'Öcalan'ın darbe mekaniğini bozmanın iki yolu'
Abone ol2015 genel seçimlerinde HDP'nin baraj altında kalmasıyla Öcalan'ın 'darbe mekaniği'nin devreye gireceğini ileri süren Muhsin Kızılkaya bunu önlemenin 2 yolunu yazdı...
İNTERNETHABER.COM- 2015 genel seçimlerine HDP'nin parti olarak girme
kararı seçimler için parti hazırlıklarının hız aldığı bugünlerde en
çok tartışılan konu haline geldi. Yüzde 10 barajına rağmen seçime
bağımsız adaylarla girmek yerine parti olarak girme kararı alan
HDP'nin yüzde 10 barajı aştında kalması durumunda ortaya çıkacak
tablo üzerine çeşitli senaryolar yazılıyor.
Habertürk yazarı Muhsin Kızılkaya, bugünkü yazısında HDP'nin seçim
barajının altında kalması durumunda ortaya çıkabilecek bir
'Öcalan'ın darbe mekanizması' olduğunu öne sürdü ve bu darbe
mekanizmasını bertaraf edebilmek için iki yol olduğunu
belirtti.
Kızılkaya, 'seçimde HDP yüzde 9 veya yüzde 9.8 gibi bir
oy oranında kalır, Hakkâri, Şırnak, Van, Diyarbakır, Batman gibi
illerde bütün milletvekilleri AK Parti’ye giderse, 6-7 Ekim
olaylarında sokağa çıkanları evlerinde tutmak bir hayli güç olacak.
Allah korusun, ortaya çıkacak bir “serhildan” (isyan) durumunda
vazifeye çağrılacak askerlerle birlikte, Öcalan’ın bahsettiği
“darbe mekaniği” tıkır tıkır işlemeye başlayacak. Bu da hepimiz
için büyük bir felaket olacak' dediği darbe mekanizmasını durdurmak
için "yüzde 10 barajını düşürmek için yapılacak bir Anayasa
değişikliği'ne gidilebileceğini ileri sürdü.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
"ÖCALAN BU KARARIN KESİN OLDUĞUNU BİLDİRDİ"
HDP’nin parti olarak seçime girme kararı, artık hiçbir şekilde
tartışmaya açık değil. Bu konuda, birçok siyasi gözlemci ve
televizyon yorumcusunun beklediğinin aksine, İmralı’dan ‘son bir
haber’ de gelmeyecek. Zira Öcalan, bir süre önce HDP heyetiyle
İmralı’da yaptığı görüşmede bu kararın ‘kesin’ olduğunu açık bir
dille bildirmiş ve “Seçime parti olarak girmemek tutarsızlık, hatta
ilkesizliktir” demiş.
Parti olarak seçime girme kararı önce Kandil’de ortaya çıktı, sonra
Ankara ve Diyarbakır’da tartışmaya açıldı, ardından da İmralı’da
‘onaylandı’. Kandil, parti olarak seçime girmeyi bir ‘ayrıntı’,
hatta bir ‘seçenek’ değil, “devrimci demokratik düşünmenin bir
sonucu olarak” gördüğünü, Mustafa Karasu ve Duran Kalkan’ın yazdığı
birkaç makaleyle önce kamuoyuna duyurdu. “Radikal demokrasi
güçlerinin Türkiye siyasetini etkilemesini sağlamak”, kararın en
somut gerekçesi olarak ilan edildi. Bu fikre göre, şimdiye kadar
bağımsız olarak girilen seçimlerde, “Kürt halkının sırtından bazı
isimleri milletvekili yapmaktan başka somut kazanım elde edilmedi”.
İki dönem böyle devam eden bu durumu bir dönem daha tekrarlamak,
‘kısırdöngü’yü sürdürmekten başka bir anlama gelmeyecek.
"YENİ BİR POLİTİKA DEVŞİRMEK"
Şimdi 2015 seçimlerini, bu ‘kısırdöngü’yü kırmak için tarihi bir
fırsat olarak gördüklerini söylüyorlar. Aslında kararın kendi
içinde tutarlı bir mantığı yok değil. Siyasi partiler seçim
kazanmak için var, ne pahasına olursa olsun Meclis’te yer almak
için değil. Belli ki “barış süreci” nin getirdiği normalleşme
ortamında girilecek bir seçimin sonucundan, yeni bir politika
“devşirmek” esas alınacak.
"STRATEJİK BİRLİK PARTİSİ"
Karasu’nun deyimiyle, “demokrasi güçleri” adı verilen güçlerle
oluşturulacak bir “Stratejik Birlik Partisi”yle seçimlerde yüzde 10
barajını aşmak mümkün. Bu güç birliği oluşur ve baraj aşılırsa, bu
AKP’nin ulaşmak istediği Anayasa’yı değiştirme çoğunluğunu onun
elinden almak, dolayısıyla AKP’yi Meclis’te engellemek demek. Ve
belki de ondan sonra AK Parti’yle varılacak bir mutabakatın
ardından, kendilerinin de onay verdiği bir başkanlık sistemine
geçişe izin verecek yeni bir Anayasa yapmak demek. Yani Türkiye’nin
bundan sonraki siyasetinde söz sahibi olmak, Türkiye’nin geleceğine
Türklerle Kürtlerin ortak iradesiyle karar vermek... Bu, iyimser ve
pozitif sonuç.
"KÖTÜMSER SONUÇ"
Bir de kötümser bir sonuç var ki, felaket... Seçimde HDP yüzde 9
veya yüzde 9.8 gibi bir oy oranında kalır, Hakkâri, Şırnak, Van,
Diyarbakır, Batman gibi illerde bütün milletvekilleri AK Parti’ye
giderse, 6-7 Ekim olaylarında sokağa çıkanları evlerinde tutmak bir
hayli güç olacak. Allah korusun, ortaya çıkacak bir “serhildan”
(isyan) durumunda vazifeye çağrılacak askerlerle birlikte,
Öcalan’ın bahsettiği “darbe mekaniği” tıkır tıkır işlemeye
başlayacak. Bu da hepimiz için büyük bir felaket olacak.
"YÜZDE 10 BARAJI DÜŞÜRÜLEBİLİR"
Bu oyunu bozmanın iki yolu görünüyor. Birincisi yüzde 10 barajını
düşürmek için yapılacak bir Anayasa değişikliği. “Olmaz” demeyin,
olabilir. Böyle bir değişikliğe CHP ve MHP de destek verecek gibi
görünüyor. Seçim Kanunu’nda bir değişiklik yapılarak, Anayasa’ya da
bir geçici madde ekleyerek bu iş çözülebilir görünüyor. Yeter ki
siyasiler bunu gerçekten istesin. İkincisi ve daha kolay olanı ise,
İmralı’da şu anda yürütülen müzakerelerden bir sonuç almak...
Öcalan şu anda devletten, “yerel yönetimler özerklik şartına
konulan çekincenin kaldırılmasını, hasta mahkumların serbest
bırakılmasını, izleme kurulunun oluşturulmasını ve İmralı’da
sekretaryanın kurulmasını” istiyor. Bunun karşılığında da, “PKK’nın
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bundan böyle silah kullanmayacağının
garantisini verebileceğini” söylüyor.
Bu anlaşma kısa bir süre içinde imzalanırsa, haziran seçimlerine
kendi adıyla katılacak HDP’nin yüzde 10 barajını geçememesi büyük
bir siyasi krize yol açmayabilir. İmralı görüşmelerini yürüten
taraflardan edindiğim bilgilere göre, şu andaki resim bu...