Oktay Ekşi basın özgürlüğüne karşı
Abone olBasın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, basın özgürlüğüne karşı olduğunu söyledi.
Ekşi, "Basın özgürlüğü saçma bir kavramdır, yanlış bir
kavramdır. Basın özgürlüğü anlamsızdır, bence bu bir imtiyazdır,
reddedilmesi lazımdır. Demokraside, özgür olan sokaktaki adamdır,
diğerleri değil" dedi. Uludağ Üniversitesi, Osmangazi Belediyesi ve
Bursa Gazeteciler Cemiyeti'nin ortaklaşa düzenlediği "Aydınlarla
Yüz Yüze" toplantılarının konuğu gazeteci yazar Oktay Ekşi, ilginç
açıklamalarda bulundu. Uludağ Üniversitesi'nde öğrenciler,
Gazeteciler Cemiyeti'nde ise basın mensuplarıyla biraraya gelen
Ekşi, Türkiye'nin bir kavşak noktasında bulunduğunu kaydederek,
"Ben özellikle bu ülkenin 60-65 yıllık zaman dilimini biliyorum.
Bugün bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Ama önümüzde parlak günler var.
Bu parlak günler ne hikmetse hiçbir zaman bizimle biraraya gelmedi"
dedi. Ekşi, Irak krizine temas ettiği konuşmasında, uluslararası
hukuku çiğneyen ABD'ye özgür irademizle hak tanıdığımızı öne
sürerek, halkın kendisini ilgilendiren meselelerde haklarını
savunma refleksine sahip olmadığını söyledi. Kamuoyunun güçlü
olmadığı ülkelerde demokratik sistemin her zaman tehlike altında
olduğuna işaret eden Ekşi, "Çünkü demokratik sistemlerde ülkeyi
yönetenler, öncelikle kamuoyundan gelecek tepkilere bakarlar. Biz,
bu bağlamda ne yazık ki iyi değiliz" diye konuştu. İhale Yasası'yla
ilgili görüşlerini de anlatan Oktay Ekşi, bu kanunun iktidarın
yakınlarına pay dağıtma amacıyla çıkardığı bir tertip olarak
niteledi. Ancak, bu tertibin basının tepkisi üzerine dönemin
Başbakanı Abdullah Gül'ün sağ duyusu sayesinde bozulduğunu
belirtti. Gazetecilerin kamusal hizmet verirken, saydam olmaları
gerektiğini vurgulayan Oktay Ekşi, basının her zaman hesap
verebilir konumda olması gerektiğini belirtti. "Basın demokrasinin
sınır bekçisidir" Basın özgürlüğü konusunda da görüşlerini dile
getiren Ekşi, bu kavramın Amerikalılar tarafından ortaya atıldığını
vurgulayarak, şunları söyledi: "Basın özgürlüğü kavramını bizim
meslektaşlarımız, aydınlarımız, üniversitelerin hocaları, basın
demokrasinin sınır bekçisidir, ayrılmaz bir parçasıdır, demokraside
basın özgürlüğü olmazsa işler yürümez, ülkeyi diktatörler ele
geçirir gibi bir şekilde savunurlar. Ama ardından da, 'Evet, bu bir
basın özgürdür. Halk adına biz bunu yapmak istiyoruz ve onlar adına
biz haklarımızı savunmak görüşlerimizi belirtmek istiyoruz" derler.
Elbette, bunlarla bu noktaya kadar bir ihtilafımız yoktur. Bana
dünya üzerinde bir özgürlük söyleyin ki, toplumun belirli bir
kesimine ait olsun. Böyle bir özgürlük var mı? Buna ancak imtiyaz
denir. Özgürlük, ancak genel olduğu zaman özgürlüktür. Hem basın
özgürlüğü diyeceğiz, böylece hem dolaylı bir şekilde imtiyaz
tanıdığımızı ortaya koyacağız, hem de bunu demokrasinin en önemli
kurumu olarak reddedeceğiz. Buna cinlik derler, başka bir şey
demezler. Ama bizim önce gerçekleri öğrenme hakkımızı teslim edecek
bir oluşum içinde bulunmamız lazım. O zaman, bu gerçekleri
bireylerin, gazetecilerin veya başkalarının öğrenip başkalarına
iletme, o gerçek üzerinde istediği yorumu yapma, ve istediği son
noktaya kadar onu aktarabilme hakkı olması lazım ki, sistem kavram
olsun, yukarıdakilerin ne yaptığını görelim, ellerimizle teslim
ettiğimiz sistemin hırsızın, uğursuzun elinde sersefil edilmediğini
görelim. İşte burada özgürlüğü arayalım. Eğer önünüze duvar
geliyorsa, o zaman biz özgür değiliz demektir. İşte bunun adı basın
özgürlüğü olamaz. Benim gazeteci olma şansım, sokaktaki adamdan
farklı olmamı gerekli kılar mı? Böyle bir şeye gerek var mı? Onun
için diyorum ki, basın özgürlüğü saçma bir kavramdır, yanlış bir
kavramdır. Basın özgürlüğü anlamsızdır, imtiyazdır, reddedilmesi
lazımdır. Demokraside, özgür olan sokaktaki adamdır, diğerleri
değil"