Olay davaların olay savcıları
Abone olSes getiren iddianameleriyle Türkiyenin gündemine oturan savcılar diken üstünde görev yapıyor.
Onlar ses getiren iddianameleriyle Türkiye’nin gündemine
oturdular. 12 Eylül İhtilali’nden başörtüsü sorununa,
kontrgerilladan askerî suçlara kadar birçok önemli soruşturmaya
imza atan ve dava açan bu savcılar şimdi büyük iddialarının mağduru
haline geldi.
Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya hazırladığı Şemdinli
İddianamesi ile bir haftadır tartışılıyor. Siyasilerden
hukukçulara, askerlerden gazetecilere kadar herkes savcının icraatı
üzerine konuştu, yazıp çizdi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve
Adalet Bakanlığı soruşturma açılmasını istedi. İki müfettiş
görevlendirilerek Sarıkaya hakkında soruşturma izni verildi. Kara
Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Şemdinli
olaylarında tutuklanan Astsubay Ali Kaya ile ilgili “Tanırım, iyi
çocuktur.” sözleriyle başlayan tartışmaların hukukî metinlere
yansıması, geçmişe dönük suçlamaların iddianamede yer alması son
bir haftadır başkentte adeta kıyametleri koparttı. Oysa Türkiye,
savcı Ferhat Sarıkaya’dan önce de dişe dokunan hukukî konularda
hazırladıkları iddianameleri nedeniyle savcılarını tartışmıştı.
Kontrgerilla raporu sonunu getirdi
12 Eylül Darbesi’ni iddianamesine taşıyarak dönemin generallerinin
yargılanmasını isteyen Sacit Kayasu, 28 Şubat sürecinde Erciyes
Üniversitesi rektörü ve bir fakülte dekanının yargılanmasının
yolunu açan Reşat Petek, iddianamesi yüzünden öldürülen Doğan Öz
bunlardan birkaçı. Sarıkaya’nın Şemdinli davası iddianamesinin
ardından başlayan tartışmaları, “sakıncalı” savcılarla konuştuk.
Birisi bedelini canıyla ödemiş, üçü ise artık mesleğini yapamıyor.
Onlara göre Türkiye’de ne zaman çetrefil konularda dava yolu
açılsa, hukukun dik durduğu anlarda hep kaybedenler oluyor: “Bunlar
sadece vatandaşlar değil. Bazen bizim gibi devletin savcısı da
olur.” Elbette savcılar da hata yapabilir. Kayasu ve Petek’e göre
bağımsız yargıya olan inanç inşa edilmedikçe tartışmalardan ve
hatalardan kurtulmak da mümkün olmayacak.
Türkiye’de sakıncalı savcıların hikâyesi iddianamesinin bedelini
canıyla ödeyen Ankara Savcı Yardımcısı Doğan Öz ile başlıyor.
Polis-mafya-siyaset üçgenindeki kirli ilişkilerin gün ışığına
çıktığı Susurluk’un belki de ilk ipuçlarını yıllar önce Öz
yakalamıştı. Sağ-sol çatışmalarının ortasında, hukuka en çok
ihtiyaç duyulduğu bir dönemde; 24 Mart 1978’de öldürüldü.
İstanbul’daki 16 Mart olaylarının 8 gün sonrasına denk geldiği için
onun ölümü de sağ-sol çatışmasının bir sonucu olarak ele alındı
yıllarca. Öz, o günlerde kontrgerillayla ilgili dava açma
hazırlığındaydı. Şiddet olaylarının kontrgerilla gibi gizli
örgütlerce yönlendirdiğini belirten raporunu dönemin başbakanı
Bülent Ecevit’e iletmişti. Kimilerine göre Savcı Öz, raporu
yazdıktan hemen sonra sözünü ettiği örgütlerin hedefi haline gelmiş
ve öldürülmüştü.
