ODTÜ'nün AVM'si, Kılıçdaroğlu'nun dostları!

Gezi olaylarının yaşandığı tarihte ODTÜ'lüler "Hükümetin devrilmesi için yapılması gerekenler" başlığıyla bir bildiri yayınlamıştı.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Gezi olaylarının yaşandığı tarihte ODTÜ'lüler "Hükümetin devrilmesi için yapılması gerekenler" başlığıyla bir bildiri yayınlamıştı. O günlerde okuduğumda dehşete kapılmıştım. Kısaca, "Ülkeyi batırmanın yolları" anlatılıyordu.

Olaylara destek verenlerin, toprağı kazan köstebek çalışkanlığıyla sosyal medyada elden ele dolaştırdığı bildiride en çok dikkatimi çeken, AVM'lerle ilgili olan kısımdı. "AVM'lere gitmeyin, alışveriş yapmayın. AVM'lerdeki dükkanların kirası ateş pahası. 1 ay alışveriş yapmazsanız dayanamaz, kapanırlar" deniliyordu.

Plan uzun soluklu olmadı haliyle. Eylemi başlatanlar, ilk önce AVM'lere koşanların başını çekti.

Şimdilerde ise aynı ODTÜ'lüleri, yol yapım çalışmasına engel olmak isterken seyrediyoruz. Onlara sözümona destek vermek isteyenlerin mekanı ise Taksim Gezi Parkı.

Dün ekranda izledim. Önde birkaç genç kız, polise taş atma derdindeydi. Eylem mi yapıyorlar, yoksa ekran başındakilere cilve mi yapıyorlar anlamadım.

Direniyorlar!

Gerekçeleri, yeşili korumak, ağaçlara sahip çıkmak! Yol istemiyorlar, AVM istemiyorlar. 

Daha doğrusu AK Parti'nin yapacağı yolu ve AVM'yi istemiyorlar. Onlara göre sadece AK Parti ağaç kesemez veya sökemez. Eskişehir'de CHP'li Yılmaz Büyükerşen tam bir ağaç katliamı yaparken mıymıntı halde seyrediyorlar.

CHP'nin, Cumhuriyet'in kuruluşundan beri her katliamı yapmaya hakkı olduğu için, ağaç katliamını da normal görüyorlar herhalde.

Neyse...

ODTÜ'deki eyleme geri dönelim.

Dahi çocuklar yerleşkede direniş yaparken, twitter ve facebook'ta da öyle içli yorumlar yapılıyordu ki, okurken ağlaya ağlaya kör oldum! Bu mesajı da doğuştan gören burun deliklerim sayesinde yazıyorum! Kesin bilgi yayalım, yayılalım!

Tam da o içli mesajları okurken hoppp bir bomba patladı ki, "direniş de direniş" diyenlerin yüzündeki sahtekarlık maskesi düştü. Meğer aylardır "AVM ve yol istemeyiz" diye direnen dahi çocukların gözü önünde ODTÜ'nün tam kalbine AVM yapılmış!  O da yetmemiş, AVM'nin içine bir de Burger King kondurulmuş.

Nereden mi biliyorum?

Vallahi ben ODTÜ'nün resmi internet sitesinin yalancısıyım. Sitenin ODTÜ'yü anlatan tanıtım sayfasında, "Yerleşkedeki Alışveriş Merkezi saat 08.30-23.30 arası açık olup Merkezde sıcak yemek, fast food, pizza, kebap vb. gibi değişik türde yiyeceklerin bulunduğu restoranlar yer almaktadır" deniyor.

Mustafa Varank dün twitter'da fotoğraflarla belgeledi. Ağaçlar kesilerek bir Kültür Merkezi, bir AVM ve bir otopark inşa edilmiş. Hem de öyle uzun zaman önce değil ha! Bundan bir süre önce... O kadar yeni ki bu binalara giden yol dahi toprak haliyle duruyor. Üstelik sadece 1 yol değil, orman talan edilerek 3 yol yapılmış!

