Olay adam Bayram konuştu!
Abone ol"Ben temiz insanım" diyor eski Milletvekil Bayram, iddiaları yenilir yutulur cinsten değil. Canavar muamelesi görmekten rahatsız. Meclis'e tekrar dönmeye kararlı.
Mustafa Bayram, cezaevinden tahliye olduktan sonra ilk kez
Aksiyon’a konuştu. “Mustafa Bayram ne yapmış ki sabıkası olsun.
Çıkıp dilekçe versem sabıkasız kaydımı çıkarıp sizin elinize
verebilirim.” diyerek, temiz bir insan olduğunu, bağımsız aday
olarak önümüzdeki seçimlere gireceğini ve seçileceğini söylüyor.
Bayram, “Millet beni teşvik etti ve ben de karar aldım. Devlet beni
sürgün edebilir, tutuklayabilir yalnız o sevgiyi insanların
kalbinden silip çıkaramaz.” diyor. Mustafa Bayram: “Askeri, polisi,
medyası, bakanı, lideri, milletvekili hep üzerime odaklandı. Ben bu
güce karşı güçsüz kaldım. Suçsuz sebepsiz bir insanı yatırdılar.
Kötü niyetli insanlar bizi linç etmeye çalıştı. Devletimiz sağ
olsun onlara gereken cevabı verdi. Medya sabıkamın olmamasını bile
kendine dert edindi.” Türkiye, Mustafa Bayram ismini iki defa
milletvekili seçilmesinden ziyade oğlu Hamit Bayram’ı polisin
elinden kaçırdığı iddiasıyla duydu. Bir anda Türkiye’nin gündemine
oturan Bayram’ın adı Picasso tabloları, uyuşturucu kaçakçılığı gibi
suçlarla yan yana getirildi. Polise mukavemetten tutuklu bulunduğu
İzmir Cezaevi’nden geçtiğimiz haftalarda beraat eden Mustafa
Bayram, memleketi Van’ın Edremit ilçesinde binlerce araç konvoyu
ile karşılandı. Kendisini çekemeyen bazı siyasetçiler tarafından
oyuna getirildiğini öne süren Şerefan Aşireti’nin reisi Mustafa
Bayram, kendisinin temiz bir insan olduğunu ve devletini sevdiğini
söylüyor: “Ben canavar değilim. Ama beni canavar gibi gösterdiler.”
Hayatını anlatan bir kitap yazdığını, ileride bunun
senaryolaştırılması için çalışacağını belirterek, “Benim hayatımdan
da film olur.” diyor. Şimdiye kadar kimseye konuşmayan Mustafa
Bayram, içini “Sadece size güveniyorum” dediği Aksiyon’a döktü.
Polis benden 500 bin avro istedi -Oğlunuz Hamit Bayram’ı,
adamlarınızla birlikte silah kullanarak devletin elinden
kaçırdığınız iddia edildi. Bu doğru mu? Oğlum Hatim Bayram tedavi
için İstanbul’a gitmek istiyor. Malatya’nın girişinde çevirmeye
giriyor. Narkotikçi olduklarını söyleyen polisler, üst aramasından
sonra ince arama yapıyorlar; ancak bir şey bulamıyorlar. Onu birkaç
saat alıkoyarlar. Sonra ikinci aramada, “Biz arabanda mal bulduk.”
diyorlar. “8 gram uyuşturucu bulundu.” diyerek tutulan zaptı
imzalattırmak istiyorlar. Hamit de imzalamıyor. Sonra, para talep
etmişler. Hamit de, “Ben burada size bir şey yapamam,” dediğinde
alıp Van’a getiriyorlar. Para konusu önce şifreli bir şekilde
söyleniyor. -Para istediklerini nasıl öğrendiniz? Ben o gün bir
başsağlığı için Özalp’a gidiyordum. Erçek Gölü civarında bana
telefon geldi. Diğer oğlum beni arayarak Hamit’in başının dertte
olduğunu söyledi. Hamit’i aradım. Ben Kürtçe konuşuyorum o bana hep
Türkçe cevap veriyor. “Ne olacak?” dedim. Bana zuladan para ima
etti. 500 bin avro para istediklerini söyledi. Hamit bana sadece
yanımda bir grup arkadaş var dedi. Ben onlara yerini söyleyin ben
size 200 bin avro getireyim dedim. -Peki, bulundukları yeri
söylediler mi? Hayır, bana yer söylenmedi. Akşam emniyetin önüne
geldim. Oğlum Mecit, Hamit’i karakol yerine bir hangara götürmek
istediklerini anlattı. Durumu öğrenmek için Emniyet Müdürlüğü’ne
gittim. Kaçakçılık Şube Müdürü Tayfun Albayrak’a oğlumun çete
tarafından kaçırıldığını söyledim. Kendisi bana onlar çete değil
Malatya polisi dedi. Sonra emniyet müdürüne durumun ne olduğunu
bilmediğimi söyledim. Kendisi de olayı öğrenmek için Tayfun Bey’e
sordu. -Yani o ana kadar olaydan haberi yoktu? Evet. Müdür bey bana
“Mustafa Bey, Hamit’i bulup getirin. Bu meseleyi haledelim.” dedi.
