Oda TV davasında tahliye yok!
Abone ol'Ergenekon' soruşturması kapsamında Odatv'de yapılan aramalara ilişkin açılan davanın tutuklu sanıkları Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tahliye talepleri reddedildi.
"Ergenekon" soruşturması kapsamında Odatv'de yapılan
aramalar sonrasında gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner
Yalçın'ın da aralarında bulunduğu 12'si tutuklu 14 sanık hakkında
açılan davada, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar
verildi.
STV KARARI MAHKEMEDEN ÖNCE AÇIKLADI!..
TIKLAYIN
Çağlayan'daki İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada
alınan ara kararlar, Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci
tarafından açıklandı. Buna göre, tutuklu sanıkların bu hallerinin
devamına oy birliğiyle karar verildi.
TWİTTER'DA ÖFKE! |
Kararı Twitter'da yorumlayan ünlü gazeteciler hem
üzüntülerini hem öfkelerini dile getirdi...
Ezgi Başaran: İçeri düşmeniz için delil şartı gözetilmediği gibi, kurtulmak için kurşun geçirmez savunma yapmak da yetmez. Ümit Alan: Samanyolu TV tutukluluğun devamı haberini mahkemeden 20 dakika önce vermiş. Nasıl bir tiyatronun figüranlarıyız acaba, nasıl bir sahne bura? Yıldıray Oğur: ergenekon davasının dünyada daha fazla rezil olmaması için odatv davasındaki tüm tutuklular tahliye edilmeli. Hanefi Avcı ve Y.Küçük dahil bunu söylemek için iddianameyi okumak yeterli. iddianame hoş bir
polisiye. who is who açısından bilgilendirici ama iddiaları
ispatlamıyor Tuğçe Tatari: Tahlıye olmadıgı haberını 20 dakıka once Samanyolu Tv'nın vermesı nedır pekı? Suanda tutuklu sanıkları ortalıgı ınletıyor! Banu Güven: Ne kaçma şüphesi var, ne delil karartma. Suc unsuru olabilecek delil de yok! Ozgurluk gaspı var! Ece Temelkuran: Çok fena küfür edesim var şimdi! Tahliye yok! Ahmet Hakan: öyle muhteşem savunma yaptılar ki bir an "ileri demokrasi"yi falan unutup tahliye edilirler beklentisi içine girmiştim. Gökmen Karadağ: Beşiktaş adliyesi demokrasinin zaferi peki çağlayan adliyesi o neyin zaferi |
Oda TV soruşturması kapsamında aralarında gazeteciler Nedim Şener ile Ahmet Şık'ın da bulunduğu 12'si tutuklu 14 sanık hakkında açılan davanın 8. duruşması sanık savunmalarının alınmasıyla başladı.
"HOŞGELDİNİZ TİYATROYA"
Tutuklu sanık gazeteci yazar Nedim Şener, duruşmaya katıldığını
gördüğü gazeteci Uğur Dündar'a "Hoş geldiniz
tiyatroya" diye seslendi. Dündar ve Şener'in duruşmaya
verilen arada ise bir süre sohbet ettiği görüldü. Özel Yetkili
16.Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada savunma yapan tutuklu
sanık Sait Çakır, "Hiçbirimizin Ergenekon örgütüne
ödediğimiz aidat makbuzu yok, kod adlarımız yok. Bu iddianamenin
134 sayfa, benim 130. sayfasına kadar hiçbiryerinde ismim geçmiyor.
Benim bu iddianamede var olmamın tek sebebi Yalçın Küçük'e bulaşmış
olmamdır. Bu iddianamede Yalçın Küçük'le görüşmek suç sayılmıştır.
Bizim Yaçın Küçük'le aramızdaki ilişki hoca öğrenci ilişkisidir.
Yalçın Küçük hem bilgi birikimi hem tecrübeli. Ben kendisi ile
tanışmadan önce 25 kitabını okudum" diye konuştu.
BAŞKAN'DAN GÜLDÜREN SÖZLER
Çakır, Yalçın Küçük'ün kitaplarını yayınlayan yayınevinin editörü
olduğunu ve kitapların ilk sayfasında yayına hazırlayan şeklindeki
ibarede adının yazılı olduğunu belirterek, "Bu durum yasal
birşeydir. Baksalar görürlerdi. Ben bu iddianameyi hazırlayan
savcının çok az çalıştığını düşünüyorum" dedi. Kendisine Oda Tv'de
yazı yazdığı sırada 'Hocam' diye hitap ettiği Yalçın Küçük'ün Sadi
müstehar (takma) adıyla yazı yazmasını söylediğini ifade eden
Çakır, "Hocalar sevdikleri öğrencilerine isim takarlar, bu
çok normal Mustafa Kemal Atatürk'e de Kemal ismini hocası
vermiştir" diye konuştu.
"RUŞEN ÇAKIR DA ŞİMDİ BURADA AMA"
Çakır ayrıca Yalçın Küçük'ün kendisine 'Çakır soyadıyla yazar
olmaz' da dediğini belirtmesi üzerine, Mahkeme Başkanı Mehmet
Ekinci, salonda izleyici bölümünde oturan gazeteci yazar Ruşen
Çakır'ın bulunduğu bölüme bakarak, "Müstehar isim konusunu
daha önce Yalçın Küçük de detaylı olarak anlatmıştı. Sanırım
gazeteci Ruşen Çakır da şimdi burada ama" deyince başta
Ruşen Çakır olmak üzere salonda bulunanların güldüğü görüldü.
