Ölüm uykuda yakalıyor
Abone olUyku bozukluklarını ciddiye alın, çünkü ölüm insanı uykuda yakalayabiliyor.
Her canlının vazgeçilmez ihtiyacı olan uyku, beyin hücrelerinin
sistemi devam ettirmek için geçirmesi gereken bir faz olarak
tanımlanıyor. Ancak uyku deyip geçmemek lazım, çünkü araştırmalar
uykuda meydana gelen ölümlerin hafife alınmayacak oranda olduğunu
gösteriyor. Uyku mekanizmasını, uykuda gelen ölümlerin nedenlerini
ve bundan korunma yöntemlerini Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr.
Firuz Çelikoğlu ile konuştuk.
Yorgunluk, aşırı sinirlilik, yüksek tansiyon, depresyon,
unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, kontrol edilemeyen şişmanlama
gibi sorunlarınız varsa; nedeni, sizin fark edemediğiniz uyku
apnesi olabilir. Tedavi edilmeyen uyku apnesi ise 10-20 yıl içinde
kalp hastalıkları da dahil olmak üzere yaşamı tehdit eden ciddi
sağlık sorunlarına yol açabildiği gibi ölüme bile neden
olabiliyor.
Uyku nedir ve neden önemlidir?
Doç. Dr. FİRUZ ÇELİKOĞLU: Uyku çok kompleks bir mekanizmadır; bizim
zannettiğimiz gibi akşam gözümüzü kapatıp sabah açtığımız ve beyni
dinlendirdiğimiz homojen bir yapı değildir. Çok değişik ve
fizyolojik evreleri olan beynin son derece aktif bir fonksiyonudur.
Beynin bu fonksiyonuna göre vücudun diğer sistemleri de değişiyor.
Yani kalp ritimleri, solunum hareketleri, kan basınçları, hormon
seviyeleri değişiyor. Eğer uyku esnasında bazı karışık yapılar ve
düzensizlikler de varsa bu sistemler birbirine girerek hayatı
tehdit eden sonuçlar doğurabiliyor. Uykudaki bu sorunlar çok ciddi
sağlık sorunlarına neden olabildiği gibi ölüme kadar gidebilir.
Ancak uyku ile ilgili sorunların tespiti biraz zordur, çünkü
insanların uyku bozukluklarını bir hastalık olarak değerlendirip
doktora gitme alışkanlığı yoktur. Ancak uyku ile ilgili sorunlar
sinsi bir şekilde artarak hayatı felç edecek seviyeye
gelebilir.
Uykuda solunum bozukluğunun toplumda görülme oranı yüzde 5. Daha
çok horlama ile ortaya çıkan bu sorunun en belirgin şekli ise apne.
Eski Yunanca’da ‘nefes kesilmesi’ anlamına gelen apne sırasında
vücuttaki oksijen oranı düşüyor, oksijenin düşmesi kalp ritmini
bozuyor ve bu durum birçok hastalığa davetiye çıkarıyor.
İnsanın uykuda yaşayabileceği sorunlar nelerdir? Bu sorunlar neden
kaynaklanır?
Doç. Dr. FİRUZ ÇELİKOĞLU: Uyku sırasında kasların kontrolü beynin
ön bölgesinden verilen emirlerle yönlendirilir. Bu emirlerde bir
karışıklık varsa, örneğin birçok kas aynı anda kasılıp açılarak
değişik hareketler yapar, işte bu kaslarda ters hareketler oluşursa
larenks ve farenks bölgesinde yani yemek ve soluk borularında
kitlenmeler oluşabilir. Bu bir tıkanma yaratabilir, apne olabilir,
arkasından panik ataklar gelişebilir ve boğulurcasına yataktan
fırlamalar gerçekleşebilir. Bu durumda vücudun oksijeni düşmeye
başlar, vücudun oksijeninin düşmesi ise kan sistemini de
etkileyerek, pıhtılaşma faktörlerinin bozulmasına yol açarak kalpte
ve beyinde emboli dediğimiz tıkanmaların meydana gelmesine neden
olabilir. Kısacası bir sistemler bozukluğu gelişebilir. Uykuyu
olumsuz etkileyen en önemli şey, horlamadır. Horlamanın dışında
uykunun kalitesini bozan başka faktörler de vardır. Mesela
beyindeki motor aktivitelerinin artması sonucu bacak ya da vücut
kasılmaları olabilir, kısa süre önce ortaya çıkmış psikolojik
olaylar uykuyu etkileyebilir, vücutta insülin salınması ve
vücuttaki hormonal faktörler ile üre yükselmesi veya azalması da
uykuyu etkileyebilir.
