Oğlunu örgüte kaptıran baba sevinçli!
Abone olOğlunu terör örgütü DHKP-C'ye kaptıran baba, yaşadıklarını ve oğlunun nasıl kandırıldığını anlattı.
Cezaevinde
yatan oğlunun en azından canlı bomba olmayacağı için sevindiğini
söyleyen baba, anne ve babalara altın önerilerde
bulunuyor.
2011'de Kasım ayında İzmir'de oğlu Berk Ercan ile bir eylem sırasında tartışmasıyla haber bültenlerinde yer alan İsmail Ercan, Terör Mağduru Aileler Derneği'ni kurdu.
Ercan, A Haber'de yayınlanan Jurnal
programında oğlu Berk'in cezaevine giden öyküsünü anlattı.
Sizin oğlunuzla kopuşunuz nasıl
başladı?
Marmaris'e tatile gidiyorum diye çıktı, 16 yaşındayken evden.
Kandıra'da DHKP-C, sözde öğrenci kampı olan kampa gittiğini polis
vasıtasıyla öğrendik.
Nasıl öğrendiniz?
Biz tatilde biliyorken, her akşam da görüşüyoruz, belli saatlerde
görüşebiliyoruz, 11.30 -12 arasında. Şüphelendim. Oğlum daha önce
Buca taraftarı bir holigandı. Kırıp dökmesi yoktu ama saçlarını
jöleleyen, Buca maçlarını kaçırmayan bir tipti. Cana yakın, sevecen
birisiydi. Hayat doluydu, neşeliydi. Çocukta son zamanlarda bir
ağırlaşma oldu. Sol içerikli kitaplar okumaya başladı. Ailede
politika ile ilgilenen de yok. Kesinlikle yok. Ben arıyordum kampı,
Berk yürüyüşe çıktı, Berk yok diye cevaplar alıyordum, cep
telefonunu açmıyordu. Polis aradı ve Kandıra'da DHKP-C'nin eğitim
kampında olduğunu öğrendik. Oradaki eğitimleri de kendilerine
çağdaş diyen hukukçular eğitim verdi. Sonra İzmir'e döndü. Döner
dönmez sanki polis bize baskı yapmış gibi düşünüp benim ve eşimin
ismini zikredip basın açıklaması yaptılar. Benim hiçbir şeyden
haberim yok, sanki polis bana baskı yapmış, tamamen yalan. Bunlar
halk çocuğuyuz diyorlar. Benim çocuğumu oraya götürüp, eğiten, her
telefon açtığımda ona ulaşmamı engelleyenler kendilerine devrimci
diyor, polisi aklamak bana düşmez ama polis beni arayıp bilgi
veriyor. Kim burada yalancı? Biri bana yalan söylüyor, çocuğumla
görüştürmüyor, terör eğitimi veriyor, polis bana haber vermemiş
olsa belki gizli daha çok görüşecekti.
Karşılıklı basın önünde bir atışmanız oldu bir eylem
sırasında galiba. Neler yaşadınız?
Bunlar parasız eğitim için eylem yaptılar. Şu an oğlum hüküm
giymemiş olsa da cezaevinde onlarla olduğuna göre terörist sayılır.
Ben karşı çıkmıştım bu açlık grevine. Beni polis oraya çıkarttı
diye basın açıklaması yaptılar. Çocuğumu orada konuşturuyorlardı.
Ben müdahale ettim. Bir evlat babasına yalancısın diyebilir mi?
Benim tek mücadelem çocuğumu bunların elinden kurtarmak. Ayın şey
Çağlayan Adliyesi önünde de oldu. Kız babasına, polis seni
kullanıyor, dedi. Bizi karalamak için bildiri yayınladılar. Benim
için uyuşturucu, kadın ticareti, tecavüz akla gelmeyecek iftiralar
atarak bildiriler dağıtıldı. Bunların tehditleri hiç bitmedi.
Çocuğum evine geliyordu, açlık grevini yaptıkları çadırı olayından
sonra benle bağını kopardı. Onlara göre açlık grevi. Oğlum da
katılmıştı. 13 Aralık'ta Malatya Kürecik'e gittikten sonra bir daha
eve gelmedi. Aralık ayında yakalandı. Polis memurunu şehit edip
yaralı ele geçen teröristi ziyarete gidip, polise mukavemet
etmekten gözaltına alındı.
Çocuğunuz cezaevinde şimdi. Ne düşünüyorsunuz?
Çok acı ama çocuğumun cezaevinde olması beni rahatlatıyor.
Seviniyorum içeride olmasına. Acı olan da bu.
Cezaevinde bu kadar genç bir çocuk, bilenmez mi? 18 yaşında
genç bir çocuktan bahsediyoruz
Onlar muhakkak olacaktır. Ben şöyle düşünüyorum, oğlum en azından
içeride canlı bomba olmaz diyorum. ABD Büyükelçiliği'ndeki canlı
bomba benim oğlum da olabilirdi. Ben bunlarla mücadele için Terör
Mağduru Aileler Derneği kurdum. Onlara karşı her yerde mücadele
edeceğiz. Lütfen çocuklarınızın arkadaşlarını iyi seçin, siz de
kontrol edin.
Canlı bombanın, saldırıya uğrayan infaza uğrayan bir örgüt
üyesinin ailesini bir siyasetçi ziyaret etmesine nasıl
bakıyorsunuz?
Canlı bomba olması o ailenin suçu değil. Hüseyin Aygün bir terörist
yani bu ülkenin başına bela olan terör örgütün kuran elebaşlarını
ziyaret etti.
Haberin devamını okumak
için