O görüntüleri cemaat mi sızdırdı? Ekrem Dumanlı açıkladı!
Abone ol14 Aralık cemaat operasyonunda gözaltına alınan Ekrem Dumanlı, Bugün TV'de konuştu. Dumanlı internete servis edilen görüntüleri "biz sızdırmadık" derken yeniden tutuklama talebini yorumladı.
Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem
Dumanlı, Bugün TV'deki Özgür İfade programında Nazlı Ilıcak, Hayko
Bağdat ve Prof.Dr. Mustafa Erdoğan'ın sorularını
cevapladı.
14 Aralık operasyonuyla gözaltına alınan ve sonra serbest bırakılan Dumanlı mahkeme sorgusu görüntülerinin internete sızdırılması için "Bunu biz sızdırmadık. Youtube düşmeden önce Ankara'daki arkadaşlar benim savunmamın bazı yerlerde seyrettirildiğini söylediler." dedi. Dumanlı, savcılığın kendisi hakkında tutuklama istemiyle mahkemeye yapılan itirazı ise "Fuat Avni parantezini kapatırken iddia iki türlü. 1 Ekrem Dumanlı'nın serbest bırakılmasına kızıldı 2 - tutuklayın denildi. Ekrem Dumanlı ismi önemli değil hâkim savcı karşısında söylediklerim çok önemli." diyerek yorumladı. Dumanlı siyasete gireceği iddialarına yanıt olarak "Bizim ülkemizde insanları döve döve bazen söve söve bitirirler. Benim siyasette gözüm yok. Ben gazeteciliği seviyorum." dedi.
İşte Ekrem Dumanlı'nın açıklamalarından satır başları:
MAHKEME GÖRÜNTÜLERİNİ KİM
SIZDIRDI?
Düne kadar Ekrem Dumanlı'nın tutuklanması gazetecilik değil demesi
bugün başka plak devrede. Bunu biz sızdırmadık. Youtube düşmeden
önce Ankara'daki arkadaşlar benim savunmamın bazı yerlerde
seyrettirildiğini söylediler.
80 saat bekledikten sonra mahkemeye sevk edildik. Avukatların doğal
olarak savunma yapmak istemiyorlar. Çünkü neyle suçlandığımızı
bilmeden nasıl savunma yapacaktık. Neyle suçlandığımızı bilmiyorum.
Kocaman kabarık bir dosya var. Hâkim gizlilik kararı var diyor.
Avukatımız gizlilik değil kısıtlama var diyor.
Youtube'de yer alan 2 dakikalık görüntü sadece savunmaya giriş.
10-15 dakika savunmam var. Bunun benim aleyhimde değil. Ben bunun
tamamını yayınlamak isterim. Tüm dünyaya ‘işte benim bütün savunmam
budur’ bilinsin isterim. Ama bir hukuki bir sorun var diye
bekletiyorduk. Ama Youtube'dan görüntüler vardı. Avukatlarım hemen
suç duyurusunda bulunalım dediler. Ama bundan önce Ankara'da bir
kısım devlet erkanına izlettirildiğini ve öfkelendiklerini
duydum.
"SUÇ VARSA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
VAR"
Ben dosyamı biliyorum, savcılıkta verdiğim ifade ortada. Herhangi
birimizin hukuk fakültesinden mezun olmasına gerek yok. Alın o
soruları bakın. Tutuklayın diyen insan bile hakim cübbesini giyse
bile tutuklayamaz. 1 saat önce bebeğim oldu önemli değil
görmeyeyim. Ama iki makale bir haber. Başka şeyler de var.
Başbakan'a açık mektup niye yazdın diyorlar. Suç var mı? Suç varsa
sorumlu yazı işleri müdürü var. Benim kanaatim şu, avukatlarım
hakim baştan kararı vermiş dediler. Önyargılı soruşturma olmaz.
Bunlar bir gün tarih huzurunda değerlendirmeden geçecek. İnsan
kariyerini bu kadar tehlikeye atar mı?
"HANGİ TERÖR
ÖRGÜTÜ?"
