödüllü Michael Redford oldu. Redford oyundan yola çıkarak yazdığı senaryoyu Venedik’te gerçek mekanlarda ve Lüksemburg’da stüdyo ortamında çekti.

YAHUDİLERİN MÜLK EDİNMESİ YASAK

Venedik Taciri, 16. yüzyılda Venedik’te geçiyor. Hıristiyan ve Yahudiler arasında ayrımcılık had safhada. Yahudiler sürekli aşağılanıyor, hatta yüzlerine tükürülüyor. Mülk edinmelerine izin verilmediğinden ellerindeki parayla tefecilik yapıyorlar. Gettolarda yaşıyorlar, gece dışarı çıkmaları yasak.

Hıristiyan asilzadelerden Antonio (Jeremy Irons), platonik bir aşk beslediği uçarı ve meteliksiz dostu Bassanio’nun (Ralph Fiennes), güzel ve babasından kalan servetin tek mirasçısı olan Portia’ya (Collins) evlenme teklif etmek için ihtiyaç duyduğu miktarı temin etmek üzere Yahudi tefeci Shylock’tan (Pacino) borç alıyor. Shylock belki de hayatında ilk kez verdiği paranın faizini istemiyor. Tek istediği, parasını zamanında geri alamazsa, ceza olarak Antonio’nun vücudundan yarım kilo azaltmak, böylece yediği tükürüklerin, aşağılanmanın öcünü alabilmek. Antonio paranın geleceğinden emin olduğu için bu sevimsiz durumu pek kafasına takmıyor. Bassanio ise, parası cebinde varlıklı ve güzel Portia’nın malikanesinin yolunu tutuyor. Bundan sonrasında olayların hiç de beklendiği gibi gelişmeyeceğini söylemeye gerek yok herhalde.

Venedik Taciri’nden komedi-dram olarak söz edilse de, filmde dram unsurunun daha ağır bastığını söyleyebiliriz. Dramın orta yerinde, Yahudilere yapılan haksızlıkların en somut örneği olarak karşımıza dikilen, kimi zaman acıyıp, kimi zaman ise öfke duyduğumuz Yahudi tefeci Shylock karakteri var. Al Pacino, bu adamı öyle başarılı bir şekilde üç boyutlu hale getiriyor, gerek sesindeki tonlamalar, gerek duruşu, gerek mimikleri ve gerekse de vücut dili ile öyle bir canlandırıyor ki, filmi de sırtında alıp götürmüş oluyor. Kızdığında gözlerindeki öfkeyi görüyor, mahkemede çaresiz kaldığında ise kısık sesinde çaresizliğini hissedebiliyoruz.

Yönetmen, filmdeki diyalogların mümkün olduğunca kolay anlaşılır ve net olmasına özen göstermiş, Shakespeare’vari konuşmalara pek yer vermemiş. Bu anlamda olayların değil ama filmin dilinin günümüze uyarlamış olduğu görülüyor.

SHAKESPEARE’İN EN GÜÇLÜ KADINI

Oyunlarının çoğunda olduğu gibi, Shakespeare burada da çok çeşitli temaları alıp birleştirmiş. Venedik Taciri’nde haksızlığı uğrayan insanlar, öç alma duygusu, öfke, kin ve affetme öne çıkıyor. Ama hepsinin ötesinde filmden kadınların bir zaferi olarak söz edebiliriz.

Gelmiş geçmiş en güçlü ve en zeki Shakespeare kadını Venedik Taciri’nde yer alıyor. Mahkeme salonunda yaptığı zeki manevralarla olayları düzene sokan, erkekleri parmağında oynan Portia, zeki ve güçlü kadının edebiyat tarihindeki en somut örneklerinden biri. Buradaki kadının kendisinin artı hanesine yazdığı bir başka zaferi de erkeğini elinde tutmayı başararak, ona platonik bir aşkla bağlı Antonio’dan uzak tutmayı başarmış olması.

Venedik Taciri, dönem filmlerine ve karmaşık Shakespeare uyarlamalarına alışık olmayanlar için zor ve zahmetli bir seyirlik olabilir. Ancak şunu da belirtelim; 16. yüzyılda yaşantısına, Yahudiler’e yapılanlara, hoşgörüsüzlüğe Shakespeare gözüyle bakmak da bir başka oluyor. Yahudi tefeci rolünde kendine bir kez daha hayran bırakan Al Pacino için ise söylenecek tek bir şey var; gerçekten mükemmel oynuyor.

Venedik Taciri, ünlü aktörün, “Yahudinin elleri yok mu? Aynı yiyecekle beslenmiyor, aynı hastalıklara yakalanmıyor mu, aynı yollarla iyileşmiyor mu?... Etimiz kesilince bizim de kanımız akmaz mı? Gıdıklanınca gülmez miyiz? Zehirlenirsek ölmez miyiz?“ tiradı için bile görülür.

PİS BİR VENEDİK İZLEYECEKSİNİZ 

Yönetmen Radford perdede Venedik’i nasıl görmek istediği konusunda çok netti. “Kokan ve pis bir yer olmasına çalıştım. İnsanların tertemiz ve düzgün kostümler içinde görünmesini sevmiyorum. O dönemde insanlar fazla yıkanmıyordu ve etraf pis ve kötü kokuluydu.” 

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

THE HILLS HAVE EYES


TEPENİN GÖZLERİ
Yön: Alexandre Aja
Oyn: Aaron Stanford, Kathleen Quinlan, Vinessa Shaw
Tür: Korku-Gerilim
Süre:107 dk.

