Öcalan: Erdoğan Selahattin Eyyübi olmaya aday
Abone olPKK lideri Abdulah Öcalan’ın Erbil’de yaşayan kardeşi Osman Öcalan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a övgüler yağdırdı.
Pişmanlık yasasının gurur kırıcı olduğunu savunan
Öcalan, dürüst bir af yasasının çıkarılmasını istedi. Cumhurbaşkanı
Erdoğan için "Selahattin Eyyübi olmaya adaydır" ifadelerini
kullandı.
“Bana göre iki PKK var, bir Kandil PKK’si diğeri İmralı PKK’si. İmralı PKK’si halkın PKK’sidir. Kandil PKK’si ise biraz daha farklı özelliklere sahiptir” diyen Osman Öcalan, Kandil PKK’sinin Öcalan’ı reddederek siyaset yapamayacağını bildiğini anlattı.
Uzun bir süre önce PKK'dan ayrılan ve Erbil'de yaşayan Osman Öcalan, çözüm süreciyle ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. Star gazetesi yazarı Orhan Miroğlu, Erbil'de Osman Öcalan ile röportaj yaptı.
PKK BARIŞA MOTİVE OLAMADI
- 2004’teki değişim programı hayata geçseydi, daha doğrusu
PKK’yi değişim isteyen kadrolar bugün yönetseydi son 10 yıl içinde
Türkiye’de Kürt meselesi nereye giderdi?
- Bana göre son 20 yıl kayıp yıllardır. Yani 1993’deki sayın Özal döneminde gündeme gelen barış projesi ve bunun ilk pratik adımı olarak Nevruz’da yapılan ateşkes ve sonrası gelişmeler barış hareketinin geliştirilmesi için uygun zamandı. 1993, bugün 2014, yani üzerinden 20 yıl geçiyor. Ondan sonra çok çetin bir savaş yaşandı, 93’ten sonra iki taraf da büyük kayıplar verdi. Can, mal kaybı sınırsız... PKK liderinin yakalanmasının ortaya çıkardığı gelişmeler barış sürecine zemin hazırlıyordu. En azından bu zemin PKK’yi barışa uygun hala getirmişti. Maalesef Türkiye bu gerçeği göremedi. Barış isteyenleri yalnız bıraktı. Onlarla ne direkt ne dolaylı ilişkiye gir medi.
- Öcalan’ın geçenlerde silahsızlanma kongresi gibi bir önerisi oldu. Bu silahsızlanma kongresine PKK’yi hazırlamak için bir sekreterya istiyor. Fakat bir biçimde bu süreç kesintiye uğradı. 6-7 Ekim olayları oldu. Sen, 2003 2004’de PKK bu içselleştirmeyi zaten yapmıştı ve bir değişime, bir silahsızlanma safhasına hazırdı diyorsun..
- Şimdi 2003-2004’lerde PKK yönetiminin ve kadrosunun önemli bir kesimi barış eğilimi içerisindeydi ama barışın aleyhine bir kırılma yaşandı. Bu kırılmadan dolayı PKK’nin tekrar barışa motive olması zaman aldı. Hala da barışa motive olamadı. 6 Ekim olaylarında PKK’de sorumlu olanlar vardır, HDP’den sorumlu olanlar vardır, bir başka zeminde sorumlu olanlar vardır. Bunlar bir sefer ciddi bir araştırmayla ortaya çıkarılarak en azından siyasi yaşamda cezalandırılmaları gerekir ki tekrar Kürt halkı ve en önemlisi de Kürt ulusal hareketi barışa motive olsun. Bunu da yapabilecek kişi Öcalan’dır.
ÖCALAN GÜCÜNE TAM GÜVENMİYOR
- Öcalan bunu neden yapmıyor?
