Okul ödevinin yolu pornoya çıkıyor
Abone olFatih Üniversitesi tarafından yapılan araştırma çarpıcı gerçekleri gün yüzüne çıkardı.
Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr.
Osman Özsoy, internet kaynaklı nedenlerle hayatı kararan insanlara
dair örneklerin giderek arttığını, internetin yeni bir olgu olduğu
için, insanların deneme yanılma yoluyla zararlarını öğrenebildiğini
söyledi.
''İnternetin Kararttığı Hayatlar'' adlı kitabıyla ilgili AA
muhabirine bilgi veren Özsoy, kitabın yazılış amacının, başta
çocuklar ve gençler olmak üzere, aileyi, toplumu internetin olumsuz
etkileri konusunda bilgilendirmek, bilgisayar kullanıcılarının
internet kaynaklı herhangi bir sorunla karşılaşmalarını engellemek,
bu konuda Türkiye'de ve dünyada yaşanan örnekleri paylaşmak
olduğunu belirtti.
İnsanlık tarihinin en büyük buluşlarından olan internetin
yararlarını saymanın, hiç kuşkusuz ciltler dolusu kitap tutacağını
ifade eden Özsoy, internet kullanıcılarının büyük bölümünün,
internet kullanırken gösterilen dikkatsizliğin gelecekte büyük
sorun oluşturma riski bulunacağının farkında olmadığını
vurguladı.
Özsoy, günlük gönderilen elektronik posta sayısının 250 milyar,
internette yayın yapan web sitesi sayısının 350 milyon, dünyada
internete giren kişi sayısının 1.7 milyar, şu ana kadar sadece
Facebook'a yüklenen fotoğraf sayısının 30 milyar ve 1 yılda
gönderilen mail sayısının ise 90 trilyon olduğunu vurguladı.
Bu verilerin müthiş rakamlar olduğunun altını çizen Prof. Dr.
Özsoy, ''İnternet, başkalarıyla paylaşmak istemediğimiz kişisel
bilgilerimizin, özel yazışmalarımızın ve mahrem fotoğraflarımızın
kontrol edilmesi riskinin yanında, oluşturduğu bağımlılık, insan
sağlığını tehdit eden yeni hastalık türlerine yol açması ve
internet üzerinden işlenen suçlara, farkına varılmadan hedef haline
gelinmesi gibi nedenlerle çok farklı sorunları da beraberinde
getirmektedir'' diye konuştu.
Sadece bilgisayar kullanımına bağlı daha önce olmayan 7 bin 400
civarında yeni hastalık türünün çıktığını vurgulayan Prof. Dr.
Özsoy, hatta bazı bilgisayar vakalarının, Amerika'da acil
servislerde tedavi edilmeye başlandığını söyledi.
''(PORNO) İLE İLK DEFA ÖDEV YAPARKEN
KARŞILAŞIYORLAR''
Yapılan araştırmaya göre, 7-14 yaş arasındaki internet kullanan
çocukların sanal dünyada aradığı anahtar sözcükler arasında ilk üç
sırayı YouTube, Google ve Facebook alırken, ardından ''sex'' ve
''porno'' kelimeleri geldiğini dile getiren Prof. Dr. Özsoy, şöyle
konuştu:
''Çocukların yüzde 80'i porno ile ilk defa ödev yaparken
karşılaşıyor. Çocuk girmek istemese bile, linkler çocukları o kadar
farklı yerlere getiriyor ki... Zararlı sitelere girilmesini
engellemek için o kadar filtre programları geliştirilmesine rağmen,
kesin bir çözüm bulunamadı. Bütün bilim dünyasının mutabık kaldığı,
tek kalıcı önleyici çare, 'çocuğunuz bilgisayarının monitörü kapıya
doğru dönük olsun, çocuğunuzun odasının kapısı da açık olsun'.
Bunun dışında hiçbir formül bulunamadı. Bu çözüm ne kadar büyük bir
felaketle karşı karşıya olduğumuza işaret ediyor. Ama anne babalar
çalışıyorlar. Herkes çocuğun başında bekçi değil. Eğer, olası
zararlarından sakınmak için, bulunan en makul çözüm buysa, bu da
çözüm değil. Öğretmenler çocukların internetten ödev yapmalarını
sağlarken, o kaynaklara nasıl ulaşacaklarını, bilgisayarı nasıl
güvenli kullanacağını öğretmek zorundalar.''
Prof. Dr. Özsoy, çocukların, bilgisayar kullanımı konusunda anne ve
babalarından, öğretmenlerinden çok daha ilerde olduğunu,
insanların, doğal olarak, kullanımını bilmedikleri şeylerin
denetimini sağlayamadığını bildirdi.
''DENEME YANILMA YOLUYLA ZARARLARINI
ÖĞRENEBİLİYORLAR''
Prof. Dr. Özsoy internet kullanıcısı kız çocuklarının yüzde 63'ünün
sanal ortamda tanımadıkları insanlarla bir araya geldiğini ve
diyaloğa geçtiğini aktardı.
Kitabının, alanında bugüne kadar yazılmış en kapsamlı çalışma
olduğunu, kitabın bir kişiye bile faydası olmasının, ''bu kadar
çabaya değdi'' diye düşünmesine neden olacağını ifade eden Prof.
Dr. Özsoy, şunları söyledi:
''Her gün medyaya, internet kaynaklı nedenlerle hayatı kararan
insanlara dair çok sayıda örnek yer alıyor. Kitapta, internetten
kaynaklanan sorunlar nedeniyle hayatları kararan insanların
hikayeleri de var. İnternet kaynaklı nedenlerle hayatı kararan
insanlara dair örnekler giderek artıyor. Kitapta kötü örnekleri
vermek istemezdim, ancak internet çok yeni bir olgu olduğu için,
insanlar deneme yanılma yoluyla bunun zararlarını öğrenebiliyorlar.
Almanya'da bir kadın, oyun oynamasını engelleyen iki çocuğunu
boğarak öldürdü. Çin'de bir doktor, acil servisteki hastasına, oyun
başından kalkamadığı için zamanında müdahale edemedi ve hasta öldü.
Ardından yapılan araştırmada, 'Bilimsel araştırma yapıyordum'
dediği, hastanın öldüğü dakikalarda, doktorun oyun oynadığı tespit
edildi. Yaptığımız her işlemde bir elektronik iz bırakıyoruz.''
İki haftada internet oyunları yüzünden kaybolan çocukların
haberlerinin izlendiğini aktaran Prof. Dr. Özsoy, ''Çünkü
bilgisayar oyunlarının karakterleri parayla alınıp, satılabiliyor.
Bir bilgisayar mühendisi arkadaşımızın, bir bilgisayar oyununda
puanı çok yüksek. Başka bir arkadaşı, ona bu yüzden onun kullanıcı
adını ve şifresini almak için, 3-5 bin dolar para teklif etti.
Çünkü fazla puan almış. Bu teklifi eden kişi, o puanla oyuna devam
etmek istiyor. Olayın ulaştığı boyutu düşünün. Örneğin çocuklar
internet kafelerde oyun oynayabilmek için, sokaklarda
dileniyorlar'' diye konuştu.
''SANAL DOSTLUK KAVRAMI ORTAYA ÇIKTI''
Prof. Dr. Özsoy, insanların, sanal dünyada kelimelerden
oluşturdukları hayal dünyasına, karşısındaki insanı dahil ettiğini,
gerçek hayatta ise sanal dünyadan farklı bir dünyayla
karşılaştıklarını belirtti. Özsoy, şunları kaydetti:
''Sanal dostluk kavramı ortaya çıktı. Sanal kişilikler o kadar ön
plana geçti ki Avrupa'da binlerce insan sanal dünyada kullandıkları
isimleri kullanmak için, mahkemeye başvuruyorlar. Çünkü sanal
dünyada çok sayıda dost ediniyorlar. Sanal kimlikler gerçek
kimliklerin önüne geçmeye başladı. Bağımlılık, 'onsuz olamamak'
demektir. Bunu aşkta da günlük ihtiyaçlar itibariyle de tarif
edebilirsiniz. Yaptığımız her iş kayıt altında. Eve girer girmez,
üstümüzü değiştirirken zaman kazanmak için, bilgisayarın düğmesine
basıp ondan sonra üstümüzü değiştiriyoruz. 20 sene önce olmayan bir
şey bizi bu kadar etkisi altına aldıysa burada sorun vardır.''
''İNTERNETE EKLEDİĞİMİZ PROFİLLER...''
Prof. Dr. Özsoy, istihbarat ağlarıyla, sosyal ağlar arasında bir
bağlantı olduğunu belirterek, insanların kendi elleriyle
kendilerini ''fişlediğini'' savundu. Özsoy, şunları aktardı:
''Dayınız derdiniz olabilir. Facebook sayfana dayının fotoğrafını
koymuşsun, altına da adını soyadını yazmışsın. İnternet ve telefon
bankacılığında en kritik soru 'annenizin kızlık soyadı nedir?'.
Annenin kızlık soyadı dayının soyadıdır. Gençlerimiz, tanımadıkları
birçok kişiyi sosyal paylaşım sayfalarına ekliyorlar. İnsanlar
bunlara dikkat etmiyorlar. Doğum tarihlerimizi, her bilgimizi
paylaşıyoruz. Örneğin tatile çıkarken, sayfamıza '15 gün
tatildeyim' yazıyoruz. Kendimizi risk altına atıyoruz. Hırsızlar
bile insanların evde olup olmadığını internetten takip etmeye
başladı.''
Genç kızların, tanımadıkları insanlarla kameradan görüşürken, kayıt
altına alındıklarının farkına varamadıklarını kaydeden Prof. Dr.
Özsoy, ''İnternette tanıştığı çocuğa güvenen kızlarımız, çok samimi
diyaloglar kurdukları için, sakıncalı görüntüler ortaya geçiyor.
Ardından kötü niyetli kişiler, bu görüntüleri internette yayma
karşılığında, kızlara onlarla beraber olmayı teklif ediyorlar. Bu
son zamanlarda çok yaygınlaştı. Böyle bir durumla
karşılaşıldığında, ailenize ve güvenlik birimlerine mutlaka haber
verin. Sizden izin almadan sizi kaydeden bir insanın sözüne
güvenilmez. Sizi daha büyük felaketlere sürükleyebilir'' dedi.
Bu tür bir olayın her genç kızın başına gelebileceğini, maalesef
genç kızların büyük bir kısmının bu tuzağa düştüğünü kaydeden
Özsoy, ailelerin böyle bir olay karşısında çocuklarına sahip
çıkması ve güvenlik güçleriyle birlikte hareket etmeleri
gerektiğini söyledi.