Öğretmenlerin yüzde 7'si yüksek lisanslı
Abone olOECD tarafından yapılan araştırmada Türkiye'deki öğretmenlerin ise yaklaşık yüzde 7'sinin yüksek lisans mezunu olduğu ortaya çıktı.
OECD tarafından yapılan 'Uluslararası Öğretme ve Öğrenme
Araştırması'nın (TALIS) Türkiye Ulusal Raporu'nda, 'Yüksek düzeyde
eğitimli öğretmen oranının Avusturya'da yüzde 59, Belçika'da yüzde
84, Polonya'da yüzde 94, Slovakya'da yüzde 96 olduğu' belirtilerek,
'Türkiye'deki öğretmenlerin ise yaklaşık yüzde 7'sinin yüksek
lisans mezunu olduğu' kaydedildi.
Avrupa Komisyonu tarafından desteklenerek, Türkiye dahil 23 ülkenin katılımıyla Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) Eğitim Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen TALIS'in Türkiye Ulusal Raporu yayımlandı.
OECD ülkesinde öğretmenlerin çalışma koşullarına odaklanan ve okullardaki öğrenme ortamını araştıran uluslararası bir çalışma olan TALIS, ülkelerin etkili okulları yaratmak için politikalarını ve mevcut durumlarını gözden geçirmelerini sağlamayı amaçlıyor.
TALIS araştırmasının verileri anket yoluyla 2007 yılında toplanmaya başlandı ve anket Türkiye'de 2008'de uygulandı.
Araştırma süresince Türkiye'den 200 okul müdürüne ve her okuldan
20 öğretmene anketler uygulandı. Öğretmenlerin çalışma şartları,
mesleki performansları ve okul yönetimiyle ilişkileriyle ilgili
kapsamlı bilgiler sunan raporda, öğretmen, müdür ve okulların
özelliklerine, mesleki gelişim, öğretim uygulamaları gibi konulara
da yer verildi.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, raporun önsözünde TALIS'in bu alanda yapılan geniş çaplı ilk çalısma olduğunu ifade ederek, 'Araştırma, öğretmenler eliyle öğretim kalitemizi geliştirme girişimlerimizde alacağımız kararlara ve bu yöndeki çabalarımıza bilimsel güvenilir bir temel sunmaktadır' dedi.
'GENÇ ÖĞRETMEN NÜFUSUNA SAHİBİZ'
TALIS Türkiye Raporu'nun sonuç bölümünde, araştırmadan elde edilen veriler değerlendirildi.
Türkiye'nin genç bir öğretmen nüfusuna sahip olduğu belirtilerek, öğretmenlerin dörtte üçünün 40 yaşın altında olduğu, yüzde 17'sinin sözleşmeli ve geçici görevle çalıştığı, öğretmenlerin yüzde 83'ünün, yöneticilerin de yüzde 74.1'inin devlet sektöründe görev yaptığı tespiti yapıldı.
Türkiye'de her 24 öğrenciye bir öğretmen, her 25 öğretmene bir pedagojik destek personeli ve her 10 öğretmene bir yönetici düştüğü ifade edildi.
Okullarda en fazla nitelikli öğretmen eksikliğine vurgu yapıldığının belirtildiği raporda, yöneticilerin yüzde 78.5'inin, öğretmenlerin ise yüzde 26.9'unun 40 yaşın üzerinde olduğu belirtilerek, yöneticilerin yüzde 91.1'inin erkek, öğretmenlerin ise yüzde 45'inin erkek olduğu kaydedildi.
Okul müdürlerinin sadece yüzde 8.9'unun kadın olduğu belirtilerek, bu oranın TALIS ülkelerinde yüzde 44.6 olduğu kaydedildi.
Yöneticilerin yüzde 66.1'inin, öğretmenlerin ise yüzde 84.2'sinin lisans mezunu olduğu ifade edilerek, 'Okul müdürlerinin eğitim düzeyleri öğretmenlerin eğitim düzeylerinin altında olduğu görülmektedir. Yöneticilik görevi özel eğitim gerektiren uzmanlık alanıdır. Dolayısıyla, okul yöneticilerinin daha nitelikli olması ve nitelikli hizmet sunması için ölçütler belirlenerek yetiştirilmesi ve atanması gerekmektedir' denildi.
