Öcalan'dan devlete kritik silahsızlanma mesajı!
Abone olEzgi Başaran, Öcalan'ın Nevruz mektubuyla aslında devlete seslendiği ve silah bırakma konusunda nasıl bir duruş sergilediğini yazdı.
İNTERNETHABER.COM
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın
Diyarbakır'daki dev Nevruz kutlamasında okunan
mektubunu yorumlayan Radikal yazarı Ezgi Başaran,
çarpıcı detaylara dikkat çekti. Öcalan'ın geçtiğimiz iki yılda
yayınladığı Nevruz mektupları ile dün okunan mektup arasındaki
farkları kıyaslayan Ezgi Başaran, Öcalan'ın aslında ne demek
istediğini yazdı.
"Bu Newroz mesajının ruhu da hedef kitlesi de farklıydı" diyerek söze başlayan Başaran, Öcalan'ın bu mektubuyla aslında devlete seslendiği ve silah bırakma konusunda şöyle bir duruş sergilediğini yazdı:
Bu kongrenin ‘parlamento üyeleri ve İzleme Heyetinden’ kişilerin oluşturduğu bir Hakikat ve Yüzleşme komisyonu oluştuktan sonra ve hükümetle vardıkları/varacakları ‘ilkesel mutabakat’ bu komisyon tarafından onaylandıktan sonra toplanacağını söylüyor. Hemen ardından gelen Türkiye halklarının ‘eşit anayasal yurttaşlık’ içerisinde kardeşçe yaşamasından söz etmesi de takdir edersiniz ki ‘yeni anayasa’ talebini yinelemesi anlamına geliyor.
İşte Başaran'ın ilgili yazısı:
Tüm halkları daha büyük bir inançla, neşeyle ve coşkuyla
selamlamıştı önceki mesajlarında.
İlk kez bir süreçten ve barıştan söz ettiğimiz 2013 Newroz’unda
Öcalan ‘bir uyanışı, canlanışı, dirilişi’ selamlamış, Zağros ve
Toros dağlarına, Fırat ve Dicle’ye, Mezopotamya’ya ve Anadolu’ya
‘Ser Çava’ demişti.
Bir yıl sonra, 2014 Newroz mesajında Mezopotamya medeniyetlerinden
Ortadoğu halklarından bahsetse de vurgu gençlere ve
kadınlaraydı.
Bugüne gelindiğinde yine ‘tüm halklar’ selamlanmıştı ama kısa, öz
bir biçimde.
Zaten bu yılki mesaj uzunluk açısından da ‘özet’ sayılabilecek,
süsü ve edebi araçları asgariye indirilmiş bir mesajdı. 2013’te
1000 kelime, 2014’te 620 kelime, 2015’e gelindiğinde 550’ye
inmişti.
Mesajların coşkusu da, mesajı verenin söyleyecek söz miktarı da
giderek azalıyor besbelli.
Bunun iki sebebi var: Birincisi sürecin istenildiği hızda
ilerlememiş, dolayısıyla ‘gelişme’ olarak halka müjdelenecek
olgusunun da az olması.
İkincisi ise ‘hedef kitle’ farklılığı…
İlk mektup o vakte kadar kendisinin ‘bebek katili’, ‘teröristbaşı’
olarak lanse edildiği çoğunluğu Türk olan Türkiye’ye idi.
Biz bu ülkeyi birlikte kurduk, birlikte sahip çıkacağız, aynı
zamanda din kardeşiyiz, gelin artık kan akmasın diyordu.
İkinci mektup daha çok ‘Biz bu süreci yürütüyoruz ama elimize ne
geçiyor’ diyen bölge halkına…
Özellikle de zaptedilmesi her geçen daha da zorlaşan savaşla
büyümüş Kürt gençlerine… ‘Hareketimiz bir gençlik hareketi olarak
başlamış ve hep genç kalmıştır. Bu barışa yönelik saldırılara
ve provakasyonlara karşı, barışın yılmaz savunucuları da yine
gençlik olacaktır’ demiş, ‘Oslo, Paris, KCK operasyonları’ gibi
tabelaları göstererek ‘aman provokasyonlara gelmeyin’ diye
uyarmıştı.
Dün, Diyarbakır’daki Newroz Parkı’nda Sırrı Süreyya tarafından
okunan 2015 mesajının ise tek bir hedefi vardı: Devlet.
O nedenle; girizgah kısa tutulmuş, ülkenin bir şirketmiş gibi
yönetilmesini salık veren lidere cevap niyetine ‘neoliberal
politikaların yol açtığı krizler’ hatırlatılmıştı.
O nedenle; normal şartlarda bir saatlik bir destan anlatısı
çıkaracağı Kobane direnişi bir kelimeyle geçilmiş, ‘Eşme ruhu’na
odaklanılmıştı.
‘Eşme ruhu’ nedir?
Süleyman Şah Türbesi’nin yeri bir geceyarısı operasyonuyla
Suriye’de Kürtlerin kontrol ettiği Eşme’ye alınmıştı. Yine Türkiye
yetkililerin de kabul ettiği gibi PYD’ye bağlı silahlı YPG
güçlerinin işbirliği ve eşliği ile bu mümkün olmuştu.
Öyleyse Öcalan ‘Eşme ruhu’nu bu mesaja koyarak ‘Birlikte çalışırsak
Ortadoğu’da güvenliği sağlarız’
Bir de aslında görünen en önemli ifade olarak PKK’ye silah
bırakılması için kongre çağrısı yapmış olması var.
Başta da söylediğim gibi, mektubun tamamında olduğu gibi bu
bölümünde de PKK’ye, Kürtlere ya da Türklere birşey söylemiyor,
hitabını devlete doğrultuyor.
Bu kongrenin ‘parlamento üyeleri ve İzleme Heyetinden’ kişilerin
oluşturduğu bir Hakikat ve Yüzleşme komisyonu oluştuktan sonra ve
hükümetle vardıkları/varacakları ‘ilkesel mutabakat’ bu komisyon
tarafından onaylandıktan sonra toplanacağını söylüyor. Hemen
ardından gelen Türkiye halklarının ‘eşit anayasal yurttaşlık’
içerisinde kardeşçe yaşamasından söz etmesi de takdir edersiniz ki
‘yeni anayasa’ talebini yinelemesi anlamına geliyor.
28 Şubat 2014’te Dolmabahçe’de hükümet üyeleri ve İmralı heyetine
giden HDP vekillerinin bir arada bir toplantı düzenlemesi hükümetin
siyasi olarak süreçte varlığını alenileştirmesi açısından önemli ve
umut vericiydi. Sırf bu toplantıyı veri olarak alırsak, Öcalan’ın
silah bırakma kongresinin toplanması için öne sürdüğü şartların bir
biçimde yerine gelebileceğini düşünebilirdik.
YAZININ TAMAMI İÇİN