Terör örgütüne üye olmak çıktı. Hangi terör örgütü. Ergenekon'da da
karşımıza çıktı. Ergenekon avukatları terör örgütü diyemezsiniz
dediler. Adaletin verdiği bir karar yok çünkü. İddia edilen
Ergenekon Terör Örgütü. Anlayamıyorum. Nerede terör örgütü, silahlı
terör örgütü nerede. Devletin egemenliği gitti başka maddeler
geldi. Avukatlarımız ona da itiraz etti.
Başa gidecek olursak cuma günü adliyeye gittik. Hakkımızda
soruşturma varmış biz geldik. Birşey varsa Hadi Bey'e diğer
savcılara. Varsa gelin ifademizi alın dedik. Yazı ile bunu bize
bildirebilir misiniz? diye sorduk. Bize yazılı cevap verildi.
Cumartesi günü hakkımızda yakalama kararı olduğunu öğrendik.
Adliyeye gittiğimizde terör örgütü, üyeliği ve yöneticisi olmak
karşımıza geldi.
80 saat bekledik. Savcıya benim STV ile ilgim yok. Müsaade
ederseniz iki hikaye, iki tiyatro ve bir sinema kitabım var.
Senaryolara lütfen böyle yaklaşmayın. Yoksa bunun sonu olmaz
dedim.
Yıllar önce muhafazakar kesimde derin boşluk: Kültür, sanat diye
bir yazı yazmıştım. Eleştirildim. Ama ben de gazeteye Kültür
Sanat'ta başladım. Daha sonra gazetenin üst yönetimine geldim.
Yoksa tiyatroyla hayatımın sonuna kadar devam etmek isterdim. O
senaryoda öyle geçti bunda böyle geçti.
Necip Fazıl'dan örnek vereyim dedim. Necip Fazıl tutuklanıyor.
Muazzam bir savunma yapıyor. Yazıdan ilham alınıp da adamın birisi
bir şey varsa bunun sonu yok. Bir adam birini öldürse kıskançlıktan
dolayı adamı mezarından çıkarıp idam mı edeceksiniz.
YENİDEN TUTUKLAMA
TALEBİ
Amasız fakatsız bakmak lazım. Tehlike büyük. Fuat Avni parantezini
kapatırken iddia iki türlü. 1 Ekrem Dumanlı'nın serbest
bırakılmasına kızıldı 2 - tutuklayın denildi. Ekrem Dumanlı ismi
önemli değil hâkim savcı karşısında söylediklerim çok önemli. İki
makale bir haber mi diyorum evet diyor. Buna bakarak tutuklama
olacaksa, siyaset emrettiği için olacaksa öyle bir ihtimal
veremiyorum.
"ÜLKE İŞGAL EDİLSE BUNDAN FAZLASI
YAPILMAZDI"
16 yaşımda 12 Eylül darbesine şahit oldum. Gözaltına alındım. 13-14
gün askeri kışlada kaldım. Ülkü Ocakları davası vardı. Ben de MHP,
MSP arasında biraz da Risale-i Nur talebeleri arasında ilgim vardı.
Vatan elden gidiyor psikolojimiz vardı. Büyük bir hayal kırıklığı
yaşadım. Bir asker müdahale ederdi bir polis müdahale ederdi.
Askeri kışlada babası yaşındaki insanlara eziyeti gördüm. Bu ülke
işgal edilse herhâlde bundan daha fazlası yapılmazdı. Benim Hasbi
diye bir arkadaşım vardı elektrik verdiler. Niye veriyorsun. Zaten
gelmiş kışlada kıpırdayacak hali yok. 16 yaşında üç defa hücre
cezası aldım. Herkes çok çekti, nur talebeleri muhafazakârlar çok
çekti.
"DEVLETİ ELEŞTİRENLER, KUTSAMAYA
BAŞLADI"
Vatandaşın üstünde despotik baskı olması ben bunu yaşadım. Babama
söyleyince babam olur mu öyle dedi. Siyasal İslam diyeceğimiz genel
geçer itibari ile devlet düşmanlığı üzerine vardı. Milliyetçi ve
İslamcı muhafazakarlar vardı. İslamcılara göre devlet put. Laik
devlet yıkılacak diyen arkadaşlarım vardı. Onlar burayı darul harp
kabul ederler. O dönemdeki bir arkadaşım devlet nedir, acıkınca
yediği bir puttur diyen arkadaşım vardı. Devleti yıkmak İslami
devleti kurmak ideali vardı. Onlarda bir değişim yaşandı. Düne
kadar devleti kötülüğün anası kabul eden bir kısım siyasal
İslamcılar devletin bazı önemli noktalarına gelince kutsamaya
başladı. Hayalimden geçmezdi. Bunun önemli bir temsilcisi devlet
şirk kabul edilmez dedi. Şirk Allah ile ilgilidir. Hangi devletten
bahsediyorsun. Bazı sıradan sokaktaki vatandaşın milliyetçi
muhafazakâr vatandaşın devlet sevgisi vardı. Devletin zulmüne razı
olurdu. Sarsıntılar yaşadı. Devlet için canımızı veriyoruz ama bize
işkence yapıyor diye. Nur talebeleri sıkıntılar yaşadı.
