Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Önce adını koyalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, seçim kampanyasını bugün Ankara'da
düzenlenecek toplantı ile resmen açıyor.
Yani gazeteciler için büyük bir olay…
Toplantının teması “Türkiye Yüzyılı…”
Aslında Yüzyıl başlayalı 20 yıl oldu ama biz hala yeni başlıyor
duygusu ile yaşıyoruz.
Oysa Yeni Yüzyıla, Avrupa Birliğine tam üyelik gibi müthiş bir
vizyonla başlamıştık.
İlk 8 yılında gerçekten büyük işler yapılmıştı. Ancak ikinci 20
yılı tam aksine çok kötü geçti.
Neticede Türkiye Yüzyılının ilk 20 yılını kaybettik.
Bakalım bugün açıklanacak proje, son 80 yılı kazanmamıza dair umut
ve ipuçları verecek mi…
Neyse bunu biraz geriye bırakıp bugünkü toplantıya dönelim.
Gazeteciliğe başladığım 1986 yılından beni hayatımda gördüğüm en
absürt ve en ibret verici mesleki tartışmayı yaşıyoruz.
AKP bir açılım yaptı.
Aslında yaptığı “Altılı Masanın” yaptığının aynısıydı.
Altılı Masa ittifak açıklamasını yaparken hiç bir akreditasyon
takıntısı yapmamış ve iktidarın en ateşli destekçilerini bile bu
toplantıya davet etmişti.
Şimdi AKP aynısı yapıyor ve bence bu çok umut verece bir
gelişme.
Giderek otoriter bir batağa saplanan iktidar bunu yaparken,
kendine muhalif diyen medyada ise absürdünün zirvesine çıkılmış
vaziyette.
Davet edilen “Muhalif” gazeteciler bölünmüş durumda…
Bazaları hemen “Elbette katılacağız” dediler.
Bazıları “Mahallem ne der telaşına düştü”.
Bazıları önce direndi, sonra mahalleye temizlik oldu.
Bazaları ise hala düşünüyor.
İşte benim gözümle bugün toplantıya davet edilen gazetecilerin analizi……
(*) İSMAİL SAYMAZ GAZETECİDİR İPLEMEZ
DİYORDUM ÖNCE ŞAŞIRTMADI SONRA
ŞAŞIRTTI: Tanıdığım İsmail Saymaz mahallerin bu
fanatik abilerinin baskısına boyun eğmez, o toplantıya gider
diyordum.
Nitekim nce ondan beklediğimi yaptı ve katılacağını açıkladı.
Ama mahallesinden öyle büyük tepkiler geldi ki, tanıdığımı
zannettiğim ismail gitti, mahallesinin emin sularında demirlemek
isteyen bir İsmail Saymaz geldi.
*
(*) ÇİĞDEM TOKER KESİN GİDER
DİYORDUM YAZDIĞI GEREKÇE ÇOK
ŞAŞIRTTI:
Sözcü yazarı Çiğdem’e Toker'le Hürriyet'te uzun süre çalıştık.
Gazeteciliğine çok beğendiğim bir yazardır.
Bu toplantı tam da onun alanına giriyordu.
Katılmayacağını söyleyerek beni şaşırttı. Bunu şöyle açıkladı:
“İktidar bizim üzerimizden meşruiyet devşirmeye çalışıyor…”
Belki hiç gerekçe göstermeden katılmayacağını bildirseydi, çok daha
iyi olurdu.
Gerekçesinde “Bizim üzerimizden ” diyerek kendini, gazeteciliğin
ötesinde bir yere konumlandırdığı anlaşılıyor.
İşte asıl buna çok şaşırdım. Çünkü onun habere dayalı analiz
gazeteciliği bu gerekçe ile uyuşmuyor.
Tam aksine orada olmalıydı.
*
(*) ÖZLEM GÜRSES HEP ORADA OLAN GAZETECİ MUTLAKA
GİDERDİ: Özlem Gürses”i çok iyi tanıyorum.
Hiç üşenmeyen, kalkıp her yere giden, tek başına medya kuruluşu
gibi çalışkan bir gazeteci.
Daha önceden planlanmış bir toplantısı olduğu için katılamayacağını
bildirmiş.
Ben böyle toplantıya katılmam düzeydi şaşırdım…
Ama yapmaz…
(*) 30 YILDIR TANIDIĞIM UĞUR DÜNDAR KOŞA KOŞA
GİDERDİ: TRT yıllarından beri tanıdığım bir
gazeteci. Aynı gazetede çalıştık. Olay ve haber neredeyse
oradadır.
Avrasya botuna atlayacak kadar “Orada olma” tutkunu bir
televizyoncu.
Ben bu yazıyı yazarken daha kararını açıklamamıştı.
Belli ki mahalle nedeniyle kendi içinde bir iç savaş yaşıyor.
Belki sadece meslektaşlarından değil, Saracoğlu”da da tepki alırım
diye çekiniyor.
(*) BELKİ SİZ BANA ŞAŞIRACAKSINIZ AMA FATİH
PORTAKAL BENİ ŞAŞIRTMADI: Belki mahallesinin, hatta
karşı mahalleden çoğu insan “Kesinlikle gitmez” diyordu.
Belki de “Hasılsa gelmez” diye davet edilmişti.
Bence hiç öyle düşünmüyordum.
Fatih muhalif olsa da gazeteci. Bir gazetecinin yapması gerekin
yaptı.
Arkasında, mahallesinden gelecek tepkileri göğüslemeye fazlasıyla
yetecek bir başarı ve özgüven var.
