Olası müdahale için BM’nin raporu beklenmeli
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Suriye’ye olası müdahaleyle ilgili BM kimyasal silah uzmanlarının raporunun beklenilmesi gerektiğinin altı...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Suriye’ye olası müdahaleyle
ilgili BM kimyasal silah uzmanlarının raporunun beklenilmesi
gerektiğinin altını çizerek, “Olası bir müdahale karşısında
Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda ülkemiz için yakın tehdit
olabilecek oluşum ve gelişmelere fırsat verilmemeli, anında müdahil
olunmalıdır. Bunun için de 4 Ekim 2012 tarihli TBMM’nin Tezkere
Kararı uzatılmalı ve Suriye konusundaki yaklaşımlar bu çerçeveyle
sınırlı kalmalıdır” dedi.
MHP Lideri Bahçeli, Suriye’ye yönelik muhtemel müdahaleyle ilgili
yazılı açıklama yaptı. Bahçeli, yaptığı yazılı açımlamada,
Suriye’de yaklaşık 2.5 yıldır süren vahim olayların çok tehlikeli
bir sınıra dayandığını ve bölgesel dengeleri yerinden oynattığını
söyledi. Esad güçleriyle muhalif unsurlar arasındaki silahlı
mücadelenin kanlı bir rekabete dönüşerek gittikçe çapını
genişlettiği ve içinden çıkılmaz bir hal aldığını kaydeden Bahçeli,
bu kapsamda insanlık vicdanının kabullenemeyeceği her türlü şiddet
ve vahşet vakalarının Suriye’ye kabus gibi çöktüğünü ve bu ülke
halkını karanlığa mahkum ektiğini ifade etti.
Suriye’de bugüne kadar 100 bini aşkın insanın katledilmesi,
milyonlarcasının mülteci durumuna düşmesi meselenin en acıklı ve
hazin tarafı olarak belirginlik kazandığını vurgulayan Bahçeli,
“Artık Suriye’de insaf ve merhamet, akıl ve teenni, sakinlik ve
sağduyu kalmamış; taraflar öldürerek, vurarak ve yok ederek fiilen
devam eden iç savaşı körüklemişler ve yaygınlaştırmışlardır. Durum
gerçekten de çok ciddi ve çok kötü olup her türlü olumsuz ve
kontrolsüz gelişmeye açık davetiye çıkarmaktadır. Suriye’de uzlaşma
ve diyalog kanalları tümüyle tıkandığından muhtemel anlaşma ve
mutabakat zemini de çoktan çökmüş, böylelikle çatışma içindeki
taraflar ölüm diline saplanmış kalmıştır” dedi.
Özellikle 21 Ağustos 2013 günü Şam’ın Guta bölgesinde gerçekleşen
kimyasal silah saldırısı sonucunda aralarında çocukların ve
kadınların da bulunduğu yüzlerce masumun acımasızca katledilmesinin
şimdiye kadar yaşanan barbalıkların zirvesi olduğunu dile getiren
Bahçeli, bu caniliğin, bu zulmün ve bu toplu kıyımın olağan
karşılanmasının, hafife alınarak geçiştirilmesinin mümkün ve insani
olmadığını belirtti.
“SURİYE’DE KİMYASAL SİLAHA KİMİN BAŞVURDUĞU AÇIĞA
ÇIKARILMALIDIR”
Konvansiyonel silahların yanında, Suriye’deki kimyasal silah
kullanımının uluslararası toplumu harekete geçirdiğini, yeni ve
kararlı bir pozisyon almaya mecbur bıraktığını sözlerine ekleyen
Bahçeli, açıklamasında şunları kaydetti:
“Nitekim Suriye’ye yönelik askeri müdahale de dahil olmak üzere tüm
seçenekler dünya kamuoyunda tartışılmaya başlanmış; başta ABD,
Birleşik Krallık ve Fransa müdahale yanlısı bir duruş ve eğilim
sergilemişlerdir. Uluslararası ölçekte artan diplomasi trafiği,
devlet ve hükümet başkanları arasındaki görüşme ve temaslardaki
sıklık bir hayli yoğunlaşmıştır. Gelişmelerden anlaşılmaktadır ki,
Suriye’de gerekli tedbirlerin alınmaması halinde büyüyen iç kaosun
bölgesel savaşa dönüşmesi an meselesidir. Kırmızı çizgi olarak
ilanı yapılan kimyasal silah kullanımı bunun başlıca tetikleyicisi
ve hızlandırıcısı olarak göze çarpmaktadır. Öncelikli olarak
Suriye’de kimyasal silaha kimin başvurduğu, suçsuz ve günahsız
canlara kimin kast ettiği tarafsız ve objektif bir şekilde açığa
çıkarılmalıdır.Bununla birlikte kimyasal ve biyolojik menşeli silah
üreten ve satan çevrelerin deşifre edilmesi de ayrı bir
önemdedir.”
