Öcalan çam altında keyif mi çatıyor?
Abone olTBMM Başkanı Cemil Çiçek, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın İmralı'daki koşullarına ilişkin estirilen havaya tepki gösterdi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Abdullah Öcalan'ın İmralı'da lüks
hayat içinde yaşadığı iddialarına işte bu sözlerle tepki
gösterdi:
''Sanki bu adada sabah 8'de kalkıyor, adanın her tarafında elini kolunu sallayarak dolaşıyor, yeri geliyor iki saat zeytin ağacının altında, yeri geliyor öğle sıcağından filanca çamın altında keyif çatıyor gibi bir atmosfer kamuoyuna yansıtıldı. Halbuki İmralı'daki cezaevi, F tipi statüsündedir.''
PKK ÜLKELERİN KURDUĞU ÖRGÜT
Kanal 24'te katıldığı canlı yayında, Bağımsız Diyarbakır
Milletvekili Leyla Zana'nın açıklamasına ilişkin soru üzerine,
terör örgütünün yekpare bir örgüt olmadığını, bunun uluslararası
güçlerin, ülkelerin kullandığı bir örgüt olduğunu söyledi.
Söz konusu örgütün çatı kısmında pek çok ülke ile irtibatı olan
unsurlar bulunduğunu belirten Çiçek, ''Dolayısıyla birisinin
'şöyle' dediğine, öbür ülke ve onun oradaki uzantısı 'evet'
demiyorsa o zaman sıkıntılar çıkıyor'' dedi.
Cemil Çiçek, ''Terör örgütü elebaşı Öcalan'a ev hapsi' konusundaki
tartışmalarla ilgili soru üzerine, şunları söyledi:
''Törörist başı ile ilgili olarak zaman zaman açıklamalar olur.
İşte, İmralı'da kalmış olması bir değerlendirme konusudur. 'Orada,
bir adada tek başına neden kalıyor?' Sanki bu adada sabah 8'de
kalkıyor, adanın her tarafında elini kolunu sallayarak dolaşıyor,
yeri geliyor iki saat zeytin ağacının altında, yeri geliyor öğle
sıcağından filanca çamın altında keyif çatıyor gibi bir atmosfer de
kamuoyuna yansıtıldı. Halbu ki İmralı'da ki cezaevi F tipi
statüsündedir. 'Neden orada kalıyor da diyelim ki Sincan'da ya da
İstanbul'daki F tipinde kalmıyor?' Orası F tipi cezaevidir. Orada
kalmasını tercih eden de devletin kendisidir. Güvenlik açısından.
Türkiye'nin huzuru açısından. Diyelim ki bu kişiyi aldık getirdik,
Sincan'daki, Yenikent'teki F tipi cezaevine koyduk. Emin olun her
gün Sincan, Yenikent eylem alanı haline dönüşür. Dünyada ne kadar
bu işlerden menfaat temin etmeye, ortalığı karıştırmaya çalışan
medya varsa, bunlar da gelir burada karargah kurarlar.
Onun orada bulunmasını isteyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin
kendisidir. Zaten adanın tamamı cezaevi olarak kullanılmıyor. Orası
askeri yasak bölge. Oradaki cezaevi de F tipi statüsündedir.
Sincan'daki bir F tipi cezaevinde bulunması gereken ne varsa aynı
şartlar, uygulamalar orada da var. Buradaki F tipindeki bir kişi
günde ne kadar dışarı çıkabiliyorsa o da o kadar odasından dışarı
çıkabilir. Burada hücre ne kadarsa onun kaldığı hücre de o
kadardır. Zaman zaman propaganda olarak, 'Şu oluyor, bu oluyor...'
Şehit aileleri bunlara üzülüyor. Bu çok doğru değil. Ama diğer
taraftan da dış dünyaya farkında olmadan bu işin önünü arkasını
bilmeden tartışmalar yapıyoruz. Orası F tipi cezaevidir. Buradaki F
tipinde uygulanan statü neyse odur, buradakinin imkanı neyse
oradakinin imkanı da odur.''
ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmalarına değinen Cemil
Çiçek, yazım komisyonunun taslakları hazırladığını, daha sonra
komisyonda bu taslakların müzakere edildiğini söyledi.
Anayasa yapımının zor bir iş olduğunu kaydeden Çiçek, ülkedeki
gergin ortamda anayasa çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti.
Başlangıçta, ''Bu iş böyle gitmez'' diye kehanet içinde
bulunanların olduğunu anlatan Çiçek, ''Ama biz buna rağmen
Türkiye'de dört siyasi partiyle beraber, toplumun her kesimi ile
görüşerek, halkın görüşlerini alarak işi buraya kadar getirdik.
İşin en zor kısmı burasıdır. Burayı aşarsak, bu anayasayı biz
yapacağız ki yapmak mecburiyetindeyiz. Yapmama diye bir ihtimali
ben aklıma bile getirmek istemiyorum. Bu, siyaset için ciddi bir
kayıp olur, zaaf olur ve güven açısından kayıplar söz konusu olur''
dedi.
ANAYASA YAPMAMA LÜKSÜMÜZ YOK
Türkiye'nin anayasa yapmama gibi bir lüksünün olamayacağını ifade
eden Çiçek, şunları söyledi:
''Ne yapıp yapıp yeni bir anayasayı bu yılın sonuna kadar belli bir
noktaya getirme mecburiyetimiz var. İhtiyaç, talep olmaktan çıktı
artık. Bir mecburiyet haline geldi.
Sayın genel başkanları birlikte ziyaret ettik. Verdikleri mesajlar
olumludur, cesaret vericidir. Ama kabul etmek gerekir ki dört
farklı görüşten ortak bir metin çıkaracağız. Bunun dışında,
dışarıdaki siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının
görüşlerini de dikkate aldığımızda, çok farklı görüşleri bir
noktada toplayacağız. Bu nedenle zor bir süreçtir. Bu nedenle zaman
zaman tartışmalar da farklı fikir ve düşünceler de oluyor.
Türkiye bu süreçle beraber bir kaç şey de kazanmış oluyor. Anayasa
yapım sürecinde Türkiye'nin konuşulmadık sorunu kalmıyor. Bunların
hepsi bir ölçüde anayasa ile bağlantılıdır. Şu an yaşadığımız bir
kısım sıkıntıların kaynağında da anayasadır vardır. Biz bunları
konuşuyoruz. Bu konuşmalardan, farklılıklardan kamuoyuna olumsuz
bir kanaat yansıtılmamalıdır. Her parti, hangi konu konuşuluyor ise
o konuyla ilgili görüşünü getirecek oraya.
Bir yöntem olarak, 'Türkiye'de ifade, fikir özgürlüğü oturulup
konuşularak halledilecektir' söyleniyor, işte biz o yöntemi
uygulamış oluyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, terör meselesini partiler
olarak konuşalım demişti. İşte o konu da dahil bir masanın
etrafından dört siyasi parti, uzman ve danışmanlarıyla Türkiye'nin
en temel meselelerini konuşuyor. Bu, Türkiye için önemli
kazanımdır.
Dört siyasi partinin bir araya geldiği tek platformdur bu. Dört
farklı görüşte olan siyasi parti, 7 aydır en temel konuları kavga
etmeden, ağır laflar etmeden tartışıyor. Birlikte bir iş
yapılabileceğinin örneğini vermeye çalıştık. Eğer bu tecrübeyi
hayırla sonlandırabilirsek, bundan sonra da bu yol ve yöntemlerle
belki toplumun en temel konularını konuşarak tatlıya bağlam yolu
olabilir.
Sayın Kılıçdaroğlu, 'filanca konuyu şöyle konuşalım' derken, bu
uzlaşma komisyonu modelini teklif etmeye çalıştı. Ama belli ki
belli konuların konuşulması bakımından önemli bir emsal teşkil
edecek gibi görünüyor.''