“UYKU BOZUKLUKLARI ÇOCUKLARI DA TEHDİT EDİYOR”
Uykuda meydana gelen sorunların genellikle yaşlıları etkilediği
düşünülür, uyku bozuklukları ve beraberinde gelen sorunlar daha çok
kimleri etkiler?
Doç. Dr. FİRUZ ÇELİKOĞLU: Tüm bu olaylar genel kanının aksine
sadece yaşlıların sorunu değildir. Herkes yaşlılara konsantre
olduğu için sanki horlama ve tıkanma sadece yaşlıların hastalığı
olarak bilinir. Ama uyku bozuklukları büyükler için olduğu kadar
çocuklar için de önemli bir sağlık sorunudur. Birçok aile,
hiperaktif olduğu gerekçesiyle çocuğunu doktora götürür ancak çoğu
aile çocuğundaki bu şikayetlerin uyku bozukluğundan kaynaklandığını
bilmez. Oysa ki uykusunda tıkanma, horlama olan çocuklar gün içinde
aşırı huzursuz, saldırgan ve hareketli olurlar, konsantrasyonları
çok düşüktür, derslerine konsantre olamazlar, derslerinde başarısız
olurlar, zaman zaman kısa süreli uyku krizleri gelir. Yani gece
bozulan uykunun bütün bu olumsuz sonuçları gündüze yansır.
Çocuklarında horlama olan ailelerin çok dikkatli olması gerekir.
Çünkü uyku bozuklukları beyin gelişimini etkilediği gibi çocuğun
yüz gelişimini de etkiler. Çocuklarda beyindeki solunum merkezleri
uyarıldığı zaman spazm yani tıkanma olabilir, çocuk nefes alamaz ve
uykuda ani ölümler gelişir. Nefes düzensizlikleri çocuklarda çok
görülen bir şeydir. Tıpkı büyüklerde olduğu gibi çocuklarda da
ciddiye alınması gerekir.
Horlama çok sık görülen bir sorun, her horlama uyku bozukluğu
anlamına gelir mi ve her horlama sağlık açısından ciddi riskler
yaratır mı?
Doç. Dr. FİRUZ ÇELİKOĞLU: Horlama çok ciddiye alınması gereken bir
durumdur. Biz artık horlamayı ‘Erkek adam horlar, uykunun sembolü
horlamadır’ şeklinde düşünmüyoruz. Horlama uykuda nefes almak için
yapılan bir çabanın ve sıkıntının sesidir. Yani horlama uykuda
sıkıntıyı gösteren bir tablodur. Horlayan insanlarda eğer yorgun
uyanma, gün içinde uykululuk hali ve özellikle de hipertansiyon da
varsa mutlaka bir hekime başvurmaları gerekir. Çünkü horlama ve
uykudaki apneler artık hipertansiyonun en önemli nedenlerinden biri
olarak gösteriliyor. Horlama zaman zaman olan bir horlamaysa yatış
pozisyonuna bağlıysa ve mırıldanma şeklinde bir horlamaysa buna
habitüel horlama deriz ki bu çok önemli değildir; yorgunluk sonrası
veya pozisyona bağlı olarak ortaya çıkmış olabilir. Ama horlama her
gece ve her pozisyonda oluyorsa, düzensiz kesilmeler, nefes almalar
ve çabalarla devam eden bir nefes almaya bağlı horlama ise bu çok
ciddi bir sorunun habercisidir ve kişinin en kısa sürede bir uyku
bozuklukları uzmanı ile bir kardiyoloji uzmanına gitmesi
gerekir.
