Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Fatih Çekirge Hürriyet'in
25.07.2011 tarihli nüshasında
"Sırrı Sakık'ın cevabı" başlığı altında
yayımlanan makalesinde BDP Mİlletvekili
Sakık'ın mektubundan bir alıntı yayımladı...
Bakın nasıl:
" Fatih Bey bir de bu taraftan bakın. Siz Öcalan'la
görüşüyorsunuz. Barış süreci için konuşuyorsunuz. Öcalan ateşkesi
uzatmış, gündemden çıkartmış. Ama öteki yandan asker öldürmeye
devam ediyor. Bakın şu son iki ayda 100'e yakın PKK'lı öldürülmüş.
Peki nerede kaldı bu iyi niyetli görüşmeler. Bir yandan diyalog
kuruyorsunuz, öteki yandan öldürüyorsunuz. Yani bu eylemsizlik
sürecinde..."
"Bunu (100 PKK'lının öldürüldüğünü)
bilen var mı? Basına yansıyor mu bu operasyonlar ve ölen
PKK’lılar?
Türk halkı sadece şehit olan askerlerini biliyor,
onların haberini duyuyor, cenazelerini kaldırıyor, onları kalbine
gömüyor.
Demek ki pek çok PKK’lı da
öldürülüyormuş.
Neden saklanıyor o zaman?
Bu halk neden sadece şehit verdiğini öğreniyor ve bunun
acısını çekip moral bozukluğunu yaşıyor?
Ölü ele geçirilmişler Pek muhterem Ülkücü Gençler(!)... Siz o çocukların birbirlerini öldürmediklerini; bilmiyor musunuz?.. Ya da onları birbirlerine sizlerin ve kendilerine "Kürt Önderi" süsü veren uyuşturucu ve silah tacirlerinin vurdurttuğunu bilmediğimizi mi sanıyorsunuz?.. Bana olan bütün öfkeniz, onların tetiği çeken parmak; sizin gibilerin ise silâh olduğunuzu söylediğim için değil mi?.. Namlunun ucundan çıkan mermi aslında birilerinin ceplerine giren silâh parası değil mi?.. Bakın işte mutlu (!) olun... Göbecik atın keyfinizden... Son iki ay 100 PKK'lı genç de öldürülmüş.. Pardon pardon... Onlar önce intihar edip, "müntehir" olmuşlar... Sonra da askerler gelip onları toplamışlar yollardan ölü tavuk gibi... Yani... "Ölü ele geçirilmişler"... Yersek!.. |
Okudunuz...
Ve artık siz de öğrendiniz...
"Siz de öğrendiniz" diyorum çünkü mutlaka
siz de benim gibi, son iki ayda 100 PKK'lının
öldürüldüğünü bilmiyordunuz...
Belli ki TSK'nın ilgili kadroları hariç
hiç kimse de bilmiyor...
Ve hatta Cumhurbaşkanı ve
Başbakan'ın bildiğinden de
şüpheliyim...
Sahi...
Neden, o ölümlerden haberimiz olmuyor?..
Kamuoyu niçin bilgilendirilmiyor?..
Neden sadece karşılıklı çatışma varsa...
Ve eğer:
Mehmetçik "şehit"
edilmişse...
O çatışmada PKK'lılar da öldürülmüşse;
"Şu kadar PKK'lı
ölü olarak ele
geçirildi" deyip geçiştiriliyor...
Hem "Ölü ele geçirilmek" ne demek?..
Yani PKK'lılar önce kendi
kendini vurup ölüyor...
Sonra da yerden mi toplanıyor?..
Yani ölü PKK'lılar "Müntehir" mi?..
Bu arada "bir kaç çift söz" de bu
yazdıklarımı hem okuyup hem de "kıçını da yırtsan seni
okumuyoruz" diye mail gönderenlere...
Ben bütün yazdıklarınızı okuyurum ve farkındasınız, cevap da
veriyorum...
Ama sizin tarzınızda değil...
Oysa siz şimdi hemen klavyeninizin başına geçip
önce anacığıma, karıcığıma ve kızıma
tecavüz etmek için yanıp tutuştuğunuzu
yazacaksınız...
Sonra "kaça satıldığımı" soracaksınız (Şu
satıldığım fiyatı ve beni satın alan/lar/ın ad/lar/ını
adres/ler/ini de verseniz de gidip payımı alsam bari)...
Belli ki siz satılmadan yazamıyor, çizemiyorsunuz...
Ve sonra da "müntehir(!)
PKK"lıların "ölü
bedenleri" için "leş"
diyeceksiniz...
Çünkü...
Size göre onlar "ana kuzusu" değil...
Ya ne?..
"Köpek enceği"...
Çünkü ve yine size göre "Terörist"
dediğiniz o çocukları insan anaları doğurmuyor...
Çünkü ölen Mehmetçiğin anası ağlıyor ama
o "müntehir - intihar eden" ele geçirilen
delikanlıların anaları ağlamıyor...
Tabii ki yine size göre...
Hem 25 kuruş, hem şoför
mahalli
|
Neşe Düzel'in
TARAF için söyleşi yaptığı
Bengi Yıldız için "Yanlış
Seçim" diyenler var...
Bunlar genllikle, Başbakan Erdoğan'ın
bölgedeki soruna bakış açısına göre fikir değiştirenler...
Başbakan "Kürt Sorunu" dediğinde
"Kürt Sorunu"; Başbakan çevirip
"Benim Kürt vatandaşlarımın sorunu"
dediğinde "Başbakanın Kürt vatandaşlarının
sorunu" diyerek Tanyeli ile
kıvırma yarışına girenler...
