Öğretmenler ceylan, polisler aslan

Nazım ALPMAN nazimalpman@internethaber.com

Öğretmenler Sendikası Eğitim-Sen 26 Kasım Cumartesi Ankara’da toplanarak “Nitelikli Eğitim İçin” başlıklı bir basın açıklaması yapacaktı.

Açıklama öncesi Türkiye’nin dört bir yanından gelen öğretmenler topluca yürüyerek kamuoyu oluşturmayı hedefliyorlardı.

Sonucu hep birlikte gördük:

Öğretmenler ile polisler, Afrika’nın Serengeti ovasında ceylanlarla aslanlar arasında yaşananlardan vahşeti aratmayacak tablo oluşturdular.

Polisler donanımları itibariyle “yırtıcıları” çağrıştırıyorlardı. Öğretmenler ise sivri dişleri, yırtıcı pençeleri olmayan, eğer güçleri yeterse kaçabilen çaresiz ceylanlar gibiydiler…

O ne hırstı öyle?

Sanki o copları sallayanların hiç öğretmenleri olmamıştı!..

Kendilerine okuma-yazma öğreten ilkokul öğretmenlerini bile bir an için hatırlamıyorlardı.

Afrikalı yırtıcılar gibiydiler.

Vurdukça vuruyorlardı.

Karşılarında ise avuçlarını havaya kaldırmış “durun, yapmayın” diye yalvaran öğretmenler vardı.

Peki, bu kadar zalimliği ne için yapıyorlardı?

Valilik izin vermemiş!!!

İzinsiz olarak yapacakları şey ne?

Özetle aşağıdaki “taleplerini” dile getireceklerdi:

*Eğitim Sen olarak, Öğretmen açıklarının kadro dışı (Sözleşmeli) öğretmen çalıştırılarak kapatılmasının değil, kadrolu çalıştırmanın, ikili değil tekli eğitimin, 60 öğrencili değil 24 öğrencili sınıfların oluşturulması ve nitelikli, bilimsel eğitim verilmesini istiyoruz.

*Herkes için temel bir insan hakkı olarak kabul edilen eğitim hakkı, bugünün Türkiye'sinde sadece ekonomik gücü olanların yararlanabildiği bir fırsat haline getirilmiştir. Biz Eğitim Sen, eğitimin bir insan hakkı olduğu gerçeğinden hareketle, herkese eşit ve parasız eğitim talebimizi ısrarla savunuyoruz.

*Eğitim Sen olarak, 4688 sayılı kamu görevlileri sendika yasası yerine, Grev ve Toplu Sözleşme Hakkı olan, özgürlükçü bir sendika yasasının çıkmasını istiyoruz.

*Olumsuz koşullarda ve fazla çalıştırmayı esas alan çalışma yasaları yerine, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, haftada 40 saat çalışanların çalışma saatlerinin 35 saate indirilmesini esas alan bir düzenleme yapılması gerekli görüyoruz.

Ne olurdu bunları söyleyebilselerdi?

Öğretmenler, Öğretmenler Günü’nde de taleplerini dile getiremeyeceklerse ne zaman konuşacaklar?

Öğretmenine “düşman askeri” gibi davranan bir devletin çağdaş dünyada yeri olabilir mi?