Sakıncalı savcı olarak hafızalara kazınan ikinci isim Sacit Karasu
oldu. Altı yıl önce Adana Cumhuriyet Savcısı iken 12 Eylül
Darbesi’ni yapan askerî yönetimin (Kenan Evren başta olmak üzere)
yargılanması için Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne sunduğu iddianamesi
yok sayıldı. Ardından da görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle
savcılıktan uzaklaştırıldı. İddianameyi düzenleyerek ‘Anayasal’
görevini yapmıştı, ancak bugün bunun bedelini ‘avukat bile
olamamakla’ ödüyor.
‘Yok gibi sayılan, var gibi hakkında işlem yapılan iddianamesini’
hâlâ sakladığını belirten Karasu, Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın
hukukî bilgi eksikliğinden dolayı hata yapmış olabileceğini
düşünüyor. Şemdinli davası iddianamesini de tüm detayıyla
incelemiş. Adalet Bakanlığı’nın son genelgesine uymayan bir usul
ile hazırlanması nedeniyle iddianamenin tartışılacağını
düşünüyor.
İnşallah o mağdur olmaz
Karasu, Şemdinli iddianamesini gördüğünde, Savcı Sarıkaya’yı yine
de kendisine benzetmiş: “İnşallah o mağdur olmaz.” diyor. Ancak
Karasu, Şemdinli olayı ile ilgili asıl konunun bu tartışmalarla
gözden kaçtığına/kaçırıldığına da dikkat çekiyor: “Olay nedir?
Arkasında kim/kimler var? Bunun üstüne gidilmeli. Yani önce
Şemdinli olayları çözülmeli!” Karasu, geçmişte yaşananlarla ilgili
de ilginç bir tespitte bulunuyor: “Darbe suç olduğu halde bizim
iddianame bu savcı kardeşimize gösterilen ilginin yüzde 1’ini
görmedi. Keşke görseydi, bari konuyu tartışırdık. Altı senedir hem
var hem yok bir iddianamenin ceremesini çekiyoruz. İddianame
geçerli ama mahkeme önüne gelmesi engelleniyor. Savcıların
mağduriyetleri görevi kötüye kullanmak mı, görev yapmak mı, önce
buna karar verilmeli! Eğer biz görev yapıyorsak, iddianame hakkında
karar verecek tek merci mahkemedir. Adı üstünde, bu bir iddianame.
Yargılanma aynı zamanda bir aklanma yoludur. Türkiye’de
anlaşılmayan da bu zaten.”
Gülhane Askerî Tıp Akademisi eğitim yılı açılış töreninde
Tuğgeneral Prof. Yalçın Işımer’in İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif
Ersoy hakkında hakarete varan sözler söylediği için suç duyurusunda
bulunan Hatay Cumhuriyet Savcısı Ali Karcı da sürgün gibi iki doğu
tayini ile işini kaybetmişti. Meşhur “bu adamları belleyeceğiz”
sözleri de Işımer’in o konuşmasında zikredilmişti. 1999’da yaşanan
olayda Savcı Karcı, Prof. Işımer hakkında Milli Şaire hakaret
suçlamasıyla iddianame hazırlayıp sunmuştu. Suç duyurusunun
ardından ise önce Erzincan’a sürüldü. Daha sonra kendi emekliliğini
talep ederek savcılık görevinden (üç ay sonra) ayrıldı.
Mehmet Akif’e hakaret davası
Emeklilik hayatını Ankara’da sürdüren Savcı Karcı, Van Cumhuriyet
Savcısı Sarıkaya olayını “Bilen bilmeyen herkesin konuşması doğru
değil. Savcı nihayetinde bir iddianame hazırlamıştır. Ve gördüğüm
kadarıyla bunu usule uygun yapmıştır. Dava açılıp açılmayacağına
Genelkurmay karar verir. Bakan için olsa tefrik edip Adalet
Bakanlığı’na, oradan Meclis’e ulaşırdı.” diyor. Emekli Savcı,
Sarıkaya hakkında da soruşturma açılmasına gerek olmadığına
inanıyor: “Cesur savcılara ihtiyacımız var.”
Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı iken ‘okullarına alınmayan başörtülü 6
öğrencinin suç duyurusunu’ kabul etmesiyle hukuku mumla arar hale
gelen bir başka isim ise Reşat Petek. O şimdi avukatlık yapıyor.
Petek’in savcılık serüvenini bitiren olay, okullarına alınmayan bir
grup öğrencinin Yozgat Fen Edebiyat Fakültesi dekanı ve güvenlik
görevlilerine yönelik ‘gayrimeşru olarak öğrencilerin fakülte
binasına girmelerine engel olarak eğitim ve öğretim hürriyetini
kısıtlamak ve bu konuda kanunsuz emir vermek’ istemiyle Yozgat
Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaatlarıyla başlar (Ekim 1998).
Dönemin Erciyes Üniversitesi Rektörü Mehmet Şahin ile Fen Edebiyat
Fakültesi Dekanı (vekil) Prof. Dr. Yunus Akçamur hakkındaki
şikâyetlerin savcılıkça kabulünden sonra tartışmalar büyür.
Başsavcı Petek de hazırladığı iddianame ile adı geçenlerin Türk
Ceza Kanunu’nun 188. maddesine (eğitim özgürlüğüne engel olma)
aykırı davrandıkları gerekçesiyle ayrı ayrı cezalandırılmasını
talep eder. Ne olduysa bundan sonra olur. Önce başsavcılık görevi
elinden alınır, ardından hakkında iki soruşturma açılır.
Düzenlediği iddianamede hukuka aykırı bir durum tespit
edilemediğinden soruşturmalar lehine sonuçlanır.
Rektörler de yargılanır diyen ilk isim Petek
Ama Başsavcıya ille de bir gözdağı vermek gerektiğinden bu olaydan
bir yıl önce bir yerel gazetede silahlı kuvvetlere yönelik hakareti
görmeyip, görevi ihmal suçu işlediği suçlamalarından sonra
savcılıktan da olur. Petek’in tabiriyle “Adalet Bakanlığı’nın
soruşturmaya gerek yoktur açıklamalarına rağmen, Batı Çalışma
Grubu’nun baskısıyla” soruşturmadan geçer. Dönemin YÖK Başkanı
Kemal Gürüz’e kadar uzanacak bir davayı başlatacak iddianamesi de
akamete uğrar. Sürecin zarar göreni Petek olur.
Van Savcısı Sarıkaya’yı o da yakından izliyor. Sarıkaya’nın Van
Yüzüncü Yıl Rektörü Prof. Yücel Aşkın davası konusunda ilk emsal
davanın kendi iddianamesinde yer aldığını da hatırlatıyor. Yasa
gereği bazı istisnai durumlarda YÖK’ten izin almadan Cumhuriyet
savcılarının dava açabileceğini, öğretim hürriyetini doğrudan veya
dolaylı olarak engelleme suçunun da bu kapsamda olduğunu ifade eden
Petek, “Cumhuriyet savcılığı önemli bir makam, Türkiye’nin bugün
sıkıntı çektiği pek çok konu, bu savcıların elinden geçiyor.
Onların her halükarda korunması gerekir.” diyor. Petek, “Cumhuriyet
savcıları hata yapmaz diye bir şey yok.” diyerek ekliyor: “Yargının
hataları varsa itirazı temyiz süresince düzeltilmeli. İddianameler
ile ilgili usul kanununa göre görevsizlik kararı vermek, iade etmek
mümkün. Ancak bu tip fincancı katırlarını ürkütmüş iddianamelerde,
vay bu ne biçim savcı deniyor. Yargıyı görevini yapamaz hale
getiren bu suçlamalardan vazgeçilmeli. Savcı hata da yapsa yargı
sürecinde bu hata ortadan kalkar. Aksi takdirde savcılar iş yapamaz
hale gelir.”
Haber: Fatih Uğur
Kaynak: