Ocaktan artık ciddi yazı yazmayacak
Abone ol2003'te kaleme aldığı bir yazıdan dolayı tazminat cezasına çarptırılan Yenişafak yazarı Ocaktan'ın ilk tepkisi "Artık çiçek-böcek yazıları yazacağım" demek oldu.
İki sene önce kaleme aldığı bir yazıdan dolayı çok ağır bir
tazminat cezasına çarptırılan Yenişafak Gazetesi yazarlarından
Mehmet Ocaktan'ın ilk tepkisi demek oldu. Ocaktan, yazısında şu
görüşlere yer verdi:
- Gazetecilik ve yazarlık hayatım boyunca hep demokrasiden yana
oldum ve hukukun üstünlüğüne inandım. Bundan sonra da savunmaya ve
inanmaya devam edeceğim. Ama bir şeyi öğrendim ki, demokrasinin
ağır aksak adımlarla yürüdüğü bu ülkede yazarlık ve gazetecilik
yapmak kelimenin tam anlmıyla ateşten gömlek...
Çünkü Türkiye, gerek demokratik kiriterlerin hayata geçirilmesi,
gerekse temel hukuki normlar konusunda bazı problemleri henüz
aşabilmiş değil. Belki daha uzun süre de, bazı sıkıntıları yaşamaya
devam edecek. Elbette, bunları Türkiye'ye ilişkin bir
"umutsuzluk"tan dolayı söylemiyorum. İnanıyorum ki, bu ülkenin
yazarları da, tek tek vatandaşları da bir gün düşüncelerini özgürce
ifade edebilecekleri, hukukun üstünlüğünün eksiksiz egemen olduğu
bir Türkiye'yi inşa edecekler.
Şimdi, durup dururken neden böyle bir başlangıç yaptığımı merak
edebilirsiniz. Elbette bir nedeni var. 2003 yılında yazdığım bir
yazıdan dolayı ağır bir tazminata mahkum oldum.
Bu davanın benim için anlamı şu; artık bundan böyle Türkiye'deki
bazı "demokratik arızaları", hukuksal sorunları yazmadan önce bin
kere düşünüp ancak bir kere yazabileceğim. Çünkü, şair kimliğimden
de kaynaklanan özellikler dolayısıyla, galiba kelimelerin ucunu
biraz fazla sivriltiyorum. Bu da başıma iş açıyor.
Hatta, uluslararası "Tahkim Yasası"nı dikkate alarak bundan böyle
Nazi "işgal komutanı" Bush hakkında da daha "nazik" cümleler
kullanmak zorundayım... Kabul etmek gerekiyor ki, istesek de
istemesek de yeni "küresel dünya sistemi" hepimizi hizaya sokup,
"seve seve" "uygun adım" yürütecek...
Artık bundan sonra, "çiçekli böcekli", günlük güneşlik yazılar
yazacağım. Fasulyenin faziletlerini, pırasa ile kabağın
akrabalıklarını irdeleyeceğim. Belki bir gün, kabak ile pırasanın
hangisinin daha önce cennetten çıktığını anlatan bir yazı bile
yazabilirim.
Hem bu "demokrasi" ve "özgürlük" işleri karın doyurmuyor.
Memleketimizin daha acil sorunları var. Ayrıca, memlekette hukukun
sağlıklı işlemediğini, "Kunta-Kinte" muamelesine maruz kalan bazı
vatandaş kesimlerinin özgürlüklerinin kısıtlanmasını yazmanın kime
ne faydası var ki...
Dolayısıyla, küresel katliamları, işgalleri, özgürlük ve insan
hakları ihlallerini unutup, çiçeklerin güzelliğinden, böceklerin
rengarenk dünyasından bahsetmeliyim. Mesela, marullar iyi
yıkanmazsa aralarında bazı bakterilerin kalabileceğini, maydanozun
faydalarını, ıspanaktaki vitaminin kaybolmaması için neler
yapılması gerektiğini daha özenli bir dille anlatmalıyım.
Gördüğünüz gibi, memleketin bunca sebze ve bakliyat sorunları
varken, başörtülü kızların üniversite kapılarından kovulmasını
gündeme getirmek hiç de "reel dünya" ile bağdaşmıyor!..
Evet ben de, bundan sonra "küresel dünya"ya teslim oluyorum ve
başımı beladan uzak tutuyorum...
Yazı: Mehmet Ocaktan
Kaynak: