Öcalan'da yapılan en uzun görüşme! Sırrı Süreyya anlattı...
Abone olİmralı'da Öcalan ile görüşen Sırrı Süreyya Önder, Öcalan'ın çözüm süreci, IŞİD saldırıları, seçim sonuçları ile ilgili değerlendirmelerini paylaştı...
PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı
adasına giden HDP heyeti arasında yer alan Sırrı Süreyya Önder,
görüşmelerin ayrıntılarını anlattı. Önder, Öcalan’ın “Barış şansı
özel savaş yöntemlerine kurban edilmemeli” dediğini aktararak,
sürecin belgeli olması gerektiğini vurguladığını
söyledi.
Özgür Gündem gazetesinden Zana Kaya’ya konuşan Sırrı Süreyya Önder,
Abdullah Öcalan ile yürütülen görüşmelerin ayrıntılarını anlattı.
“Belgesiz barış olmaz” başlığıyla yayımlanan (19
Ağustos 2014) röportaj şöyle:
BELGESİZ BARIŞ OLMAZ
1- Kürt-Türk ortaklaşması mevcut bölge sorunları
düşünüldüğünde öncelikli bir hal almıştır.
2- Özel savaş yöntemlerinin barış şansını boşa çıkarmasına
Türkiye halkı izin verilmemeli.
3- Sürecin açık ve şeffaf olmasını sağlamanın en etkili yolu
görüşmelerin belgeli olmasıdır.
4- Beni en çok mutlu eden şey neredeyse Türkiye ölçeğinde
bize oy çıkmayan sandık yok gibi.
5- Ortaya çıkan sonuç sürece dönük bir onay ve demokratik bir
cumhuriyet talebidir.
6- İktidar böyle bakmazsa seçim kazanabilir ama Türkiye’nin
barışını kazanamaz.
7- Tespitlerim bu zulüm yaşanmadan hayata geçseydi, Şengal’de
katliam yaşanmazdı.
8- Pratikte oluşan savunma güçleri, Ulusal Barış Gücü olarak
kurumsallaşmalıdır. ‘Barış şansı özel savaş yöntemlerine kurban
edilmemeli’ diyen Abdullah Öcalan, sürecin belgeli olması
gerektiğini vurguladı
ÖCALAN'LA YAPILMIŞ EN UZUN
GÖRÜŞME
HDP Heyeti’nin İmralı’da Öcalan ile yaptığı görüşme, çözüm süreci,
IŞİD çetesinin saldırıları ve seçimler nedeniyle kritik önem
taşıyordu. HDP Heyeti’nde yer alan Sırrı Süreya Önder, Öcalan’ın
değerlendirmelerini kamuoyuna kısmen açıkladı ancak görüşmenin
detayları çok yansımadı.
İmralı’da şimdiye kadarki en uzun görüşme yapıldı. Öcalan’ın
müzakere aşaması olarak tanımladığı yeni dönemde neler yapılması
bekleniyor, IŞİD saldırılarını 1 yıl önceden öngören ve tedbir
alınmasını isteyen Öcalan, Kürt örgütlerine ne önerdi, HDP’nin
seçim başarışını nasıl yorumladı? Sırrı Süreyya Önder, İmralı
görüşmesinin ayrıntılarını anlattı.
Sayın Öcalan’ın İmralı dönüşünüz sonrası açıklamaları
basına yansıdı. 30 yıllık savaşın sonlanma aşamasında olduğumuzu
vurguladı Sayın Öcalan. Bu yeni aşamayı nasıl formüle
etti?
Biz heyet olarak Sayın Öcalan’a gitmeden önce devlet ve hükümetle
görüşmeler yaptık. Sonuncusunu Sayın Beşir Atalay’la yaptık.
İmralı’ya gitmeden iki gün önce. Burada bu Çerçeve Yasa’nın içinin
nasıl doldurulması gerektiğine dair önerilerimizi paylaştık. Üç ana
başlığı vardı bu görüşmemizin. Birincisi içeriğin niteliğinin nasıl
olması gerektiği, ikincisi süresi, üçüncüsü de ciddiyeti idi. Bu üç
başlık altında karşılıklı bulunduğumuz noktaları değerlendirdik.
