O komutan istifa nedenini anlattı
Abone olYAŞ'ta terfi alamadığı için istifa ettiği iddia edilen Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk, istafa nedenlerini sıraladı;
YAŞ'ta terfi alamadığı için istifa ettiği iddia edilen
Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk, devir-teslim
töreninde yaptığı konuşmada neden istifa ettiğini anlattı.
gazeteci.tv'de yayınlanan habere göre
Ertürk, istifa konuşmasında 2 yıldır okulda neler yaşadığını
komutanlarına ve öğrencilerine şöyle anlattı:
''Şu anda 31 yıl önce mezun olduğum,
karakterimi şekillendiren denizciliği dayanışmayı dostluğu, aklın
ve bilmin ne olup ne olmadığını öğreten bu kutsal yuvadan
ayrılmanın hüznünü yaşıyorum. Müsaade ederseniz bu iki yıl içinde
ve tüm meslek yaşamın süresince neler yaşadığımı da ifade etmek
istiyorum.
Asla kamu malını hor kullanmadım ve kullandırmadım. Onurlu büyüklerimizden öğrendiğim gibi söylüyorum. Ben de babasız büyüdüğüm için bilirim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemedim ne benim ne ailemin boğazından haram geçirmedim.
TSK’YA KARŞI PSİKOLOJİK HAREKAT
İCRA EDİLİYOR
Benim için silah arkadaşların için ve
öğrencilerim için özellikle son yıl çok zorlu geçti.
Zorluğu neden kaynaklanıyordu kısaca arz etmek istiyorum: “Türk silahlı kuvvetlerine karşı asimetrik psikolojik harekat icra edilmektedir.” Bu söz benim değil Genelkurmay Başkanımızın sözü ve değerlendirmesidir..
İşte komutanımızın da işaret ettiği bu
psikolojik harekatın içinde sizlerinde açık kaynaklardan
izlediğiniz gibi deniz kuvvetleri bunun tam merkezidedir.
Niçin silahlı kuvvetlere karşı böyle bir harekat icra edildiği, niçin deniz kuvvetlerinin tam merkezinde olduğu konusunda bilgi vermeyeceğim. Ama bilin ki bu konuda resmi olarak ta değerlendirmeler yaptım amirlerime gönderdim merak eden olursa ilerde bunu anlatabilirim.
Takdir edersiniz ki merkezde deniz
kuvvetleri olunca, bu kurumun subay kaynağının eğitim ve öğretim
yeri olan Deniz Harp Okulu'nun, 1 no'lu hedef olması
kaçınılmazdır.
İşte ben, silah arkadaşlarım ve yüreği vatan sevgisi ile dolu yarının pırıl pırıl bahriye subayları olacak öğrencilerimiz işte bu zorlu ortamda yani bir nolu hedefte görev yaptık ve ateş altına alındık.
OKULDA FUHUŞ YAPTIRDIĞIMIZI İDDİA
ETTİLER
Bana, personelime ve öğrencilerime akla,
hayale gelmedik yöntem ve karalamalarla saldırdılar. Bu
saldırıların malum basının gazete ve televizyonlarına
taşıdılar.
Öğrencilerimin bir bölümünü mesnetsiz
olarak ahlaksızlıkla suçladılar, kanıtları var mıydı, kocaman
hayır! Neye dayanıyorlardı, şerefsiz ve onursuz insanların başvuru
yöntemine…
1876-1908 dönemi tecrübelerimiz hala taze
iken buna ne yazık ki inanan ve işlem yapılmasını isteyen
büyüklerimiz de çıktı. Ayrıca taarruzlarını mektuplarla elektronik
postalarla server’ları ABD’de bulunan internet siteleri ile de
geliştirdiler.
Bu ahlaksız kesim beni ve kurumumu ne ile
suçları biliyor musunuz bu okulda ibadeti yasakladığımızı ve fuhuş
yaptırdığımızı!
