'Öcalan Erdoğan'la olmayacağını anladı!'
Abone olTaraf'a röportaj veren Murat Belge, AK Parti, Erdoğan, çözüm süreci ve Öcalan konularında çok konuşulacak açıklamalar yaptı...
Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi ve Taraf yazarı Prof.
Murat Belge, çözüm sürecine ilişkin olarak, "Erdoğan, Türkiye’ye
barışı getiren adam olacaktı, şimdi bu olmayacak. Türkiye’ye barış
gelecek mi artık o da belli değil ama barışın Erdoğan’la
gelmeyeceği belli. Kürtlerin derdini anladığını da hiç sanmıyorum"
dedi. Belge, Abdullah Öcalan'ın çözüm sürecini bitirebileceğini
söyleyerek, "Öcalan sanırım müzakereyi kesecek. Öcalan’ın 'Böyle
olmuyor' deme noktasına yaklaştığını sanıyorum" ifadelerini
kullandı.
Geçtiğimiz günlerde Aydın Engin ile beraber suikast tehdidi alan
Belge, "Şimdi bu nottan ne anlayacağız? Bir grup var, notu yazan da
onlarla birlikte ama tam da aynı kafada değil. Onun için de haber
veriyor. Altına da 'Aletler temiz olacak' diye ekliyor. Bakir bir
tabancayla vurulduğumu düşünerek daha mı mutlu olacağım ben? 'Temiz
silah verilecek' deyince, bu işi daha önce yapanlara, işte malum
faşistlere, Ergenekonculara bir gönderme gibi geldi bana. 'Şimdiye
kadar kullandıklarımızı vermeyeceğiz, sana temiz silah ayarladık'
falan. Bu silahların daha önce bir sabıkası yok. Kullanılmış
silahlar AKP’nin olamaz... Oraya şüphe çekmek hedefleniyor" diye
konuştu.
İşte Taraf gazetesinden Murat Şevki Çoban'ın yaptığı
röportajdan çarpıcı bölümler:
AK PARTİ'DE ERDOĞAN'A ALTERNATİF KADROLAR
ÇIKABİLİR
Zamanında AK Parti için “karpuz” benzetmesi yapmıştınız:
“Kabuğu yeşil ama içi kırmızı.” O zaman demokrasinin “onlar için de
hayat memat meselesi” olduğunu söylüyordunuz, bugün iktidarı
“demokrasi ve yasallık sınırlarını tanımayan” şeklinde
nitelendiriyorsunuz. Karpuz kof mu çıktı?
Bence daha karmaşık bir süreç sözkonusu. AKP dediğimizde,
Erdoğan’ın tartışılmaz önderliği altında İslamcı siyasi hareketten
bahsediyoruz. Ama bu hareketin ille de Erdoğan’ın önderliğinde
yürümesi gibi bir şart yok. Aynı hareket içinden başka bir kadroyla
çok daha demokratik bir süreç başlayabilir. Bu potansiyel hâlâ
duruyor. Şimdiye kadar çok da başarılı bir geliş var.
TÜRKÜN SAĞCIDAN BAŞKA BİR ŞEY OLMA
ŞANSI VAR MI?
Başarılı derken?
Bir sürü badire atlattı. Kapanma tehdidi; şu kadar seçim kazandı ve
ikinci tura bile kalmadan cumhurbaşkanlığına geldi. Bunlar birer
başarı. Ama Erdoğan mukadderat da değil. Bence karpuz metaforunu
korumak durumundayız. Ben bir sosyalist olarak, memleketin de sola
oy vermesini isterim. Sola oy verecek adamları Hong Kong’dan ithal
edemeyeceğimize göre, onlar AKP’ye oy verenler. Bu, şu soruya
geliyor: Türk halkının sağcıdan başka bir şey olma şansı var
mı?
"ERDOĞAN İKTİDARINI KORUMAK İÇİN SAVAŞ
DA ÇIKARTIR"
Var mı?
