Öcalan için 3 fiyasko toplantı
Abone olÖcalan'ın yakalanmasının ardından devletin önemli kurumları yaptığı üç gizli toplantının ayrıntıları ortaya çıktı.
Devletin kurumları Öcalan ve terör örgütü konusunda
ortak bir yol haritası belirleyememiş. 1999 yılında 3 ayrı tarihte
yapılan gizli toplantılarda her kafadan bir ses çıktığı ve soruna
hazırlıksız yakalandığı ortaya çıkıyor.
Öcalan'ın yakalandığı günlerde izlenecek politika konusunda yapılan gizli toplantıların içeriğini Milliyet'ten Belma Akçura ele geçirdi.
Gizli toplantılarda PKK’nın siyasallaşması ile teröristlerin dağdan indirilmesi konusunda Öcalan’ın katkısının olup olmayacağının ele alındığı ortaya çıktı.
MGK, Başbakanlık, Dışişleri, Genelkurmay, MİT, Emniyet ve
Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerini bir araya getiren
toplantılar, 3 Haziran, 2 Temmuz ve 7 Ekim 1999 tarihlerinde
yapıldı.
‘Öcalan’dan bilgi alınamadı’
3 Haziran tarihli
toplantının gizli tutanaklarına göre MİT yetkilisi, Öcalan
yakalandığında PKK’ya destek veren Yunanistan, İran, Almanya,
Suriye gibi ülkelerin çok rahatsız olduğunu, ancak, Öcalan’dan
istenen bilgilerin alınamaması nedeniyle bu ülkelerin rahatladığını
söyledi.
Söz konusu bilgilerin alınmasının ve PKK’ya sağlanan dış destek
hakkında toplanacak bilgilerin önemine dikkat çeken MİT yetkilisi,
“Dış destek hakkında ne kadar konuşursa, örgütün siyasallaşma
girişimleri o kadar kesilebilir” dedi.
‘Apo, PKK’yı konuşmadı’
Öcalan’ın savunmasını siyasi düzleme oturttuğu yönünde eleştiriler
de yapılan toplantıya, Dışişleri istihbaratı adına katılan yetkili,
savcıların soruları çeşitlendirmesinin zorunlu olduğunu ve davanın
siyasi niteliğe bürünme tehlikesinin ancak bu şekilde bertaraf
edilebileceğini söyledi.
Toplantıya katılanlar, ‘sanığa diyalektik bir sorgulama
uygulanmadığı takdirde, davanın siyasi bir havaya girebileceği’
konusundaki kaygılarını masaya koydu.
Bazı kişilerin mahkemeye getirilmesinin gerekli olduğu, ancak, Türk
yargı sisteminde çapraz sorgu yönteminin olmaması nedeniyle,
Öcalan’ı Şemdin Sakık’la yüzleştirme olanağının bulunmadığı
belirtildi.
Toplantıda, Öcalan’ın 1978 yılından itibaren başında olduğu PKK ile
ilgili her türlü ayrıntıyı bilmesine rağmen konuşmadığı ifade
edilince, MİT temsilcisi şu görüşü ortaya attı:
‘Sorgu süresi kısaydı’
“Öcalan, örgütün ve
Avrupa’nın desteğini kaybetmemek için örgüte zarar verecek hiçbir
şey söylemeyecek. Barış çağrısını da kendisini güçlü göstermek için
yapıyor. Sadece örgüt içinde istemediği ve gözden çıkardığı
kişileri bilinçli olarak olaylarla ilintili gösteriyor. Örneğin,
Palme cinayetini Kesire Öcalan’ın ve Vejin grubunun işlediği
iddiası kesinlikle gerçekçi değil.”
Aynı toplantıya Emniyet Genel Müdürlüğü adına katılan yetkili,
Öcalan’ın sorgulanması sırasında, Emniyet ve MİT’ten çağrılan özel
sorgu uzmanlarına 3-4 gün gibi çok kısıtlı bir süre verildiğini
belirterek, “Sorgu süresi daha uzun tutulabilirdi” dedi.
‘Öcalan’dan ‘çıkın’ çağrısı
7 Ekim’de gerçekleşen toplantıda ise Öcalan’ın 2 Ağustos 1999
tarihinde yapmış olduğu, ‘PKK’nın 1 Eylül 1999’dan itibaren Türkiye
sınırlarının dışına çıkması’ çağrısından sonraki süreç ele
alındı.
Toplantıda, “PKK’nın Batı Avrupa ve Kuzey Irak’taki belli başlı
organlarının bu çağrıya katıldığı, PKK’lı teröristlerin de yer yer
küçük gruplar halinde Türkiye’den çekilmeye başladıkları ve
çatışmaya girmekten kaçındıkları” ifade edildi.
