'O reklama neden karşı çıktım?'
Abone ol"Neticede ben de bir erkeğim" diyen Bakan Coşkun, hassas davrandığı konuları bir bir açıkladı..
Selülit kremi ilanlarına karşı tavrıyla tepki toplayan Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali Coşkun: "Benim tepkim, ilanların yanıltıcı
olmasına. Selülit tedavisine nasıl karşı olayım? Ben de bir erkeğim
sonuçta" Eline selülit kremi ilanını alıp parmaklarının ucunda
sallayan sinirli adama hiç de benzemiyor. Bir kere çok esprili, çok
cana yakın. Üstelik hiçbir soruma da öfkelenmiyor. "Ne istersen
sor" diyor. O öyle dedikçe ben de heyecana kapılıp sordukça
soruyorum: "Sayın bakanım, popoya sürülen bir kremin reklamı nasıl
olmalı ki?", "Sanayi Bakanlığı ile selülit kreminin ne ilgisi var?"
Hâlâ öfkelenmiyor... Kesin çok sabırlı. Üstelik hepsine tek tek
yanıt veriyor. Öyle yanıtlar ki, hem demek istediklerini anlatıyor
hem de bizi kahkahalara boğuyor. Birkaç hafta önce, koydukları
çıplak kadın fotoğrafına kızarak kestiği selülit kremi ilanlarını
basın önünde eleştiren Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, bu
keskin çıkışıyla büyük tepki topladı. Eleştirilere hedef oldu.
"İşte AKP'nin gerçek yüzü" de dediler "Bakan reklamları sansürlemek
istiyor" da. Biz de hem bütün bu merak edilenleri Ali Coşkun'a
sormak hem de birden gündemimize oturan Coşkun'u biraz daha
yakından tanımak istedik... Esprili kişiliğiyle bizi güldürdü,
şiirleriyle şaşırttı, trafik kazasında kaybettiği ilk eşini ve
kızını anlatırken de hüzünlendirdi... İşte "ilan vukuatıyla"
gündeme oturan bakanın kim olduğunu merak edenler için bir
röportaj... Niye basın toplantısında selülit kremi ilanını gösterip
eleştirme ihtiyacı duydunuz? Şimdi yaz geliyor. Hanımlar plaja
gidecek. Gidince tabii daha güzel gözükmek arzusunda. Bu reklamlar
birdenbire patladı. Ama yasanın 16'ncı maddesine aykırı. Biz
gerekli yerlere yazı yazdık, dikkat edin diye. Dikkat eden yok.
Genel ahlaka, törelere aykırı; çocuğu, kadını istismar edici
yönlerdeki reklamlar yasaktır. Bir de o fotoğrafın yanında verilen
bilgiler de yanıltıcı. Ben bunlara kızdım. Dünya Tüketiciler
Günü'ndeki konuşmamda "Her şeyi bizden beklemeyin. Sivil toplum
kuruluşlarının da topluma karşı sorumluluğu var. Kadın haklarına
ters ise siz de bu konuya ilgi gösterin. Basın da sırf para
kazanmak için toplumun değer yargılarına ters reklamlara yer
vermemeli" dedim. Dediğim sadece bu. Ama çok büyük tepki gördüm.
Göstermek için ilanı yanınızda mı getirmiştiniz? Yani nereden
buldunuz o anda? O gün Reklam Kurulu başkanı da oradaydı. O verdi.
Ayrıca 23 Şubat'ta Reklam Kurulu bu konuyu takibe almıştı. Yani
bunun öncesi de var. Neden bu ilan özellikle sizin ilginizi çekti?
Mesela pek çok erkek bu reklamı görmüştür ama algılamamıştır. Çünkü
biliyorsunuz, erkeklerin selüliti olmuyor... Sen bana diyorsun ki,
"Erkeklik hormonun mu fazla senin?" (Gülüyor) "Yolda çukurlar olur,
arabalar iner çıkar; işte selülit buna benzer" Yok, öyle demiyorum.
Kadınların selüliti olduğu için reklam dikkatlerini çekiyor. Sizin
niye dikkatinizi çekti diyorum. Bana o kadar çok şikayet mektubu
geldi ki. Pek çok kadın beni uyardı. Şimdi Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı olarak ilanlar bizim ilgi alanımız. Yasa beni
görevlendiriyor. Tüketiciyi koruma görevi de bende. Karınız
aracılığıyla 10 üst düzey bürokratın karısına bu ürünü kullanıp
kullanmadığını da sordurmuşsunuz. Dördü kullandığını söylemiş. Siz
de bunun üzerine "Demek ki reklamlar tüketiciyi aldatıcı yönde
olabiliyor" demişsiniz. Karınız kremin selülitlerini geçirip
geçirmediğini de mi sordu onlara? Nasıl aldattığı sonucuna
vardınız? Hayır canım olur mu! Öyle bir şey sormadı. Bu kadar
mektup, tepki, telefon geldi. İnanarak aldıkları ama işe yaramadığı
konusunda şikayet ettiler. Düşünebiliyor musunuz, dünyada 60
kadında denenmiş. Selülit nedir? Damarların şişerek cildi bozması.
