O SMSleri atan teşhir edilsin
Abone olYaşar Büyükanıt Paşa aleyhinde SMS mesajı çeken kişi teşhir edilmeli mi?
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök başlıklı yazısında
Yaşar Büyükanıt hakkında iftira dolu SMS'leri yollayan kişinin
bulunup toplum önünde teşhir edilmesini istedi.
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyet.com.tr
-ŞÖYLE bir sahneyi düşünün.Eşiniz veya sevgilinizle
oturuyorsunuz.
Aniden cep telefonunuzun mesaj sinyali çalıyor.
Eşiniz veya sevgiliniz dikkatle sizi süzüyor.
Cep telefonunuzun tuşuna basıp mesajı okuyorsunuz.
"Sevgilim, seni çok özledim. Yarın buluşuyor muyuz?"
O an ne hisseder, ne yaparsınız?
* * *
Yaşar Büyükanıt hakkında o uydurma mesajları gördüğümde aklıma bu
sahne geldi.
Geçen yıl Hürriyet"te beni çok düşündüren bir haber
yayımlanmıştı.
Herkesin rahatlıkla ulaşabileceği bir internet sitesi aracılığıyla,
isteyen herkes, istediği numarayı kullanarak, istediği kişinin cep
telefonuna SMS mesajı gönderebiliyordu.
Bu teknik imkán kanımı dondurmuştu.
Düşünebiliyor musunuz?
Bu yolla, insanların arasına istediğiniz nifakı sokabilirsiniz.
Evli bir kadına veya erkeğe, bir kadın veya erkeğin cep
telefonundan "Seni seviyorum" diye bir mesaj.
Yine baştaki soruya dönüyorum.
O an ne hissedersiniz?
Hele hele mazinizde sizi zorlayacak bazı olaylar da varsa, paniğe
kapılmaz mısınız?
O panikle işi daha da sarpa sardırmaz mısınız?
* * *
Yaşar Büyükanıt olayı şunu gösterdi:
Bugün onu vurmak için kullanılan bu teknoloji, yarın hepimizin özel
hayatını berbat etmek için kullanılabilir.
Artık kimsenin, iftiraya, fitneye karşı korunabileceği bir sığınağı
yoktur.
Hayatı karanlıklar içinde geçmiş iğrenç bir insan, hayatınızı
karartabilir.
Sadece sizin değil, yakınlarınızın, eşinizin, sevgilinizin hayatını
da...
İşte o nedenle diyorum ki, Yaşar Büyükanıt Paşa hakkında bu
karalama mesajlarını gönderen çete veya çeteler mutlaka ortaya
çıkarılmalı ve teşhir edilmelidir.
Büyükanıt"a şahsi düşmanlığı olan insanlar bile, buna bakıp "Oh
olsun. Bunlar nasılsa onun üzerine yapışır" diye düşünmemeli.
Unutmayalım, bugün ona, yarın sizlere, bizlere...
* * *
Bu olay bana bir de Çetin Altan"ın yıllarca önce yazdığı bir yazıyı
hatırlattı.
Çetin Altan, "Türklerde düello geleneği yoktur. Onun yerine pusu
kurma alışkanlığı gelişmiştir" diyordu.
O zamanlar bunu bizlere karşı haksızlık olarak görmüştüm.
Ama son 10 yılda yaşadığım olaylar ve özellikle de teknolojinin
böylesine pespaye belden aşağı imkánlar sağlamasından sonra gördüm
ki, Çetin Altan haklıymış.
En azından bir kısmımız hakkında.
Düello şövalyelik ister.
Cesaret, mertlik gerektirir.
Pusu kurmak ise korkakların, ikiyüzlülerin, karanlık ruhların
aletidir.
* * *
Bundan 6-7 yıl kadar önceydi.
Adamın biri "Çok önemli bir belge vereceğim" diye benden randevu
istedi.
Elinde o zamanlar Sabah Gazetesi"nin sahibi olan Dinç Bilgin ile
üst düzey yöneticisi Kenan Sönmez"in yaptığı bir telefon
konuşmasının kaydı vardı.
Kasedi bana satmak istiyordu.
Kasedi elime aldım ve adama, "Sana 10 dakika müsaade. Hemen yok
olmazsan, hemen polise haber vereceğim" dedim.
Apar topar kaçtı.
Sonra Zafer Mutlu"yu arayıp ona bunu anlattım ve "Muhtemelen size
de bizim telefon konuşmalarımızı getirecekler" dedim.
Daha önceleri de Ankara"da bana, başkalarının odalarını dinlemek
için böcek satmayı teklif eden birini kovalamıştım.
* * *
Yaşar Büyükanıt"a yapılan bu çirkin kampanyayı toplum olarak
hepimize karşı yapılmış kabul etmeliyiz.
Yoksa dediğim gibi.
Bugün ona, yarın size, bize...