Tİnsanlık deney ve sonuçla ilerlerken, bazı deneyleri mantık almıyor. Bu deneyler ne için yapılmış, ne ispat edilmek istenmiş pek anlaşılmıyor. İşte dünyanın en garip deneyleri. Çok şaşıracaksınız... Tarihte öyle ilginç deneyler var ki okuyunca hayretler içinde kalacaksınız. Kimisi ölüyü diriltmeye çalışmış kimisi de yeni tür hayvan yaratmaya çalışmış. Peki bu deneylerin amacı neydi ve sonu nasıl oldu? İşte merakınızı giderecek o deneyler... Hindilerin Sex Fantezisi Deneyi: Hindilerin seks yaşamını araştıran iki bilim adamı, dişi bir hindi maketini erkek hindilerin önünde parçalara ayırdılar. Modelden geriye bir tek çubuk kaldığında bile erkek hindiler arzuluydu. Tırnak Yeme Terapisi Araştırması: Lawrance Sheean, tırnak yiyen bir grup erkek çocuğunun uyuduğu odada her gece defalarca "Tırnaklarım çok acı" cümlesini tekrarladı. Yaz tatili sonunda biten deneyde çocukların yüzde 40'ının tırnak yeme alışkanlığına son verdiği tespit edildi. Her Koşulda Uyuma İsteği Deneyi: 1960 ta Lan Oswald, insanların her koşul altında uyuyup uyuyamayacaklarını tespit etmek için gönüllülerin göz kapaklarını açık kalacak şekilde yapıştırdı, gözlerine 50 santim öteden yanıp sönen ışıklar tuttu. Elektroşoka ve yüksek sesli müziğe de maruz üç denek de 12 dakika içinde uyudu. Ölüleri Diriltme Deneyi: Robert Cornish 1930'larda tahtıravalliye benzer bir düzenek kullanarak ölü hayvanları canlandırmaya kalkıştı. Amacı birgün insanların üzerinde de bunu denemekti. Yeni ölen bazı köpeklerin damarlarına adrenalin ve anti-pıhtılaştırıcılar enjekte etti. Bazı denekler bir süreliğine ağır beyin hasarı ve körlükle hayata döndü. Frankeştayn'ın Çift Başlı Köpek Deneyi: 1954'te Sovyet cerrah Vladimir Demikhov bir köpek yavrusunun başını, ön ayaklarıyla birlikte bir Alman kurt köpeğine naklederek çift başlı köpek elde etti. Her iki baş da ayrı ayrı süt içebiliyor hatta birbirlerinin kulaklarını ısırabiliyordu. Köpekler bir aydan az yaşadı. Sarı Humma Deneyi: Sarı hummanın bulaşıcı bir hastalık olmadığını ispat etmeye çalışan stajyer doktor Stubbins Ffirth, bu hastalığa yakalanan bir kişinin kusmuğunu gözlerine, kendi yarasına sürdü ve sonunda da içti. Doktor sağlığını kaybetmedi çünkü sarı humma bulaşıcı değildi. Daha sonra bu hastalığın ancak virüs taşıyan sivrisineklerin ısırığıyla bulaştığı kesinleşti. Ölüm ile Stres Arasındaki Bağ Deneyi: 1960'larda 10 askeri taşıyan bir uçakta "Motorumuz bozuldu, iniş takımlarımız da çalışmıyor. Okyanusa acil iniş yapacağız" anonsu yapıldı.Ardından son anlarını yaşadıklarını düşünen askerlere "ordunun ölümlerinde kusuru olmadığını" ilan eden bir sigorta formunu doldurmaları istendi. Askerlerin tamamı formu doldurdu. Deneydeki amaç stres yönetimiydi. Evrensel Yüz İfadeleri Deneyi: Evrensel yüz ifadelerini tespit etmek isteyen psikolog Carney Landis, deneklerinin yüz kaslarının hareketini takip etmek için yüzlerine yanık bir mantarla hatlar çizdi. Daha sonra deneklere amonyak koklatıldı, caz dinletildi, porno izlettirildi, elleri kurbağa dolu bir sepete sokuldu. En sonunda tüm denekler canlı bir farenin kafasını kesmeye ikna edildi. Bu eylem sırasında çekilen fotoğraflarda denekler "Deneyin Büyük Tanrısı"na kurban adayan garip bir tarikatın mensuplarına benzer yüz ifadelerine sahipti. File LSD Aşılama Deneyi: 1962'de Tusko isimli bir file, tipik bir insan dozundan 3 bin kat daha fazla olan 297 miligram LSD enjekte edildi. Kendi çevresinde dönen fil bir saat sonra öldü. Deneydeki amaç, LSD'nin geçici bir deliliğe neden olup olmayacağını öğrenmekti. Gıdıklanmanın nedeni Deneyi: 1933'te psikoloji profesörü Clarence Leuba, gıdıklamaya verilen tepki olan gülmenin öğrenilen bir reaksiyon olup olmadığını kanıtlamak için, yeni doğmuş oğlunu gıdıklarken kimsenin gülmemesini istedi. Yedi ay süren deney sonunda çocuk gıdıklandığında gülüyordu. Böylece gülmenin gıdıklamaya karşı istemdışı bir tepki olduğunu tespit etti. Fil Bakıcısı Bir fil bakıcısı filin temizliği ile ilgilenirken filin dışkısı altında kalıp can verdi. Meşhur viski tadımcısı Jack Daniel 1911 de bir sabah işyerine erken geldi. Kasasını açmak istedi fakat şifreyi hatırlayamadı. Kızgınlıkla kasaya tekme attı ve ayakbaşparmağı yaralandı. Buradan kaptığı enfeksiyonla da öldü... Avusturyalı Hans Steininger Dünyanın en uzun sakallarına sahip insanı olarak meşhur olmuştu. (1.4 metre) Fakat onu meşhur yapan bu sakalları aynı zamanda ölümünede sebep oldu. 1567 de bir gün Hans'ın kasabasında büyük bir yangın çıktı. Hans sakalını toplamayı unuttuğu için sakallarının alev almasıyla dengesini kaybetti. Önce düşüp burnunu kırdı sonrada yaşamını kaybetti. İngiliz 'king Kong' lakaplı güreşçi Kirk 1987 de final maçında 'Belly-Splash' yaparken yani zıplayıp rakibinin üstüne düşme hareketini denerken kalp krizi geçirdi. Maçtan önce Kirk arkadaşına bir gün öleceğini ve bu ölümün ringde olmasını umut ettiğini söylemişti. Rus mistik Grigori Rasputin (1869-1916) da ilk olarak on kişi tarafından zehirlendi, fakat ölmedi. Daha sonra tabancayla vuruldu, ölmedi arkasından üç defa daha vuruldu yine ölmedi, inanılmaz dövüldü ve boğulmak istendi ama hiçbirisinde ölmedi. Rasputin en sonunda bir kasabada huzur içinde yaşadı ve eceliyle öldü. Bobby Leach ölümden korkmayan bir adamdı. 1911 yılında Niagara şelalesinden bir fıçının içinde geçen 2. kişi olma ünvanını alan Bobby Leach, ölüme meydan okuyan gösterileri ile tanınıyordu. Fakat bu kadar cesur olmasına karşın ölümü çok ironik oldu. Bir gün Leach, Yeni Zellanda'da yürürken bir portakal kabuğuna basarak kaydı ve ayağını kırdı. Daha sonra ayağı kesilse de, doktorlar Leach'i kurtaramadı... 1991 de 57 yaşındaki Taylandlı kadın Yooket Paen çiftliğinde yürüken bir inek pisliğine basıp düştü.Düşerken tellere tutunmaya çalışırken elektrik çarpması sonucu öldü. Kısa bir süre sonra kardeşi 52 yaşındaki Yooket Pan komşusunu olay yerine göstermek için götürdü.Fakat ne şanssızlıktır ki oda aynı yerde inek pisliğine basıp aynı şekilde elektrik çarpması sonucu öldü... Langley ve Homer Collyer, yirmili yaşlarındayken New Yorka taşındılar. Zengin bir ailenin iki çocuğu olan kardeşler etraftaki çöpleri evlerinde biriktirmeye başladı. Buldukları herşeyi evlerine getiren iki gencin oturduğu apartmanda tam 180 ton çöp bulunduğu tahmin ediliyor. Avizeler, kırık bebekler, arabalar ve çatlak saatler topladıkları eşyalar arasında. 