Aylardır eylem yapmaktan icat yapmaya vakit bulamayan dahi çocuklar bakalım bu duruma nereleriyle nasıl bir yorum getirecek.

Gülmek için sabırsızlıkla bekliyorum.


KILIÇDAROĞLU'NUN MUHTEŞEM KONUŞMASI!

Dün gece saat 22.30 sıralarında eve dönmek için E-5 karayoluna çıktım ama, tam bir trafik kabusu yaşadım.

Nedenini daha sonra öğrendim.

Eski model bir araçla yola çıkan acemi sürücü solu kapatmış, ne gidiyor, ne de gidenlere izin veriyor. Eski model CHP'yi acemi yönetimiyle iyice dibe çeken Kılıçdaoğlu'na benzettim nedense.

Niye bu benzetmeyi yaptım, anlatayım.

Ama rica ediyorum. Yakınınızda biri varsa çağırın, ellerinizi sıkı sıkıya tutsun! Zira okurken aniden kafanıza vurabilirsiniz!

Adam diyor ki, "Haksızlığa uğrayan KCK'lı da olsa, İBDA-C'li de olsa biz onun yanında oluruz!" Bir başka deyişle, "Ben peygamber soyundanım ama Kureyş haksızlığa uğradı. Onların yanında yer alıyorum" diyor. Daha daha başka bir deyişle, "AK Parti'nin karşısında olan kim varsa, ben onun kedi canını yerim..."

Adnan Oktar bile bu rahatlıkta, "Sarışınların, esmerlerin, kumralların yanındayım" diyemezdi yani!

Artık öyle çığırından çıktı ki, oy verenler savunamaz hale geldi. AK Parti'ye "bölücü" diyenleri, kendisini, "Yaşaaa Kemal Paşa oturma taşaaa" diye sloganlarla yüceltenleri bile susturdu!

Adamın haksızlık anlayışı ile bizim haksızlık anlayışımız arasında dağlar, dost ile düşman anlayışımız arasında dünyalar kadar fark var. Yani bir parti lideri düşünün ki, çarşaflıya rozet takıyor, başörtülüye düşman oluyor!

Başka söze gerek var mı?

Haksızlığa uğrayan KCK'lı ve İBDA-C'li olsa bile yanında olurmuş! Meğer PKK, DHKP-C, Ergenekoncular, hatta Beşar Esad ve Sisi de haksızlığa uğradığı için onların yanında olmuş, biz farkedememişiz!

Allah bilir, Salih Mirzabeyoğlu kimdir diye sorsanız, bilgi yarışmasındaki yarışmacılar gibi "Çıkaramadım, harf istiyorum" diyecek!

Yok mu bu ülkede başka haksızlığa uğrayan?

Adama sormazlar mı, Deniz Baykal bir kaset komplosuyla haksızlığa uğradığında neden yanında yer almadınız da hemen koltuğuna tırmandınız?

Hadi onu geçtim. Mustafa Sarıgül yıllardır Baykal'ın haksızlığına uğradığını söyleyip partiye geri dönmek istiyor. Neden almıyorsunuz?

Haksız olanların yanındaysanız, başörtüleri ikna odalarında psikolojik işkencelerden geçiren Nur Serter'in yanıbaşınızda işi ne?

Madem PKK'nın icraatçı üst düzey kadrosunun yanındasınız. O zaman onların çocuklarını katlettiği masum ailelerin karşısında mı olacaksınız? Madem bu teröristlerin yanındasınız? Adamlar özerklik istiyor, APO'ya özgürlük istiyor. Tut ki başa geldiniz. Bunları verecek misiniz?

Efendim siz bahsettiğiniz kesimlerin yanında olun!

Biz her türlü haksızlığa, hatta işkencelere bile razıyız.

Yeter ki siz bizim yanımızda yer almayın!