Ben de kendisine oğlumu getireceğime söz verdim. Hamit bana
görünmedi. Başkale’ye gitmiş. Oradan da İran’a. Sonra, Vali Bey bir
açıklama yaptı, “Eğer oğlunu getirmezse onu içeri alırız.” diye.
Sonra ben gidip savcılığa kendim teslim oldum. Tevkif edildim ve
Van Cezaevi’ne kondum. Kötü niyetli bazıları biz burada güvenliği
sağlayamıyoruz diyerek benim başka bir cezaevine naklimin
yapılmasını istemiş. Adalet Bakanlığı da beni Bitlis Cezaevi’ne
gönderdi. Orada 15 gün kaldıktan sonra 30 milyar lira kefalet
karşılığında serbest bırakıldım. Hamit için İran’a gittim -Peki,
hangi suçlamayla içeride tutuldunuz? Meselemiz polise mukavemetti;
ancak daha sonra başka maddeler eklemişler; teşekkül halinde
uyuşturucu kaçakçılığı yapmak, ağır silahlarla devlete baş
kaldırmak, çıkar amaçlı çete kurmak. -Bu sırada İran’a gidiş
amacınız neydi? Hamit’i getirmek için İran’a gittim. Bir müddet
orada kaldım. Sonra bizimle ilgili dosyanın İzmir’e gönderildiğini
öğrenince evime döndüm. Kapıma gelen polislere, “Beni arıyorsanız,
buradayım. Gidelim.” dedim. Van cezaevine kondum. Bonra beni uçakla
İzmir’e götürdüler. Uyuşturucu şebekesi maddesinden, ağır
silahlarla devlete karşı isyan, çıkar amaçlı çete kurmak
suçlarından beraat ettim. Polise mukavemetten çocuklara 5’er yıl
ceza verdiler. Sonra tahliye olduk. 43 kez edilen telefon -Bir
tutuklunun bir defa telefon etme hakkı var. Hamit Bayram tutuklu
iken sizinle kaç telefon görüşmesi yaptı? Hamit Bayram tam 43 defa
telefon görüşmesi yapmış. Kiminle konuştuğu nereyi aradığı hepsi
kayıtlı ve bunlar dosyalarda var. Bir tutuklu olarak yakalandığında
babasını, kardeşini, ailesini nasıl arayabiliyor? Eli kelepçeli
değil ve konuşmasına müsade edilmiş. Polisin yanlış yaptığı ortada.
Başkaları da dosyada buram buram paranın koktuğunu söylüyor.
Konuşma bantlarında bile gelin kurtarın ve para konusu geçiyor.
Derin devletle işim olmaz -Mağdur olduğunuzu mu söylemek
istiyorsunuz? Biz zulme uğradık. Eğer adalet doğru işleseydi İzmir
DGM hakiminin karşısında biz değil polisler olurdu. Ama kaderimize
razıyız. Askeri, polisi, medyası, bakanı, lideri, milletvekili
üzerime odaklandı. Ben bu güce karşı güçsüz kaldım. Sebepsiz yere
suçsuz bir insanı yatırdılar. -Çıkışınızda, “Birkaç kişinin yapmış
olduğu hatayı devlete mal etmek yanlış olur.” dediniz. Birkaç kişi
ile üzerinize odaklananları mı kastediyorsunuz? Benim karşı olduğum
kötü niyetli insanlardır. Savcı üzerine vazife olmamasına rağmen
benim kefalet kararının bozulması için dosyalar koltuğunda dolaştı.
