O fotoğraf 2009’a ait
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Erdoğan’ın marketin içine sığındığı yönünde sosyal medyaya servis ...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik,
Başbakan Erdoğan’ın marketin içine sığındığı yönünde sosyal medyaya
servis edilen fotoğrafın 2009 yılında şoförü tarafından
Başakşehir’de çekilen fotoğraf olduğunu söyledi.
AK Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen Genel Başkan
Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Soma faciası ile ilgili
gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Bir gazetecinin, “Az önce
madenin sahibinin açıklamalarını dinledik. Siz yasal boşluk yok
dediniz. Madenin sahibi tarafından yaşam odalarının yasal
zorunluluk olmadığı söylendi. Yaşam odası yok. Bu bir yasal
sorumluluk değil miydi?” diye sorması üzerine Çelik, “İş sağlığı ve
güvenliği yasasının özellikle işverene getirdiği mükellefiyetler
var. Bunlar bütün detaylarıyla kanunda vardır. Mevzuat açısından
bir sıkıntımız olmadığını defaatle bu işin bakanına, uzmanlarına
sorarak geldim. Bunun tartışması içine girecek değilim. Ama
neticede yapılan incelemelerde ve araştırmalarda işveren açısından
yapılması gerekip de yapılmamış bir şey varsa bu fatura ödetilir.
Özelliği o. Ama onun ötesi 2, 2,5 saat basın toplantısı düzenlendi.
Bir soru 20 kere soruldu. Bir curcuna oluşturuldu. Keşke adam
akıllı bir basın toplantısı olsaydı. Onlar da çok şey bilmiyorlar.
Bugüne kadar trafo patlamasından söz ediyordu. Ortaya çıktı ki
trafodan kaynaklanan bir yangın değil. Esas yangın nerede oldu, iki
galeriye daha ulaşılamıyor. O 18 işçinin olduğu yer. Belki doğru
bilgi üzerinden doğru yorumlar yapmamızın daha isabetli olacağını
düşünüyorum” diye konuştu.
“BAŞBAKANIN TOKAT ATTIĞINA DAİR BİR GÖRÜNTÜ YOK”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Soma’da bir vatandaşa tokat attığı
iddia edilen görüntülerin sorulması üzerine ise Çelik, “Taner
Kurucan diye birisi veya başka birisi bir iddiada bulunuyor.
Bununla ilgili görüntü yok değil mi? Görüntü dediklerinizi ben de
seyrettim öyle bir görüntü yok. Onun beyanlarına itibar ediyorsunuz
ama başbakanın etrafında olan yüzlerce insanın ifadelerine itibar
etmiyoruz. Bu size kalmış bir şey. Takdir size ait. Bunu geçiyorum”
dedi.
“KEŞKE YERKEL BÖYLE BİR ŞEYİN İÇİNDE OLMASAYDI”
Çelik, Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in bir vatandaşa attığı
tekmenin de sorulması üzerine şunları kaydetti:
“Yusuf Yerkel’in yaptığı bir açıklama var. Bir tek fotoğraf
karesinden yola çıkarak bütün bir gerçeği saptamanız bununla ilgili
hüküm tesis etmeniz doğru değildir. İki tarafı birden
dinleyeceksiniz. Yusuf Yerkel, yerde tekmelediği kimsenin kendisine
saldırdığını, şiddet uyguladığını, kendisini yaraladığını,
doktordan 7 günlük rapor aldığına dair açıklama yaptı. Bütün buna
rağmen ben, söylediği şey şudur. ‘Sükunetimi muhafaza etmediğim
için üzüntülerimi beyan ediyorum’ diyor. Ben de Hüseyin Çelik
olarak diyorum ki; keşke Yerkel böyle bir şeyin içinde olmasaydı.
Böyle durumlarda polise diyelim ki gösterici saldırır, polisi
döver, yaralar. Ama polis buna karşılık dediği zaman polisi tefe
koyar çalarız. Aynı şey sizin başınıza geldiği zaman, ben birçok
olayda şahit oldum, kameraman arkadaşa birileri tepki gösteriyor
ona saldırıyor. Kameraman kendini müdafaa ediyor, suratıma bir
tokat vurdun bir de diğer tarafa falan vur demiyor. İşin şekli bu
arkadaşlar.”
