O dizilerden teklif bekliyor
Abone ol3.5 yıl önce ölen annesini evinin bodrumuna gömüp, maaşını çeken oğul yaptıklarından pişmar değil.
Balıkesir'de, 3.5 yıl önce ölen annesini evinin bodrumuna gömüp, onun elbiseleriyle annesinin maaşını çekerken yakalanan Şerafettin Gençel, aylar sonra hürriyetine kavuştu. Gençel, yaptığı işten dolayı pişmanlık duymadığını söyledi.
10 Mart 2005 tarihinde Ziraat Bankası Şubesi'ne, kalın camlı gözlükleri, mantosu, baş örtüsü, siyah eldiveni ve bastonuyla yaşlı bir kadın kılığında gelen 48 yaşındaki Şerafettin Gençel, 79 yaşındaki annesi Ümmühan Gençel'in emekli maaşını çekerken yakalanmıştı.
7 ay tutuklu kaldığı Balıkesir Cezaevi'nden tahliye olup, bu defa Gelibolu'daki askeri cezaevine nakledilen Gençel hürriyetine kavuştu. Daha önce silah tehdidiyle soygun, 6136 sayılı kanuna muhalefet, 4 hırsızlık, 1 gasp ve askerden firar suçlarından sabıka kaydı bulunan ve kullandığı dolandırıcılık yöntemiyle dünya literatürüne giren Şerafettin Gençel, Gençel, hürriyetin mutluluğunu yaşıyor. "Dolandırıcılık ve yetkililerden izin almadan cenaze defnetmek" suçlarından tutuksuz olarak yargılamasına devam edilen Gençel, "Kimseye veremeyecek bir hesabım yok. Allah huzurunda rahatım, adalete de hesap verdim" dedi.
Gelibolu'daki komutanlarıyla 3. Koğuş'taki arkadaşlarına selam gönderen Gençel, geçmişiyle ilgili bundan sonra herhangi bir ceza yemesinin söz konusu olmadığını söyledi.
Askeri cezaevinden tahliye olduktan sonra Balıkesir'deki evine gelen Gençel, gördükleri karşısında şok oldu. "Kriz geçirdim" diyen Gençel, evin bütün camlarının kırıldığını, perdelerin yırtıldığını, bazı eşyalarının çalınmış olduğunu söyledi. Yaşadığı olayların kendisini çok yıprattığını, en fazla üzüldüğü şeyin annesinin katili zannedilmesi olduğunu anlatan Şerafettin Gençel, "Toplumda, 'annesinin katili' imajı oluşturuldu. Adli Tıp Raporu'ndan sonra yetkili kişilerden bazı açıklamalar beklerdim. Bir insanı yargılamak kolay, ama aklamak zor herhalde. Kendim vicdanen rahat olduğum için kafama takmıyorum, hatayı yapanlar kendileri utansın. Allah'a karşı her zaman hesabımı veririm, vermişimdir de. Korkum yok, adalete karşı da verdim, bundan dolayı da bir korkum yok" diye konuştu.
"ALLAH'A KARŞI HUZUR İÇİNDEYİM"
Yaşadıklarını anlatan Gençel, "Ortaokul terkim, tahsil hayatım fazla uzun sürmedi. Annem genellikle sabahları çay demler, ben de kalkar sofrayı hazırlardım. O sabah saat 10'a geliyordu. Kalktım kimseyi göremedim, annem beni saat 08.00-8.30'da uyandırmıştı. Mutfağa gittim, tuvalete baktım seslendim. Tekrar odasına baktım, o anda gördüğümde rahmetli olduğunu anladım. Şok geçirdim, birebir yaşadım bunları. Bir taraftan aranıyorum, başımız dertte. Ne yapabiliriz diye düşündüm.