"ALNI SECDELİ İNSANLAR
ZULMEDİYOR"
Devletin sınırları nedir? Dindar diye gördüğümüz alnı secdeli diye
gördüğümüz insanlar devleti yönetiyor. Ama zulmediyor. Bu zulüm
devlet tarafından yapıldığına göre sorgulamamız lazım. Devletin,
bireyin sınırı nerededir. Hayırlı bir tartışma ve buradan ders
alınması gerekiyor.
"ULUDERE'Yİ DUMANLI'DAN BAŞKA SAVUNACAK
ADAM KALMADI MI?"
Gazete yönetiyorsunuz bir günde yüzlerce olay oluyor. Şunu şöyle
yapsaydım dediğiniz oluyor. Roboski mesela. ATV'de Tayyip Erdoğan'a
sordum. Özür dileyecek misiniz? Dedim. Dersim'den özür diliyorsunuz
da bundan niye özür dilemiyorsunuz dedim? Uludere'yi Ekrem
Dumanlı'dan başka savunacak adam kalmadı mı dediler. AKP'yi
destekledim, reformistken AB yolunda ilerlerken destekledim. Herkes
destekledi. Ergenekon davası AB ilerleme raporunda 'bir fırsattır'
diye geçiyordu. Sonra hayal kırıklıkları başladı. Gezi olaylarında
ilk 2-3 gün çok masum olduğunu doğru olduğunu yazdık. Çok ağır
eleştiriler aldık. Yöneticilerle karşı karışay geldik. Yakma
yıkmaya gelince tatbiki biz ona destek vermedik. Normalde
bunundemokratik barışçıl olduğunu söyledik. Dönemin yöneticileri
neden böyle yapıyorsunuz dediklerinde. Bizim söylediklerimizle
Abdullah Gül, Bülent Arınç arasındaki ne fark var. Makul başladı.
Yangına benzin döküyor gibi çocukları kovalamak yanlış oldu.
ERGENEKON DAVASI
Bizim zihnimiz de çözümlemek lazım. Enver Paşa'nın Babı Ali'yi
bastığından beri bir takım cuntalar oldu. Halkı ezmeye yönelik
idareye el koydu. İsmet Paşa'nın söylediği şey, Talat Aydemir'i
idam ettiriyordu. Bunları da kabul edelim. Bunlar sadece askerin
günahı oldu. Hep gazeteler, yazarlar oldu. Hasan Cemal çok çarpıcı
anlatır. Darbede aynı çalıştığımız bir delikanlı askeri
üniformasını giydi geldi. Bunlar oldu. Ergenekon'da biz samimiyetle
yaklaştık. Demokratikleşme, askeri cuntadan kurtulması diye
yaklaştık. Kötü niyetimizden değil. İlker Paşa'yı diğerini
tanımayız. Şuna zarar gelsin diye bir düşüncemiz oldu. Bizim bir
fırsat Türkiye'nin şundan kurtulması lazım diye düşündük. Askerin,
parlamentonun, cumhurbaşkanın görevini yapması gerekir diye
düşündük. Ben ahirete inanan bir insanım. Karışıma çıkacağını
düşünerek söylüyorum. Biz bunu samimi bir demokratik mücadele diye
savunduk. Ama biz nereye geldik. Devlet canavara dönüşüp Emevi'de
Abbasi'de Osmanlı'da da oldu. Halife de olsa İmamı Azam'a zulüm
etti. İmamı Azam hapishanede vefat etti. Ben sizin icraatınızı
beğenmiyorum dedi. Şimdi İslam, devlet zulümü bunu bir kez daha
düşünmek gerek. Devlet birey, zulüm hukuk bunun sonucunda hayırlı
bir sonuç çıkacağını düşünüyorum.