“ASKERİ CAYDIRICILIK KARTI DEVREYE EN SON SOKULMALI”
Bölgedeki devletleri ve otoriter yönetimlerin önce silahlandırıp
sonra da barış ve demokrasi nutukları atarak hizaya getirme gayesi
güden küresel güçlerin iki yüzlülüklerinin iyi tanınması ve
derinlemesine de fark edilmesi gerektiğine dikkat çeken Bahçeli,
Birleşmiş Milletlerin kimyasal silah uzmanlarının Suriye’de
yaptıkları inceleme ve soruşturmanın neticesinin muhakkak ki
sabırla beklenilmesi gerektiğini belirterek, “Yapılan çalışmaların
sonucu alınmadan; peşin yargılarla, ısmarlama tezlerle, dayanıksız
iddialarla ve boş bahanelerle savaş çığırtkanlığı yapmak, Suriye’ye
yapılacak operasyonun alt yapısını oluşturmak ahlaki olmadığı gibi
uluslararası hukuka da aykırılık teşkil edecektir” şeklinde
konuştu.
Askeri caydırıcılık kartının devreye sokulmasının en son seçenek
olarak düşünülmesi gerektiğine dikkat çeken Bahçeli, Suriye’de
yaşanan içler acısı manzaranın, Birleşmiş Milletler Genel Kurul’u
ve Güvenlik Konseyi’nde ele alınması ve verilecek kararın meşru
sınırlarında hareket edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“GARABET ÖTESİ BİR TABLOYU RESMETMEKTEDİR”
Olaylar karşısında AK Parti hükümetinin sağlam ve milli menfaatleri
öne alan bir tutum ve tavır takınmadığının net olarak anlaşıldığını
belirten Bahçeli, “Üzücü ve bir kadar da düşündürücü olanı ise AK
Parti’nin Suriye’ye yönelik uluslararası müdahalede aşırı istekli
oluşudur. Dışişleri Bakanı’nın, Birleşmiş Milletlerin Suriye’ye
yaptırım uygulamaması halinde kurulacak ‘Gönüllü Ülkeler
Koalisyonu’na katılmaktan bahsetmesi son derece aceleci, kinci,
ikircikli ve dayatmacı bir anlayıştır. Anayasa’nın 92. Maddesi;
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine izin
yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olduğunu hükme
bağlamıştır. Dışişleri Bakanı’nın Meclis’in bu sarih yetkisini gasp
edercesine beyanat vermesi, henüz kimyasal silahın kim ya da kimler
tarafından kullanıldığı belli olmadan suçluyu ilan etmesi hakikaten
de garabet ötesi bir tabloyu resmetmektedir. Bu aynı zamanda milli
iradeye, Türk milletinin egemenlik haklarına karşı hazımsızlık,
haksızlık, hadsizlik ve saygısızlıktır. Kosova ve Libya modelleri
gerekçe gösterilerek Suriye’yi kapsamına alan askeri müdahale
tercihinin öne çekilmesi çok ağır gelişmeleri de beraberinde
getirecektir. Birleşmiş Milletlerin kararı dışında, Suriye’ye
emrivakiyle ve malum ülkeler arasındaki fikir ve eylem
birlikteliğiyle müdahale edilmesinin öngörülmesi şimdiden zor
olacak ve ülkemizi sıkıntıya düşürecek neticelerle dolu bir
tehlikedir. AK Parti hükümetinin dış politikada kırdığı potlardan,
tamiri zor olacak yanlışlarından hala ders almadığı görülmektedir.