Bence var. Ama daha epey bir deneyim gerekiyor. Bu deneyim, şimdiye
kadar bildiğimizden daha zorlu olabilir. Çünkü Erdoğan’ın
iktidarını korumak adına, çok gözükara davranabileceği, çok
tehlikeli şeyleri göze alabileceği kanaatindeyim. Suriye’de savaşa
karışmaya kadar bir yığın riskli şey yapacak. Zarar verecek
memlekete.
Tayyip Erdoğan, iktidarını korumak için savaş çıkarır
mı?
Çıkarır, öyle görünüyor. Onun için de, şu ana kadar AKP ve
Erdoğan’a verilen toplumsal destek, çok pahalıya mâl olabilir.
Şimdiye kadar pahalıya mâl olmadığını düşünmüyorsunuz
öyleyse
Şimdiye kadar, demokrasiyi çiğnediler. Bu tabii ki önemli ama
ülkeyi pekâlâ daha büyük badirelere sokabilecek bir zihniyet
görüyorum. Çatışma üzerine kurulu bir siyaset anlayışı var. Sebep
yokken, bu kadar rahat çatışabilen bir insandan, siyasi
tercihlerinde de bütün bir toplumun başını derde sokacak şeyler
beklenir. Burada özellikle ana muhalefet herhangi bir denetim
mekanizması oluşturabilecek gibi durmuyor. Diğerlerinin de boyu
posu yeterli değil. O zaman bir tek Kürtler kalıyor.
"ERDOĞAN KÜRTLERE BİR ŞEY VERMEDEN İŞİ
BİTİRMEK İSTİYOR"
Kürtler demişken, Suriye’de bir direniş var ve bunun
sonuçlarının Türkiye için de belirleyici olabileceği söyleniyor.
Siz nasıl bakıyorsunuz, çözüm süreci yürüyor mu?
IŞİD’in ortaya çıkması ve Suriye’deki Kürtlere saldırmasıyla, yeni
bir biçimlenme ortaya çıktı. Ortadoğu politikasında ilk defa
Kürtler diye bir antite, elle tutulur bir varlık var. Burada ben
olsam Kürtlerle politika yapmaya öncelik tanırım. Ama tam tersini
yapıyor. İçeride de çözüm süreci yürümüyor. Kısmen Erdoğan’dan,
kısmen Kürt tarafı yüzünden yürümüyor. Tabii Kürt tarafı şunu
seziyor; Erdoğan, “bir şey vermeden kurtulmak” gibi bir zihniyetle
yaklaşıyor. Bu yüzden Kürtler arada bir “Süreç bitmiştir” diye ilan
ediyorlar. Gerek Kandil, gerekse buradaki parti, sol bir siyasi
terbiyeden geliyorlar ve o terbiye içinde Erdoğan’ın zihniyetini
hazmetmeleri de zor.
ÖCALAN MÜZAKEREYİ
KESECEK
Hâlbuki Kürt siyaseti uzun bir süre AK Parti’yi
eleştirmemekle suçlandı...
Evet, ama bu Öcalan’dan kaynaklanıyor. Öcalan, başta kendisi olmak
üzere tek kişilere inanan bir adam olduğu için, “Bu işi Erdoğan’la
ben çözeriz” gibi bakıyor.
Sorunu çözecek iki adamdan biri dünyayı PKK’ye karşı
ayaklanmaya çağırdığında, dengeler değişmez mi?
Evet, değişir. Öcalan sanırım müzakereyi kesecek. Öcalan’ın “Böyle
olmuyor” deme noktasına yaklaştığını sanıyorum. Erdoğan zaten bu
sürece Kürtleri çok sevdiğinden değil, başka bir siyasi hedefe
ulaşmak için girdi. Demek ki, o hedefe ulaşmayacak.
"ERDOĞAN KÜRTLERİN DERDİNİ
ANLAMIYOR"
Erdoğan’ın ulaşamayacağı o hedef ne?