BÖCEK VE CEMAAT
İDDİASI
Böcek olayı duyudu kouşuldu, cemaat koydu diye, Biz üç kişi dönemin
başbakanı çok samimi bir şekilde şunu söyledim. Şu böceği kim
koyduysa bulun açıklayın. Kimse camiayla merhabası varsa biz de
yüzüne tükürelim. Sen nasıl olur da başbakanın odasına böcek
koyarsın. Bekletildi bekletildi 2.5 sene sonra bu ilişkiler bozuldu
diye gündeme getirildi. Havadan sudan konuşulurken bu konu açıldı.
Rica ettim. İnsanların üzerinde bu kadar soru işereti uyandırmayın
dedim. Dağ başı değil giren belli çıkan belli. Savcılık soruşturma
başlatsın kimse bu adam adamlar çıkarın. Bekletildi birçok hadise
var. Mustafa Bey'in sözlerinin üzerine birşey söylemek istiyorum.
Devlet sırrına bürünmüş zulüm. Devlet bir aygıt bir araç aslında.
Devlet kutsanacak secde edilecek uğruna can verilecek bir şey
değil. Devlet milletten aldığı vergilerle, vergi verenler bilince
değil. ABD'de böyle olsa kıyamet kopuyor. Ben vergi verenim sen
kimsin diyor. Vergi bilinci oluşmamış. Ülkeyi yöneten kızıp
marmaray'dan gitmeyin diyor. Marmaray senin mülkün değil.
Vatandaşın vergileriyle yapıldı. Aleviler Cemevi istiyoruz diyor.
Vergiyi toplarken ayrım yapmıyorsan yatırım yaparken de
yapmayacaksın. Adaleti getirirken insanları ayıramazsın.
"İNSANLARDAKİ KORKU DUVARI
YIKILIYOR"
Devlet birey hukuk bir entellektüel tartışma konusu. Alnı secdeli
insanların yönettiği devlet sade vatandaşa zulmetme kertesine
geldi. Anadoluda sıradan vatandaş maliye müfettişi gönderiliyor.
Sen zaman'a abonemisin sohbete mi gidiyorsun? Alsa ne olur. Bunlar
legal faaliyet. İşadamları derneğinde olduğu için market bakkal
seviyesinde işadamına kötü muamele yapılıyor. Devlet düzeyinde.
İnsanlarda bu korku duvarı yıkılıyor.
Babamı aldım köye götürdüm. Uzakta bir aile oturuyor. Güneydoğuda
akraba. Gelen yemeği yiyelim dediler. Orada gençlerden biris 'ben
biraz camiaya yakın bir insanım dedi. O da Azerbaycan'daki okulu
ziyaret etmiş. Genç 'geçen haftaya kadar bütün arkadaşlarımın
dükkanlarına maliyeciler geldi. sadece belli bir fikre sahip
oldukları için dedi. Bana gelmediler üzüldüm. Geçen hafta geldiler
çok şükür dedim' dedi. Bu hesap sorulmalı.
"YAŞANANLARA ÜZÜLEN AKP'LİLER
VAR"
En çok üzelenler arasında AKP tabanı var. Birisi pusula yazmış
göndermiş. İçimize sinmiyor diyor. Üzülüyoruz diyor. Hidayet Bey
için de benim için de. Biz uzayda yaşamıyoruz. 20 yıldar
gazetecilik yapıyoruz. AKP, BBP, HDP'den çok sayıda insanın bu
yapılan yanlış bu kadar tozutmaya gerek yok. Sonuçta ortada birşey
yok. Ben umut besliyorum.
"CEMAAT TÜRKİYE'YE ÇOK ŞEY
KATTI"
O kadar koyu bir koyu cemaat düşmanlığı yapılıyorki, cemaatin
yaptıkları unutuluyor. 1994 yılı Cem Karaca'nın katıldığı
toplantıda 'demokrasiden geriye dönüş yoktur' deniliyor. O dönemde
hazmedilecek birşey değil. Şimdi oradan tutun cemaatin yaptığı
şeyleri düşünün. Bu ülkede çeşitli grupların haklar konusunda
kendisini paraladı. Bartelemo ile görüşmede odaya girdim. Ben
kaltım çekti fotoğrafı. Barhelemeo bu fotoğrafı yayınlamasak dedi.
Çok zor dönem. Bugün Barhthelemo bir sorunu olursa Adalar'daki
kaymakamla idare ediliyordu. Yayanlamasanız dedi tabi dedi. 2-3 gün
sonra Ali Kırca bu haberi söyleyince haber şey olmaktan çıktı. 1996
yılında. Tahayyül bile edilemezdi. Ne Diyanet işleri muhatap kabul
ederdi. Dinler arası diyalog var Alevilerle ilgili var. Cem Vakfı
Başkanı İzzettin Doğan ile görüşme var. Affınıza sığınarak
söylüyorum. Bunlar vebalı gibi bakılıyor. Filmi geriye sararsak. AB
nedir? Hristiyan klübü. İlk defa canlı yayında Fethullah Gülen
Hocaefendi'nin söylediği 'AB'den kopmaya gerek yok' dedi.
Türkiye'ye katkısı olmamış gibi davranılması Zaman gazetesinde bir
burukluk oluşturuyor. Adeta bunlar unutulup Zaman, STV, Fethullah
Gülen Hocaefendi, hareketin demokratikleşmeye katkısı oldu.
Yurtdışında da yurtiçinde de oldu. Bürokrat meselesi, bugün
cemaatçi bürokrat diye zikredilen insanlar camiaya ne kadar yakınsa
AKP'ye de okadar yakın. Yargıdaki insanların cemaatçi diye lin
ediliyor ya, o insanlar cemaate ne kadar yakınsa AKP'ye de o kadar
yakın. Kavga insanların karakterini ortaya çıkarır. Kim belaltı
vuruş yapar, karalama, gıybete dalarsa karakter zaafı vardır.
Kavganın da bir rajonu olması lazım. Aynı mahallenin çocuklarıyz.
Hangi bürokrata sorarsanız bakanlar. milletvekilleriyle en az
okadar görüşüyordu. İnsanlar yok arkadaş sizi dinlemiyorum başka
yeri dinliyorum diyemez. Kendilerinin bağı yokmuş gibi.
"HÜKÜMETİN MÜSADESİ OLMADAN KCK
OPERASYONLARI YAPILAMAZDI"
KCK meselesi Allah aşkına İçişleri'nin Başbakan'ın müsadesi olmadan
hangisi yapabilir. Dalga dalga aylarca sürmüş bir dava. KCK paralel
yapıdır deyip bunu unutup 2 sene önce Ergenekon gerçek diye bir
çalışma yapıldı. Ergenekon hayal noktasına gelen yandaş medya diye
tabir edilen bütün arkadaşlar oradaydı. Herşey unutulup da bütün
kötülük ben bunu Avrupa'da da gördüm. Ergenekon süreci devam
ediyor. Hayal edin düşünün. Güvenlikçi ve reformist kanat var.
Avrupalılar soruyor yok kardeşim. Alır terfi ettirir, sürgün
ettirik nezamana kadar ayrışım yaşanana kadar. Şimdi Avrupalılar
bizi kandırmışlar diyor. Türkiye o günden sonra hangi reformu
yaptı.
1915 taziye jestinin dışında reformist ne yapıldı. Cemaat izin
vermiyor. Cemaat gitti ülke nefes alsın. AB yolunda takır takır
yürüyoruz da engel olan mı var?
DERSHANE MESELESİ
İki şeyi birbirinden ayırmak lazım. Dersane meselesi. Bir süre
dershane Türkçe öğretmenliği yaptım. Dershanecilik konusu,
Türkiye'de özel okulda okuyan ve devlet okulunda okuyan öğrenciler
var. Özel okulda okuyanlar bir iki tur bindiriyor. Devlet okulda
okuyanların özel okula gönderemeyenler insanlar dişinden
tırnağından tasarruf yapıyor dershaneye gönderiyor. Fırsat eşitliği
yakalayayım diyor. Hüseyin Çelik'e de Nimet Hanım' da anlattım.
Boğaziçi, Bilken'e gidenlerin çoğu dershaneden gitti.
