Tekvando da altın madalya kazanarak gururumuz olan Servet
Tazegül’ün başarısını gönülden alkışlıyorum.
Aynı zamanda; yazılmış ya da bundan sonra yazılacak yazıların
Tazegül’e ve olimpiyatlarda başarılı olan diğer sporcularımıza
millet olarak hissettiklerimizi tam manası ile anlattığını ve de
anlatacağına da inanmıyorum.
Çünkü onlar; kendi tarihlerini yazarken, bizleri gururlandıran
ender sporcularımız.
Ama benim yazımın konusu; Servet’in gönülden kutladığım ve bence
medyada yeterince yer almadığına inandığım başarısı değil.
Ben; Olimpiyat Şampiyonumuz Servet Tazegül’ün altın madalya
aldığı anı yazmak istiyorum.
Londra Olimpiyatları’ndaki o anda; kendi dallarında ilk dört
dereceyi almış olan başarılı sporcular kürsüdeki yerlerini
alıyor.
Olimpiyat şampiyonu olduğumuz için İstiklal marşımız çalarken,
başta bizim bayrağımız olmak üzere dört bayrak yükselirken ekrana
geliyor.
Ve tabi dört farklı ülkenin birbirlerini kutlayan, sevinçlerini
paylaşan; gururlu dört genç sporcusu…
Ülkelerini haklı olarak iyi bir şekilde temsil eden bu dört
sporcu; gururla dimdik dururken, gözleri de bayraklarında…
Bilin ki yıllar süren emeklerinin karşılığı, kendilerinin
dışında belki de kimsenin doğru dürüst bilmediği kişisel
fedakârlıklarının semeresi; işte o anda onların yüreklerinde tavan
yapmıştır.
Onlar; o an belki hayatları boyunca bir daha hiç
hissetmeyecekleri bir duygunun esiri olmuş ender insanlardır.
Ama tüm bunların dışında onlar; başka bir şeyi de yaşayan, başka
bir şeye de neden olan özel insanlar.
Çünkü onlar; ülkelerinin bayraklarını aynı anda alkışlatan özel
insanlar.
Sırf bu yüzden bile özeller.
Çünkü Servet’in bayrağımızı altınla süslediği o andaki diğer
bayraklar; İran, ABD ve Afganistan’a ait.
Yani bir anlamda savaşın gölgesinin eksikliğini hissettirmediği
ülkeler diyebiliriz.
Amerika ve Amerikan düşmanlığının öyle ya da böyle var olduğu ve
belki de hep var olacağı ülkeler.
Her geçen gün yarınlarına karanlık ülkelerin ve
bu karanlıkların nedeni olarak gördükleri Amerika ile birkaç
dakikalığına da olsa omuz omuza oldukları an.
Sporun işte en büyük başarılarından birisi; o an verilen
resimdir.
O resmi ne yazık ki medyamız pek kullanmadı.
Bu anlamda hiç kullanmadı.
Oysa bence Servet’in madalyası kadar kıymetli bir andı o an.
Bir anlamda olimpiyatlardaki madalya törenindeki
olimpiyatsızlıktı. Yarışma ile gelen paylaşımın;
gözlere ve yüreklere bıraktığı güzellikti.
Güzeldi…
Yarışma ruhunun dışında dört başarılı sporcunun
insanlığa verdiği; insanlık dersinin özel bir
resmiydi.
Dört bayrağın yarattığı tek bir bayraktı.
Barışın bayrağı…