Bence gazetecilik kariyeri açısından son derece doğru bir
karardı.
En muhalif tavıra sahip bir gazeteci olarak onun bu toplantıya
gitmesi, giderek konuşan kafa mücahitleri kıraathanesine dönen
ekranlar için de olumlu sonuçlar doğurabilir.
(*) NEVŞİN MENGÜ'NÜN ANKETİ BAŞARILI BİR
SİTCOM'DU AMA: Nevşin Mengü kararı takipçilerine
bıraktı. Yani bir anket yaptı. Başarılı bir sosyal medya şahsiyeti
olarak, bunu da siyasi bir sitcom”a çevirme taktiği ilginçti.
Bir yandan bunu takipçi sayısını arttırma ve etkileşim bakımından
iyi kullandı.
Bir yandan da katılmama kararının sorumluluğunu takipçilerinin
üzerine yıktı.
Katıl diyenler mi yoksa katılma diyenler mi çoğunlukta çıksın
isterdi bilmiyorum.
Tahminim “Katıl” diyenlerin çoğunluk olmasını tercih ederdi.
Böylece mahallenin kararı ile gitmiş olurdu.
Bence gazetecileri böyle durumlarda mahallem ne der sorusunu
sormadan katılması doğrudur.
Ama kutuplaşmış toplumlarda herkes kendi canavarını kendi
yaratıyor.
r mahalle canavarlarla dolu.
Mahallenin elinde vuvuzellası olan gür sesli sakinler izin
vermez.
Ben hep gazetecinin kendi kararı ile yürümesi gerektiğini
düşündüm.
(*) BANA GELİNCE KENDİME ŞAŞIRMADIM EMİNİM SİZ DE
ŞAŞIRMAMIŞSINIZDIR: Bu konudaki yazılara
baktım.
Benim adımı hemen hiç bir yerde “Muhalif” diye yazmamışlar.
Buna da çok sevindim.
Hep söyledim. Kariyerimi iktidar gazetecisi olarak değil, iktidarla
iyi ilişkileri olan bir gazeteci olarak yaptım.
O nedenle mesleki ünvanımın bayında muhalif veya andan gibi bir
kelime hiç istemedim.
AKP”nin medya ilişkilerinden sorumlu yöneticisi Hamza Dağ beni
arayarak davet etti.
Davet edildiğim için sevindim.
Çünkü gazeteciliğe başladığım günden beri benim için en güçlü motiv
“Being There”, yani “arada olmak” duygusuydu.
Ne yazık ki Amerikan Türk Derneği toplantısı için New York”taydım
ve bugün dönüyorum.
Ankara”daki toplantıya yetişmem mümkün değildi.
Hamza Dağ”a teşekkür ettim, daha da ileri giderek “Beni de katılmış
kabul edin” dedim.
Çünkü katılmasam da bu toplantıyı yakından izleyeceğim.
(*) MUHALİF MEDYANIN “ÇAĞRILMAYAN YAKUPLARI” NİYE BU
KADAR ÖFKELİ:
Baktım davet edilmeyenlerin bir
bölümü çok kızgın…
İlginçtir, kızgılıklarını AKP'den değil, davet edilen muhalif
yazarlardan çıkarıyorlar.
O ne aşağılamalar, ne hakaretler, “Siz bittiniz oğlum” afra
tafraları…
Kazı, kazan oyunu gibi. üstlerini biraz kazıyınca, , altından
çağrılmamış olmanın verdiği gizli öfke apaçık ortada çıkıyor.
Şimdi bunu kendi mahallelerinin toplantıya katılacak isimlerini
itibarsızılaştırma fırsatı olarak görüyorlar.
(*) SONER YALÇIN DA GAZETECİ VARDIR VE GİDER
DİYOR: Soner Yalçın da benim gibi diyor. Olay
varsa, davet varsa gazeteci gider.
Yıllardır tanıdığım gazeteci beni şaşırtmadı. Mazeretim olmasaydı
giderdim diyor. Hem de çok net şekilde...
(*) ARKADAŞLAR B 747
GAZETECİLERİNE GAZETECİLİK NASIL
YAPILIR GÖSTERİN BUGÜN: Katılmayı kabul eden
meslektaşlarıma şunu söylemek isterim.
Doğru olanı yapıyorlar.
Onları bekleyen tehlike ise şu:
Kendi mahallelerindeki “Vuvuzella muhaliflerin” etkisinde kalıp bu
olayı değerlendirmede kompleksli davranmalarıdır..
Yani mahallelerine “Bakın gördünüz mü” diyebilmek için, o
toplantıyı “İktidar dövme” şovuna çevirmeye kalmalarıdır.
Böyle bir davranış, yani orada gazeteciliği şova dönüştürmek,
mahallelerindeki üç beş fanatiğin “Helal olsun” demesinden başka
işe yaramaz.
Bugünkü toplantıyı düzenleyenler soru sordurmazsa…
Veya sorduklarına cevap vermezse…
Veya konuyu saptırmaya kalırsa…
Zaten siz gazeteci olarak görevinizi yapmış olursunuz.
Orada bulunmayı en haklı hale getirecek davranış, doğru soruyu, şov
tiradına çevirmeden, en direk şekilde sormaktır.
Böylece yıllardır Cumhurbaşkanının B 747 uçağına binen
gazetecilerine “Bakın bu iş böyle yapılır” deme hakkı ve imkanını
da bulmuş olursunuz…
Tabi bu gibi toplantılarda sunum yapılır ama soru sorulmasına izin
verilmeyebilir.
O zaman da oradan hep programla ilgili çarpıcı izlenimler
yazabilirsiniz...