Öcalan için ev hapsi sorusu
Abone olAysel Tuğluk, Meclis'e sunduğu 7 sayfalık soru önergesinde, İmralı'da bulunan Öcalan'ın durumuna ilişkin görüşünü dile getirdi.
DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk, Meclis Başkanlığı’na
sunduğu 7 sayfalık soru önergesinde, İmralı’da bulunan Abdullah
Öcalan’ın durumuna ilişkin şu görüşünü dile getirdi:
“İlgili ve ilgisiz herkesin hakkında bir fikre sahip olduğu, her
sözü ve kendisi hakkında her sözün önemsendiği, ismi etrafında
farklı duyarlılık ve hassasiyetlerin en yoğun haliyle yaşandığı,
bilimsel tezlere konu olmak kadar küresel düzeyde siyaset
stratejileri ve planlamaların merkezine alınan objektif analiz ve
değerlendirme kapasitesine sahip her kişi ve kurum tarafından Kürt
siyasetinde ve rolü, misyonu ve önemi kabul edilen, giderek bir
kişi olmaktan öte toplumsal bir kimlik, simge ve bir olgu olarak
değerlendirilen ve algılanan Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı
cezaevinin özel statüden çıkarılarak ulusal ve evrensel hukuk
normlarıyla yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.” görüşünü dile
getirdi.
-“AĞIR TECRİT KOŞULLARINDA TUTULUYOR” İDDİASI-
Öcalan’ın "1999 16 Şubat’ından bu yana İmralı’da tek kişilik Kapalı
Cezaevinde ağır tecrit koşullarında tutulduğunu" savunan Tuğluk,
şunları söyledi:
“Abdullah Öcalan’a yönelik uygulamalar, ulusal ve uluslar arası
hukuk normlarının ihlali olmanın da ötesinde tamamen siyasi, fiili,
keyfi ve cezalandırmaya dönük uygulamalar olarak her açıdan ciddi
bir boyuta vardırılmıştır.
En başta temel hukuk prensiplerini oluşturan eşitlik ilkesine,
ayrımcılık yasağına, avukatın hukuki yardımından yararlanma hakkı
dahil kötü muamele yasağına rağmen tutuklu ve hükümlü hakları
standartlarına aykırı koşullar altında tutulmakta olan A. Öcalan’a
yönelik en son ‘öldürme’ tehdidi de içeren fiziksel taciz ve
hakaretlerle de bulunulduğu hem kendisi, hem avukatları tarafından
iddia edilmiştir. Nitekim başta Diyarbakır olmak üzere Türkiye’nin
bir çok yerinde bu vahim hukuksuzluğa yönelik son 20 gündür
kitlesel tepki ve eylemsellikler geliştirilmiş ve olaylar halen yer
yer sürmektedir.
Kürt sorununun çözümünde ‘önemli ve etkili bir aktör’ olduğu
neredeyse siyasetle ilgili her kesim tarafından dile getirilen
Abdullah Öcalan’a yönelik olumsuz her tutum ve davranışın toplumsal
ve siyasal alana yansıdığı, çatışma ve gerginliklere neden olduğu
bilinmektedir.
Her ne kadar Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından
‘Türkiye’nin en rahat hükümlüsü’ olarak gösterilse de, gerçeğin
böyle olmadığı her kişi ve kurum tarafından bilinmektedir. Durumun
bu şekilde yansıtılmış olması basit politik bir manipülasyondan
başka bir şey değildir.”
-“TELEFONLA BİLE KONUŞAMIYOR”-
Tuğluk, Öcalan’ın 9 yıldır İmralı Cezaevinde sosyal ve duygusal
tecrit altında tek başına tutulduğunu, sosyal ilişki kurma
olanaklarının asgari düzeyde dahi bulunmadığını, Türkiye’deki tüm
cezaevleri ve mahkumlara tanınan 10 dakikalık telefonla konuşma
hakkının bugüne kadar kendisine tanınmadığını, ulusal yayın yapan
radyo ve televizyondan istifade etmesine izin verilmediğini,
günlük, haftalık ve aylık gazete ile dergilerden yararlanma
hakkının sınırlı olduğunu, havalandırma süresinin genel uygulamadan
farklı olarak günde bir saatle sınırlandırıldığını, tüm
cezaevlerinde uygulanan ailesi dışında 3 kişiyle görüşme hakkı
uygulamasını İmralı’da gerekçe gösterilmeksizin uygulanmadığını da
savundu. Tuğluk şu iddialarını da dile getirdi:
“Aile ve avukat görüşmeleri sık sık ‘hava muhalefeti’ ve ‘koster
arızası’ gerekçesiyle engellenmektedir. Zaten haftada bir gün ve
bir saatle sınırlı olan avukat görüşmeleri ile 15 günde bir yarım
saatle sınırlandırılan aile görüşmeleri bu vesileyle aylarca
yapılamayabilmektedir. Yurtdışından gelen avukatları da ya
görüştürülmemekte ya da ciddi sorunlarla karşılaşmaktadırlar.