“BÜTÜN MADENLERİN SAHİBİ DEVLETTİR”
Başka bir gazetecinin madene ruhsat verilmesi noktasında
sorumlulukların bulunduğunu ve denetim sorumluluklarına vurgu
yapılmasının yeterli olup olmadığının sorulması üzerine de Çelik,
“Türkiye’deki bütün madenlerin sahibi devlettir. Maden sahaları
özel işletmelere satılmaz, işletme hakkı özel sektöre verilir.
Kömür madeni olabilir, mermer madeni olabilir, başka bir şey
olabilir. Onların işletme hakkı özel sektöre verilir. Efenim
bazıları çıkıyor televizyonda ‘kömür madenlerini kapatalım,
vazgeçelim üretmeyelim.’ Sayın başbakan da böyle bir riske işaret
ediyor. Uçakların düşme ihtimali var, bütün karayollarındaki
araçların kaza yapma ihtimali var. 50 tane ihtimalle her mesleğin
bir riski var. Nükleere karşıyız. Bu ülkenin enerjisine ihtiyacı
var. Termik santraller, kömür madenlerini kapatın, buna da
karşıyız. HES’ler, ona da karşıyız. Rüzgar güllerine karşı ki
enerji üretimimiz içerisinde okyanusta bir damladır. Kuşların
geçişine mani oluyor ona da karşıyız diyenler var. Bunlar
birbiriyle bağdaşmıyor. Biz elbette enerji üretirken çevreye
duyarlı olacağız, yeşili katletmeyeceğiz. Devlete ait olan bu kömür
madenleri, bu milli varlıklar bunlar. Yer altı zenginliğimiz işte
budur. Ya petroldür, ya kömürdür, ya diğer madenlerdir. Devletin
bunu tahsis etmek gibi bir sıkıntısı yok. Efendim taşeron işçi
çalıştırıldı. Firma diyor ki, biz bunları alıp firmamızda
çalıştırıyoruz. Taşeron dediğiniz devlet için geçerlidir. Kaldı ki
şimdi Türkiye’de ciddi bir taşeron işçi sayısı var. Çalışma
bakanımız 2 yıldan beri bunun üzerinde çalışıyor. Taşeronluk
belirli alanlarla sınırlı. Bir kanun çalışmasını bitirdik, bakanlar
kurulunda sunum yapıldı, Meclis tatile girmeden bu çıkar. Mesele bu
değil” yanıtını verdi.
“ÖNERGEDE SOMA’DAN BAHSEDİLMİYOR, KONUŞMASI 1 MAYIS İLE İLGİLİ”
“CHP yeniden bir araştırma önergesi verdi. Siz de vermeyi düşünüyor
musunuz ya da bu önergeye destek verecek misiniz? Başbakan
Erdoğan’ın önergede Soma ifadesi geçmediğine dair açıklamaları
vardı” sorusu üzerine Çelik şunları kaydetti:
“Tutanakları inceledim. Başbakanın söylediği şey doğrudur. CHP
TBMM’de gündeminin oluşturulması için bir grup önerisi veriyor.
Eğer 4 siyasi parti grup başkanvekilleri danışma kuruluna kendi
aralarında bir anlaşmaya varırlarsa danışma kurulunu kendi
önerisini getirir. Anlaşma sağlanamazsa her parti kendi önerisini
getirir. CHP grup önerisini getirirken, özellikle sözünü ettiğiniz
bu araştırma önergesinin de gündeme alınması teklifinde bulunuyor.
