Öğrenci sayısı azsa, öğretmen mutlu
Abone olÖğretmenlerin ''öğrenci sevgisi'' ölçüldü ve bakın nasıl sonuçlar ortaya çıktı...
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet
Bölümü'nden Prof. Dr. Veli Duyan ile Hacettepe Üniversitesi Eğitim
Fakültesinden Prof. Dr. Selahattin Gelbal, ''İlköğretim
öğretmenlerinin çocuk sevme durumlarına etki eden değişkenlerin
incelenmesi'' konulu çalışma
yaptı.
İlköğretim öğretmenlerinin bazı sosyo-demografik özellikleri ve eğitim yaşamına ilişkin özellikleri ile çocuk sevme durumu arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlayan araştırmaya, Ankara'da görevli yüzde 43'ü sınıf, yüzde 57'si branş, yüzde 53'ü kadın, yüzde 47'si erkek 828 öğretmen katıldı.
Araştırmanın
amacı doğrultusunda hazırlanan soru kağıdı ve insanların çocuklara
yönelik tutumlarını ölçmek amacıyla geliştirilen ''Barnett Çocuk
Sevme Ölçeği''nin kullanıldığı araştırmada, ölçeğe göre alınan
puanın yüksekliğinin sevme düzeyinin fazlalığını gösterdiği
belirtildi.
ORTA YAŞLARDAKİ ÖĞRETMENLERİN TAHAMMÜL SINIRI
YÜKSEK
Araştırma sonuçlarına göre, kadın ve erkek
öğretmenlerin çocuk sevme durumu bakımından aralarında fark
bulunmadığı saptandı.
Yaş durumuna göre 41-45 yaş grubundaki öğretmenlerin çocuk sevme
puanlarının en yüksek, 20-25 yaş grubundakilerin en düşük olduğu
tespit edilen araştırmada, şu değerlendirmelerde
bulunuldu:
''Orta yaş
döneminde, benliğin en önemli işlevi üretme, yaratma ve üretilen,
yaratılan nesnelere sevgiyle bağlanmadır. Ayrıca öğretmenlerin
yaşları ilerledikçe olaylara bakış açıları, dayanma, tahammül etme
düzeyleri de artıyor olabilir. Yaşın ilerlemesiyle öğretmenler,
öğrencilerin yaptıkları gürültü, yaramazlık, ilginç sorular,
anlamsız ve yersiz konuşmaları olağan görmeye
başlayabilir.
20-25 yaş grubunda bulunanların ise karşı cinsten, sevilen bir eşle
güven duygusunun paylaşılabilmesi, iş, üreme, eğlence alanlarında
düzen kurulabilmesi ve yeni yetişecek kuşaklara birlikte yeterli
gelişme olanaklarının sağlanabilmesi gibi gelişimsel görevleri
yerine getirmesi beklenmektedir. Sonuç olarak sevme puanlarının bu
şekilde olması, gelişimsel bakış açısıyla uyumlu."
EVLİ ÖĞRETMENLER ÇOCUKLARI DAHA ÇOK
SEVİYOR
Evli öğretmenlerin çocuk sevme
puanlarının yüksek, bekar ve dul öğretmenlerin düşük olduğu
saptanan araştırmada, genel olarak, evlilerin çocuk sahibi olmaları
ya da buna sıcak bakmaları nedeniyle çocukları daha çok
sevebileceği, ayrıca sınıftaki öğrencilerle kendi çocukları
arasında bağlantı kurmalarının sevgilerini artırıcı etmen
olabileceği
belirtildi.
Çocuk sahibi olan
ve olmayan öğretmenlerin çocuk sevme durumu bakımından aralarında
fark bulunduğu belirlenen araştırmada, çocuk sahibi olmanın çocuk
sevgisinde belirleyici etmen olabileceği değerlendirmesinde
bulunuldu.
Araştırmada,
sahip olunan çocuk sayısı ile çocuk sevme durumu arasında ise
ilişki olmadığı tespit edildi.