Almanya'daki ağabeyimi aradım fakat ulaşamadım. Ne yapabilirim düşüncesi beni sıkıntıya soktu. Aniden rahmetli olunca, ben de o dönemde aranıyorum. Maalesef istediğimiz gibi gerekeni yapamadık. Ben vicdanen rahatım, çünkü dini vecibeleri gerektiği şekilde yaptım. Onu yaşayan bilir, hiç kimse yaşasın istemem. Yıllar önce annem-babam kötü günlerimde koştuklarında onlara, 'Allah sağlık verirse sizi ellerimle defnedeceğim' derdim. Babam için gerekeni yaptık, ama annemiz için maalesef problemli oldu. Ama gene ellerimle defnettim, vicdanen rahatım. Allah'a karşı huzur içindeyim. Beni en çok teskin eden de bu oldu, vicdanen rahat olabilmek" şeklinde konuştu.
Amacının annesinin cenazesini dağ köylerinde alacağı bir araziye defnetmek olduğunu söyleyen Gençel, "Cenaze 26 ay evin bodrumunda gömülü kaldı. Benim amacım orada bırakmak değildi, dağ köylerinde arazi almayı planlıyordum, annemi de oraya gömecektim. Rahmetliyi, ne sağlığında ne de öldüğünde bırakamadım. Annem şimdi İstanbul'da defnedildi, ablam ve eniştem ilgilendiler. Önümüzdeki günlerde İstanbul'a gideceğiz, kabrini ziyaret edeceğiz, mezarı yapılacak.
Adli Tıp Kurumu Raporu'nu ben de bilmiyorum, fakat kalp krizinden rahmetli olduğunu biliyorum. Daha bu konuda çok mesafe alacağım, mücadelem yeni başlıyor. Kimseyi de rencide etmek istemiyorum. Şu anda annemin ölümüyle ilgili yargılanmıyorum. Türkiye'de bazı konularda eşitsizlik, adaletsizlik var. Anayasa'da 'kadın-erkek eşittir' diyor. Ama, Emekli Sandığı işine geldiği gibi kadın-erkek ayrımı yapıyor. Bu, resmen böyle. Kız çocuklara ayrı, erkek çocuklara ayrı muamele. Erkek çocuklarına mağduriyeti göz önüne alınarak birkaç sene yardımcı olunsa daha iyi olur, benim düşüncem bu. Ama hiçbir şekilde erkek çocuklar önemsenmiyor. Türkiye'de erkekler bütün yükü çektikleri halde kadınlar biraz daha fazla önemseniyor. Yani, burada bir arıza var" dedi.
Şerafettin Gençel, ölen annesinin kılığına girme fikrinin nereden aklına geldiği sorusu üzerine ise, okuduğu bir kitapta General de Gol'ü öldürmek isteyen bir suikastçının kılık değiştirmesinden ilham aldığını söyledi.
"YAKALANDIĞIMA SEVİNDİM, ŞİMDİ ÇOK RAHATIM"
Konuyla ilgili tüm ayrıntıları rahat bir şekilde anlatan Gençel, şöyle devam etti:
"Tip olarak rahmetliyle bir benzerliğimiz vardı zaten. 'Denesem nasıl olur acaba?' dedim. Kendi hakkını aramaya kalkamıyorsun, 'ben kendi hakkımı bu şekilde arayayım' dedim. İstesem bütün esnafı da aynı şekilde dolandırabilirdim, ama bunu yapmadım, yapmam da. Bugün insanların içindeyim, herkesle yüz yüzeyiz. Annem rahmetli olduktan 2 ay sonra başladım ve sürdü gitti. Benzerlik olduğu için fazla uğraşmam gerekmiyordu.
Düzgün bir şekilde tıraş olmak, yüzümü kremlemek kafi geliyordu. Gözlüğü zaten kalındı rahmetlinin. Yüzümüzü de eşarbıyla kamufle ediyorduk, olay bitiyordu. Kitabın ismini hatırlamıyorum. General de Gol'e yapılan bir suikast vardı. O suikastçi o gün için bir kılık değiştiriah saat 10'a geliyordu. Kalktım yor ve çemberi yarıyor. Buradan aklıma geldi, insanlar bir hedef seçiyorsa oraya varabilmek için birçok kılığa girebilirler. 'Ben de girebilirim' diye düşündüm, o şekilde karar verdim, hazırlandım ve devam ettim. Ayna karşısında hazırlığım fazla sürmüyordu, 15-20 dakika, bilemedin yarım saat. Konuşmamaya çalışıyordum, 2 sene hiç sorun çıkmadı. Beni burada bir akrabam yaktı, birilerine tiyo verdi, onlar da cazgırlık yaptı ve olay bir süre sonra patlak verdi.