Yani yolda böyle çukurlar oluyor ya, araziler; arabalar böyle iner
çıkar, bütün araba sistemi altüst olur. Dolayısıyla elinizi
sürdüğünüz zaman o da pek hoş görünmez. Yani siz kadınların tedavi
olmasına değil, yanıltılmasına karşısınız? Nasıl karşı olurum? Ben
de bir erkeğim sonuçta. Sizce popo çevresine sürüldüğünde
selülitleri geçirdiği, etkili olduğu iddia edilen böyle bir kremin
reklamı nasıl yapılmalı? Burada şu önemli. Bir, reklamdaki cazibe
unsuru nedir? İkincisi de empoze edilen fikir. Büyük puntolarla
yağları erittiğini filan anlatıyor. Kadın 15 günde huri oluyor!
Yazı öyle. Fakat altında küçücük bir yazı var. 60 kadın üzerinde
denendi ve kadınlar mutlu oldu. İşe yaradı da değil! Şimdi o
kırışıklıkları alma bakımından doktorun reçetesine yazacağı bir
ilaç değil. Yani vatandaşı aldatıcı nitelikte. Bir kere bunu tedavi
gibi değil, kozmetik madde olarak sunmaları gerek. Fotoğraf da
kadını meta olarak kullanmamalı. Prezervatif reklamında cinsel
organ gösterilmiyor. Bunun gibi mi diyorsunuz? Böyle mi olmalı
reklamlar? Tabii. Bir şeyi anlatmanın çeşitli yolları var. İlla
öyle bir fotoğraf kullanmak gerekmez. Şimdi bugün (perşembe) sizin
gazetede bir ayakkabı reklamı var. Gayet güzel kadının ayağındaki
ayakkabıyı göstermiş. Şimdi kadının her yerini göstermek gerekmez
ki. Bir manken bir yeri gözüktüğü zaman "Frikik verdi, tepki aldı"
yazıyor. O frikik oluyor da, öbürü nasıl gol olmuyor, bilmiyorum.
"Ben Tayyip beye 'Sayın başbakan' derim, o da bana 'Ali abi' der"
Şark kafalı olduğunuzu iddia edenler de oldu. Eğer Müslümanlığımı
ve Türklükten gurur duymamı kastediyorlarsa, evet şark kafalıyım.
Ben bunları söyleyenleri gerici olarak düşünüyorum. Kötü söz
sahibinindir. Aynı günlerde Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen de gazete
yırtmıştı. Acaba bu kadar yoğun tepkiyi, o olay da tetiklemiş
olabilir mi? İkisi birleşince sinerji oldu galiba! Yapmasaydı daha
iyi olurdu tabii. Tepkisi yalan haberlereydi aslında, gazeteye
değil. Daha 24 yaşında Kalebodur'da genel müdür, sonra TOBB başkanı
olmuşsunuz. Lider bir karakteriniz var sanırım. Öyleyse şimdiki
hedefiniz başbakanlık mı? Hayır. Gerek Süleyman bey, gerek Türkeş,
Erbakan ve Özal çok üzerimde durdular. Çeşitli güç odakları çok
baskı yaptılar ama ben hep siyasetin dışında kalarak memlekete
faydalı olmayı düşündüm. Ama rahmetli Özal'ın vasiyetiyle,
ölümünden önce siyasete girdim. Mesela Bedrettin Dalan'dan önce,
İstanbul belediye başkanlığı bana teklif edildi. Recep Tayyip
Erdoğan'dan önce de bana teklif edildi ama kabul etmedim. Fark
ettim ki, Tayyip beyin önünü kesmek için beni kullanmak istiyorlar.
Hiçbir zaman bir makama gelme hırsım olmadı. Hiçbir zaman kendim
bir yerlere talip olmadım. Başbakan olmak istemeyen siyasetçi olur
mu? Aslında olmaz da, benim öyle bir projem olmadı. Öyle bir zemin,
öyle bir düşünceye gelmedim hiç. Dramatik bir yaşamöykünüz var.
