Ölümle 4 kez nişan attı
Abone olİstanbul-Diyarbakır seferi sırasında düşen uçakta 75 kişi öldü beş kişi kurtuldu. bu kaza Burak'ın ölümle ilk randevusu değildi.
Beş yaşındayken, sekiz takla atarak şarampole yuvarlanan
araçtan, 19 yaşında bineceği trendeki patlamadan kurtuldu. 1999
Marmara Depremi'nde Gölcük yerle bir olurken, askerliğini yaptığı
Karamürsel'de burnu bile kanamamıştı Altındal'ın. Düşen Konya
uçağından kurtulan Burak Altındal, bu konu üzerine çok rahat espri
yapıyor "Bir gemi kaldı anlayacağınız!" Tarih, 12 Şubat 2003. Yer,
Arnavutköy'deki balık restoranı Deep Blue. Burak Altındal ve eşi 25
yaşındaki Ayşe Altındal, hayata yeniden merhaba dedi. Kazanın
ardından çok değil sadece bir ay geçmişti. Altındal çifti için hiç
de kolay olmadı elbette. Beş günlük yoğun bakım. Bir dizi ameliyat
ve ardından İstanbul'a dönüş. Hiç yorulmaması gerekiyordu Burak
Altındal'ın. Hatta nezle bile olmamalıydı. Eşi arada bir çıkıp evin
alışverişini yapıyor. Kendisi ise doktorların tavsiyesiyle
dinleniyordu. BAŞINA GELEN İLK KAZA DEĞİL 2.5 hafta önce
randevulaşmak istediğimizde eşi Ayşe Hanım, "Hâlâ çok bitkin"
diyordu. Biz de sabırla bekledik. Henüz beş aylık evli olan çifte
bir sürpriz yapmak; zor, yorucu ve evde geçen bir ayı hoş bir anıya
dönüştürmek istiyorduk. Nihayet bir ayın sonunda Burak Bey
iyileşti, buluşma gerçekleşti. Arnavutköy Deep Blue restoranda
bugün için özel hazırlanan servis eşliğinde teybimizin düğmesine
bastık. Burak Bey'in kurtulduğu ilk kaza bu değildi. Beş
yaşındayken ailesiyle çıktığı yolculukta sekiz takla atarak
şarampole yuvarlanmışlar ve kimseye bir şey olmamıştı. 19
yaşındayken kuzenini görmek için trenle Ankara'ya gitmeye karar
vermiş. Babasıyla Haydarpaşa Garı'na geldiklerinde bir patlamayla
irkilmişler. Bir kompartıman alevler içindeymiş. Burak Bey biletine
baktığında bu kompartımanın bineceği kompartıman olduğunu fark
etmiş. Altındal, Gölcük depreminde ise Karamürsel'de askerliğini
yapıyormuş. Depremde Gölcük yerle bir olurken kendisinin olduğu
bölgede hiçbir kayıp yaşanmamış. Son olarak da Diyarbakır'daki uçak
kazası. Burak Bey gülüyor "Bir gemi kaldı anlayacağınız." AİLEM
UÇAĞA BİNMİYOR ARTIK Sağ göz çukurunun etrafı tamamen kırılan ve
şimdi platin taşıyan Altındal, hastane günlerini hatırlıyor
"Kendimi o kadar garip hissediyordum ki. İnsanın tahmin
edebileceği, aklının ucundan geçen bir olay değil. Filmlerde
gördüğünüz bir şey. Trafik kazası olsa tamam. Fakat bir uçak kazası
ve kurtulmuşsunuz. İnsanın algılaması ve kabullenebilmesi belli bir
süreç istiyor. Hayatımın geri kalan kısmında da uçağa hiç korkmadan
binerim. Ancak artık ailemden hiç kimse uçağa binemiyor. İstanbul'a
döndükten sonra gerek eşim gerekse ailemdeki diğer üyeler kazayı
hatırlatmaktan çekindi. Bunu hissediyordum. Konuştuğum zaman
susturmaya çalışıyorlardı. Oysa ben olayı kafamda oturtmaya
çalışıyordum." Sigarayı bıraktık hayata sarıldık Altındal, kazadan
sonra eşiyle birlikte sigarayı bırakmış. Burak Altındal için bir
gün Güney'de, kendi deyişiyle "monoton olmayan" bir şehirde yaşamak
artık uzak bir düş olmaktan çıkmış Peki, kazadan sonra Altındal
ailesinin hayatınızda bir şeyler değişti mi? Burak Bey yanıtlıyor
"İkimiz de sigarayı bıraktık. Sevgimiz bir kat daha pekişti.
Kendimi şanslı hissediyorum. Şanssızım desem haksızlık etmiş
olurum. Arkamıza dönüp baktığımızda güzel şeyler kalmalı. Hayat
mücadelesi içinde yaşamlarımızı tüketmemeliyiz. Güneyde çok monoton
olmayan bir şehre ya da kasabaya gidip yaşamak hep cazip gelmiştir.
Çünkü İstanbul'da yaşıyorum sadece. Fakat zaman ve maddi
kısıtlamalar nedeniyle hayattan almak istediğim şeyi alamıyorum.
Hayat çok kısa. Bunun değerini bilmek, keyfini çıkartmak, aynı
zamanda da üretmek gerekiyor. Ortalama 70 sene dünyada bir yer
işgal ediyorsak verilen bu zamanı boşa geçirmemeliyiz. Yaşamdan
keyif alıyorum. Ama ölümden de korkuyor değilim." Hollywood filmi
gibi Peter Weir'ın 1993 yapımı filmi "Fearless" (Korkusuz) da Burak
Altındal'ın yaşadıklarına benzer bir temayı işliyor. Ancak bir
farkla, Altındal, bu kazayı, ruhen, filmin kahramanından daha ucuz
atlatıyor! Korkunç bir uçak kazasının ardından, kazazede Max Klein
(Jeff Bridges) bambaşka bir insan olmuştur. Eski hayatı hatta
karısı Laura'yla (Isabella Rossellini) bile kontak kuramamaktadır.
Klein, artık kendini bir nevi Tanrı gibi ölümsüz hissetmektedir.
Psikolog Bill Perlman (John Turturro) hastasına yardım
edemeyeceğini anlayınca Max'ı başka bir kazazede olan Carla Rodrigo
(Rosie Perez) ile buluşturur. Kaynak : Sabah