- Acaba Kürt liderliğin gücü mü yetersiz yoksa barış için yeterli ciddiyete mi sahip değil sorusu aklımıza geliyor. Tabi bir anlamda cezaevindedir. Gücüne tam güvenmiyor, inisiyatifini koyamıyor. Dışardaki inisiyatiflidir. Gücü zayıf da olsa hareket üzerinde, eylem kapasitesi, manevra yapma kapasitesi yüksektir. Bu durum Öcalan’ı tereddütlere sokuyor. Dışardakinin ise daha atak davranmasını, cesur hareket etmesini sağlıyor.
- Bir silahsızlanma kongresi düşünülüyorsa bunun olabilmesi için sivil toplum ve dışardan yazarların ziyaretinden daha önemli bir şey var ki o da; hareketle bağlantısı ve ilişkileri çok güçlü insanların Öcalan’la münasebet içinde olmasıdır.
- Muhakkak faydalı olur. İki önemli husus var. İki önemli hususta adım atılmalıdır. Birincisi dediğiniz gibi yani PKK yapısı içerisinde etkili olabilecek ve yasal olanağı bulunanların sık sık ziyaret etmeleri gerekir. Etkilemeleri ve etkilenmeleri gerekir. Bu çok önemlidir. Stratejik bir husustur. Barış ve çözüm süreci açısından. İkincisi, barış sürecini olumsuz yönde etkileyenlerin sınırlandırılmaları gerekiyor. Onların inisayatif alanları daraltılmalıdır. Bu diyelim dağ yönetimi için de geçerlidir. Sivil siyasi yapı için de geçerlidir. 6-7 Ekim olaylarından sonra muhakkak bunun yapılması gerekiyordu.
- Bunu engelleyen nedir ?
- Şimdi örgüt Apo’ya ‘evet diyerek reddetme’ stratejisi izliyor. Şunu çok iyi biliyorlar Apo kitlede etkilidir. Halkta etkilidir. Halk bu açıdan Öcalan’a bağlıdır. Bana göre iki PKK var, bir Kandil PKK’si diğeri İmralı PKK’si. İmralı PKK’si halkın PKK’sidir. Kandil PKK’si ise biraz daha farklı özelliklere sahiptir.
SÖYLEMDE APO'YU REDDETMEZLER AMA
- İmralı PKK’si sadece Öcalan ile tanımlanabilecek bir PKK midir?
- Onu dinleyen onu takip eden halkın olması anlamında öyledir. Bu anlamda değerlidir. Şimdi bu gerçeklik karşısında Kandil PKK’si Öcalan’ı reddederek siyaset yapamayacağını biliyordu onun kitle gücü karşısında varlık gösteremeyeceğini bildiği için Apo’ya evet diyecek resmen kabul edecek ama fiilen kendisini uygulayacak. Farklı uygulamalar için de olacak, Kandil’in bugüne kadar izlediği strateji odur.
- Çözüm sürecine rağmen mi?
Çözüm sürecine rağmen. En karşıt görüşlerini bile sanki Apo’yu
kabul ediyormuş gibi görünerek uyguluyorlar. Hiç bir zaman söylemde
Apo’yu reddetmezler. Ama bana göre uygulamaya gelince Apo’nun büyük
bir ret olayı yaşadığını söyleyebilirim.
- Öcalan’ın daha fazla insiyatif alanına sahip olması yani.
- Şimdi bir inisiyatifi tanımaları gerekiyor, ama bir türlü bu inisiyatif tanınmıyor. Bana göre hükümetin yaptığı büyük hata budur, önemli hatalarından birisi budur. Sekreterya çözümü bu açıdan önemlidir, önemsenmelidir. Sekreterya ile bana göre Apo’nun hareket üzerinde etkinliği artırılmalıdır.
- Eğer artırılmaz ise ne olur?
- Bu sefer büyük ölçüde kan döküldü. (6-7 Ekim’i kastediyor) Bir daha olmasını ise, ne hükümetin çıkardığı yasa ne de başka şeyler engelleyebilir. Çünkü büyük uluslararası güçler Türkiye’ye sıcak bakmıyorlar. Türkiye düşmanı konumundadırlar demiyorum ama sıcak bakmıyorlar. Yeni bir sürece giriliyor. Onun psikolojisi hazırlanıyor. Eğer PKK yoluyla Türkiye bir çatışma ortamına sürüklenirse alınacak hiçbir önlem bu çatışmaları önleyemez.
