Öcalan neden asılmadı?
Abone ol57. Hükümet, Öcalanın idamını saatler süren zirvenin ardından ertelemişti. İşte zirvenin deşifre kodları.
Aksiyon
www.aksiyon.com.com
Öcalan zirvesinin perde arkası
Koalisyon
hükümeti, Abdullah Öcalan’ın idamını saatler süren tarihî zirvenin
ardından ertelemişti. Aksiyon, zirvenin kodlarını deşifre
ediyor.
PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın Kenya’dan getirilmesi, sanıldığının
aksine Türkiye’yi rahatlatmadı. Başka yönlerden ‘sıkıntıları’
beraberinde getirdi. ‘Türkiye’nin huzuru, Güneydoğu meselesinin
çözümü’ neredeyse Öcalan’a endekslendi. Doğrusu, siyaseti de
etkiliyor ‘İmralı sendromu’. CHP lideri Deniz Baykal’ın Terörle
Mücadele Kanun Tasarısı’na (TMKT) kim tarafından eklendiği hâlâ
açıklığa kavuşturulamayan maddeye dayanarak ‘Apo salıverilecek’
iddiasını ortaya atmasının ardından kopan fırtına, bu sendromun
eseriydi. 20 yıllık baş ağrısı, ‘siyasi koza’ dönüşmüştü.
Aslında, bugün AK Parti’yi köşeye sıkıştırmak için kullanılan
‘İmralı’, daha önce MHP’nin canını yakmıştı. “Apo asılacak”
söylemi, bu partinin en iddialı vaadiydi. Ancak, şartlar farklı
gelişecek; ülkücüler, 1999’da hükümet olunca idam dosyasının
Başbakanlık’ta bekletilmesine razı olacaktı. Her ne kadar, MHP
eleştiri oklarından kurtulamamıştı ama ‘infazın ertelenmesi’ asker
ve Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) doğrudan dâhil olmadığı bir
devlet kararıydı. Dönemin başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan da,
“Devlet Bahçeli’yi Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) raporları
sayesinde ikna ettik.” diyecekti.
Yıllar sonra gelen bu açıklama, ‘Abdullah Öcalan’ın idam cezasının
infazının askıya alınmasıyla’ sonuçlanan 2000’deki tarihî zirveyle
ilgili önemli bir ayrıntıydı. Peki, zihinlerdeki tazeliğini
kaybetmeyen o zirvede gerçekte ne olmuştu? MİT’in uyarıları neydi
ve Bahçeli’nin önüne somut bir rapor konulmuş muydu? İşte, Aksiyon,
benzeri sorulara cevap aradı, zirveye katılan isimlere ulaştı.
Onların anlattıklarından, kısa ama gelişmelerin perde arkasına ışık
tutacak, hem de bugün yaşananları daha anlaşılır kılacak bir
tutanak çıktı ortaya.
DONDURAN OCAK
Tarih, 12 Ocak 2000... Yer,
Başbakanlık Binası’nın (eski) ikinci katı... Koalisyon partilerinin
liderleri ve ilgili bakanlar, ülkenin geleceğiyle ilgili bir karara
imza atmak için bir aradalar... Genişçe masanın etrafındakiler,
ellerinde dosyalar müzakereye hazır. Hepsi de tanıdık: DSP Genel
Başkanı Bülent Ecevit (Başbakan), MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli
(Başbakan Yardımcısı), ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Cumhur
Ersümer (Başbakan Yardımcısı-ANAP), Hüsamettin Özkan (Başbakan
Yardımcısı-DSP), Dışişleri Bakanı İsmail Cem (DSP), Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk (DSP), Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu (MHP) ve Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik
(ANAP)...
Konu hassastı, hukuki ve siyasi sonuçları olacaktı. Zirvenin,
‘bıçak sırtında seyretmesi’ de kaçınılmazdı. Nitekim öyle oldu. İlk
sözü, Başbakan Bülent Ecevit aldı. Uzun bir sunuş yaptı. İdam
dosyasının neden Başbakanlık’ta bekletilmesi yani infazın
ertelenmesi gerektiğini anlattı. Gerekçelerini, ‘devletin hassas
kurumlarının’ kendisine sunduğu çalışmalara dayanarak sıraladı.
Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan rapora değindi önce.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AHİM) 30 Kasım 1999 tarihli ve
Öcalan’ın başvurusunun incelenmesi tamamlanıncaya kadar infaz
sürecinin işletilmemesini talep eden ihtiyati tedbir kararı ile
ilgiliydi rapor, bu karara uyulmasının zorunlu olduğu ana fikrini
içeriyordu. Gerisini, tanıkların anlattıklarına bırakalım:
Bülent Ecevit: Bu noktaya kadar, hep uyumlu çalıştık. Birlikte,
uyum içinde kararlar aldık. Problem yaşamadık. Uyumu burada da
gösterelim. Dosyanın, AİHM karar verinceye kadar Başbakanlık’ta
bekletilmesi doğru olur.
İsmail Cem: Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası
sözleşmelere uyması, verdiği sözleri yerine getirmesi bunu
gerektiriyor.
Hüsamettin Özkan: Dosya TBMM’ye gönderilirse, şu prosedür
işleyecek. Dosyayı önce, Adalet ve Anayasa karma komisyonu
görüşecek. Sonra genel kurulda oylama yapılacak.
Mehmet Ali İrtemçelik: İdam kararı için yürütmeyi durdurma
kararının muhatabı hükümettir. Dosyanın buna rağmen TBMM’ye havale
edilmesi, devletin taahhüdünü yerine getirmemesi sayılır. AB süreci
sıkıntıya girer. AİHM kararını bekleyelim. Dosyayı da şartlı
bekletelim. İdamın kaldırılması gibi eş zamanlı diğer tedbirlerle
değerlendirelim.
İsmail Cem: Bu konuda, devlet politikası olmalı. İdama dış dünya
nasıl bakar? Anlatamayız. İyi düşünmeliyiz. AB üyeliğimiz zora
girer. Dışlanma sürecine gireriz. İzole oluruz. Kenarda, köşede
bırakılırız. AİHM’den çıkacak neticeye kadar dondurulsun. İnfaz
edilmemesi için her tedbirin alınması lazım.
BAHÇELİ: ADAM ASMA MERAKLISI DEĞİLİZ
Hikmet
Sami Türk: Hukuki yönden bakılsın olaya. Bu da dosyanın
Başbakanlık’ta bekletilmesini gerektiriyor. AİHM’nin kararı bu
yönde.
Mesut Yılmaz: Hükümet başarılı gidiyor. Konunun iki boyutu var.
Hukuki yönü bizim işimiz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
çerçevesinde taahhütlerimiz var. AİHM’nin ihtiyati tedbir kararına
uymalıyız. Dosya, burada beklesin. Siyasi boyutunda ise mevki biz
olmayalım. MGK kararı gibi çıksın. Başka bir gündemle bu konuyu
müzakere edelim. MGK, infazla ilgili hiçbir görüşme ve
değerlendirme yapmadı. Bu eksiklik.
Devlet Bahçeli: AİHM’nin ara kararı çok boyutlu olarak ele
alınmalı. Verilecek cevap üzerinde çalışılmalı. İç hukuk açısından,
Anayasa’nın 87. maddesi açık. Dosya Başbakanlık’ta tutulamaz. Yargı
kararlarının geciktirilemeyeceği ilkesi ortada. Bu bekletme,
Anayasa ihlali anlamına da gelebilir. Konu, Başbakanlığa inisiyatif
bırakmıyor. Başbakanlık, sevk makamıdır. O zaman diğer idam
dosyaları neden sevk edildi. Biz adam asma meraklısı değiliz. Ama
bir yargı kararı var ve bu hukuki karara uymak zorundayız. Hukuki
süreci başlatmak durumundayız.