En son gelişmeler paralelinde, hükümet her şeyden önce milli
çıkarlara göre hareket etmeli, başkent Ankara’nın gerçeklerine göre
politikasını somutlaştırmalı ve kuşkusuz insanlık vicdanının
yanında saf tutmalıdır” diye konuştu.
“4 EKİM 2012 TARİHLİ MECLİS KARARININ SÜRESİ BİR YIL DAHA
UZATILMALI”
Suriye’ye askeri müdahalenin sonuçlarının tüm yönlerini, risk ve
tehditlerini milli bir bakışla analiz edilmesi ve temellendirilmesi
gerektiğini vurgulayan Bahçeli, 2003 yılındaki Irak işgalinden
sonra meydana gelen sancılı seyir ve bu ülkenin toprak bütünlüğünün
zedelenmesinin aynısıyla Suriye’de yaşanmaması ve yaşatılmaması
gerektiğine vurgu yaptı. Esad rejiminin devamı veya çökmesi halinde
karşılaşılacak tüm imkan ve ihtimallerin titizlikle, enine boyuna
değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Bahçeli, bunu yapmak için de
Batı’nın planlarına harfiyen uymaya gönüllü teslimiyetçi bir
anlayıştan kurtulmanın esas olması gerektiğini ifade etti.
Türkiye için Suriye’nin kuzeyindeki oldubittilerin beka derecesinde
önemli sayılması gerektiğini sözlerine ekleyen Bahçeli, sınırlarda
kaçakçı görünümlü saldırgan ve teröristlerin hemen hemen her gün
sahnelediği provokasyonların tahammül eşiğini aştığını dile
getirdi. Başbakan ve hükümetinin birinci görevinin Esad ya da
muhaliflerin değil, Türkiye’nin milli güvenliğini muhafaza altına
almak ve sınırların hemen dibindeki tehlikeli oluşumları engellemek
olması gerektiğine dikkat çeken Bahçeli, “Suriye kaynaklı tehdit ve
saldırılara karşı TBMM tarafından, 4 Ekim 2012 tarihinde bir yıllık
süre için yabancı ülkelere Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gönderilme
yetkisinin hükümete verildiği ortadadır. Ülkemize yönelebilecek
ilave risk ve tehditlere karşı zamanında ve süratle hareket
edilerek gerekli tedbirlerin alınması hükümetin taşıdığı
sorumluluğun apaçık gereğidir. Vatan topraklarımıza saldırıların
artmasına, insanımıza ve egemenlik haklarımıza mütecaviz emellere
müsaade edilmemeli ve izin verilmemelidir. Suriye’deki olayların
Türkiye’yi artan ölçüde tehdit etmesi halinde tercih edilecek yol
ve çare bellidir. Bu konuda 4 Ekim 2012 tarihli Meclis kararının
süresi bir yıl daha uzatılarak, askeri güç kullanımı da dahil olmak
üzere her alternatif kademeli olarak devreye sokulmalıdır.
Suriye’deki son olaylara yaklaşımdaki kapsam ve sınır bu esaslara
bağlı olmak durumundadır. Hükümet gönüllü koalisyon şakşakçılığı ve
çığırtkanlığı yaparak Esad’ı devirme hayallerinden evvel,
Türkiye’nin hak ve hukukunu koruma ve sağlama alma hedefine
sadakatle odaklanmalıdır. Bilinmelidir ki, Irak ve Libya’dan sonra
Suriye’ye de aşırı ve ölçüsüz müdahale bölgesel kaosu daha
şiddetlendirecek ve bloklaşmaları daha da keskinleştirecektir.
Esad’ı koltuğundan indirmek pahasına Suriye’nin toprak bütünlüğünün
bozulması Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
sarsacaktır. Ve sonuçta El Nusra ya da PYD-PKK’ya Suriye’nin
belirli yerlerini peşkeş çekmek, bu terörist oluşumlara destek
vermek boyutunun kestirilmesi bugünden zor, ama gerçekleşmesi
kaçınılmaz olan facialara yol açacaktır” dedi.
