Öcalan ile hep görüşülüyordu
Abone olAdalet Bakanı Ergin Öcalan ile yakalandığı günden bugüne görüşüldüğünü açıkladı.
Kamuoyunda 4. Yargı Paketi olarak isimlendirilen kanunun
değiştirilmesi görüşmelerine Adalet Bakanı Ergin Öcalan ile
açıklamaları damga vurdu. Ergin 1999'da Öcalan'ın yakalanmasından
sorna başarısızlıkla sonuçlanan çekilme sürecine de
değindi.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Abdullah Öcalan ile yakalandığı ve
Türkiye'ye getirildiği günden bugüne kadar, devletin istihbarat
birimlerinin her zeminde görüştüğünü belirterek, ''1999'da terör
örgütünün yurt dışına çıkmasına dair adım atıldı ancak o süreçte
öngörüsü dar olan bir grup, sürecin tamamlanmasını engellemiştir''
dedi.
TBMM Adalet Komisyonu, dün tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlanan, kamuoyunda ''4. Yargı Paketi'' olarak bilinen İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını maddeleri üzerinden görüşmeye başladı.
Milletvekillerinin eleştirilerini yanıtlayan Ergin, tasarının, 2011'de başlayan ve 2012'de 2 kez Bakanlar Kurulu'na arz edilen bir tasarı olduğunu söyledi.
Ergin, bu tasarıda, ilk sundukları tasarının dışında hiçbir şey olmadığını, sadece birkaç maddenin çıkarıldığını belirtti.AİHM'in vicdani retle ilgili Türkiye aleyhine ihlal kararları verdiğini ifade eden Ergin, bunun, Türkiye'de profesyonel askerlik tam olarak yerleştikten sonra uygulanabileceğini bildirdi.
Ergin, tasarının maalesef bazı güncel gelişmelerle
irtibatlandırılarak değerlendirildiğini de sözlerine ekledi.
Türkiye'nin son 30 yıldır terörle mücadele ettiğini ifade eden Ergin, bu hadiselerin 1983'te başlayan hadiseler olmadığını, daha da geçmişe gittiğini söyledi. Ergin, bu sorunun 1925'den beri masaya yatırılarak tartışıldığını, tedbir önerileri getirildiğini kaydetti.
Bakan Ergin, CHP, MHP, SHP, BDP ve RP'nin bu konuyla ilgili raporları olduğunu anımsatarak, 88 yıldır bu raporlarda önerilen tedbirler ile ilgili yolda yüründüğünü söyledi. Ergin, 88 yıldır soruna ilişkin teşhisler yapıldığını ve tedaviler önerildiğini ancak teşhis ve tedavi uygulandığında hastalığın daha müzmin hale geldiğini ifade etti.
''Ya teşhiste yanlışlık var ya da uyguladığınız tedavide yanlışlık var'' diyen Ergin, ''Sorunu daha da kökleştiren bu yöntemleri bugün de devam ettirin'' demenin ne kadar vatanperverlik olduğu sorusu üzerine kafa yorulması gerektiğini vurguladı. Ergin, ''Bu masanın etrafında oturan hiçbir kimse bir diğerinden daha vatanperver değildir. Ben kendimi vatanperver iddia ederim ama muhatabımın vatana ihanet ettiğini söyleme hakkım yoktur. Kimsenin bir değerinin vatanperverliğini ölçmeye, teste tutmaya hakkı yoktur'' dedi.
KAMUOYUNDAN BİR ŞEY GİZLENMEDİ
Bakan Ergin, tartışmalar sırasında terör örgütünün kurucusu, İmralı'daki hükümlüye ilişkin ''Vay nasıl görüşme yaparsın?'' gibi değerlendirmeler yapıldığını anımsattı.
Abdullah Öcalan ile yakalandığı ve Türkiye'ye getirildiği günden bugüne kadar, devletin istihbarat birimlerin ihtiyaç duyulan her zeminde görüştüğünü kaydeden Ergin, ''1999 yılında terör örgütünün yurt dışına çıkmasına dair bir adım atıldı ancak o süreçte öngörüsü dar olan bir grup sürecin tamamlanmasını engellemiştir. Bu süreç o tarihte tamamlansaydı, Türkiye büyük ihtimalle bugün bu sorunlarla boğuşuyor olmayacaktı. İmralı'daki hükümlü ile görüşülmesinin ötesinde, ne görüşüldüğünün önemi vardır. Son 30 yıldır ülkemizin kaybettiklerine bir bakalım. 30 yılda, Türkün de Kürdün de Arabın da 75 milyonun üzüldüğü, anasının ağladığı ve gözyaşı akıttığı bir süreç yaşadık. Bu süreç 75 milyona keder, üzüntü, gözyaşı getirmiştir'' diye konuştu.
Ergin, bu süreçten; Türkiye'nin bölgesinde gelişmesini istemeyenlerin, bölgesel ve küresel güç olmasını arzu etmeyenlerin, milleti sevmeyenlerin sevindiğini söyledi.
Görüşmelerde ne konuşulduğunun ve tartışıldığının sorulduğunu dile getiren Ergin, ''Kamuoyundan bir şey gizlenmemiştir. İlk günden beri terör örgütünün eylemlerini sonlandırması ve Türkiye dışına çıkması konuşulmuştur'' dedi.
Sadullah Ergin, ikinci aşamada Türkiye'nin AİHM kararları doğrultusunda atması gereken adımlar olduğunu, üçüncü aşamanın ise silahların bırakılması, normalleşme ve ebediyen silahların gün yüzüne çıkmaması aşaması olduğunu belirtti. Bunların varılmak istenen hedefler olduğunu ifade eden Ergin, ''Böylesi bir neticeye kan akıtılmadan, gözyaşı dökülmeden buna ulaşabileceksek, niçin rahatsızlık verici olsun?'' diye konuştu.