Bizden bir gün sonra, yani İmralı’ya gitmemizden bir gün önce
İmralı’da Sayın Öcalan’la bu hazırlıkları devlet heyeti müzakere
etti. Biz bundan bir gün sonra gittik kendisine. Bir genel izlenim
olarak bu konuda bir yoğunlaşma ve hızlanan bir çalışma olduğunu
söyleyebiliriz. Bu mübalağalı bir değerlendirme olmaz. Ama içinin
nasıl doldurulacağı ve bu konuda nasıl bir ortaklaşma ortaya
çıkacağı önümüzdeki günlerde ve dönemde belli olacak. Sayın Öcalan
onun için 30 Eylül’ü işaret etti. 30 Eylül’e kadar başta
kendisinin, sonra bizlerin, sonra da iktidarın bir ilkeler bütünü
oluşturmamız gerektiğine işaret etti. Bu ilkelerin oluşması ve bu
konuda sağlanacak bir mutabakat aslında bundan sonraki sürecin
niteliğini belirleyecek.
Sayın Öcalan’ın hiç taviz vermediği temel yaklaşımı, ilkeselliktir.
O nedenle ilkeler temelinde başlamayan ve ilkelerle çerçevelenmemiş
hiçbir görüşmenin bir ciddiyet içermeyeceğini ve kalıcı
olmayacağını ısrarla vurguluyor. Sanırım süreci anlamayan
çevrelerin vasat bir değerlendirmesi var. Bu meseleyi bir koyun
pazarlığı zannediyorlar. İşte ne alındı, ne verildi, ne kabul
edildi? Oysa Sayın Öcalan’ın bu konudaki ciddiyeti, kapsamlı
önermeleri, çalışmaları ve yoğunlaşmaları tamamen hem ülkenin, hem
de bölgenin demokratikleşmesine dönüktür. İlkesel, bilimsel ve
tarihsel bağlamda değerlendirme ve önermeler yapıyor. Yeni bir
dönemde olduğumuzu belirtebiliriz. Bu yeni dönemin ciddiyetine
uygun bir hazırlık içinde Sayın Öcalan.
Sayın Öcalan’ın stratejik bir konumu var. Koşullarında bu
yeni döneme uygun bir gelişme bekleyebilir miyiz?
Kanaatimce bekleyebiliriz. Sayın Öcalan bunu şu çerçevede görüşüyor
devlet heyetiyle: Çözüm süreci Çerçeve Yasası temel alınarak
tarafların konumlanışı başlığında görüşmeler yapılıyor. Sayın
Öcalan’ın, bu sürecin adlandırmasından işleyişine kadar tüm
çalışmaların özgür ve belgeli bir şekilde yürütülmesine kadar
detaylı notları ve önerileri var. Şüphesiz kendisinin görüşme ve
çalışma koşullarının bu sürecin ruhuna uygun bir hale
büründürülmesi bu meselenin olmazsa olmazıdır. Bu sekreteryadan
tutun, komisyon teşekkülleri ve uzmanlara, sivil toplum
temsilcilerinden, medyadan yararlanmaya varana değin, bir dizi yeni
düzenlenmeyi içeriyor.
KCK’nin Sayın Öcalan’la doğrudan temas kurabilmesi ve
sürece daha kapsamlı dahil olması da söz konusu mu?
Bu konu her türlü spekülasyonu boşa çıkaracak şekilde Çerçeve
Yasa’da yer aldı zaten. Türkiye halkları da siyasal kurumları da
devlet de bu gerçeği gördü ki, muhataplık meselesinde bir ciddiyet
gerekiyor. Sayın Öcalan bugüne kadar yasa çıkana kadar bu süreci
bir müzakere süreci olarak değil, bir diyalog süreci olarak
adlandırdı. Hep bu dönemde derinleştirilmiş özel savaş
yöntemlerinin terk edilmediği gerçeğine bir vurgu yaptı. Artık özel
savaş yöntemleri de süratle terk edilmeli.
Nedir bu özel savaş yöntemleri?
Bu, seçimlere müdahaleden tutun, provokasyonlara, itibarsızlaştırma
ve algı oluşturma operasyonlarına varana değin, Sakine Cansızların
katledilmesine kadar uzanan bir geniş yelpaze. O, bunu Türkiye
toplumunun tarihsel derinliği büyük olan bir savaş sorunu
gerçekliği, tespitiyle açıklıyor. “Cumhuriyet tarihi boyunca
uygulanan örtülü iç savaş yöntemleriyle bu sorun halledilemez”
dedi. Dolayısıyla “derinlikli demokratik bir ittifakla çözüm
dışındaki tüm yöntemler ancak günü kurtarmayı, sonuçta kaosu ve
çürümeyi derinleştirmeye yol açacak” vurgusu yaptı. Bugün artık baş
sorun düzeyine yükselen Kürt meselesinde iki temel yöntemin
olduğunu ifade etti. “Demokratik yöntem kabul görmezse, ayrılma
dahil diğer yöntemlere bir meşruiyet ya da kaçınılmazlık yolu
açılır” diyordu. “Tarihsel olarak Kürt-Türk ortaklaşması mevcut
bölge sorunları düşünüldüğünde öncelikli bir hal almıştır. Dar
milliyetçi yaklaşımların ve özel savaş yöntemlerinin bu şansı,
barış şansını, demokratik cumhuriyet şansını boşa çıkarmasına
Türkiye halkları izin vermemelidir” belirlemesi yaptı.