Takibe alınsam da önemli değil benim için. Bir gün, bir komiser geldi, bana, '3 aydır seni takip ediyoruz, haberin var mı' dedi. Ben de, 'Bravo' dedim. 'Ama, 15 gün önce maaş farkı çektim. Nasıl takip ediyorsunuz? Hayret' dedim. 'Biz onu atlamışız' dedi. Tabi ilk defa yaptığımız için müthiş bir heyecan vardı. Benzemeye çalışıyorum, müthiş bir adrenalin yaşıyor insan. Rahmetlinin şeklini şemalini almak gerekiyor. Yaşlı bir insan canlandırıyorsunuz, ayaklarım yamuk şekilde gidiyorum, onu taklit ediyordum. 2 sene yedirebildiysek ne mutlu. Gidince banka kimliğini ve cüzdanı veriyordum. Bir bana bakıyorlar, bir kimliğe bakıyorlardı. Gereken evrakları tanzim edip bana imzalatıyorlardı. Daha önce anneme imza atmayı ben öğrettiğim için taklit etmem sorun olmadı. Yakalandığım gün, bir tezgah hazırlandığını hissettim.
Yaşlılara öncelik verdiler, beni bir odaya çekip orada beklememi söylediler. O zaman şüphelendim, aklımdan kaçmak geçti, oradaki memuru ekarte etmeyi düşündüm. Ama, sonra olacak hadise herkesin canını yakabilirdi. 'Değmez' deyip vazgeçtim, sonra da elime kaçmak için fırsatlar geçtiği halde kaçmadım. Çünkü bu konuda aklanmak istiyordum. Annemin ölümünden dolayı beni direkt suçlamaları ağrıma gittiği için aklanmak istiyordum ve kaçmadım. Kaçsaydım doğrudan suçlu olacaktım, hastanede elime fırsatlar geçti, sivil cezaevinden çıkıp askeri cezaevine giderken fırsat geçti. Benim yakalanmam çok iyi oldu. Geçmişteki problemlerin hepsi temizlendi."
"RAKAMLAR BENİ TATMİN EDERSE ANNEMİN KILIĞINA TEKRAR GİREBİLİRİM"
Yakalandıktan sonra yaşlı kadın kılığında çekilen fotoğrafıyla televizyonların ve gazetelerin günlerce konu ettiği Şerafettin Gençel, bunları izlerken çelişki içinde olduğunu söyledi. Gençel, "Herkes benden bahsediyor, televizyonlar gazeteler. Dünyanın gündemine oturduk. Arkadaşlara espriler yapardım, 'Mehmet Ali'yi kim tanıyor? Onu sadece Türkiye tanıyor, beni dünya tanıyor' derdim. Bu arada, annemin eşarbını da Mehmet Ali Erbil'e hediye edeceğim. Benim taklidimi yapmış, ti'ye almış. Buradan Hülya Avşar'a da teşekkür ediyorum, Pişti'de rencide etmeden benden bahsetmişler.
Bazı teklifler var. Dizi film çekimi gibi. İsim açıklamayacağım, kesin bir şey söylemek istemiyorum. Bu konu zaten benim vicdanımda da problemli. 'Acaba, yapsam mı, yapmasam mı?' diye. Rahmetlinin anısını kurcalamak da istemiyorum, yani bu konuda ikilem içindeyim. Ama, önümüzdeki günlerde tatmin edici bir teklif gelirse, çıkarıma bakarım. Rakamlar beni tatmin ederse annemin kılığına tekrar girerim. Benim, Şerafettin Gençel olarak kendimden şüphem yok. Hayatımdan geçen hatunların hepsi de beni çok iyi bilirler. Balıkesir ve İstanbul'dan da çevrelerim tanırlar. Problem yok, girerim o kıyafete, yeter ki tatmin edecek bir ışık doğarsa, yoksa çerez parası için öyle şeylerle uğraşmam" diyerek, cazip tekliflere açık olduğunu söyledi.