Fakat önerge sahibi arkadaş 1 Mayıs’tan bahsediyor, başka şeylerden
bahsediyor. Soma meselesinde bundan bahsetmiyor. Ama araştırma
önergesinin muhtevası elbette bununla ilgili. Sayın Başbakan’ın
söylediği, önerge sahibinin bu meseleden bahsetmediği başka
konulardan bahsettiği şeklindedir ve bu doğrudur. Ama önergenin
kendisi tabii ki Soma madeni ile ilgilidir. Bu hadiseden sonra
devletin bütün kurumları seferber vaziyettedir, burada gerekli
inceleme araştırma yapılıyor. TBMM’deki araştırma komisyonları
dışarıdan zannedildiği kadar yaptırım gücü yoktur. Meclis’te bir
yığın bugüne kadar birçok konuda araştırma önergesi verilmiştir,
komisyonlar kurulmuştur. Bazıları Genel kurul gündemine bile
gelmemiştir. Bazıları gelmiştir, konuşulmuştur.”
“İSTİFA ETMESİ GEREKENLER VARSA ETMELİDİR”
Bir gazetecinin ortada hiçbir problem olmadığının iddia edilmesine
rağmen 300 kişinin hayatını kaybettiğini anımsatması ve istifa
etmesi gereken birilerinin bulunup bulunmadığını sorması üzerine
Çelik, “Bu araştırma ve inceleme burada yapılacak olan adli ve
idari soruşturmalarda denetçilerin denetimi de vardır bunun içinde.
Askerliğini yapanlar bilir; komutan gelecek, bir ay önceden herkes
seferber olur. Komutan denetime gelecek diye önceden haber verilir.
Bütün masalara peçeteler konulur. Normal zamanda o peçeteler
yoktur. Bunu herkes bilir. Herkes birbirini aldatmayı, herkes
birbirine karşı rol yapmayı tercih eder. Böylemidir gerçekten. Yani
orada haber verildi denetim elemanları gelecek dolayısıyla şunları
şunları şöyle gösterin bir şey varsa eğer. Bu tespit edilirse
göstermelik denetim yapan veya denetim hakkını yerine getirmeyen
kim varsa onlarında tespit edilmesi durumunda gereken yapılır. Kim
bunun sorumlusudur? Bu adli ve idari incelemeler sonucunda kimin
sorumluluğu tespit edildiyse bu sorumluluğun oranlarına göre istifa
etmesi gerekenler varsa tabii ki etmelidir. Ona ben katılıyorum.
Gelelim işin diğer tarafına, şimdi siz şu yoktur, bu yoktur
dediniz. Arkadaşlar bizim iş sağlığı ve güvenliği yasamızın AB
mevzuatına uygunluğunu söyledim. Bunun aksini söyleyen oldu mu
şimdiye kadar. Hayır. Uygulamada bir problem var mı işte esas
tespit edilecek bu. Yeryüzünde bu kazaları sıfırlamış bir ülke
yoktur. Japonya dünyanın en büyük teknolojisine sahiptir işte
nükleer sızıntı sonucunda neler yaşandığını hepimiz gördük”
ifadelerini kullandı.
“BAŞAKŞEHİRDE ÇEKİLEN FOTOĞRAFI SOMA DİYE VERDİLER”
Çelik, “Başbakan Erdoğan’ın sığındı markette çekilen görüntülerde
karışıklık var fakat Başbakan’ın bir kişi ile fiziki münakaşaya
girdiği açık görülüyor. Bir başbakanın bir vatandaşla fiziki
münakaşaya girmesine nasıl yaklaşırsınız?” diye sorulması üzerine,
“Başbakan protestocuların yanına doğru gitmeye çalışıyor ve
korumalarına ‘çekilin önümden konuşayım ben bu insanlarla’ diyor.