Ecevit: İç ve dış konular birbirine girmiş. Ulusal hukuk ile
uluslararası hukuk iç içe girmiş. Ulusalar arası hukuku göz ardı
edemeyiz. Bekletelim başbakanlıkta. Hem ben, insan olarak, ilkesel
olarak idam cezasına karşıyım.
İsmail Cem: İdamın kaldırılacağına dair sözleşmeyi imzaladık.
Devlet Bahçeli: “Bu devlet Apo’yu asamaz” anlayış oluşmamalı.
Meclis’e gönderelim. Diğer idam dosyalarına ne prosedür
uyguluyorsa, buna da öyle baksın. 52 dosya, olur 53. Sevk edip, ne
karar verirse versin Meclis kararına saygı duyalım. Terör suçları
hariç, idamın kaldırılmasına da o zaman bakarız. Dosyanın
gönderilmesi ile idamın kaldırılmasını eş zamanlı yapalım. İdam
yaftası da, bu adamın üzerinde kalsın.
Ecevit: Meclis’e gönderdiğimizde, ya diğer dosyalar arasından o
dosya çekilip ele alınırsa? Ne olur o zaman?
ECEVİT’TEKİ MİT DUYUMLARI
(Başbakan Bülent
Ecevit, söz alarak Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) raporunu
gündeme getiriyor ve raporda şu görüşlerin yer aldığını aktarıyor:
“PKK’nın yapacağı 7. Kongresi’nin kararları beklensin ve
stratejisini görelim. Öcalan’ın siyasi olarak nasıl kullanılacağı
üzerinde durulmalı. İdam süreci uzatılırken, koz olarak kullanılıp
kullanılamayacağı düşünülmeli. Tunceli’de meydana gelen son
hadiselerde, PKK’nın bir grubu Öcalan’ı dinlememiştir. Örgüt içinde
farklı görüşler ve fraksiyonlar mevcuttur. Bunlar, süreci kullanma
amacında.)
Bülent Ecevit (Devamla): MİT’in duyumlarına göre, infazın
gerçekleşmesi durumunda PKK’nın eylemleri artacak. Sıkıntılı bir
süreç başlayacak. Ülkeyi kan gölüne döndürmeye hazırlanıyorlar.
Yine, MHP teşkilatları ve mensuplarına saldırı olacağı duyumları
var. MHP’li bakanlara ve milletvekillerine suikastlar olabilirmiş.
MİT, bana böyle bir şey söyledi.
BAHÇELİ: BİR ÜLKEYE SÖZ MÜ VAR?
Devlet
Bahçeli: Hukuki süreci başlatmak durumundayız. Ardından, yeni bir
hamle ve eylem yapmalıyız. MİT’in kullanma meselesine gelince, ona
da dosyayı Meclis’e sevk ettikten sonra bakarız. Şartı biz koşalım.
Türkiye olarak şart koşacak yerde şart koşulacak olmayalım.
Rapordan, duyumlardan bahsediliyor. Rapor dediğiniz ne? Bir rapor
mu var? Bu raporları verenler, raporunun arkasında dursun. Öyle
duyumlara sahipsen, tedbir alacaksın. Eğer, tehditler varsa, devlet
bunları engellemek içindir. Duyumlar karşısında bir şey yapılmaması
acziyet değil mi?
(MHP lideri Devlet Bahçeli bir ara Başbakan Bülent Ecevit’e
dönerek, “Devlet olarak, başka bir ülkeye bu kişiyle ilgili
taahhüdümüz var mı?” diye sordu. Ecevit, bu soruya cevap
vermedi.)
Bahçeli (Devamla): Dosya, TBMM’ye gönderilmezse, MHP olarak
hükümetten çekilelim. Koltuk sevdalısı değiliz. Söz verdik,
kararlıyız. Bekletilmesinde ısrar edilirse hükümetten çekiliriz.
Siz devam edersiniz. Daha önce de kendi aranızda hükümet oldunuz.
İdam konusunda da uyumlusunuz. Biz dışardan destek verir,
Türkiye’yi hükümetsiz bırakmayız. Buyurun, biz yokuz.