ERDOĞAN SELAHATTİN EYYÜBI OLMAYA ADAY
- PKK’den 2004 yılında ayrılan çok sayıda insan var. Bunların büyük bir bölümü Erbil’de (Hewler) yaşıyor. Geleceğe naslı bakıyor ve ne istiyorlar?
- Son gelişmelerle birlikte, umutlanma hareketlenme çabaları var. Çözüm şudur: Bir grubu esas alıp onun etrafında birleşmek, Kürt hareketi içinde yeni bir gelişmenin yolunu açmak gerekiyor. Benim görüşlerim muhafazakar demokrattır. Ben dinci değilim ama dine saygılıyım, burjuva değilim ama Kürt burjuvasının gelişmesinden yanayım, ben proleter değilim ama emekçinin hakkını gözetmeden yanayım. Yani şunu söylüyorum, bir muhafazakar demokrat hareket gelişmelidir. Bunun örgütlendirilmesi gerekiyor. Bu kesin PKK’nin çözüme dönük çabalarını zayıflatmaz güçlendirir. Şunu iyi biliyoruz tecrübe ettik, eğer YNK ve diğer gruplar olmasaydı KDP -ki en büyük harekettir- bugün çözümü geliştiremezdi. KDP’nin kendisi bile bu gerçeği görüyor. Bundan dolayı da eskiden daha fazla diğer grupların varlığına tahammülkardır. Bunların haklarına saygı gösteriyor.
- Gelelim Türkiye’ye dönüşe..
- Türkiye’nin önünde iki yol var. 1. Çatışma... Çözüm sürecini barış sürecini geliştirme konusunda yeteneksizlik gösterip bir çok gücün istediği çatışma ortamına olanak tanımaktır. Bu Türkiye için bir felaket olur. Türkü, Kürdü, Arabı herkes... Bunu hiç kimsenin tercih etmemesi gerekir. Kimse Türkiye’nin çatışmalı bir ortama girmesini benimseyemez. Vicdanı olan istememelidir. 2. Diğer yol ise barış ve çözüm sürecinin kitleselleşip barış hareketine dönüşerek gelişmesi ve bu temelde dışarıdakilerin gelme olanağının yaratılmasıdır. Dışardakiler sadece sayın Burkay’la Yaşar Kaya değildir. Çok daha geniş kesimler dışarıdadır, bunlara kitlesel boyutta dönüşümün önü açılmalıdır. Tutturmuşlar sihirli bir değnek gibi bilmiyorum Pişmanlık Yasası diyorlar, bu onur kırıcıdır. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan biliyorum onurlu bir insandır neredeyse dünyaya meydan okuyor İslam alemi için biz bunu saygıyla karşılıyoruz. Ben zaman zaman diyorum ki Selahattin Eyyübi olmaya adaydır. Bu temelde onu alkışladığım oluyor, ama sen bu kadar gururlu adam başkalarına diyor ki gel teslim ol. Bu çok çelişkili. Pişmanlık Yasası değil, dürüst bir af yasası...
ARTIK YOLLAR AÇILSIN BiZ GELELIM
- Pişmanlık yasası olmaz, kimse bunu konuşmuyor.
- Ama şimdi bir af da çıkarmıyor. Ben her zaman deklare etmişim ben barıştan yanayım, Türkiye’de çatışmanın olmasını istemem. Niye istemem ben bir Kürdüm. Diğer taraftan ben kozmopolit bir aileden geliyorum, babam Kürt’tür anneannem Türk’tür. Ha bunun için de benim bir Kürt-Türk çatışmasını istemem kendi ailemin içinde çatışmayı istiyor olmam demektir. Bunu istemem, barışı isterim. Yani demem şudur: Artık bu yollar açılsın biz gelelim hizmet edelim bize yarın pişman olun desen bu olmaz.