Kastettiğiniz buysa ben bunda bir anormallik görmüyorum. Ama onun
ötesinde bu bir iddiadır. ‘Başbakan markete sığındı’ diye bir haber
yapıldı. Posta gazetesi video koydu oraya. Arkadaşlar medya etiği
diye bir olay var. Sayın Başbakanın 2009’da Başakşehir’de bir
markette telefon görüşmesi yaparken şoförü Kayhan Özer tarafından
çekilen ve ödül alan bir fotoğraf var. Bunu biliyor musunuz? Bu
fotoğraf sosyal medyaya da Başbakanın Soma’da görüntüleri olarak
yayınlandı ve’ Başbakan oraya sığındı’, ‘başbakan orada telefonla
birileriyle görüşüyor.’ Bu 5 yıl önce Başakşehir’de Kayhan Özer
tarafından çekilen fotoğraf Soma’daki marketin içinden fotoğraf
diye servis edildi. Buna ne diyorsunuz? Önce iş ahlakı, medya
ahlakı. Bu linç kültüründen vazgeçelim arkadaşlar. Bizim kültürümüz
ve insani değerlerimiz linç kültürüne müsaade etmez. Vur ama dinle.
Kimi itham edecekseniz önce onu da bir dinleyin. Savunma hakkı
verin ona. Başbakanın 2009’daki görüntüsü Soma’daki marketin
içinden görüntü diye bütün dünyaya servis edildi. NTV diye sanırım
bir Alman kanalı bunu ‘Başbakanın markete sığındı’ diye dünyaya
verildi. Bunu kim servis etti. Bunu bizim insanımız servis etti.
Doğrumuydu, hayır yalandı. Yalan ayıptır, günahtır” dedi.
“HADDİ AŞAN BİR DURUM VARSA YARGIYA HAVALE EDİLİR”
Başbakan Erdoğan’ın korumalarının Soma’da bir vatandaşı dövdüğü
yönündeki görüntülerinin sorulması üzerine ise Çelik, “Toplumsal
olaylara müdahale etmek, daha vahim sonuçlar oluştura bilecek
eğilim varsa, bir yönelik varsa buna mani olmak, önleyici tedbir
elbette korumaların görevidir, polislerin görevidir, güvenlik
güçlenirinin görevidir. Ama güvenlik güçleri eğer haddi aşarsa,
eğer orantısız güç kullanırsa, eğer yasalarının kendilerine
vermediği bir yol ve yöntemle insanlara yaklaşırsa hukuk devletinde
bu tespit edilir ve yargıya havale edilir” diye konuştu.
“BÖYLE ZAMANDA SİYASETÇİ VE GAZETECİ DİLİNE DİKKAT EDECEK”
Bir gazetecinin “Soma faciasından da görüldü ki ortak açılarda bile
kamplara bölünmüş, ayrışmış vaziyetteyiz. Bu olay üzerinden şunu
sormak istiyorum; iktidar özelinde siyasetin sorumluluğunu
değerlendirir minisiniz” diye sorması üzerine Çelik, şunları
söyledi:
“Siyaset topluma örnek olması gereken, toplumu yönlendirme
konumunda olan en sivil toplum örgütleridir. Ben biraz önce basın
toplantımın başında sadece sayın Cumhurbaşkanına, Başbakanına,
Meclis Başkanlarımıza değil anamuhalefetin dilerleri, MHP ve
HDP’nin liderlerine de teşekkür ettim. Onlar yapmaları gerekenleri
yaptılar. Sorumlu açıklamalarda yaptılar birkaç istisna dışında.
Tabii ki burada siyasetin sorumluluğu var. Dil üslup açısından
sorumluluğu var. Bu olay başka türlü olarak cereyan edebilir. Nasıl
ki Van’da deprem felaketinde biz hepimiz büyük bir dayanışma
içerisine girdiysek, nasıl ki doğuda, batıda herkes bu açıları
dindirmek için seferber olduysa buda milli felakettir. Bunu da bu
şekilde karşılamalıyız. Ama bunun sorgulamasını da, sorumlularına
elbette tespit edip yargının önüne çıkarmalıyız. Böyle zamanda
siyasetçi ve gazeteci diline dikkat edecek. Elbette biz yanlış
şeyler söylersek toplumun yanlış yapma imkanı daha yüksektir.
Topluma önünde olan insanlar yanlış yaparsa alt kademelerde daha
büyük yanlışların olması yadırganamaz, yadsınamaz” şeklinde
konuştu.
(İHA)