AHMET ŞIK: TAHLİYEMİ TALEP ETMİYORUM
Tutuklu gazeteci Ahmet Şık ise "Yanımda kitap getirmedim, patlar
matlar diye" sözleriyle dikkat çekti. Şık, "Tahliyemi talep
etmiyorum. Ben gazeteciyim. Gerçeğin peşinde bir gazeteciyim.
Kimseden talimat alarak haber yazmadım" dedi.
Yazılı savunmasını okuyan Ahmet şık şöyle devam etti:
"Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi delil olarak iddianameye konmuş. Savcı için de söylemiştim 'dokunan yanar' diye. O da yandı. Şike davası da şaibeli. İddiaları ciddiye almıyorum. Ama cevap verecegim. Susmak değil söylemek mecburiyetinin olduğu günlerden geçiyoruz. Ankara'da faili meçhullerle ilgili bir soruşturma yürüyor. Bir katil kimi nasıl öldürdüğünü, kaybettiğini anlatıyor. Konuşan kişi bir gizli tanık değil, bir e-posta ihbarcısı değil. O kanlı, canlı bir katil. Katil anlatıyor, gözaltına alınanlar soruşturuluyor, sonra bırakılıyor. Soruşturma savsaklanıyor. Ben burada böylesi bir iddianameyle 11 aydır tutuklu tutuluyorum."
'HİÇBİR ŞEY BİLİNMİYORSA HAKKIMDA GOOGLE'A
BAKILIR'
"Geçmişime, gazeteciliğime, sosyalist kimliğime bakılmaksızın
Ergenekoncu olarak yargılanıyorum. Akıl körü olmak lazım. Hakkımda
hiçbir şey bilinmiyorsa bile google denen bir zamazingo var, ona
bakılır. Bu nasıl bir mantıktır. Polis teşkilatında yaşananların bu
tür davalarla ilişkisini anlatmaya çalıştım, bu nedenle bu
davadayım. Nedim Şener ve Soner Yalçın'ın beni çalıştırdıklarına
karşı en ufak bir kanıt var mı? Yok. Görüşme var mı? Yok. Hanefi
Avcı, Emin Arslan gibi Sabri Uzun kitaptaki öznelerden biri.
Soner'le tek temasım ona telefon açıp kızmam. Soner Yalçın'la
tümüyle farklı siyasi düşüncelerdeniz. Hiç karşılaşmadım
kendisiyle. Derin devlet örgütü var adı kontrgerilladir, Ergenekon
değildir. Türkiye'nin kanlı tarihini yazmıştır."
'GAZETECİ DEĞİL GAZETECİLİK YARGILANIYOR'
"1950'lerden beri karda yürüyüp izini belli etmeyen, devletin tüm
kurumlarıyla izlerini sildiği örgüt, iddianamedeki gibi calisabalir
mi? Bütün arkadaşlarım, avukatlar, eş dostun bildiği bir kitap
nasıl örgüt dökümanı olur. Burada gazeteci değil gazetecilik
yargılanıyor. Tekrar ediyorum. Burada yargılama konusu yapılan
gazetecilik faaliyetidir. Gazetecilik doğrunun, gerçeğin, haklının,
mazlumun ve elbette adaletin yanında olmaktır. Bu dava salt ifade
özgürlüğü davası değil, toplumun bilgiye ulaşmasının engellenmesi
davasıdır da... Gazeteciliğin susturulması halkın susturulması
demektir. Bu rejimin adı demokrasi mi yoksa korku diktatörlüğü
mü?"
'AMAÇ GÖZDAĞI VERMEK'
"Kitapları bombaya benzetenler, davaları Türkiye'nin
tanıtım malzemesi görenler bile sustu artık. Umarım bu suskunluk
hicap duygusundandır. Türkiye'de amaç gözdağı vermek. O yüzden
muhalif herkes hapishanelere dolduruluyor. 'Ben suçlarım sen
kendini temize çıkarmaya çalışırsın' zihniyeti uygulanıyor.
Kapatılmaya çalışılan Ekşisözlük'ten bir yazarın dediği gibi
'cezasını arayan suçun değil suçunu arayan cezanın ülkesi Türkiye.'
Türkiye yargısı her dönem müesses düzenin emrindedir. Adalete nasıl
güveneceğiz? Bir fiili suç ilan eden, failin değil suçun
niteliğidir. Asıl polisin inceleme tutanağı örgütsel dokumandır.
Yapmanız gereken beni yargılamak değil bu komployu ortaya
koymaktır. Bu dava hukuki bir yargılama değil politik bir
yargılamadır. Bu yeni Ergenekon'a karşı olmayı sürdüreceğim. Benim
suçsuz olduğumu siz dahil herkes biliyor. Tarihte hesabı sorulmamış
hiçbir suç kalmamıştır. Bunun da hesabı sorulacak.''