“HÜKÜMET TÜM GELİŞMELERLE İLGİLİ TBMM’Yİ ANINDA
BİLGİLENDİRMELİ”
Başbakan ve hükümetin millet ve tarih önünde büyük bir vebal
altında olduğunu kaydeden Bahçeli, Milliyetçi Hareket Partisi’nin
tüm gelişmeleri yakinen ve dikkatlice izlediğini ifade etti.
Suriye’ye keyfi, temelsiz, dayanaksız, her neviden sanal gerekçeli
gelişigüzel müdahalenin Türkiye için hayırlı netice doğurmayacağını
inandıklarını kaydeden Bahçeli, açıklamasında şunları kaydetti:
“Öz ve özet olarak partimizin, Suriye’ye müdahale ihtimali
karşısında AK Parti hükümetine yönelik teklif ve değerlendirmeleri
şu ana başlıklardan ibaret olacaktır. Türkiye’nin güvenliği ve Türk
milletinin bekası her şeyin üstünde görülmeli, belirlenecek
politikaların öznesi ve çatısı bu değişmez kural olmalıdır.
Birleşmiş Milletler kimyasal silah uzmanlarının çalışması bitmeden,
hazırlayacakları rapor teşekkül etmeden suçlu-suçsuz tasnifine
gidilmemeli, savaş tellallığı yapılmamalıdır. Suriye’deki akan
kanın durması, ölümlerin sonlanması ve kimyasal silah hunharlığının
bitmesi konusunda Birleşmiş Milletlerin tam ve kesin kararı
beklenmelidir. Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı ve riayet asıl
olmalı, Suriye halkının birlik ve dirliği konusunda taviz
verilmemelidir. Bilhassa bu ülkede yaşayan Türkmen kardeşlerimizin
hayat hakları konusunda samimi ve sonuç alıcı uygulamaların içinde
olunmalıdır. Gönüllü koalisyon gibi ucube yorum ve hazırlıklar
uluslararası hukukla uyumlu olmadığından meşru ve ahlaki olmayan
yollara tevessül etmekten kaçınılmalıdır. Olası bir müdahale
karşısında Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda ülkemiz için yakın
tehdit olabilecek oluşum ve gelişmelere fırsat verilmemeli ve de
anında müdahil olunmalıdır. Bunun için de 4 Ekim 2012 tarihli
TBMM’nin Tezkere Kararı uzatılmalı ve Suriye konusundaki
yaklaşımlar bu çerçeveyle sınırlı kalmalıdır. Hükümet tüm
gelişmelerle ilgili TBMM’yi anında bilgilendirmeli ve ülkemizi sonu
meçhul olacak maceralara sürükleyecek tedbirsizlikten ve
teslimiyetçilikten derhal uzaklaşmalıdır. AK Parti hükümetinin,
binlerce kilometre öteden gelip Ortadoğu’ya silahla ayar vermeyi
planlayanlara payanda olmasının milli ahlak ve vicdanla örtüşmediği
gün gibi meydandadır. Bu itibarla yakın ve komşu coğrafyaların
huzur bulması konusunda taraflı ve yanlı değil; başkent Ankara
jeopolitiğinin izdüşümünde milli, sorumlu ve duyarlı hareket etmek
hükümetin yegâne tercihi olmalıdır.Unutulmamalıdır ki, komşu
ülkelerdeki istikrarsızlık döngüsü ve ağır savaş şartları
Atlantiğin öbür yakasını değil, doğrudan doğruya Türkiye’yi
etkileyecek ve varlığımızı tehlikeye sokarak belirsizlikleri
haddinden fazla katlayacaktır.Milliyetçi Hareket Partisi her
meselede olduğu gibi, Suriye politikasında da Türkiye’nin tarihsel
çıkarlarından, milli beklenti ve hedeflerinden bir an olsun
ayrılmayacak, tutarlı çizgisini asla bozmayacaktır.”
(İHA)