Ofis entrikaları sanatı
Abone olOfiste ayakta kalabilmenin modern el kitabı
Yöneticiniz hiç durmadan yönetim sinerjisinden ya da kopukluklar
arasında köprü kurmaktan mı bahsediyor? Yanınızda çalışan iş
arkadaşınız konuşmalarınızı dinleyip, gizlice şahsi çekmecenizi mi
dikizliyor? O zaman size göre
Hayatımızın çoğunluğunu ofislerimizde, aynı şirket tarafından işe
alındığımız -çoğunlukla seçme şansımızın olmadığı- kişilerle
geçiriyoruz... Ailemizden bile daha yoğun bir etkileşime girdiğimiz
bu kişiler ve onlarla birlikte uzun saatlerimizi geçirdiğimiz ofis
ortamı, kendimizi iş ya da özel hayat ayırt etmeden genel olarak
nasıl hissettiğimizle oldukça ilintili dolayısıyla. “Farkında
olmadan kendini çarkın içinde bulan birçoğumuza göre bizi en çok
etkileyen konular, şirket kültürünün günlük angaryaları, tuhaf
adetleri ve aptalca tutumlarıdır” diyen Michael Flocker da “Şirket
hayatının anlamsız ve istikrarsız atmosferinde insan günbegün nasıl
ayakta kalır?” diye soruyor Powerpoint Cinayeti’nde...
Ofis yaşamını “Tıpkı aşkta olduğu gibi, bir ofis de çalışmak da
insafsız taleplerin, daimi tavizlerin, karışık sinyallerin, anlık
korkuların ve ara sıra yaşanan mahmurluğun kördüğüm olduğu yerdir”
diyerek tanımlayan Flocker, yine de bu ortamda tüm bunlara rağmen
her şeyin kontrol altına alınabileceğinden ve ofiste bir şekilde-
mutlu olmanın mümkün olduğundan bahsediyor. Tabii eğer oyunun nasıl
oynanacağını bilirseniz...
Hedonism Handbook: Mastering the Lost Arts of Leisure and Pleasure, Fame Game: How to Make the Most of Your 15 Minutes ve özellikle Metroseksüel: Modern Erkeğin El Kitabı gibi çok satan kitapların yazarı olan Michael Flocker, Powerpoint Cinayeti’nde kurumsal dünyaya iğneleyici bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Kitapta tipik ofis sakinlerinin karakter analizlerini yapan ve olası durumları değerlendiren Flocker, bunu yaparken bu kişi ve durumlarla nasıl baş edebileceğimizin de ipuçlarını veriyor.
Kurumsal dünyayı anlatmak üzere ‘ciddiyetle’ kaleme alınmış,
bilindik iş/yönetim kitaplarından esprili ve akıcı diliyle ayrılan
kitap, sırf bu yüzden bir kişisel gelişim kitabının öğretici
tavrından çok ‘eğlenceli’ bir yaklaşım benimsiyor. Öyle ki ofiste
ayakta kalabilmenin modern el kitabı olarak lanse edilen Powerpoint
Cinayeti, Office Space ve The Office yapımlarını ya da Scott
Adams’ın Dilbert’ını hatırlatıyor. Özetle hem keyifle okunacak hem
de okuyucunun aklına cin fikirler getirecek, türünün diğer
örneklerine kıyasla ‘kolay’ ve ‘komik’ bir eser, Powerpoint
Cinayeti.
Kurumsal dünyayı anlatmak üzere kitabına bir arı kovanı benzetmesi
yaparak başlayan Flocker, kovandaki iş dağılımının ona bir yerden
tanıdık geldiğini söylüyor ve eşitsizliğin şirket kültürünün ister
istemez- önemli bir parçası olduğundan bahsediyor: “En iyi
muameleyi kraliçe görür ve bütün işi erkek arılar ve işçi arılar
yapar. Hâlbuki ekipteki herkes eşit değil midir? Şey, tam olarak
değil.” İş yerinde hayatın adaletsiz de olsa kişinin kendi kaderini
kontrol edebileceğini de sözlerine ekleyen Flocker bunu şöyle
özetliyor: “Mutlu ve doyurucu bir yaşamın anahtarı hem iş yerinde
hem dışarıda neyin kontrolünüzde neyin kontrolünüz dışında olduğunu
fark etme becerinizin altında yatar. İşiniz sizin yaşamınızı
tanımlamaz, sadece hayatınızın bir parçasıdır. Bu büyük savaştaki
en önemli silahlarınız merdiven basamaklarını gülerek çıkmanız için
gerekli olan farklı bir bakış açısı ve değerlendirmedir.”
Ofiste suyun üzerinde nasıl kalırız?
Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise kılık-kıyafet kuralları, ‘cubic’
kültürü, ofis entrikaları, etkili dalkavukluk yöntemleri, şirket
dilini deşifre etmek, e-posta görgü kuralları ve faciaları,
e-zarardan en iyi şekilde kurtulmanın yolları, katılmak gereken
zoraki eğlenceler, iş yerinde aşk ve cinsellik gibi konulara
değinen Flocker, kendine has diliyle ofiste ‘dibe batmadan suyun
üzerinde kalmanın’ alternatif yollarını sunuyor. New York’lu yazar
son bölümde ise ofis hayatının vazgeçilmezi ‘stres’ unsurunu masaya
yaratıyor. ‘Ruhsuz iş dünyasında ruhunuzu korumak’ başlıklı bu
bölümde Flocker, “içinizdeki katil arıyı serbest bırakın” diyor ve
şöyle devam ediyor: “Kendinize sadece şu soruyu sorun: ‘Gerçekten
ne istiyorum?’”
Yöneticiniz hiç durmadan yönetim sinerjisinden ya da kopukluklar
arasında köprü kurmaktan mı bahsediyor? Yanınızda çalışan iş
arkadaşınız konuşmalarınızı dinleyip, gizlice şahsi çekmecenizi mi
dikizliyor? ‘Sana döneceğim’ ve ‘Konuyu biraz daha açalım’ gibi
ifadeler kelime hazinenizin vazgeçilmez bir parçası haline mi
geldi? Toplantılarda uyanık kalmaya çalışırken ‘Powerpoint
cinayeti’ anına yaklaştığınız oluyor mu? Bu soruların en azından
birine ‘evet’ cevabını veren herkes, Powerpoint Cinayeti’nde
kendine göre bir şeyler bulacak kuşkusuz...