Öcalan - Baydemir gölgesinde ezilen Diyarbakır

Osman Baydemir, son yıllarda fırsat buldukça, Abdullah Öcalan’a, Ankara’ya en sert sözlerle (Tabii kapalı kapılar ardında) şikayet ediyordu.

İNTERNETHABER ihaber@internethaber.com

Osman Baydemir, son yıllarda fırsat buldukça, Abdullah Öcalan’a, Ankara’ya en sert sözlerle (Tabii kapalı kapılar ardında) şikayet ediyordu.

Barzani, devlet yetkililerine, Apo’nun çözüm önünde büyük engel olduğunu söylüyordu.

İmralı-Kandil hattı ile Osman Baydemir’in çekişmesi yeni değil... Dahası bu çekişmenin tırmanışı beş yıla yakın zamandır var.

Osman Baydemir, PKK dışındaki grupların desteklediği bir aday olarak, Diyarbakır Belediye Başkanlığı koltuğunu koruyor!

Daha açık izahı şudur...

PKK dışındaki Kürtçü silahlı gurupların desteğini aşmış durumda. Yani üzerinde, Barzani koruması da var.
 
Mart 2007 yerel seçimleri öncesinde de, Baydemir, Abdullah Öcalan arasında “silahların susturulması” krizi çıkmıştı.

Osman Baydemir, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na o zaman, aday olmasına hem İmralı, hem de Kandil sıcak bakmamasına rağmen adaylıktan çekilmemişti.

Seçim sonrasında da “Osman Baydemir’in başarısı” diyerek, parti yerine kendini ön plana çıkarmak istemesi, Osman Baydemir ile “Kandil-İmralı-DTP(o zamanki parti)” üçgeni arasındaki iplerin gerilmesine neden olmuştu.

 O dönemde, Belediye başkanı seçildikten sonra, televizyon ve gazetelerde daha sık boy göstermeye başlayan Osman Baydemir’in, özellikle “silahların susması” ve “Kürt sorununa çözüm” sürecine yönelik açıklamalarının, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ü rahatsız ettiği belirtilmişti.

Aynı dönemde, Ahmet Türk’ün, çeşitli kanallardan “Partiden bağımsız hareket etmekten vazgeç” mesajını duymazlıktan gelen Osman Baydemir’in, DTP içerisinde “genel başkanlık” için bazı milletvekilleriyle yakın temas içerisine girdiği de biliniyor.

Bu kadar da değil.. Baydemir’in İmralı-Kandil hattını çok tedirgin eden “dış temasları “da var.

O dönemde, Diyarbakır’dan sık sık ABD –AB gezileri yapan, temaslar geliştiren Baydemir’e “PKK’ya karşı bazı ülkelerle ajan birlikteliği yapıyor” isnatları getirilmişti.

İmralı-Kandil-DTP” üçgeninde “Baydemir hangi ülkenin ajanlığını yapıyor?” “DTP Başkanlığına mı oynuyor?”, “Sorunun çözüm sürecinde Kandil ve İmralı’yı dışarıda mı bırakmak istiyor?”, “Türkiye’nin Gerry Adams’ı mı olmak istiyor?” gibi soruların da yoğun şekilde tartışıldığı biliniyor.

29 Mart yerel seçimleri sonrasında Almanya’nın en büyük gazetelerinden “Frankfurter Allgemeine Zeitung”da (22 Nisan 2009) “Kürtlerin Sesi” başlığıyla seçim sonuçlarına ilişkin yayınlanan yorumda, “Yerel seçimlerin asıl galibi Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir oldu. PKK yönetiminin karşı çıkmasına rağmen aday olan Baydemir’in oyların üçte birini alarak görevinde kalması olağanüstü bir zafer olarak nitelendirilebilir. Osman Baydemir bugün Leyla Zana’dan sonra Kürtler arasında DTP’nin en fazla tanınan ve sevilen siyasetçisidir” denilmesi dikkatlerden kaçmamıştı.
 
Daha önce resmi kutlamaları boykot ederek iştirak etmemesine rağmen, 19 Mayıs’ta Diyarbakır’da devletin düzenlediği resmi etkinliklere katılan Osman Baydemir’in, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile samimi görüntülerinin medyaya yansıması sonrasında, “DTP-İmralı-Kandil” üçgeninde “Baydemir’in öne çıkmak için her türlü yolu denediği ve örgütün çözüm için izleyeceği stratejiyi yok sayarak, pazarlık gücünü yok ettiği” yorumlarının yapılmasına neden olmuştu.
 