-''Milletimize rağmen hiçbir adım atmayız''-
Ergin, ''Hükümet hangi pazarlıkları yapıyor, ne veriyor, ne verecek?'' sorularına muhatap olduklarını belirterek, iki kişiden birinin oyunu alarak iktidara geldiklerini, 11 yıldır işbaşında olduklarını bildirdi. Ergin, adımlarını, siyaset tarzını milletin gözünün içine bakarak belirledikleri için 11 yıldır halk desteğini artırarak bugüne geldiklerini belirtti.
Sadullah Ergin, ''Milletimize rağmen hiçbir adım atmayız, atamayız. Siyasetimizi milletimizin gözlerinden aldığımız işaretle belirliyoruz'' dedi.
CHP'nin bu konuyla ilgili çok sayıda raporu olduğunu hatırlatan Ergin, ''AK Parti bu büyük milleti kandırmaya çalışmıyor, buna gücü de yetmez. Milletimiz kandırılması mümkün olan bir çocuk falan değil, her şey onun gözlerini önünde cereyan ediyor'' diye konuştu.
-''Suçsa ben suçu işliyorum'' sözleri-
Bakan Ergin, muhalefetin, ''Eğer bunlar suçsa ben suçu işliyorum'' sözlerine yönelik eleştirilerine de yanıt verdi.
Programda, ''Çok canlar yandı, çok kanlar aktı, her insanın yüreğine ateş düşüren bir süreç yaşadık. Büyük resmi görelim'' dediğini, yapımcının da ''Endişeler var, bir savcı çıkar da dava açarsa çok zor durumda kalabiliriz'' şeklinde kaygılar olduğunu hatırlattığını ifade eden Ergin, ''Bir savcı çıktığında, 'siz niye Türkiye'ye barışı getirmeye çalışıyorsunuz diye hesap mı soracaktır? Akan kanın, gözyaşının dindirilmesi için niçin gayret sarf ediyorsunuz diye mi soracaktır? Bunları yapmaya çalışmak suçsa evet şu anda yaptığımız budur, ben bu işi yapıyorum'' dediğini anlattı.
Ergin, bunların suç olmadığını, çünkü istismar edilen sorunları çözmeye çalışmanın suç olarak görülmemesi gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Terör, varlığını bazı sorunların istismarına borçludur; bu doğrudur ama diğer taraftan terörün istismarı ile kurulan mikro iktidar alanları da mevcuttur ki terörün istismarı ile kurulmuş mikro iktidar alanlarını da ortadan kaldırmak zorundayız. Bunu yapamazsak, halkın iradesini yönetime yansıtma imkanı bulamayız. Niyetimiz ve gayretimiz her türlü istismarın sona erdirilmesidir. Bu sürecin en büyük amacı terör örgütünün silahlarını bırakması, yani suç teşkil eden kanlı eylemlerin sona ermesidir. Bu amacı gerçekleştirmek için girişilen çabaların hangi hukuki değeri ihlal ettiği düşünülmelidir. Sözünü ettiğim çabalar, son 30 yılın suç teşkil eden eylemlerini temize çıkarma gayreti asla değildir. Suç teşkil edecek eylemlerin devamını önlemekten ibaret bir gayrettir. Bir fiilin suç teşkil etmesi için kanunda gösterilen maddi unsurların suç işleme kastıyla gerçekleştirilmiş olması gerekir.''
-''PKK, Suriye için silahlarıyla gönderildi''-
MHP Konya Milletvekili Faruk Bal, ABD'nin Afganistan, Gürcistan gibi ülkelere atadığı gibi Suriye'ye de ABD vatandaşı olan birisini Başbakan olarak atadığını söyledi.
BOP'un Türkiye, Suriye, İran ve Irak'ta Kürdistan kurma ve böylece İsrail'in güvenliğini sağlama almak amacıyla yapıldığını iddia eden Bal, İsrail'in bu proje nedeniyle Türkiye'den özür dilediğini savundu.
Abdullah Öcalan'ın bugün marksist ve leninist söylemleri bıraktığı ve Hz. Muhammed'i ağzına alacak kadar kimlik değişikliğine uğradığını ileri süren Bal, ''Kendisini AKP'yi iktidara getiren güç olarak görüyor, Türkiye'yi hallettikten sonra Mezopotamya ve federal yapılardan bahsediyor. Bu, BOP projesidir. Başbakan Türkiye üzerinde oynanan oyunu BOP'un eşbaşkanı olarak bilmiyorsa, niçin Türkiye'nin Başbakanlığını yapmaktadır'' dedi.
Bal, PKK'nın, Suriye'nin kuzeyinde Barzani benzeri bir oluşumun oluşturulması için silahlarıyla birlikte yurt dışına gönderildiğini iddia ederek, bu oluşumun daha sonra da İran'da kurulacağını savundu. Bal, ''Barzani'yi Irak'ta kurdurtan ve musallat eden AK Parti iktidarıdır. Barzani, AK Parti'den önce aşiret lideriydi, şimdi önemli birisi oldu'' diye konuştu.
Bal, AK Parti'li milletvekillerinin itiraz etmesi üzerine, ''Bu maddeye bu gözle de bakılsın'' dedi. Bal, PKK terör örgütünün adının şiddet ve cebir ile eşdeğer olduğunu söyledi.
Tasarının 2 maddesi kabul edildi.