Öcalan’ın açık aile görüş hakkı da yoktur.
Kapalı ortamda ve telefonla kardeşleriyle görüşmektedir. Kürtçe
konuşmaları da yasaklanmıştır. Öcalan’ın aile bireyleri de,
yetkililerin kendilerine ‘Kürtçe konuşmak yasak, konuşursanız
görüşmeyi keseriz’ diye baskı uyguladıklarını, bu nedenle
anadilleriyle konuşamadıklarını, Türkçe konuşmak durumunda
kaldıklarından tam olarak anlaşamadıklarını belirtmektedirler.
Ayrıca, İmralı Cezaevi’nde yine diğer cezaevlerinden farklı olarak,
kantin ve revir olanaklarından yoksun bırakılmaktadır.“
-“EV HAPSİ KONUSUNDA ÇALIŞMANIZ VAR MI?”-
Tuğluk Başbakan Erdoğan’a şu soruları yöneltti:
“Son üç haftadır doğu ve güneydoğu bölgesinin birçok il'inde
neredeyse toplumsal infiale yol açan, bir çok kişinin
tutuklanmasına, yaralanmasına ve bir vatandaşımızın ölümüne yol
açan ‘Abdullah Öcalan’a fiziksel şiddet uygulandığı ve hakaretlere
maruz kaldığı’ iddiaları araştırılmış mıdır?
Bu kadar ciddi ve vahim bir iddia hangi düzeyde incelenmiş,
inceleme sırasında Abdullah Öcalan da dinlenmiş midir? 24 saat
kamerayla denetlenen odasındaki kayıtlara bakılmış mıdır? Eğer bir
inceleme başlatılmış ve sonuçlandırılmış ise, kamuoyuyla en azından
avukatlarıyla ya da kendisiyle neden sonuçları paylaşılmamaktadır?
Her tutuklu ve hükümlünün sahip olduğu ve yasalarda belirtilen
haklara Abdullah Öcalan neden sahip değildir? Yasalarla verilmiş
olan haklardan men edilmiş olması siyasi, keyfi ve (söz konusu kişi
Abdullah Öcalan olmasından dolayı) cezalandırıcı bir tavır değil
midir? Söz konusu tavır ve tecridin hukuk devletiyle bağdaşır bir
yanı var mıdır? Ulusal ve uluslar arası hukuka aykırı bir şekilde
uygulanan ağır tecrit ve giderek arttırılan baskının (kamuoyunca
pek inandırıcı bulunmayan “güvenlik” dışında) hukuki gerekçesi ve
dayanağı nedir? Fiziki şiddet ve hakaret iddiasını araştırmak üzere
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ndan bir heyetin İmralı’ya
gönderilmesi için hükümetinizin bir hazırlığı, talimatı ya da
girişimi var mıdır, olacak mıdır? İmralı sistemiyle kendi hukukunu
ve yasalarını uygulamamak kadar kişiye özel hukuk uygulamasıyla
ciddiyeti ve saygınlığını tartışmalı hale getiren bir devlet
olmaktan çıkıp hukuk, adalet ve demokrasiyle yönetilen saygın bir
devlet olmak ve toplumsal barışa katkı sunmak adına hükümetinizin
ve size bağlı olan Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezinin bu konuda
(cezaevi koşullarıyla ilgili) iyileştirici bir planlaması var
mıdır? Aydın ve yazarların Kürt sorununa çözümüne hizmet edeceği
anlayışıyla Abdullah Öcalan için önerdiği ‘ev hapsi’ konusunda
hükümetinizin bir çalışması var mıdır?”