Öcalan'dan'dan Kandil'e 8 mektup gitti
Abone olTeröristbaşı Abdullah Öcalan'ın, İmralı'da avukatlarıyla yaptığı konuşmalar, 'Öcalan'ın İmralı Günleri' adıyla kitap oldu
Son zamanlarda gündemden hiç düşmeyen teröristbaşından
yine gündem yaratacak açıklamalar geldi. Abdullah Öcalan'ın
avukatlarıyla yapılan görüşmelerden derlenen "Abdullah Öcalan'ın
İmralı Günleri" adlı kitapta yer alan bilgiler epey konuşulacağa
benziyor. Cengiz Kapmaz'ın yazdığı, önümüzdeki salı günü
İthaki Yayınları'ndan piyasaya çıkacak 500 sayfalık kitap 8
bölümden oluşuyor, 20 bin belgeye dayanıyor. Gazeteci Cengiz
Çandar'ın önsözüyle yayınlanan kitapta, Öcalan'ın İmralı'da
karşılanışı, sorgu süreci, Kandil'e gönderdiği 8 mektup ve vasiyeti
yer alıyor. Kitaptan bazı bölümler şöyle:
KIVRIKOĞLU'NUN TEMSİLCİSİ
- Öcalan, İmralı'ya ulaştığında şafak sökmek üzereydi. Kendisini
Hasan Atilla Uğur isimli bir albay karşıladı. Albayın çok özel bir
misyonu vardı. Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu tarafından
temsilci olarak gönderildiğini söylüyor, Öcalan'a çok büyük bir
hüsnüniyet gösteriyordu. Albayın Öcalan'a ilk sözü, "Ortada
bir oyun var. Bu oyunu birlikte bozalım" oldu.
İÇERİDE UZUN KALMASIN
- Geldiğimde Genelkurmay temsilcisi beni karşıladı. 'Sana
büyük işler düşüyor' dedi. 'Aflar falan gündeme gelebilir'
dedi. 'Sizinkiler ne biçim savaşıyorlar, savaşmayı da
bilmiyorlar onları engelle.' Ben de 'Bu konuda
üstüme düşeni yaparım' dedim. Söylemleri mantıklı
geliyordu. Benim dışarıda iken yapmayı düşündüklerime de denk
düşüyordu. Genelkurmay temsilcisi başta kardeşlik lafını kullandı.
Olumlu buldum. Genelkurmay temsilcisi, önemli biriydi. Hatta bana
'Sen bile içerde uzun kalmazsın' demişti.
'Sorumlu devlet bir şeyler düşünüyor' dedim.
Tamam, isyan etmeyelim, kardeşçe çözüm dedim. (27 Ağustos 2002
tarihli görüşme)
CUDİYE GÖMÜLMEYİ VASİYET ETTİ
- 2007 Mart'ında Türkiye, Öcalan'ın zehirlendiği iddialarıyla
çalkalanıyordu. Adalet Bakanlığı'nın İmralı Adası'na sağlık heyeti
göndermesinin üzerinden iki gün geçtikten sonra Öcalan,
avukatlarıyla görüştü. İddialarla ilgili kendisine bir profesör ve
iki doktordan oluşan heyet geldiğini, heyette toksikolog
bulunmadığını anlatan Öcalan, kan, idrar ve saç örneğinden numune
alındığını açıkladı. Öcalan, avukatlarına şu vasiyette bulundu:
Nazım Hikmet'in ölürse bir çınar ağacının altına gömülmek istemesi
gibi, beni de ölürsem Cudi Dağı'na götürme imkanı olursa iyi olur.
(7 Mart 2007 tarihli görüşme)
MİT'TEN 13 SORU
Öcalan Temmuz 1999 tarihinde gerillayı sınır dışına çekme
kararını açıkladığında, dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner
kendisine 13 soru yöneltti:
1. Kürtlerle ilgili kültürel haklardan ne kast ediliyor?
2. Kültürel hakları örgüte kabul ettirebilir misiniz?
3. Barış ve kardeşlik nasıl pratikleşir?
4. Demokratik çözüm ve demokratik cumhuriyetten ne kast
ediliyor?
5. Bu önerilerin ciddiyetini nasıl kabul edebiliriz? 6. Örgütle
olan bağlantınız, uygulama gücünüz? Örgüt dinler mi?
7. Halen örgüte ait bilgi sakladığınıza dair kuşkular var?
8. Dağdakileri indirme planınız var mı?
9. Örgütle somut teması nasıl düşünüyorsunuz?
10. Ekonomik, sosyal gelişme planınız?
11. İrtibat biçimleri, kimlerle hangi biçimde?
12. Uluslararası gözlemcilerden ne kast ediyorsunuz?
13. Kemal Burkay, Hizbulkürt sizden sonra ne yapabilir?"
DEVLET ONAYI İLE KANDİL'E MEKTUP
Öcalan, 18 Mart-3 Ekim 1999 tarihleri arasında PKK Başkanlık
Konseyi'ne 8 mektup gönderdi. Bu süre içerisinde Sorgu Komisyonu
ile de temas halinde oldu. Komisyon üyeleri, sorgu sonrası belli
aralıklarla Öcalan'la görüşüyor, Öcalan'ın kaleme aldığı
mektupların dışarıya çıkarılmasına olanak tanıyorlardı. Devlet,
Öcalan-PKK iletişiminde engel değil, tersine kolaylaştırıcı
pozisyonundaydı. Mart ayındaki bir görüşmede avukatlar Öcalan'a
komisyonun kimlerden oluştuğunu sordu. Öcalan'ın yanıtı kısa oldu:
"Bilmiyorum, belli olmuyor." Öcalan,
yargılanmasından sonra da 4 mektup daha gönderdi.