Doktor Firuz Çelikoğlu, horlamayla meydana gelebilecek sorunların
birçok ciddi hastalıktan daha tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor.
Örneğin astım ya da kalp hastalığı olanların vakit kaybetmeden
hekime gitmelerine rağmen horlayan insanların genellikle bunu
önemsemediğini ve hekime gitmediğini belirten Çelikoğlu, doğuracağı
sonuçlar bakımından horlama ve uykuda nefes kesilmelerinin sinsi
ilerleyen bir hastalık olarak nitelendirilmesi gerektiğinin altını
çiziyor.
“UYKUDA KALP KRİZİ GEÇİRME RİSKİ YÜZDE 6 DAHA FAZLA”
Uykuda meydana gelen ölümler daha çok kalp krizinden mi
kaynaklanıyor? Uykuda ölümler neden daha çok sabaha karşı
gerçekleşiyor?
Doç.Dr. FİRUZ ÇELİKOĞLU: Evet doğru, uykuda tıkanmalar enfarktüs
yani kalp krizi ataklarına neden olabilir. Uykuda kalp krizinin en
çok görüldüğü zaman dilimi ise sabaha karşıdır. Çünkü sabaha karşı
olan uykunun yüzde 80’i Rem uykusu, yani rüya uykusudur ve tüm
karışıklıklar bu uykuda ortaya çıkmaya başlar. Gözler hızlı hızlı
gidip gelir, kaslar felç olur, solunum karışır. Eğer kişide apne
şeklinde bir solunum bozukluğu var ise uykudaki bu şikayetler daha
çok artar. Yapılan istatistikler uykuda ölümlerin en çok sabaha
karşı gerçekleştiğini göstermiştir. Uykuda kalp krizi geçirme
riski, gün içinde kalp krizi geçirme riskinden yüzde 6 daha
fazladır.
Bu kadar önemli sorunlara ve sonuçlara neden olan uyku
bozukluklarının tedavisinde ne gibi yöntemler uygulanıyor?
Doç. Dr. FİRUZ ÇELİKOĞLU: Önce horlamanın tıkanmalarla ilişkili
olup olmadığına bakılmalıdır. Eğer apne tıkanmalarla ilişkiliyse o
zaman bunun sayısı bizim için önem kazanır. Saatte kaç defa nefes
duruyor ve oksijen ne kadar düşüyor diye bakılır. Eğer nefes
durması sayısı 20’den fazla ise kesintisiz pozitif basınç maske
tedavisi verilir. Eğer basit bir horlama ise o zaman cerrahi
müdahaleyle bu durum düzeltilebilir. Çocuklarda horlama sorunu
varsa, çocuk huzursuz yatıyor ve sabahları huzursuz kalkıyor,
konsantrasyonu düşük, dersleri bozuk ise anne babalara düşen görev,
çocuklarını bir uyku bozuklukları merkezine götürmeleridir.
Buralarda çocuklara uyku testleri yapılır ve sorunun kaynağı ortaya
çıkarılır gerekirse ameliyatla durum düzeltilebilir ya da basınç
tedavisi uygulanır.
Uykunun kaliteli olması insanın hem günlük hayatını hem de
sağlığını önemli ölçüde etkiliyor. Konunun uzmanları, alınacak
birkaç basit önlemle kaliteli bir uyku uyunabileceğini belirtiyor.
Uyku hijyenine uymak yani belli saatlerde uyumak, belli saatlerde
uyanmak, uyku odasının sadece uyumak için yapılmış olması, çok
sıcak olmaması, uyku odasında yemek yenmemesi, uykudan önce aşırı
egzersiz yapılmaması bu önerilerden birkaçı. Uykuda ölüme
yakalanmamak için altı çizilen en önemli nokta ise sürekli horlama,
uykuda tıkanma ve apne sorunu yaşayanların vakit kaybetmeden bir
hekime başvurmaları.
NTV