'DAHA FAZLA MESLEKİ GELİŞİM ETKİNLİĞİ İSTENMİYOR'
TALIS'e katılan öğretmenlerin üçte birinden daha azının yüksek lisans derecesine sahip olduğu vurgulanarak, yüksek düzeyde eğitimli öğretmen oranının Avusturya'da yüzde 59, Belçika'da yüzde 84, Polonya'da yüzde 94, Slovakya'da yüzde 96 olduğu kaydedilerek, Türkiye'deki öğretmenlerin ise yaklaşık yüzde 7'sinin yüksek lisans mezunu olduğu belirtildi.
Raporda, 'Türkiye'de lisansüstü eğitim derecesine sahip öğretmenlerin oranının oldukça düşük olduğu dikkati çekmektedir' ifadesine yer verildi.
Türkiye'de öğretmenlerin ortalama 12 gün mesleki gelişim etkinliğine katıldığının belirtildiği raporda, mesleki gelişim etkinliklerinin yüzde 72'isini konferanslar/seminerler, yüzde 64'ünü ise çalıştayların oluşturduğu kaydedildi.
Rapora göre, öğretmenlerin yüzde 75'inin bu etkinliklerin mesleki gelişimleri üzerinde çok etkili olmadığını belirtirken, yüzde 56'sının bireysel ve grupla yapılan mesleki araştırma etkinliğinin çok etkili olduğunu bildirdi.
Öğretmenlerin yüzde 55'i ise daha fazla mesleki gelişim etkinliğine katılmak istemediklerini dile getirdi. Daha fazla mesleki gelişim etkinliğine katılmama gerekçelerinin başında 'uygun bir mesleki gelişim etkinliğinin bulunmaması', 'ders saatleri ile çakışması' ve 'ailevi sorumluluklarının geldiği' gösterildi.
Öğretmenler en çok özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilere öğretim ve bilgi iletişim teknolojilerini kullanma konusunda mesleki gelişime ihtiyaç duyduklarını ifade etti. Öğretmenlerin sadece yüzde 15'i 'öğretim becerilerini geliştirmeye çok ihtiyaç duyduklarını' belirtti.
Okul müdürlerince, okulların yüzde 48'inde okula yeni gelen öğretmenlere hazırlayıcı eğitim verildiği ifade edilirken, okulların yüzde 35'inde ise böyle bir eğitimin uygulanmadığı kaydedildi.
'ÖĞRETMENLER DÜZEN SAĞLAMAK İÇİN VAKİT KAYBETMİYOR'
Raporda, Türkiye'deki öğretmenlerin yüzde 85'inin işlerinden doyum elde ettiği ve çoğunun öz yeterlik konusunda kendilerini yeterli gördüğü belirtildi.
Rapora göre, öğretmenler haftada yaklaşık 20 saat derse, 9 saat derse hazırlık-planlamaya ve 3 saat de idari görevlere zaman ayırıyor. Öğretmenlerin yüzde 68'i öğrencilerle iyi geçindiklerini ve öğrencilerin düşünceleriyle ilgilendiklerini ve öğrencilerin mutlu ve ortalama yetenek düzeyinde olduklarını ifade etti.
Öğretmenlerin çoğunun öğrencilerin sınıfta hoş bir ortam oluşturmaya özen gösterdiğini ve düzen sağlamak için fazla vakit kaybetmediklerini belirtti.
Araştırmanın genelinde sınıfın disiplin ortamının iyi olan ülkelerde öğretime ayrılan zamanın yüksek çıktığı ifade edilerek, öğretim ve öğrenmeye ayrılan zaman azaldıkça sınıf disiplini için ayrılan zamanın azaldığı, Türkiye'nin de o ülkelerden biri olduğu kaydedildi.