"YOLSUZLUKLARDAN HABERİMİZ
YOKTU"
17 Aralık sabahına kadar bu yolsuzlukların olduğunu bilmiyor
muydunuzdeniyor evet bilmiyoruz. Uçağa bindin bir yere gidiyorum.
Türkiye'de çok önemli bir iş yapan işadamı Türkiye temsilcisi
yanınıza oturabilir miyim diye sordu. Yanıma oturdu, bizim bir
derdimiz var dedi. Adamı uzaktan tanıyorum. Bizden iki defa okul
yapacağız diye para aldılar dedi. Şimdi de cami için istiyorlar.
Muazzam bir para söyledi. Ben gazeteciyim yarın manşet yapayım
dedim. Dava açarım dedi. Ne için anlattın peki, seni siyasi
liderlerseviyorlar rica etsen ben temsilciyim. Cami için şu parayı
verdim diyemem. Ben de kusura bakma ben de onu diyemem dedim. İş
takibi yapıyor derler dedim.
Dedikodular çok artmıştı. Yaşlı bir adam geldi gözyaşı ile bir bina
yaptırdım binamın herşeyi uygun açılış yapılacaktı geldiler benim
ana caddeden girişimi yıktılar dedi. Benden şu kadar para istediler
verdim yine çözmüyorlar dedi. Aynen yine manşet yapalım dedim. Ben
dava açarım yalancı derim dedi. Peki ne diye bana geldin dedim. İki
tane şahit arkadaşım var. Senden şunu istiyorum falan belediye
başkanıyla konuş dedi. İnsanın vicdanı sızlıyor. Adamcağız işini
çözdü. Somut birşey yok. Haber yapılamıyor.
Dershane meselesi olmasa bile biz bu pozisyonu almaya mecburduk.
Birkaç gazete dışında herkes yapardı.
POLİTİKAYA GİRECEK
Mİ?
Bizim ülkemizde insanları döve döve bazen söve söve bitirirler.
Benim siyasette gözüm yok. Ben gazeteciliği seviyorum. Haktan
hukuktan ayrılmamaya çalışıyorum. Bizim meslek çok zor. Tahşiye
meselesinde de savcıya sordum Tahşiye örgütünden bahsediliyor.
Şöyle söyleyeyim 'insanların evine silah konulacak' Hizbullah gibi
aklıma geldi. Tahşiye yayınevi ile ilgili bizde yanlış bir haber
çıktı. Bu bir yayınevinin bileceği bir konu değil. Gazeteye tekzip
gönderilir. Biri çıkıyor bu yaptığınız beni mağdur etti diyor.
Kılıçdaroğlu birg ün geldim gazeteye haber Batı Çalışma Grubu'nun
haberinde Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu yazıyor. Kıyamet koptu.
Çocuğun birisi başka gazetede çalışıyor. Abi benim hatam dedi.
Haberi kısaltırken ifade bize ait gibi çıktı dedi. Odama geçerken
Kemal bey aradı. Yerden göğe kadar haklısınız dedim. Tekzip
gönderin bu bizim hatamız dedim. İnanın ki kasıt yoktu. Dediki ben
ne tekzip gönderirim ne de başka birşey. Ben böyle birşey görmedim.
Gönlümle yaşamaya devam ediyor.
ERDOĞAN'I KARŞISINDA GÖRSE NE
DERDİ?
Bu kadar olmaz derdim. Ayıp olmuyor mu? Diyelim ki birisi size
yanlış yaptı, 'hiç kimse başkasının suçundan dolayı
cezalandırılamaz' diyelim ki bütün tezleriniz doğru Çorum'un
Edirne'nin bir köşesinde esnafın suçu Azerbaycan'daki çocuğun suçu
nedir. Birine kızıp da başkasından intikam almak nedir. Uzun zaman
dostluğumuz oldu sevgimiz saygımız oldu. Neden bu kadar rahat
konuşuyorsun dediler. Ben herzaman gazeteci kimliğimle bunlar
yanlış oluyor dedim. Sizi seven arihete de inanan bir insan olarak
doğruyu konuşmak zorundayım. Şu üç günlük dünyada bu kadar insana
topyekün hakaret doğru değil. Tam kazanma kuşağındayken bir u
dönüşü yapmaya Türkiye'yi başka yere savurmaya gerek yoktur
diyorum. Senin bunları söylemeye hakkın yok diyebilir.