1930'lu yıllarda kör olan Homer, on yıl sonra da romatizma yüzünden yatalak oldu. İşin ilginç tarafı, evde yabancıları uzak tutmak için bubi tuzakları vardı ve Langley bu tuzaklardan birine takılarak, çöp yığının altında kaldı. Kardeşine yardım edemeyen Homer ise açlıktan öldü... Sibirya'nın köylerinden birinde cenaze mezarlığa götürülüyormuş. Mısır tarlasının ortasında, tabut köylülerin ellerinden düşüvermiş. Tabutun içindeki ceset düşüp dereye yuvarlanmış. Akıntı, cesedi dinamitle avlanan balıkçıların yanına sürüklemiş. Balıkçılar "Acaba adamı dinamitle biz mi öldürdük?" diye endişeye kapılarak, cesedi askeri kışlanın tellerine bırakmışlar. Nöbetçi er, bölgeye birinin yaklaştığını düşünerek cesedi yaylım ateşine tutmuş. Hemen ambulans çağrılmış. Delik deşik olan ceset, hastaneye kaldırılmış. Operasyon 6 saat sürmüş. Ameliyattan çıkan doktor, alnından akan terleri silmiş ve "Çok zor oldu ama galiba yaşayacak" demiş... Bu tuhaf olayda sadece tek bir kişi değil, tam 21 kişi öldü. 1919 yılının ocak ayında, 2.5 milyon galon melas taşıyan büyük tank, North End şehri yakınlarında patladı.Melas, şeker fabrikalarında şeker pancarı ve şeker kamışı üretiminde fabrikasyona geri alınamayan son şuruptur. Alkol, maya ve yem sanayisinde temel hammadde olarak bu madde yapışkan ve pekmez rengindedir. Kimse patlamaya neyin sebep olduğundan emin değildi. Ama biliyoruz ki bu patlama ile etrafa saçılan yapışkan madde, insanları devirip içine çekerek kalın ve kahverengi bir sıvı içerisinde boğulmalarına neden oldu. Geride kalan pisliği temizlemek ise tam bir ay sürdü. Şanssız şehir sakinleri, hala bazı sıcak yaz günlerinde melas kokusunu aldıklarını belirtiyor. Güney Afrika'nın Cape Town Şehri'ndeki bir hastanede gizemli olaylar oluyordu. Üstelik ölümlerin hepsi, cuma günleri 311 numaralı yoğun bakım odasında gerçekleşiyordu. Hemşireler ve doktorlar buna bir çözüm bulamayınca, devreye polis girdi. Araştırmalar sonuç vermedi. Sır ölümlere uzun süre açıklama getirilemedi. Uzmanlar, odanın havasını bakteriyolojik olarak kontrol ettiler. Sonuç sıfırdı. Bu arada ölümler devam etti. Sonunda oda sürekli olarak gözetim altına alındı ve neden ortaya çıktı. Cuma sabahları saat 06.00'da odaları temizleyen görevli, hastanın başındaki solunum cihazının fişini çekerek elektrik süpürgesinin fişini takıyordu. 1975'de İngiliz bir çift televizyonda en sevdikleri programı izlerken erkek yarım saat süren bir gülme krizi sonucu kalp krizi geçirerek öldü. Eşi, cenazeden sonra programın yapımcılarına bir mektup yazarak, kocasını hayatının son dakikalarında bu kadar mutlu ettikleri için teşekkür etti... Tam olarak sütyenin neden olmadığı bu ölüm şekli hala gizemini koruyor. 1999 yılında İngiltere'de Hyde Park'ta yürüyüş yapan iki genç kadın yağmur fırtınasıyla karşılaştılar. Sağanaktan saklanmak için dev bir ağacın altına saklanan çift bunun sonlarına neden olacağını bilemezdi. Aniden çakan şimşek, sütyenlerindeki balenlerin iletkenliğiyle elektirk akımını direk olarak iki kadının üzerine çekti. O anda hayatlarını kaybeden talihsiz kadınların bedeni tam 15 saat ağacın altında kaldı...