Erdoğan, Türkiye’ye barışı getiren adam olacaktı, şimdi bu
olmayacak. Türkiye’ye barış gelecek mi artık o da belli değil ama
barışın Erdoğan’la gelmeyeceği belli. Kürtlerin derdini anladığını
da hiç sanmıyorum. Ben âkil adam olunca, o sıfatla insanlarla
konuşunca şunu gördüm: Adamlar bıkmış, özellikle okumuş yazmış
olanların milliyetçi ideolojileri yok. “Bu ölümler bitsin yeter”
gibi yaygın bir hava var. Sanırım Erdoğan buna güveniyor. “Ben bir
şey vermeden, sadece çatışmayı durdurarak bu işi hallederim” gibi
bezirgân hesabında yürüyor. Süreç bundan fazlasını göstermiyor.
"ÇATIŞMALAR YENİDEN
BAŞLAYABİLİR"
İktidar PKK ile IŞİD’i aynı kefeye koyarken, ateşkesin
kalıcı olması mümkün mü?
Değil. Çatışmalar yeniden başlayabilir.
Bu noktada bir ittifak sorunu yok mu? Bazı çevreler,
askerle ittifak kurulduğunu savunuyor. Siz, bu görüşte
misiniz?
AKP, Ergenekon çevrelerine bir zeytin dalı uzattı. Tabii, oradan
bir karşılık alır mı, sanmıyorum. Şunu göz önüne almalıyız: O
çevrelerde Erdoğan’ı ve bütün takımını çiğ çiğ yiyecek bir ortam
vardır. Onlar hem barışıyor gibi yapar, hem de ilk fırsatta bir
açıklarını ararlar. AKP, Cemaat’e savaş açınca böyle bir barış dalı
uzatma gereği duydu.
"CEMAATE KARŞI KAZANILMIŞ BİR ZAFER YOK
ORTADA"
AK Parti, Cemaat’le savaşını kazandı mı?
Devletten paralelciler temizlendi, diyemezler. Tamam, insanlar
sürüldü, işleri değiştirildi ama bu kadar zaman geçti, hâlâ
kanıtlanan bir şey yok. O zaman, ne yapacak? Cemaatten olanları
etkili pozisyonlardan uzak tutacak. Bu da öyle kolay değil.
Kazanılmış bir zafer göremiyorum ben.
Peki, bu süreçte hemen herkesin “paralelci” ilan edilmesine
ne diyorsunuz?
İç ve dış düşmanlar” diye diye, aynı Kemalistlerin yaptığını
yapıyorlar. Tamamen o Kemalist düzene intibak ettiler. Amerika,
Avrupa bize komplo kuruyor... İçeride de herkes paralelci. Doğru
bir politika izlemiyor. Sanırım militanı bir kadroya hitap ediyor
ama dış çeperden kaybediyor. AKP’nin içinde sonun başlangıcı
başladı.
Ne zaman başladı?
Kısmen Gezi’de, ama daha çok 17 Aralık’ta başladı. “Bu iş iyiye
gitmiyor” dedi insanlar. “Bu iş iyiye gitmiyor, o hâlde şunu
yapalım” diyemediler ama ilerleyen bir şey var. Mutlak oylarda da
son iki seçimdir düşme görünüyor.
Bu düşüş trendi devam eder mi?
Mesela 2015 seçimlerinde yüzde 40’ların başlarına kadar inmelerini
bekliyorum. Bu, tabii Cumhurbaşkanı’nın kararlılığını
durduramayabilir ama çevresindekiler onu frenlemeye doğru bir
hareket başlatabilir.
Bu frenleme öncesinde ne bekliyor ülkeyi? İktidar
çevreleri, bir süredir HSYK seçimlerini tanımayacağının
sinyallerini veriyor mesela...
Erdoğan, içinden kendisinin çıkmadığı sandıklara da karşı.
Kendinden başkasına itibarı yok. Sandığa karşı, kendi iradesi
dışında her türlü iradeye karşı, yargı diye bir üçüncü erk olmasına
zaten karşı. Yasamayla yürütme birbirinden gerçek anlamda ayrıdır
denemez. Ama hiç değilse yargının ayrıymış gibi bir hâli
olabiliyordu. Şimdi onu da ortadan kaldıracak.
"BU VAHİM GİDİŞİN SONU İÇ SAVAŞ
OLUR"
Ortaöğretimde başörtüsü düzenlemesi fiilen yürürlüğe girdi.