‘Hep bir şeyler karşılığı konuşuyor’
İmralı’daki 8’inci duruşmada Öcalan hakkında idam kararı çıktıktan
3 gün sonra bir toplantı daha yapıldı. Öcalan’ın PKK’lı
teröristlerin dağdan indirilmesinde katkısının olup olmayacağının
ve idam konusunun tartışıldığı 2 Temmuz tarihli toplantının
tutanaklarına göre, MİT yetkilisi, bütün kuruluşların bu sorunun
cevabını aradığını belirterek şöyle dedi: “Eğer, Apo dağdakileri
indirebilecekse, bu fırsatı sağlayabilecekse, yaşayabildiği kadar
yaşayacak. Öcalan artık bir araç.”
Öcalan’ın fazla taviz vermediğini, farklı ifadelerle de olsa yine
siyasi talepler dile getirdiğini söyleyen MİT yetkilisi, “Hep bir
şey karşılığı konuşuyor. Talepleri ile örgüte hâkimiyeti ve
beklentilerimizin ne kadarını karşılayabileceği değerlendirilmeli”
diye konuştu.
‘Hedef dağdakiler’
Toplantının, ‘idam’ ve ‘af’ konularının gündeme getirildiği
bölümüne, kurula Genelkurmay adına katılan temsilcinin ifadeleri
damga vurdu. Konunun başlangıç noktasının yanlış olduğunu savunan
Genelkurmay temsilcisi, “Tartışmanın pişmanlık yasası konusuna
odaklanması ve bu yasayla dağda bulunanların hedeflenmesi
gerekirdi. Ancak, şimdi bakıldığında, Öcalan ve yönetim
kadrolarının da düşünüldüğü görülüyor” sözleriyle diğer görüşleri
eleştirdi.
Jandarma, mahkeme heyetiyle görüştü
Kurul tutanaklarında yer alan dava sürecine ilişkin tartışmalar da
dikkat çekici.
2 Temmuz’daki toplantının tutanaklarına göre MİT temsilcisi,
hâkimin duruşma sırasında avukatların kendisine yönelttikleri
talepleri sık sık, ‘Bu talebi ilgililere danışayım’ diyerek
yanıtladığını belirterek şu eleştiriyi getirdi: “Bu, ileride çok
büyük sıkıntı yaratacak. Davaya bakan hâkimin gelen taleplere resen
karar vermesi gerekir. Aksi takdirde, mahkemenin ve hâkimin
bağımsız olmadığı yönünde bir izlenim yaratılabilir.”
‘Dava çok süratli’
Benzer kaygıları taşıdığını
belirten Dışişleri temsilcisi de davanın çok süratli gitmesinden
dolayı birçok konunun yeterince irdelenemediğini, terör
eylemlerinin yeterince ön plana çıkarılamadığını belirtti.
Kurul üyeleri, Öcalan davasında ‘yapısal kurgu bozukluğu’ olduğunu
da vurguladı. Toplantıda Genelkurmay temsilcisi, duruşmalar
başlamadan önce ilgili kuruluşlar olarak davanın çerçevesinin
oluşturulmasında ve mahkeme heyetinin yönlendirilmesinde bir hata
ya da gecikmenin olup olmadığının tartışılabileceğini ifade edince,
Jandarma temsilcisi, kendisinin Öcalan davasına bakan hâkim ve
mahkeme heyetiyle konuştuğunu, hâkimin, davadan çekilmesi konusunda
ısrarlı olan Öcalan’ın avukatlarının direncini kıracak bir tutum
takındığını söyledi.
MİT’in şikâyeti
Aynı yetkili, mahkeme heyetiyle yapılan görüşmelerde, davanın 27
Haziran’a kadar mı, yoksa 7-8 aya yayılacak şekilde uzatılmasının
mı daha yerinde olacağı konusunun tartışıldığını ve kısa sürede
bitirilmesinin daha yararlı olacağı kanısına varıldığını da
belirtti.
MİT ise toplantıda, mahkeme heyetinin özellikle Jandarma Genel
Komutanlığı tarafından bilgilendirildiğini, ancak, kendilerinin bu
bilgilendirme sürecine bir katkılarının olmadığını belirtti.
MİT, “Davanın en kısa sürede bitirilmesi elbette iyi olacak ancak,
bunun kabul edilebilir bir süre olması ve bu süre içerisinde
davanın bizim istediğimiz çizgide gitmesi esas olmalı. Cinayetler
üzerinde yoğunlaşmak gerekir” görüşündedir.
Genelkurmay yetkilisi de hazırlık aşamasında MİT’e danışılmamasının
çok vahim olduğunu belirtti.