Öcalana neden masa tenisi yok?
Abone olİmralı'ya gelen mahkumlar Öcalan ile ne kadar süre görüşebildi? Peki Öcalan haklarını kullanabiliyor mu?
Öcalan'ın cezaevi koşulları gündemden düşmüyor. Şikayetleri,
istekleri bir bir hallediliyor. Son günlerde bir söylenti daha
yayıldı.
Ve daha önemlisi İmralı'ya sevk edilen mahkumlarla Öcalan görüşmeye
başlamış.. Milliyet yazarı Can Dündar, yat meselesininin aslını ve
Öcalan'ın haklarını, aldığı cezaları bugünkü köşesinde yazdı..
(...)İmralı’ya sevk edilen yeni mahkûmlarla görüşmeye 2 hafta
önce başladı. Yasaya göre hükümlülerin her hafta “10 saate kadar”
görüşme hakkı var. Bu hak, F-tipinde ortalama 6-7 saat uygulanıyor.
İmralı’da 1 saatle sınırlı tutuldu.
Öcalan, 5 mahkûmun 4’üyle 2 kez 1’er saat buluştu. Radyodan TRT’yi
dinleyebiliyor.
Gazeteleri 1-2 gün gecikmeyle (ve sansürlenmiş halde)
okuyabiliyor.
Tartışma yaratan TV hakkı da yasal bir hak... Hatta haftada bir 10
dakika telefonla konuşma, hobi odasına çıkma, spor yapma hakkı da
var. Ama Öcalan, disiplin cezaları nedeniyle bu haklardan
yararlanamıyor.
Disiplin cezasının nedeni, cezaevi güvenliğiyle girdiği tartışmalar
ve avukatlarıyla dışarı yolladığı mesajlar... Cezaevi yönetimi,
savunma hakkı çerçevesinde avukat görüşmelerine müdahale edemiyor.
Öcalan’ın verdiği mesajlar ve yazdığı kitaplar da böylece dışarı
çıkarılıyor. Söylediklerinde ya da yazdıklarında suç unsuru varsa,
sonradan tahkikat açılıyor. İnfaz hâkimi karar veriyor. İtiraz
halinde ağır ceza mahkemesine gidiliyor.
* * *
Geçenlerde bir gazetede çıkan “İmralı’ya özel yat alınacak” haberi
neredeyse Öcalan yat gezisine çıkarılacakmış gibi yorumlandı. İşin
aslı şu:
Halen İmralı’ya bakanlık personelini, askerleri ve avukatları Tuzla
kosteri taşıyor. Tuzla, 2,5 saatte gidiyor ve her gidişi 2 milyar
liraya mal oluyor. Bakanlık, daha seri ve daha ucuza gidecek bir
araç bakmış. 200 milyon maliyetle 45 dakikada giden bir araç
bulunmuş. Başka yerlerden teklif alınıyormuş.
Dedik ya;
Bakanlık arada sıkışmış durumda...
Öcalan’a herhangi bir ağır ceza hükümlüsünün hakkından azı
verildiğinde Türkiye, AİHM’de tazminata mahkûm olur.
Fazlası verilirse, baskı kuşkusu doğar, vicdanlar yaralanır.
Tek çare, adil ve tarafsız olmak, evrensel hukukun ipine
sarılmak...