Siz, nasıl bakıyorsunuz bu duruma? Özgürlük müdür?
İktidar, sadece kendi kesimine özgürlük tanıyor. Burada çocuklara
da değil, 10 yaşında kızları olan ana babalara özgürlük tanıyor.
Ailelere, çocuğunun özgürlüğünü çiğneyebilme özgürlüğü tanınıyor.
Olumlu bir şey görmüyorum ben.
"İNSAN ARTIK VERECEK CEVAP
BULAMIYOR"
Peki, zorunlu din dersi... Zorunlu kimya dersleri ve Türkiye’de
ateistlere düşen yükümlülükler, desem...
İnsan artık verecek cevap bulamıyor. Din dersiyle kimya dersi
arasındaki farkı anlamayan bir Cumhurbaşkanı varsa ülkede, cevap
yetiştirmekten vazgeçiyorsun. Bir ateistin din bilmesi başka bir
şey. Ben de mesela ibadet etmeyi bilmem ama din tarihini bilirim...
Ateist bir düzen kurup Davutoğlu’na “Sen de artık din min
öğrenemezsin” demek gibi bir şey, onun dediğinin muadili bu.
Demokrat bir insan bunu yapmaz ama Davutoğlu yapıyor.
Çoğu kişiye göre yeni eğitim dönemi kaosla başladı. Mesela
güncel bir kareden bahsedelim: Bir grup ilkokul öğrencisi eylem
yapıyor, bir grup ilkokul öğrencisi de onları yuhalıyor. Siz, nasıl
bir resim görüyorsunuz burada?
İşte, Gezi’den bu yana birbirine düşman iki ayrı milletin yaşadığı
bir memleket hâline geldik. Erdoğan’ın benimsediği siyasetin
sonuçlarını yaşıyoruz. Bu siyasetle başka bir şey olmaz zaten. Her
şeyin kabahatlisi Tayyip Erdoğan demeyelim, tabii. Kemalistlerin de
yapmadığı kalmadı ama şimdi aynı üslupla, ters taraftan bir
kutuplaştırma başladı. Onun için çok vahim bir gidiş tabii.
Gidiş vahim, peki çıkış yolu?
Bunun mantıki sonucu iç savaştır. Bu ortamı yumuşatacak tedbirler
alınmazsa, iç savaşa kadar gider. Gücü yeten bir kesim, öbür kesimi
keser doğrar. Bir de elinin altında tank tüfek olan yine ordu var.
Bu gerilimde, askeri darbe de hesap dışı bir şey değil. Darbe
olmamasının en mücbir sebebi, dış dünyanın “Biz bunu kabul etmeyiz”
demesiydi. Şimdiye kadar her darbeyi alkışlamış olan Amerika’nın
“Darbe istemiyorum” mesajını çok net bir şekilde vermesiydi.
Şimdi...
Şimdi, Amerika’nın da öyle bir mesaj vereceğini hiç sanmıyorum.
IŞİD karşısında alınan tavır, İsrail’le yürüyen süreç, Amerika’nın
hoşlanacağı şeyler değil. Darbe olur; “Vah vah, öyle mi oldu, keşke
olmasaydı” der Amerika, ama el altından da “İyi yaptınız” der. Ben
bunu yazmıştım, 27 Mayıs tarzı bir müdahale olabilir. Yukarı
kadroların dışlandığı, onların haberdar edilmediği bir darbe olur.
Tabii, üst komuta katına gelenlerin de AKP’li kesilip “İyidir,
iyidir” dediklerini sanmıyorum. Onlar, ses çıkarmasalar da,
aldıkları eğitimden, dünya görüşünden sonra çok da içlerine
sindirdiklerini sanmıyorum şu durumu.
"AK PARTİ'NİN DAVASI
İSLAMCILIK"
AK Parti kadroları, uzun yıllardır içeriği müphem bir
“dava”dan bahsediyor. “Biz dava adamıyız” diyorlar mesela. Bugün
baktığınızda, AK Parti’nin davası nedir?