Yamyam tepe

Wes Craven imzalı 1977 yapımı kült korku filmi Tepenin Gözleri, 27 yaşındaki genç yönetmen Alexandre Aja’nın ellerinde ve Wes Craven’ın yapımcılığında yeniden sinemaseverlerle buluştu.

Film, tatil için Los Angeles’a giderken, yolu yamyamların yaşadığı yere düşen talihsiz Amerikan ailesinin başına gelenleri anlatıyor. Çölde kestirmeden gitmeye kalkınca ıssız bir yola giren ve geçirdikleri kazanın ardından geceyi orada geçirmek zorunda kalan Carter ailesini zor bir sınav bekliyor. Tepelerde yaşayan ve kimyasal deneyler sonucunda hilkat garibelerine dönüşen yaratıklar gözlerini, bu savunmasız ailenin etine dikiyorlar. Pek çok başarılı gerilim filminin yeniden çevrimlerinde çuvallayan Hollywood, bu kez hedefi 12’den vurmuşa benziyor. Tepenin Gözleri, korku gerilim filmi fanatikleri için müthiş bir seyirlik.

THE WORLD’S FASTEST INDIAN


EFSANE ADAM
Yön: Roger Donaldson
Oyn: Anthony Hopkins, Diane Ladd, Paul Rodriguez
Tür: Macera-Dram
Süre: 127 dk.

Azmin zaferi

Efsane Adam, gençlik hayallerinin kaybolmasına izin vermeyen, yıllara meydan okuyan, hayat mücadelesine aynen devam eden ve tutkuları için yaşayanlara ilham verecek bir yapım. Gerçek bir öyküye dayanıyor olması ve başrolde usta oyuncu Anthony Hopkins’in varlığı filmin etkisini daha da kalıcı ve derin kılıyor.

Hopkins filmde dünya hız rekorunu kırarak efsane haline gelen Burt Munro rolünde. Yaşamı boyunca klasik Indian motosikletini mükemmelleştirmeye çalışan Burt, Avustralya’dan, Utah’taki Bonneville tuz çöllerine motorunu denemek için yola çıkıyor. Amerika’ya giderek imkansızı başaran Munro, yolculuğu sırasında yeni kıtadakilerle çabucak kaynaşarak, onlara pozitif enerjinin, umudun, azmin zaferini gösteriyor.

Efsane Adam, klasik azim ve başarı öykülerinden, biyografik çalışmalardan hoşlananlara göre bir film. Anthony Hopkins’in bu film için sakatlıkları bile göze aldığını hatırlatalım. 

COMBIEN TU M’AIMES?


BENİ NE KADAR ÇOK SEVİYORSUN?
Yön: Bertrand Blier
Oyn: Monica Belluci, Bernard Campan, Gerard Depardieu
Tür: Dram-Komedi
Süre: 95 dk.

Bellucci yürek hoplatıyor

Ünlü İtalyan yıldız Monica Bellucci’den etkilenmeyecek erkek var mıdır acaba? Hele bir de bu filmdeki sahnelere bakılınca bu iyice imkansız görünüyor.

Bellucci, filmde müşterisine aşık olan bir fahişeyi canlandırıyor ve kamera karşısında oldukça cüretkar pozlar veriyor. Onun uzatmalı aşığı ve işvereni rolünde geçenlerde ülkemize gelen ve yaptığımız röportajda filmle ilgili olarak kendisine yönelttiğimiz soruya, “buradaki çıplak sahneler öykü içinde sırıtmıyor” yanıtını veren Gerard Depardieu var.

Beni Ne Kadar Seviyorsun, yönetmeni Bertrand Blier’nin iyi filmler hanesine yazılabilecek kadar başarılı değil, ancak Monica Belluci ve Gerard Depardieu hayranları için cazip olabilir. Bellucci’nin filmin çekimleri sırasında setten karavanına koşup, bebeğini emzirdiğini not düşelim.

ALLEGRO


Yön: Christoffer Boe
Oyn: Ulrich Thomsen, Helena Christensen, Henning Moritzen
Tür: Dram
Süre: 88 dk.

Piyanistin geçmişi

İlk filmi Yeniden Sev Beni, 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Radikal Halk Ödülü alan Danimarkalı yönetmen Christoffer Boe, tarz olarak benzerlikler taşıyan, kurgu oyunlarıyla süslediği ikinci filmi Allegro’yla karşımızda.

Film, doğduğu şehre geldiğinde kayıp hatıralarını aramaya koyulan ve geçmişiyle yüzleşme, onu sorgulama imkanı bulan ünlü bir piyanistin öyküsünü anlatıyor.

Yeniden Sev Beni’yi sevdiyseniz ya da Avrupa’dan gelen ilginç, farklı filmlerden hoşlanıyorsanız, Allegro iyi bir seçim olabilir.

FALSCHER BEKENNER


SAHTE İTİRAFLAR
Yön: Christoph Hochhäusler
Oyn: Constantin von Jascheroff, Manfred Zapatka
Tür: Dram
Süre: 94 dk.

Gençlik bunalımları

On sekiz yaşındaki Armin, banliyö hayatının ölümcül sıkıcılığıyla yavaş yavaş boğulmaktadır. Hayatında bir de elde etmesi güç, güzel Katja vardır. Armin kendini kaybetmeye başlar. Tanık olduğu kazaları, gazetede okuduğu olayları, ismini vermeden üstlenir. Bu iş bir oyun gibi başlasa da kısa sürede bir tutkuya dönüşür. Bir gencin büyüme sancılarını konu alan film 25. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde de gösterilmişti.

Haber : Ömür GEDİK
Kaynak:

Günün Önemli Haberleri