Yine rahatsızlığı boyutlandıran benzer iki gelişme daha…

Geçen hafta (23 Haziran) Antalya’da düzenlenen belediye başkanları toplantısında konuşan Osman Baydemir; “Açık ve net söylüyorum, artık beraber çalışma zamanıdır. Kapı kapanırsa pencere, pencere kapanırsa baca, baca da kapanırsa bu defa tünel kazarak içeriye gireceğim. Çünkü bu ev hepimizindir. Bu itibarla sizlerle (devlet yetkilileriyle) yeni bir sayfa, yeni bir dönem başlatmamız gerek. Sayın Bakanımızla son derece nezaket çerçevesinde tokalaştım. Hal hatır sorduk. Ayrıca kendisiyle gündemdeki konulara ilişkin özel olarak da görüştüm. Görüşlerimi kendisine ilettim. Son derece yararlı bir görüşme olduğuna inanıyorum” derken,

Diyarbakır’da her yıl geleneksel olarak düzenlenen “Kültür ve Sanat Festivali” öncesinde (26 Haziran 2009) yaptığı basın toplantısında da; “Cumhurbaşkanlığı kurumumuzun Kürt sorununda bugüne kadar yıpranmamış bir kurum olduğuna inanıyorum. Cumhurbaşkanlığı makamının güvenilir bir makam olduğunu düşünüyorum” demişti. 
 
Osman Baydemir’in İmralı-Kandil-DTP karşıtı siyasi Kürt oluşumlarla da yakın işbirliği içinde olduğu biliniyor.

Seçimler sonrasında kutlama ziyaretine gelen KDP-KYB heyetlerini kabulde yaptığı konuşmada Osman Baydemir; “Seçim sonuçlarıyla Diyarbakır halkı bir kez daha yüzümüzü güldürdü. Ben de halkıma layık olmaya çalışacağım. Aldığımız oy bugüne kadar alınan en yüksek oydur. Halkımız hizmet ve samimiyetimizin karşılığını vermiştir” diyerek, ne DTP, ne de PKK’yı çağrıştıracak tek bir kelime kullanmıyor.

Almanya’nın kontrolündeki PKK muhalifi Kürtler (Şükrü Gülmüş ve arkadaşları) tarafından yönlendirilen “Nasname” isimli internet sitesinde “İmralı’nın Bizim İçin Çizeceği Yol Haritası Girdaptır” başlıklı bir yorumda, “İmralı-Kandil-DTP” üçlü sarmalına ağır eleştiriler yöneltiliyor. Kürtlerin bu üçlüyü artık dışlamaları istenirken, “muhatap alınması gereken adres” olarak bakın  kim/kimler gösteriliyor: “Elbette Kürtler de akil adamlarını oluşturup sağlıklı bir diyaloğun gelişmesi için olumlu bir zemin yaratmalıdırlar. Kendi Akil Adamlarımız içinde ise; Osman Baydemir(!!!), Kemal Burkay, Recep Maraşlı, İsmail Beşikçi gibi değerli kişiler olabilir.” (Nasmane, 18 Haziran 2009)
 
Osman Baydemir, 17 Haziran 2009’da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesini ziyaret eden ABD Büyükelçisi Jeffrey’e bakın neler söylüyor: “Şiddet insanların yaşamından artık çıkmalıdır. Siyasetin önünü açabilmenin olmazsa olmaz koşulu ölümlerin durmasıdır. Eller artık tetikten çekilmelidir. Samimiyetle aşılamayacak hiçbir sorunumuz yoktur. Sorunun çözümünde ve barışta Diyarbakır’ın rolü oldukça önemli ve etkili olacaktır. Üzerime düşeni yapmaya hazırım!”
 
Baydemir, sorunun çözümünde adres olarak kendini gösterirken, aynı saatlerde DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ise, sorunun çözümü için muhatap alınması gereken adres olarak İmralı’yı işaret ederek, Abdullah Öcalan da avukatlarla yaptığı son görüşmede son noktayı koyuyordu; “Kürtlerin temsilcisi benim.”

Bakalım, o zaman “dondurulan kriz” şimdi nereye varacak!?