Bu, epeyce gizli tutuldu ama artık ortaya çıkıyor: İslamcı. Taşlar
yavaş yavaş yerine oturuyor ya da taşlar zaten yerindeydi de,
önünde bir perde çekiliydi. Şimdi o perde açılıyor ve altından
İslamcı bir dava çıkıyor.
Entelektüel altyapısı olan bir dava mı bu?
Hayır. İslamcı derken, felsefi boyutu da olan bir hareketten
bahsetmiyorum. Tam anlamıyla göreneksel bir ahlak anlayışına sahip,
kapitalizmle de bayağı hemhal olmuş, kapitalizmin “Nereden ne
kazanılır” gibi mekanizmalarını iyice sindirmiş bir dava ortaya
çıkıyor.
"SIRADAN TÜRK TÜM YIL RAKI İÇER
RAMAZAN'DA ORUÇ TUTAR!"
Türkiye bu davayı kaldırır mı peki?
Hayır. Tabii, bu adamlara oy verenler çoğunlukta ama burada bir
tarih var, bir kalemde silinip atılacak bir tarih de değil üstelik.
Cumhuriyet’in de gerisine, çok daha eskilere gittiğinizde bile öyle
şeriatçı bir damar yok burada. Her şeyi kolay tarafından almaya
alışmış insanlar.
Nasıl yani?
Sıradan bir Türk, bütün sene içer rakısını, Ramazan boyunca içmez,
oruç tutar ve bunun da cennete gitmek için yeterli olduğuna inanır.
Nereden inanır, hiçbir yerde yazmıyor böyle bir şey. Öyle görmüş,
alışmış, şimdi bu adamı kalkıp da şeriat cenderelerine sokmak
mümkün değil. Bugüne değin bu adam kendi başına bir şey gelmediği
için çok da aldırmamış olabilir. Balıkçının evine hırsız girmiş,
“Suudi Arabistan’da bunu yapanın elini kesiyorlar, kimse de
hırsızlık yapmıyor” diyor. Ama kendi yeğeninin eli kesilecek olsa
heyheylenir. Ahali, bu adamların sokmak istedikleri tornaya girmez
yani.
"AK PARTİ'Yİ DEĞİL ERDOĞAN'I YANLIŞ
OKUMUŞUM!"
AK Parti’nin toplumsal kabulünde liberal ve demokrat
çevrelerin desteği büyük rol oynamıştı. Siz, bunca yıl AK Parti’yi
yanlış mı okumuşsunuz?
Kendi hesabıma AKP’yi pek yanlış okuduğumu sanmıyorum. Doğrusu,
Tayyip Erdoğan’ı yanlış okuduğumu şimdi anlıyorum. O zaman,
söylediklerinden bu kadar uzak bir adam olduğu sonucunu
çıkarmamıştım. Bayağı başarılı bir aktörmüş, öyle anlaşılıyor. Ama
bu hareketin potansiyeli hakkında söylediklerim, bugün görünenden
çok uzak, bugün söylediklerimle çelişen şeyler değil.
Hâlâ kredi veriyorsunuz yani?
Benim, pek çok solcu kökenliyi ve Kemalisti rahatsız eden ve “Niye
bu kadar kredi veriyorsun” dedirten bir eğilimim var, doğru. Freud,
kompleks denen şeyi anlatmak için, bir tiyatro salonundan örnek
verir. Adamın biri konuşup duruyor, salondaki herkesi rahatsız
ediyor. Salondan atıyorlar. Fakat adam bu sefer de dışarıdan
rahatsız etmeye başlıyor. Kapıları, pencereleri yumrukluyor, daha
fazla gürültü yapıyor. Kompleks böyle bir şeydir, diyor Freud da. O
adamı, daha salonda konuşurken yumuşatmak ve vazgeçirmek lazım.
Salondan atarsanız, başa çıkamazsınız. Bu siyasette de böyledir.
Yani, hareketi içeride tutmak lazım. İçeriye girince bunlar çiğlik
yapmayacaklar diye bir şey yok. Yapacaklar, yapıyorlar da.