ERGENLİK VE OTORİTE
ÇATIŞMASI
Sınıf ve branş öğretmenlerinin çocuk
sevme durumu bakımından aralarında fark olduğu tespit edilen
araştırmada, sınıf öğretmenlerinin branş öğretmenlerine göre daha
fazla çocuk sevgisi taşıdığı
görüldü.
Sınıf öğretmenlerinin ilgi alanına giren çocukların yaş gruplarının daha küçük olması, aldıkları eğitimin farklı ve çocuklarla geçirdikleri zamanın fazla olması, her gün yalnızca kendi sınıflarındaki öğrencileri görmelerinin bunda etkili olduğu ifade edildi.
Ergenlik
dönemindeki çocukların ise gelişimsel özellikleri nedeniyle sürekli
kendini kabul ettirme, branş öğretmeninin de otoritesini koruma
çabasında olduğuna dikkat çekilen araştırmada, bu nedenle kimi
gerginliklerin ortaya çıkmasının branş öğretmenlerinin çocukları
sevme durumuna olumsuz etki etmiş olabileceği belirtildi.
ÖĞRENCİ SAYISI AZALDIKÇA ÖĞRETMENİN SEVGİSİ
ARTIYOR
Öğretmenlerin hizmet süresine göre
çocuk sevme puanları arasında fark bulunmadığı belirlenen
araştırmada, çocukları sevip sevmeme durumunun öğretmenin yaşama
bakışı, kişilik özellikleriyle yakından ilişkili olduğu
bildirildi.
Sınıftaki öğrenci sayısı azaldıkça öğretmenlerin çocuk sevme puanlarının arttığı saptanan araştırmada, öğrenci sayısı arttıkça öğretmenin sınıfta çocuklara tek tek ayıracağı zamanın ve göstereceği ilginin azaldığı kaydedildi.
Araştırmada, çocuk kitapları okuyan ve çocuklarla ilgili haber takip eden öğretmenlerin çocuk sevme ölçeğinden aldıkları puanın yüksek olduğu tespit edildi.
Bununla ilgili
değerlendirmede ise ''çocuk kitabı okuyan öğretmenlerin, onları
daha iyi anlayabilme, dünyalarını keşfetme olasılığının daha yüksek
olduğuna'' ve ''insanların bilmedikleri, tanımadıkları şeyleri daha
az sevdiğine'' dikkat çekildi.
ÇOCUK OYUNU BİLENLERİN PUANLARI
YÜKSEK
Çocuk oyunlarını bilen öğretmenlerin
çocukları daha çok sevdiğini ortaya koyan araştırmada, bilinen oyun
sayısıyla birlikte öğretmenlerin çocuk sevme puanlarının da arttığı
tespit edildi.
Çocuk oyunlarını bilen öğretmenlerin, onların nelerden hoşlandığını kavrayabildiği, öğrencilerin de bu tür öğretmenleri daha çok sevmesinin, öğretmenin daha fazla doyum sağlamasına katkı sağladığı ifade edildi.
Araştırmada, çocuklara hizmet veren kurum ve kuruluşlarda gönüllü çalışan öğretmenlerin çocuk sevme ölçeğinden aldıkları puan ortalamasının da yüksek olduğu belirlendi.
Araştırmacılar, sonuç bölümünde, herhangi bir eğitim programının başarısı konusundaki anahtar unsurlardan birinin öğretmen olduğuna dikkati çekti.
Öğretmenin sahip
olduğu bilgi, beceri ve değer temelinde çocukları sevmenin özel ve
çok önemli yeri bulunduğuna işaret eden araştırmacılar,
öğretmenlerin olumlu özelliklerinin desteklenmesi, geliştirilmesi
ve çocukların dünyalarını daha iyi anlamaları bakımından ''çocuk
kitapları okumaları, onlarla ilgili haberleri takip etmeleri,
oyunlarını öğrenmeleri ve çocuklara hizmet veren kurum ve
kuruluşlarda gönüllü çalışmalarının uygun olabileceği''
vurguladı.