Sürecin şeffaf ve halkın denetimine açılması gerektiğini
Sayın Öcalan sık sık vurguluyor. Bu konuda neler
söyledi?
Sayın Öcalan baştan beri bu konuya dikkat çekiyor. Bu konuda tüm
görüşmelerin belgeli olması gerektiğini özellikle vurguluyor. Şunu
vurguladı; “Süreci halkın denetimine, katılımına açık, şeffaf
olmasını sağlamanın yöntemsel olarak en etkili yolu görüşmelerin
belgeli ve kayıtlı olmasıdır. Süreç hiçbir algı operasyonuna
ihtiyaç duyulmayacak bir gerçeklik ve netlikle yürümeli.” Şüphesiz
bunların sağlanması ve kendisinin çalışma koşulları, güvenlik ve
verimlilik koşullarının en üst düzeye çıkarılması sürecin
şeffaflığı ve halkın denetimi açısından zorunludur.
SAVUNMA GÜÇLERİ
KURUMSALLAŞMALI
Şengal saldırıları ve IŞİD konusunda neler
söyledi?
Sayın Öcalan bölgedeki gelişmeleri neredeyse adım adım izliyor.
Bunların tümünün böyle olacağını bize yaklaşık bir yıldır köy köy,
bölge bölge, aşiret aşiret tarif ederek, isimlendirerek
anlatıyordu. Kürtlerin ulusal demokratik birliğini sağlamaya dönük
önermesi olan Ulusal Kongre’nin en önemli başlıklarından biri
olarak ulusal barış gücü önermişti. Bu ulusal barış gücünü
önerirken Kürt halkının ve bölge halklarının bu çetelerin
saldırısına uğrama ihtimalinin yüksek olduğunu ve buna en başta bu
ulusal kazanımların ve halkların can güvenliğinin sağlanması için
bunun elzem olduğunu söylemişti. Gelinen nokta karşısında saldırı
altındayken böyle bir oluşumun hayat bulmasının şüphesiz çok
kıymetli olduğunu söyledi. “Siyaset bir öngörebilme sanatıdır.
Önderlik de bunu gerektirir” dedi. “Benim bu tespitlerim bu kadar
zulüm yaşanmadan önce hayata geçseydi, bu katliamlar yaşanmamış
olurdu” dedi. Sayın Leyla Zana ile birlikte bölgede yürüttüğümüz
diplomasinin ve kendi önerilerinin karşılanma biçimleri hakkında
izlenimlerimizi aktardık. Buna dönük yeni ve acil eylem planları
geliştiriyor. Sayın Öcalan bütün Êzidî halkına da başsağlığı
dileklerini iletmemizi istedi.
Pratikte, peşmergeyle, YPG ve gerilla güçlerinin
ortaklaşmasını nasıl yorumladı?
Bunun çok kıymetli olduğunu ama süratle kurumsallaştırılması
gerektiği gerçeğine vurgu yaptı. Bunun ulusal barış gücü olarak
kurumsallaştırılması gerektiğini belirterek, bunun çete
saldırılarına karşı caydırıcılık işlevi görebileceğini kaydetti.
Yine bu çete saldırılarına karşı nasıl mücadele edileceğinin
Rojava’da demokratik yönetim ve özerk kantonlarla ortaya
koyulduğuna dikkat çekti. Rojava’da halkın kendisini direnişe
katmasının gücü karşısında çetelerin gerilemek zorunda kaldıklarına
dikkat çekerek, bunun Irak’ta, Musul ve Kerkük’te başarılamadığı
için çok büyük katliamlar yaşandığını vurguladı.
HDP ÖRGÜTLSEL ATILIM
YAPMALI
Sayın Öcalan, seçimleri nasıl analiz etti, özellikle
HDP’nin çıkışını?