Oysa...
"Kişi
seçimi" değil, "sorular
yanlıştı"...
Bütün bir söyleşiyi siyasal literatürde yer almayan
"Demokratik Özerklik" gibi
"bir palavra" üzerine kurgulamaktı...
Bengi Yıldız her ne kadar daha en başta
"“Bu sistem, Türkiye’nin tamamı için önerilen bir
modeldir” diyerek istediklerinin "Yerel
Özerklik" olduğuna dikkat çekmiş olsa da
"konuşma merakı" yüzünden susmak yerine
"cır cır" ötünce tabii ki
tuzağa da düşmüştü...
26.07.2011 tarihli
internethaber'de başlığı altında
yayımlanan makalemde de dikkat çektiğim gibi iş gelmiş
"vergi ödeyecek misiniz? Ödemeyecek
misiniz?" kör noktasında tıkanmıştı...
Ve...
Bengi Yıldız'ın bir tek eleştirdiğim
cevabı da işte o vergi konusundaki açıklamasıydı...
Çünkü tuzağa düşmüştü...
Çünkü "Yerel Özerklik" konusunda hiçbir
şey bilmediği anlaşılıyordu...
Ben de o nedenle, "Hem 25 kuruş, hem şoför mahalli
yok" diye bitirmiştim yazılarımdfan birini...
Yani dostlar!..
Bengi Yıldız'a sorulan saçma sapan
sorular ve onun da o sorulara (hele vergi konusu) verdiği cevaplar,
"Yerel Özerklik" gibi çağdaş
bir uygulamayı fırlatıp bir kenara attı...
Artık, dünya siyasal literatüründe olmayan bir
şey üzerinden kavga ediyorsunuz birbirinizle:
Demokratik özerklik...
Hatırlarsanız bir ara da "Özgürlükçü
demokrasi" kavramı uydurmuştunuz...
Sanki demokrasinin "Özgürlükçü Olmayanı"
olurmuş gibi...
Ne bu
yaygara yaa?..
"Beyoğlu’ndaki eğlence işletmelerinin sokaklardaki
masalarını kaldıran operasyonunu anlayabilmek çor
zor"muş...
Kim diyor bunu?..
Ak Partili Beyoğlu Belediye Başkanı'na "Muhalefette
sınır tanımayan" gazeteci/yazarlar diyor...
Oysa hiç de zor falan değil..
Aksine "çok kolay"...
Çünkü...
Türkiye Cumhuriyeti bir "Hukuk
Devleti"dir...
Mevcut yasaları beğenmeyebilirsiniz...
"Çağdışı" olarak
niteleyebilirsiniz...
Eleştirir; Meclis'i o "gudubet" yasaları
değiştirmesi için göreve davet edebilirsiniz...
Ey "Muhalefette sınır tanımayan"
gazeteci/yazarlar!.. Ben gelip sizin evinizin içine bir masa koyup otursam kabul eder misiniz?.. Tabi etmezsiniz efendim?.. Ben de zaten laf olsun diye sordum... O halde... Beyoğlu Belediyesi'nin işgalcileri sokaklardan temizlemesi hakkına da saygı duymalısınız... Devam Başkan Demircan aynen devam kardeşim; Bugün "hoşgörü" adına senden yaptıkları işgale "göz yummanı" isteyenler; yarın bir gün gelir çok daha büyük bir kanunsuzluk yapmanı da talep ederler... Ancak... Bu arada hatırlatırım... Eğer yazdıkları doğruysa... Eğer işgalcilerin müşterilerine saygısızık ve kabalık yapıldıysa işte bu kabul edilemez... Durum o insanlara ne kadar nazik anlatılırsa onlar da işgalde kullanıldıklarını o kadar "net" anlarlar... Amman Başkan!... Sakın ola nezaketi elden bırakmayın!.. |
Ama...
"Ben bu yasayı beğenmedim uymuyorum"
diyemezsiniz...
Beyoğlu Belediyesi, "ben yaptım oldu"
anarşizmi karşısında yasalardan aldığı yetkisini kullanıyor...
Ya da "yüz verdik Ali'ye geldi sıçtı
halıya" misali "arsızlık"
yapmaya alışmış meyhaneci esnafının
"hoşgörü" istismarını, mevcut yasaları
uygulayarak yola getiriyor...
Ama...
Bizim köhnemiş sol kafa "toprak işleyenin su
kullananın" gericiliğinden bir türlü kurtulamadığı;
kamunun ya da özel şahsın arazisine bir gecede ev dikilmesini
"fukaralığın gereği" olarak kabul ettiği
için sokakların işgalini alkışlarla; işgalin kaldırılmasını ise
hakaretlerle karşılayabiliyor (kim demiş "Bayraktaroğlu beş
kelimeyle cümle kuruyor" diye; buyurun da kelimeleri sayın)...
Muhterem efendiler!..
Bir belediye...
Bir camiide...
Bir vakit bile olsa...
Kamuya ait yolun işgal edilip o yol üzerinde namaz
kılınmasına izin verme hakkına sahip midir?..
Tabii ki değildir...
O halde...
Meyhaneciler ve kafeciler de kamuya ait yolu masalarıyla işgal
edemezler...
Efendim "işgaliye parası ödüyorlar
ya"...
Yok ya...
Baktınız mı neresi için ödeniyor o işgaliye parası...
Açıp belediyeye sordunuz mu?..
Yooo...
Eeeee...
O halde ne bu yaygara?..
O halde şöyle bir içimize dönelim?... |