Bahçeli, ani bir hareketle önündeki dosyaları aldı, şaşkın bakışlar
arasında toplantı odasını terk etti. Herkes, şaşkındı. Koalisyonun
bitmesi an meselesiydi. Hüsamettin Özkan, “Makamınıza alayım
efendim.” diyerek Ecevit’i dışarı çıkarttı. Şaşkınlık henüz
geçmemişti ki, Bahçeli, Mesut Yılmaz’ı odasına davet etti. İki
lider, burada baş başa uzun bir görüşme yaptı. Bahçeli yumuşadı. O
günü yaşayanlara göre, Yılmaz, Bahçeli’ye istihbarat raporlarına
itibar etmesi gerektiğini anlattı. Ardından da, ortağına şu sözü
verdi: “Erteleme sürecinde, PKK eylemleri sürerse dosyanın Meclis’e
gönderilmesi konusunda sizinle aynı yönde oy kullanacağım.”
Bu sözlü garanti Bahçeli’yi rahatlatmıştı. Ancak, garantiye diğer
ortakların da katılması ve bunun yazılı hale getirilmesi
gerekiyordu. Bu kez kamuoyuna yapılacak açıklama metninin yazımında
tartışmalar baş gösterdi. Bülent Ecevit’in kaleme aldığı metin üç
kez Bahçeli’nin önüne geldi. Bahçeli, her defasında bazı bölümleri
çizerek geri gönderdi. Metne “PKK’nın kararı Türkiye aleyhinde
kullanması durumunda infaz sürecine derhal geçilecek.” ibâresinin
eklenmesiyle, 7,5 saat süren maraton da noktalandı.
Buna karşın, aradan altı yıl geçti. ‘Öcalan sorununda’ maraton hâlâ
sürüyor. Aslında, dönemin hükümet ortaklarının aldığı karar
‘şartların’ da zorunlu kıldığı bir uzlaşmaydı.
O ZİRVE VE TARİHÎ KARAR
Zirve öncesi, dönemin
koalisyon hükümetini (57’nci) oluşturan DSP-MHP-ANAP liderlerinin
uykularını kaçıran gergin bir atmosfer hâkimdi. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) idamın infaz sürecinin işletilmemesi
yönünde karar alması, dosyanın durumunu tartışmalı hale getirmişti.
Kararın muhatabı Başbakanlık mı yoksa TBMM miydi? DSP ve ANAP’a
göre, ‘dosya başbakanlıkta bekletilmeliydi’. MHP ise dosyanın bir
an önce Meclis’e gönderilmesi için bastırıyordu. Diğer yandan, MGK
konuyu görüşmemiş, asker kanadı ‘Biz tarafız’ demekle yetinmişti.
Böylece, sorumluluğu almak zorunda kalan koalisyon liderleri çareyi
önünde tek seçenek duruyordu: Sorunu zirvede çözmek. Ortakların
zirvede aldığı ve Başbakan Bülent Ecevit tarafından kamuoyuna
açıklanan tarihî karar ise şöyleydi: “Koalisyonu oluşturan DSP, MHP
ve ANAP’ın genel başkanları, bugün Başbakanlık’ta yaptıkları
toplantıda, AİHM’nin terörist başı Abdullah Öcalan hakkındaki
kesinleşmiş idam cezasının infazının bir süre ertelenmesine ilişkin
ihtiyati tedbir kararını ayrıntıları ile değerlendirmişlerdir.
Bilindiği gibi Türkiye’nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu
AİHM’nin Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir
şekilde söz konusu değildir. Anayasamızdan ve uluslararası
taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği
için ivedilikle TBMM’ye gönderilecektir. Genel başkanlar, hukuka
saygı içinde aldıkları bu kararın, terör örgütü ve yandaşı
çevrelerce milleti ve devleti ile Türkiye’nin yüksek menfaatleri
aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi halinde,
erteleme süreci kesilerek infaz sürecine derhal geçilmesi hususunda
görüş birliğine varmışlardır.”