Öğretmenlerin yüzde 28'i öğretim araçlarının seçimi, tartışma ve karar verme konusunda hiçbir zaman işbirliği yapmadıklarını belirtirken, yüzde 18'i ise öğretim materyallerinin meslektaşlarla karşılıklı değişimi, yüzde 12'si ev ödevleri üzerine fikir alışverişinde bulunma konusunda işbirliği içinde olduklarını belirtti.
Raporda, bayan öğretmenlerin, anlamlı düzeyde daha fazla yapılandırmacı anlayışa sahip oldukları, özyeterlik inançlarının daha yüksek olduğunun görüldüğü belirtildi. 20 yıldan fazla deneyime sahip öğretmenlerin özyeterlik inançlarının daha yüksek olduğu ve zenginleştirilmiş etkinlikleri anlamlı düzeyde daha fazla kullandıklarının görüldüğü kaydedildi.
MÜDÜRLER 'SINIF YÖNETİMİNİ' DEĞERLENDİRİYOR
Öğretmenlerin en çok okul müdürlerince değerlendirildiğinin tespit edildiği raporda, müdürlerin yüzde 62'si, öğretmenlerin yüzde 69'u öğretmenlerin yılda iki veya daha fazla müdür tarafından değerlendirildiğini; müdürlerin yüzde 55'i, öğretmenlerin yüzde 60'ı öğretmenlerin yılda bir veya daha fazla dışarıdan bir kişi tarafından değerlendirildiğini belirtti.
Okul müdürleri tarafından yapılan değerlendirmelerde en çok 'sınıf yönetimine' önem verildiği ifade edilerek, bunu sırasıyla 'sınıf içi öğretim', 'müdürle ve meslektaşlarıyla uyum', 'özel alan bilgisi ve öğretim anlayışı' ve 'yenilikçi öğretim uygulamaları'nın izlediği kaydedildi.
Öğretmenlerin yüzde 86'sı okul müdürünce okul değerlendirme raporlarının yayımlanmadığını bildirdi. Öğretmenler, kendilerinin değerlendirilmesi sonucunda maddi ödül, maaşta değişiklik, mesleki gelişim etkinliklerine katılım, meslekte ilerleme, mesleği daha cazip kılabilecek değişiklik gibi dönütlerin hiç kullanılmadığını belirtti.
Okul müdürlerinin yüzde 35'i 'her zaman', yüzde 44'ü de 'çoğunlukla' değerlendirme sonucunu öğretmene rapor ettiklerini ifade ederken, yüzde 69'u çoğunlukla öğretmenin mesleki anlamda zayıf yönlerini iyileştirmeye yönelik gelişim veya eğitim planı hazırladığını ifade etti.
Öğretmenlerin yüzde 51'i müdürlerin kendi performanslarını değerlendirmede etkili yöntemler kullanmadığını bildirdi.
Raporda, sınav notlarına çok önem veren müdürlerin yönetimsel liderliğini kullanma seviyelerinin daha yüksek olduğu da belirtildi.
'DÜZENLEMELER YAPILMALI'
Araştırmanın 'öneriler' bölümünde TALIS'in nicel bir yaklaşımla yapıldığı belirtilerek, 'Ülkelerin sistem yaklaşımlarındaki tarihsel kültürel birikimlerden kaynaklı farklılıkların ülkeler arasındaki karşılaştırmalar önünde temel bir engel oluşturduğu dikkate alınmalıdır' denildi.
Bayan öğretmenlerin yönetici olması için 'camdan tavan olan nedenlerin' belirlenerek kaldırılması ve onların yöneticiliğe özendirilmesi için koşulların oluşturulması gerektiği belirtilerek, okul yöneticilerinin eğitim düzeylerinin öğretmenlerden daha düşük olmasının müdahale edilmesi gereken bir durum olduğunun altı çizildi.
Hizmet öncesi ve hizmet içi yetiştirme faaliyetlerinde düzenlemelerin yapılması önerilerek, öğretmenlerin mesleki gelişim faaliyetlerine katılım düzeylerinin artırılmasının gerektiği kaydedildi.