Peki ben kimim; 3 nesildir denizci ve asker bir ailenin çocuğu baba deniz subayı. Yanlış duymadınız dedesi ise bahriye eri olarak İstiklal madalyası sahibi. Trabzonlu Ruşen oğlu Şevki Ertürk’ün torunu. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Bu ülkenin kuruluş harcında benim genetik olarak katkım var. Armut dibine düşer. Çok istisnalar dışında hainlik gibi kahramanlıkta kalıtımsaldır.
BAYRAK DİREĞİMİZDE KURAN VAR
Bu suçladıkları insanlar ve biz denizciler bütün bayrak direklerinin tepesinde, 7 kat naylona sarılmış kutsal kitabımız Kuran’ı koyan, her öğüne Allah’ın adıyla başlayan ve Allah’a şükürle bitiren. Tüm kumandalarına besmele ile başlayan insanlardır. Takdir sizlerin.
Amaçları şuydu; ahlak ve din gibi iki
hassas konuda yani bel altından, kural dışı olarak kahraman Türk
Silahlı Kuvvetleri'ni ve onun ayrılmaz parçası olan. Mazisi şan ve
şerefle dolu Türk Deniz Kuvvetlerinin haklı olarak yüce Türk
ulusunun gönlünde kurduğu güvenilirliği yok etmek ve nihai amaçlara
ulaşmaktı.
Yine taarruzlarında, 32 ahlaksız öğrenci
bulunduğunu bunları derhal okuldan atmamı istiyorlardı. Peki
kanıtları neydi bir hiç imzasız ihbar mektupları. Ve olayları
örtbas ettiğimi öne sürüyorlardı. Gerçi buna inanan büyüklerim de
yok değildi.
Evet, ben bu öğrencilerime kol kanat gerdim çünkü inanıyorum ki bu öğrencilerim suçsuzdu. Silahlı kuvvetlerine karşı yapılan stratejik taarruzun birer küçük derhal yok edilmesi gereken ara hedefleriydiler.
ÖĞRENCİLERİMİ KORUDUM
Yarının büyükleri ve komutanları olacak bu
çocuklara sahip çıkmak kendi geleceğim için ilave alacağım
yıldızlar için hiçbir kanıt olmadan onların harcarsam ki bu benim
için çok kolaydı.Veya ruhlarında onanmaz yaralar bırakacak
girişimlere müsaade etseydim gelecek nesiller için ya canavar ruhlu
komutanlar. Ya da okuldan atılarak hakkı yenmiş travmalı sivil
vatandaşlar olacaklardı.
Ayrıca komutan olarak diğer öğrencilerime
de yanlış mesaj verirdim. Bu taarruzlara karşın yılmadım. Hem
olayları değerlendirdim. Gücümün yettiğince bunları üst makamlara
yazdım çizdim,
Beni de sarsmasına rağmen personelim ve
öğrencilerim karşısında dik durarak bunları hissettirmemeye onların
moralini, eğitim ve öğretim seviyelerini daha üst seviyeye çıkarmak
için çok gayret sarf ettim. Özel tedbirler almaya çalıştım.
Ayrıca yukarda ifade ettiğim genel resim içinde şahsımın ve okulumun hedef olması nedeniyle, şahsıma-okuluma yönelik karalama ve iftira kampanyasına karşı hukukun üstünlüğüne, Yüce Türk adaletine olan inancım ve güvenimle avukat tutarak mücadeleye başladım.
TÜM DAVALARI KAZANDIK AMA… AYRINTILAR DİĞER SAYFADA...
Açtığımız bütün davaları kazandık ama ne
yazık ki malum medya, bu yargı kararlarına karşın tekziplerimizi
yayınlamadı bile, şimdi bizde tazminat davaları açtık. Peki bu
mücadelede yeterince destek alabildim mi? Buna verilecek cevabın
hayır’dır.
Bahriye lisanı ile de cevap vermek
istiyorum: İhtiyaç duyduğumda deniz top ateş desteği alamadım.
Tasmo isteklerime cevap gelmedi. Benim tarafımdan verilen g/m
taarruz isteklerim de yanıtsız kaldı.
Hatta karşılıklı müdahaleye yani dost ateşine de maruz kaldım. Fakat şuna da inanıyorum. Ben, silah arkadaşlarım ve öğrencilerim ne kadar zorluklarla karşılaşmış olursak olalım, bunlar cumhuriyetimizin kuruluşu öncesi yüce önder, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yaşadıkları zorluklar karşısında solda sıfır kalırdı.
NEDEN AYRILIYORUM?
Bu nedenle ülkem için Amiral Türker’de feda
olsun. Biraz önce de takdimci subayın ifade ettiği gibi yüksek
tasdikten geçen kararlar görev sürem bir yıl uzatılarak Akdeniz
Bölge Komutanlığına atandım.
Deniz Harp Okulu komutanlığı amiral
rütbesinde deniz kuvvetlerinde yapılacak en onurlu görev
yeridir.
Sevgili öğrencilerim inşallah sizlere de
kısmet olur. Bu görevi deniz kuvvetlerinde onursal ve prestij
olarak galebe çalabilecek tek görev yeri vardır o da deniz
kuvvetleri komutanlığıdır.
Deniz Harp Okulu komutanı terfi senesinde ise mutlaka terfi eder. Eğer etmemişse komutanları tarafından başarısız olarak değerlendirilmiştir.
Akdeniz Bölge Komutanlığı da çok onurlu bir
görevdir oradan terfi eden nice komutanlarımız var. Fakat benim
değerlendirmeme göre bu benim için not yükseltme sınavı
niteliğindedir. Ben ise komutanlarımdan farklı düşünüyorum fakat
onların verdiği karara da saygı duyuyorum.
Bu nedenle her zaman onur, gurur ve dürüstlük ilkelerine inanan ben, yeri geldiğinde “bunlar için kişisel çıkarlarınızdan bile ödün vereceksiniz, hatta canınızdan da…” Diyerek subaylarına ve öğrencilerine nutuk veren ben, şimdi bunun gereğini yapmalıyım.
OKULA BAŞLADIĞIMDA BOYUM TÜFEK
KADAR YOKTU
39 yıl önce bu beyaz üniformayı giydim henüz 14 yaşındaydım. Neredeyse tüfekten biraz uzun boyum vardı. Deniz lisesinin ve Deniz Harp Okulu'nun rahleyi tedrisatından geçtim. Ne öğrendiysem burada ve bu okulun mezunu olmam dolayısıyla açılan kapılar sayesinde öğrendim.
Ben eğer bir şey isem bu okul sayesindedir.
Beni yetiştiren bana feyiz ve ilham veren tüm hocalarıma teşekkür
ediyorum. Ebediyete intikal edenleri rahmet ve minnetle
anıyorum.
Biliyorsunuz denizci ve asker kimliğinin
sembolü olan bu üniformayı giymek zordur.
Taşımak daha da zor. Daha da zor olanı var oda gerektiğinde bunu çıkarmasını da bilmek lazım. Belirttiğim nedenlerle istifa ederek daima onur duyduğum mesleğimden ayrılmaya ve bugün son defa giydiğim üniformamı çıkarmaya karar verdim!
KİTAP YAZACAĞIM
Yazmadıklarımı ve daha söylemek
istediklerimi de emeklilik dönemim içinde yazacağım bir kitapta
toplayacağım. Dün akşam düşündüm bunun adı ne olur diye biraz
sevgili komutanımız Koramiral Atilla Kıyat’tan esinlenerek, olsa
olsa “tek yıldız” ve “verilmeyen ikinci gol” olur diye düşünüyorum
bilmem siz ne dersiniz...
Ben Tuğamiral Türker Ertürk Deniz Harp Okulu'ndaki görevimi Tuğamiral Kemalettin Gür’e teslim ediyorum. Büyük bir sevgi ve onurla icra ettiğim mesleğime ve siz törenimize katılan tüm silah arkadaşlarıma ve misafirlerimize arz’ı veda ediyorum…''