Sanırım hayatınızda sizi etkileyen üç büyük olay oldu... Çocukluğum
Kemaliye'de, köyde başladı. Hayata erken atılabilmek için 1. Erkek
Sanat Enstitüsü'nde, sonra Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Elektrik
Mühendisliği Bölümü'nde okudum. Babam memurdu. Kantinde çalıştım,
ayakkabı boyadım. İlkokulda da simit satıp gazete dağıttım. O üç
olaya gelirsek, Başbağlar doğduğum Başpınar'a bağlı 22 köyden biri.
PKK'nın katliamından sonra oraya gittim. Yemeğini yediğim insanlar
ölmüştü.. Çok etkilendim. Bir şiir yazdım. Kültür Bakanlığı halk
musikisi sanatçılarından Süleyman Hatun besteledi.. İkincisi;
1992'de arabayı ben kullanırken eşimi ve 26 yaşındaki kızımı
kaybettim. Ondan sonra "Yalnız Adam" şiirimi yazdım. Onunla ödül de
kazandım. O olaydan sonra içime kapanmıştım. Ve üçüncüsü Özal'ın
vasiyeti nedeniyle siyasete girerek yeniden yaşama bağlandım. Bir
dost meclisinde şu anki eşimle tanıştım. Tanıdıktan sonra sevgimi
anlatan "Sevda" şiirini yazdım: "Acılar dikense, sevgi bir
güldür..." Bu şiiri ona verdim. Evlendik. Sonra o da bestelendi.
Bir de oğlumuz oldu. Başbakan size niye "Ali abi" diyor?
Öğrenciliğinden beri beraberiz. Bizi asıl bağlayan, Milli Türk
Talebe Birliği. Onların önündeki nesiliz. Oradan kalma bir
alışkanlık. Bir abi-kardeş ilişkisi. Siz kendisine nasıl hitap
ediyorsunuz? "Sayın başbakan" diyorum. "İndirimleri denetim altına
alacağız" Şu an hükümetle ilgili olumlu düşüncelerin en
önemlilerinden biri ekonomideki iyileşme. Sanırım hükümet ekonomik
programı hazırlarken "Acil Sorunlar ve Çözüm Yolları" kitabınızı
kullanmış. AKP kurulunca ekonomiden sorumlu genel başkan
yardımcılığını üstlendim. İş dünyasından, bilim çevrelerinden,
serbest meslek erbaplarından oluşan 40 kişilik bir kurul toplayarak
Türkiye'nin sorunlarını ve çözüm yollarını tartıştık. 2001'de de bu
kitap çıktı. Dolayısıyla bizim hükümet programının ekonomi bölümü
böyle oluştu. Bunun geri planı da var. Rahmetli Turgut Özal
ölümünden önce bir parti kurulmasını istiyordu. Seçim kararı alınır
alınmaz da cumhurbaşkanlığından istifa ederek partinin başına
geçecekti. Aydın Menderes'i benim aracılığımla çağırdı. 2 Nisan
gecesi Hüsnü Doğan ve Yusuf Bozkurt Özal'la birlikte oradaydık.
Aydın bey "Ben emanetçi olmam" diyordu. O gece Özal partileri,
ekonomiyle ilgili düşüncelerini ve çözümleri anlattı. Bana not
aldırttı. O notlardan çok faydalandım. Ekonomideki iyileşmeyi
yalnızca mevcut hükümete bağlamak doğru mu? Tabii, devlette
devamlılık esastır. Kemal Derviş'in başlattığı ekonomiyi
güçlendirme programı maalesef ekonomiyi çökerten bir programa
dönüştü. Bunun ilk sebebi, arkasında siyasi otorite eksikliği
olmasıydı. İkincisi de, bazı yönleri Türkiye gerçeklerine uymuyor.
Biz bunu Türkiye'nin şartlarına göre düzenleyip yeni bir program
yarattık. Siz indirim yapılmasına karşı mısınız? Hayır. Tüketicinin
aldatılmasına karşıyım. Çünkü gereğinden fazla yükselttikleri bir
malı yüzde 70 indirimli asıl fiyatına satıyorlar. İndirim filan yok
aslında. Hazırladığımız yasa bunu engelleyecek. Çünkü bu tür
indirimler denetime tabi olacak. Böylece fiyatların gerçek
değerinde olup olmadığı da anlaşılacak. Yoksa indirim yine
yapılacak. Marketleri şehir dışına taşıyacağınız da konuşuluyor.
Büyük mağazalar pek çok ülkede küçük esnafı koruma yönünde
cumartesi saat 18.00'den itibaren kapanır. Pazar günleri açılmaları
yasaktır. Biz böyle bir şart getirmedik daha. Şimdilik düşünmüyoruz
da. Ama esnafın böyle bir talebi var.