Diyarbakır Emniyet Müdürü'nün açıklamalarını dinledim, iki gün
önceki yazımda da belirttiğim gibi gayet insani buldum.
Başbakan ve Muhalefet Partisi Liderleri de Emniyet Müdürü'nün
açıklamasını kıyasıya eleştirince, acaba yanlış mı anladım diye bir
kere daha dinleyeyim dedim.
Dinledim, sonra da okudum.
Emniyet Müdürü'nün açıklamasında ters bir şey göremedim.
Evet, görmeden bakınca, anlamadan okuyunca, biraz da
zorlayınca bir kesimin kızdığı anlamı çıkarabilirsiniz ama ben öyle
yapmadım.
Kurduğu cümlelerin çocukluğuna indim tabiri caizse!
Bunları söylemesi mi gerekiyordu o konuyu bilemem ama söyledi
sonuçta.
Söyledi ve ülkenin gündemine oturmayı başardı!
Nasıl oturmasın, insani amaçla yaptığı söylem teröristleri
davul-zurnayla Habur'da karşılayanları bile
rahatsız etti!
Sanki onlar değildi, neredeyse Emniyet Müdürü ile aynı
cümleleri kuranlar, aynı dileklerde bulunanlar.
"İki taraftan da analar ağlamasın" demek.
"Onların dağa çıkmasını engelleyelim."
"Bu çocuklar neden dağa çıkıyor, bir düşünelim,
araştıralım."
"Dağa çıkmak yerine onları nerelere yönlendirebiliriz,
bu konuda adımlar atalım" demek...
Ne zamandan beri ölen teröriste ağlamak anlamına geldi.
Hepimiz barış diye çırpınıp durmuyor muyuz zaten.
Kimimiz sosyal medyada, kimimiz meydanlarda, kimimiz
söylemlerle, kimimiz cümlelerle...
Bir taraf hep ölsün istersek, aslında iki taraf da hep
ölmeyecek mi, bunu düşünmekten aciz miyiz!
Ölen teröriste ağlamayalım elbette, ama onun terörist olmasını
engelleyemediğimiz için oturup ağlayalım!
Dağdan başka gidecek bir yeri olmayan çocuklar yetiştiren sisteme
oturup ağlayalım!
Çatışmadan değil, uzlaşmadan bahsetti Emniyet Müdürü!
Çatışmalarda arslanlar gibi savaşılır, gereken ne ise yapılır
ama barış için de gerekli alt yapı hazırlanmalı demeye getirdi.
Demek ki anlatamadı!
Demek ki davul-zurna eşliğinde bir konuşma
yapması gerekiyordu!
Ama "hiç kimse görmek istemeyenler kadar kör
değildir."
Kısacası, anlayana sivri sinek saz...
Anlamayana davul-zurna az!