İlk fırsatta evini değiştireceğini söyleyen Gençel, cezaevindeki kursta aldığı aşçı diplomasıyla ileride bir restoran açmayı planladığını belirtti. Biraz dinlenip tatil yapmak istediğini de ifade eden Gençel, annesinin kılığında çektiği bankadaki paraları yasal faiziyle geri ödeyeceğini kaydetti. Gençel, "Devlet alacağını istiyor tabii, onu da bir şekilde ödeyeceğiz. 12 bin YTL civarında bir rakam. Ben bankada sıraya da girmiyordum. Yaşlı görünümde olduğum için hemen en öne geçip paramı alıp taksiyle eve gidiyordum. Evde tekrar kamuflaj, ondan sonra hayata devam. Kendime güldüğüm günler oldu. Piyanist bir arkadaşım vardı. Sahilde zaman zaman gazinoda ortamlarımız oldu. Nejat Uygur'u çok takdir ederiz. Programdan sonra eğlenirdik, bana, 'Nejat Uygur'a bile taş çıkartıyorsun sen' derdi. Ama, tabii bizim öyle ustanın yanında yerimiz olmaz. Herkesi uyuttuğum mevzuları olduğu için şimdi onların nasıl güldüğünü tahmin edebiliyorum. Ben Türkiye'de Nejat Uygur'dan başkasını tanımam, en büyük usta o. Vermek istediğim tek mesaj var. İnsanlar yargılanmadan idam etmesinler. Yargı sürecinden sonra tavır alsınlar veya almasınlar. Yargısız infaz yapmasınlar" diye konuştu.
"DEVLETE İYİLİK YAPTIM"
Kılık değiştirerek bankadan maaş çeken Şerafettin Gençel, yakalanmasıyla beraber devletin kasasına trilyonlarca lira kayıp paranın geri döndüğünü iddia etti. "Ben devlete iyilik ettim" diyen Gençel, Mehmet Ali Erbil'in canlı yayında meydana gelen olayla ilgili iş kazasına kurban gittiğini söyledi. Gençel, "Mehmet Ali Erbil beni tiye almış, ona annemin bir eşarbını gerçekten vereceğim. Bazen iş kazaları oluyor, bizim ki de iş kazası oldu. O da yaşamış herhalde bir iş kazası. Benimki biraz riskli bir kaza oldu. Bilerek lades oldu. Bir gün olabileceği belliydi. İnsanlar buradan geçerken, 'annesini öldüren adamın evi' diyorlar.
Acı geliyor, insanların bir şeyden haberi yok. Ben de insanların haberi olması için sizinle görüşmeyi kabul ettim. Bazı imajlar silinsin. Bilinsin artık ki, daha fazla rencide olmayayım. Keşke annem babam sağ olsaydı, bu hadiseleri hiç önemsemezdim. Devlete büyük bir faydam olduğunu düşünüyorum. Benim yakalanmamdan sonra binlerce kişi yakalandı, devletten haksız yere maaş aldıkları ortaya çıktı. Devlete kendi açımdan kötülük değil, iyilik yapmış oldum. Düşününce büyük rakamlar çıkıyor.
Bir Şerafettin'in aldığı maaştan binlerce kişinin aldığını düşünün. Bazı kişiler bu konudan dolayı bana antipati duyuyorlardır eminim. Görünen köy kılavuz istemez. Gerçekler ortada, benim sayemde binlerce kişiyi yakaladılar. Akıllarına gelmiyor. Şimdi emeklilere evinde maaş gibi uygulamalar çıkarıyorlar. Maaş alan yaşlılar sağ mı değil mi diye araştırılıyor. Şu ana kadar devletin kasasına bu konudan milyarlarca lira girmiştir" dedi.
Daha önce Şerafettin Gençel'i annesi Ümmühan Gençel kıyafetiyle defalarca bankaya götüren, sonra da tekrar evine bırakan taksici Ali Kobak ise, gerçek kimliğiyle taksisine binen Şerafettin Gençel'i görünce şaşkına döndü.