Aslında Can Dündar'ın adliye önünde silahlı saldırıya uğramasını
yazmayı düşünmüyordum. Ancak köşe yazısında bu meseleyi enine
boyuna yazınca değinmek şart oldu.
Saldırganın üstüne atlayıp onu önlemeye çalışan eşi Dilek Hanım
için şunları söylüyor Can Dündar:
"Ve bana yapıştırılmaya çalışılan kahramanlık payesini,
orada ona teslim ettim. Ben böyle gözü pek kadın görmedim. Evde bir
tıkırtı olsa benden önce o fırlar; kapının önünden ses gelse
operasyona çıkmış bir özel timci çevikliğiyle ortaya atlar. Ve
burada da refleks halinde adamın önce ağzına daldığını, sonra
yakasına yapıştığını anlattı hararetle.. Yeni çıktığı bir aksiyon
filminin, en beğendiği sahnesini anlatır gibiydi. Şu an şu
satırları yazıyorsam, onun ve Muharrem Erkek’in cengâverliği
sayesinde..."
Şair burada, "Mermiden daha hızlı zıpladım. Bir gazetecinin
arkasına saklanıp onun yaralanmasına neden oldum. Bu sırada karım
adamın yakasına sarılıp boğuşurken ben arkama bakmadan kaçtım.
Nasıl bir kaçıştı görseniz şaşardınız. O ahenk dolu o ceylan
kaçışımı tarif edemem! Anlatılmaz yaşanır" demek
istemiş!
Bir başka deyişle kendinden utanacağına karısını övmüş! Eşine
"Cengaver" demiş ama acaba eşi o ceylan gibi seke
seke kaçıştan sonra kendisine ne demiş, merak ediyorum!
"O nasıl bir kaçıştı Can'ım benim! Arkandan kaldırdığın
tozda boğulduk" demiş midir acaba?
Hakkını teslim edelim. Dilek hanımın yaptığı gerçekten büyük
kahramanlıktı!
Az kalsın cep telefonuyla adama ateş edip vuracaktı kadıncağız! İyi
ki telefon o an tutukluk yaptı, yoksa elini kana bulayacaktı!
Verilmiş sadakası varmış!
Evde fare görse ilk o koşuyormuş. Kapıdan tıkırtı sesi gelse özel
harekatçı gibi hamle yapıyormuş.
Aslında suikast girişiminde bazı eksikler yok değildi. Mesela
saldırganın cübbesi ve sarığı yoktu! Bi'de o hengamede
"tekbir" getirmeyi unuttu galiba!
Saldırgan için ne diyeceğimi bilemiyorum.
Can Dündar'la aranda hepi topu 3 metre mesafe var veya yok. O
mesafeden hedefini tutturamıyorsan bu işe neden bulaşıyorsun
katarakt özürlü?
"Abi bende hipermetropi var, yakını göremiyorum"
desene baştan! Ne diye kurşunları ve adamı boş yere sektiriyorsun
betonda?
İşin şakası bir yana...
Saldırganın elindeki silah yanılmıyorsam 14 kurşun alıyor. Üç
kurşunun üçünü de yere sıkıyor. Dündar'ın eşi önden, bir
milletvekili arkadan adamı engellemek için saldırıyor.
Burada tuhaf olan bir durum var.
Dilek Dündar o sırada silahlı adamın fotoğrafını çekme derdinde.
Milletvekili ise silahlı olan sol kolu değil, sağ kolu kıskıvrak
yakalamış. Can Dündar hala adamın yakınında ve sol elindeki silahın
menzilinde....
Adam istese oracıkta hem Dündar'ı, hem kendisini yakalayan vekili,
hem de selfie çeken Dilek Hanım'ı vurabilir. En azından
silahı kendisini yakalayan vekile çevirip elinden kurtulabilir ama
hiç birini yapmıyor.
Sadece polisin gelmesini bekleyip teslim oluyor!
Olanları izlerken insanın canı suikaste uğramak istiyor yani, o
derece!
Bu suikast girişimi CHP'nin yeni liderinin kim olacağının sinyalini
de verdi bizlere...
Olayın içinde hem "Cengaver" bir kadın, hem de
kamuoyuna servis edilmek üzere çekilmiş bir görüntü var!
Lider adayı da adam gibi adam hani!
MİT TIR'larının içine saklanan silahları bilen, ama silahla
burnunun dibine kadar sokulan adamdan haberdar olmayan bir
kahraman!
Bir başka deyişle...
Mesele hainlik olunca en ön safta yer alan, ama silahı görünce önce
kameramanın, sonra eşinin arkasına saklanan bir kahraman!
Daha ne olsun!
Dipnot: Can Dündar'ın eşini överken kullandığı
"Evde bir tıkırtı olsa benden önce o fırlar; kapının
önünden ses gelse operasyona çıkmış bir özel timci çevikliğiyle
ortaya atlar" sözlere takıldım!
Tamam orasını anladık da tüm bunlar olurken sen ne yapıyorsun
abicim?
Kaçıyor musun yoksa saklanıyor musun onu söyle!
Ayrıca...
Eşini övdüğün
yazıda, arkasına saklanıp kurşunların önüne attığın NTV muhabiri
Yağız Şenkal'a ihanet etmesiydin bari!