Ben o savcı ile emniyette tartışmıştım. Şimdi onlar hakkında
şikayetçi olacağım. Devlet duyar görmez. Devletin sadece kulağı
var. Bizim devletimize karşı saygımız var. Devletin her ferdine,
polisine, güvenlikçisine, askerine. Devlete karşı bir kinimiz
yoktur. Biz şahıslar üzerine konuşuyoruz. Şahsılar bunu bize reva
gördü. Devlet de bizi aldı, tahkikatını yaptı, bu olayların
abartılı olduğuna karar verdi. Sonra hak tecelli etti bizi tahliye
etti. -Ancak, “çetecilik” iddiaları vardı... Ben sokaktan büyüyen
bir insan değilim ki, çetecilik yapayım. Çetecilik kendini bilen
insanların işi de değildir. Varlıklı bir insanım, tahsil görmüşüm,
tecrübeliyim ve bir aşiretin başındayım. Yanlışı ve doğruyu
biliyorum. Mustafa Bayram’ın çete kurduğunu kargalara söylerseniz
onlar bile güler. Bu bizi eziyor ve üzüyor. Kötü niyetli insanlar
bizi linç etmeye çalıştı. Devletimiz sağ olsun onlara gereken
cevabı verdi. -Sizinle sohbet ederken derin devletten söz ettiniz.
Derin devletin Mustafa Bayram’la bir ilişkisi olabilir mi? Benim
derin devletle bir işim olamaz. Ben onu basın için söyledim. “Acaba
derin devlet basını yönlendiriyor mu?” diye. Daha önce de Bayram
Otelleri’nin bana ait olduğunu söylediler. ‘Eroin-1’ ve ‘Eroin-2’
diye haberler yapıldı. Bu otellerin bana ait olmadığını
belgeleriyle insanlara gösterdim. Picasso Mustafa, heykel dediler.
Milletvekiliydim dokunulmazlığımın kaldırılması için gidip kendim
dilekçe verdim. Bu olaylarda benim ismim bile geçmiyor. Mustafa
Bayram, Bayrak soyadıyla sabıkasızlık kaydını almış sonra
milletvekili olunca tekrar Bayram soyadını almış dediler. Böyle
saçmalık olabilir mi? Beni her suçun içine ittiler. Ben olduğumdan
fazla gösterdiler. -Peki niye bu kadar abartıldı? Benim hayatta bir
prensibim var; Mustafa Bayram hiç kimseye koklattırmaz. Sebep de
sorun da budur. Ben birisine koklatırsam kişiliğim zedelenir.
Etrafımda çok dolandılar. Deniz Baykal yanlış anladığını itiraf
etmiş -Deniz Baykal Türkiye’yi ‘aşiretler yönetiyor’ diye bir çıkış
yaptı. Deniz Bey’e saygım var. Ben meclisteyken çoğu zaman
lojmanların oradaki yürüyüş bandında beraber yürürdük. Bana son
derecede sempatisi vardır. Hatta bir kış buraya geldi. Yılbaşını
askerlerle geçirmek için Çukurca’ya gidecekti. Kimse göndermedi.
Ben iki tane jipimi verdim, gönderdim. Yanında İzmir milletvekili
Hasan Bey vardı. Ve dönüşte bana çok teşekkür etti. Adamlarım
onları götürüp getirdi. Hep hal hatırımı sorardı. Ama demek ki, onu
da ikna edip yanlış yönlendirdiler. Onun partisinden birisi
aktardı. Sayın Baykal’ın benim konumda yanlış yaptığını ve yanlış
yönlendirildiğini hatta özür dilediğini itiraf etmiş. Öyle anlamış
ve öyle konuşmuş. -Siz yanlış anlaşılıyorum desenizde isminiz
filmlere bile konu oluyor ama... Evet. Kurtlar Vadisi’nde konu
edildim. Biri diyor ki elimde eserler var. Öteki de Picasso Mustafa
gibi gidip Üsküdar’da yakalattırma diyor. Güya ben gidip
yakalattırmışım. Herkes bir şeyler söyleyip yapıyor. Film de öyle
bir şey. Ben temiz bir insanım -Hakkınızda çok sayıda suç dosyası
olduğu söylendi. Kaç dosyanız var? Her şey ortada. Ben tarihi
eserden, Picasso’dan, çetecilikten mahkum oldum mu? Hayır. Hepsi
uydurma, hurafe ve iftiradır. Onları o zaman yazan basın
mensuplarının şimdi hicap duymaları gerekir. Ben ayaktayım. Benim
için köşe yazarları eroinden 5 sene kesilmiş cezası var diye yazdı.