Öncelikle emek veren, katkı sunan herkese teşekkür ederek başladı
seçim değerlendirmesine. Bir gerçekliğe işaret etti. Dedi ki,
“Televizyondan ve medyadan izledim ve şunu gördüm. Beni en çok
mutlu eden neredeyse az ama çok Türkiye ölçeğinde bize oy çıkmayan
sandık yok gibi.” Bunu herkesin Türkiyelileşme diye tanımlamasını
da eksik bir yaklaşım olarak görüyor. “Evet, son tahlilde
Türkiyelileşme ama Türkiye’nin bütün toplumsal muhalefet alanlarına
dönük söz söyleyen ve oradan tutum belirleyen bir siyasal yapı
olduğu için HDP bu atılımı göstermiştir” diyor.
Süreçte baştan beri yer alan birisi olarak, Sayın Öcalan’ın bu
meseledeki ısrarını biliyorum. Dolayısıyla bugün gelinen nokta
öncelikle Sayın Öcalan’ın bu iradesi ve ısrarının sonucudur.
Hükümet kanadı ve gazeteleri, başka çevreler Sayın Öcalan’a
ve Demirtaş’a yönelik bir kampanya başlattı. İşte Öcalan’ın
Demirtaş’ın önünü keseceği, Demirtaş’ın Öcalan’ı dinlemediği
biçiminde yorumlar yapıldı. Nasıl yaklaştı bu
değerlendirmelere?
Bu bir psikolojik harp operasyonudur. Sayın Öcalan bunu başarıyı
itibarsızlaştırma girişimi olarak değerlendirdi. “Bu başarıya zemin
hazırlayan ve bu konuda alan açan birisi olarak ben nasıl böyle
davranabilirim. Bu itibarsızlaştırma girişimlerine karşı herkes
dikkatli olmalı” dedi. Çok net bir kutlama mesajı gönderdi. Katkı
sunan herkese, Selahattin Bey’i de vurgulayarak teşekkür etti.
HDP’nin geleceği konusunda nasıl bir perspektif
çizdi?
Buna HDK ile birlikte bir perspektif geliştirdi. Daha önce de
vurguladığı meclislerin ve komisyonların yerelden başlayarak
oluşturulması ve giderek merkezileşen bu komisyonların işlevsellik
kazanması gerekliliğine işaret etti. Örgütlenmeye dair, bütün
alanlarda bu çalışma yönteminin esas alınmasını istedi.
Bir diğer önermesi, Ankara’da bir barış konferansı düzenlenmişti.
Bu barış konferansı belki Türkiye tarihinin temsiliyetler anlamında
en geniş katılımı ile gerçekleşmişti. Bunun ikincisinin
düzenlenmesi gerektiğini; yine komisyon temelli ve halkta karşılığı
olan herkesin etkin biçimde katılımını teşvik eden bir nitelikte
olması gerektiğini söyledi.
Seçim sonuçlarının aynı zamanda örgütlenme zafiyetlerini görebilmek
açısından kıymetli bir materyal olduğunu söyledi. Hem güçlü
sonuçlar alınan yerlerde oradaki çalışma yöntemlerinin nasıl daha
verimli kılınabileceğine dair önemli ölçüler verebileceğini; hem de
az oy aldığımız yerlerde de süratle örgütlenmedeki eksik ve
zaafların üzerine gidilmesi gerektiğine dikkat çekti. Süratle bir
örgütsel çalışma içerisine girilmesi gerektiğini ifade etti.
Alevi toplumunun CHP’deki samimiyetsiz tutumun farkına varmasının
çok kıymetli bir olgu olduğunu, bu farkına varışın kıymeti
bilinerek Alevi toplumuna dönük daha yoğun çalışma ve kendilerini
güvende hissedecekleri güçlü bir tutumun ortaya konulmasını istedi.
Alevi toplumunun HDP platformunda daha yaygın ve yetkin
temsiliyetlerini sağlamaya dönük, büyük bir özgüvenle hareket
edilmesi gerektiğini söyledi.
İktidara dönük olarak ise bunun sonucunu iyi okumaları gerektiğini
vurgulayarak, “İktidar bunu hegemonik bir alan tesis etme yolunda
kullanırsa büyük hezimete uğrayacaktır. Ortaya çıkan sonuç tamamen
sürece dönük bir onay, destek ve demokratik bir cumhuriyet talebi
olarak okunmalı. Böyle bakılmazsa belki bir seçim kazanılabilir ama
Türkiye’nin barışı kazanılamaz” dedi.