Çıkarmayan namerttir. Eğer ceza alınmışsa bu bir dosyada yer alır.
Mahkemeye verdim, benim avukatım gidip onlarla anlaşarak beni
sattı. Hürriyet gazetesi güya ben iftira atmışım diye benden
tazminat aldı. Bu kadar suçluysam bu kadar yaramazsam bugüne kadar
bana niye bir şey dokunmadı. Medya, sabıkamın olmamasını bile
kendine dert edindi. -Sabıkanız yok mu? Mustafa Bayram ne yapmış ki
sabıkası olsun. Çıkıp dilekçe versem sabıkasız kaydımı çıkarıp
sizin elinize verebilirim. Benim sabıkam yok. Ben temiz bir
insanım. Üzerime ispatlanmış suç yok. Her şey havada kaldı,
söylentiyi geçmedi. -Bütün bu yaşadıklarınızdan sonra Mustafa
Bayram tekrar milletvekili adayı olacak mı? Ben istemezsem de o
millet istiyor. Hiçbir partiden değil. Bağımsız aday olarak
önümüzdeki seçimlere gireceğim. Onlar teşvik etti, ben de karar
aldım. Eğer 1700 oyum iptal edilmeseydi şimdi zaten
milletvekiliydim. O meclise bir daha gireceğim. Yorgunum, hastayım
yapmazdım; ama bu millet beni teşvik ediyor. Benim karşılama
mitingimi kim gördü? Birçok bakan, cumhurbaşkanı, başbakan Van’a
gelip gitti ama o mitingi kimse görmedi. Kim gördüyse söylesin. Onu
Mustafa Bayram gördü ve ben o milletin sevgisini karşılıksız
bırakmamak için meclise tekrar gideceğim. -Bu karşılamadan rahatsız
olanlar var mı? Bir cumhurbaşkanı bile böyle karşılanmıyor diye
bazıları benim mitinglerime takmış. Devlet beni sürgün edebilir,
tutuklayabilir yalnız o sevgiyi insanların kalbinden silip
çıkaramaz. O insanlar haksızlığa uğradığımızı açıktan görmüşler.
Kimse bu sevgiye karşı duramaz. Birileri bundan rahatsız oluyor
tabii ki. Bana yapılan bu oyun siyasi bir oyundur. Beni rakip gören
Van’daki birçok siyasetçi, vali ve savcılarla beraber bana oyun
oynadılar. Ben oyuna geldim. Bir savcı üstüne vazife değil, benim
köyümün bir tepesinde silah bulmuş. Ve bunu üzerime atıyor. Savcı
köylülere gidip Mustafa Bayram şöyle böyle dedirtmeye teşvik etti.
Ben o suçlamaları yaptırtmaya çalışanlar hakkında savcılıkta suç
duyurusunda bulunacağım. Köyümün toplamı 5 bin dönümdür. Geniş bir
alandır. Oradan çıkan her şey bana nasıl ait olabilir. Oraya
başkası getirip koymuş olamaz mı? MEHMET KEÇECİLER ÇIKIP İHALE
İSTEMEDİĞİMİ AÇIKLASIN -Mehmet Keçeciler ile sizin bir tartışmanız
olmuştu. O konunun yaşadığınız son olaylarla ilgisi var mı?
Karayolları müdürü burada mesaiye bıraktığı bir hanımefendiye
yanlışlık yapmıştı. Ben şikayetimi kendisine götürdüm ve “Bu müdürü
buradan alın. Van’lı insanlar her şeye katlanır ama namus
meselesine kabul etmezler. Bu insan öldürülürse vebali sizin
boynunuza olur.” dedim. Laflarımız birbirine ters geldi ve bir
münakaşa yaşadık. Sonra kendisi Mustafa Bayram benden ihale istedi,
ben ihale vermediğim için bana böyle yaptı dedi. Bunu mecliste
söyledi. Sonra Mesut Yılmaz Bey gönderdi onu gelip benden özür
diledi. Ben de çıkıp mecliste olayın ihale meselesi değil namus
davası olduğunu söyledim. Bana çamur atmak için ihale meselesini
söylüyor. Bunu doğrusunu çıkıp açıklamazsa namerttir. Kaç kere
bakanlık yapmış, yaşı benden büyük, eğer çıkıp açıklamazsa namert
oğlu namerttir. Çıksın ben kendisiyle her yerde yüzleşirim.
Röportaj: Haşim Söylemez-Ali İhsanoğlu Kaynak:
www.aksiyon.com.tr