O bombayı Erdoğan'ın kucağına cemaat bıraktı!
Abone olCemaatin medya örgütlenmesi ve medya politikasını analiz eden Çakır, AK Parti cemaat kavgası ve Erdoğan'ın açmazlarını kritik etti...
İNTENRETHABER.COM
AK Parti ile Gülen Cemaati
arasındaki kagayı yakından takip eden cilerden Ruşen
Çakır Medyagünlüğü.com'a verdiği
röportajda çarpıcı açıklamalar yaptı.
Cemaatin medya örgütlenmesi ve medya politikasını analiz eden Çakır "Ahmet'in (Şık), Nedim'in (Şener) içeri girmeleri Cemaat'in doğrudan medyaya müdahalesidir. " dedi. Başbakan Erdoğan'ın Ahmet Şık'ın kitabı hakkında "bombadan daha tehlikeli" demesini yorumlayan Çakır "kendisi de çok iyi biliyordu ki bu olayın ( Nedim Şener'in tutuklanması) müsebbibi kendisi değildi, kucağında bulmuştu. Başbakan'ın bu sözüne dayanarak, "O yaptı" diyorlar halbuki o yapmadı." dedi.
İşte Ruşen Çakır'ın medyagünlüğü.com'dan Cenk Başlamış'a yaptığı açıklamalardan çarpıcı kesitler:
CEMAAT'İN MEDYAYA
MÜDAHALESİ
-Bu konuyu geçmeden... Neydi sizce Cemaat'in müdahalesi
somut olarak?
-Türkiye'de bir dönem her istediklerini içeri attırabilen,
bürokrasinin bir çok yerini kontrol altında tutan bir yapının medya
patronlarını istedikleri gibi yönlendirmemesi diye bir şey olamaz.
Çok basit bir örnek: Hanefi Avcı'nın o meşhur kitabı
yayınlandığında biz kendisini yayına almasaydık kitapla ilgili
fazla bir şey çıkmayacaktı medyada. Çünkü büyük medya kuruluşlarına
ambargo vardı, daha doğrusu onlardan rica edilmişti kitapla ilgili
haber yapmamaları. Oysa, görevdeki bir emniyet müdürünün, hele hele
kamuoyunda iyi tanınan bir polisin yazdığı kitap haber olmayacak da
ne haber olacak! NTV'ye çıkardık Hanefi Avcı'yı 90 dakika, büyük
olay oldu. Ardından her yerde Avcı röportajları çıkmaya başladı.
Cemaat'in koyduğu yasak böylece delinmiş oldu...
NTV'YE OPERASYON!
Hükümetle beraber kotardıkları Ergenekon, Balyoz süreçlerinde kimbilir medyaya neler yaptılar! Ne yapıyorlardı? Hedef gösteriyorlardı gazetecileri. Mesela NTV'deki meşhur helikopter hikayesi (Muhsin Yazıcıoğlu olayı). Bunun nedeni NTV'yi, Ergenekon, Balyoz davalarındaki serinkanlı, objektif yayıncılığı nedeniyle sindirme operasyonuydu ve uzun dönemde başarılı oldu.
AHMET ŞIK VE NEDİM ŞENER OLAYI CEMAATİN DİREK MÜDAHALESİDİR
Gazeteci listeleri yayınladılar internette. Ben kendimden biliyorum, hakkımda kaç tane yazı yayınladılar. Ahmet'in (Şık), Nedim'in (Şener) içeri girmeleri Cemaat'in doğrudan medyaya müdahalesidir. Özellikle Nedim içeri girmeden önce medyalarında yayınlar yaptılar. Psikolojik harekatı, dezenformasyonu, manipülasyonu kullanarak Türkiye'de medya ortamının çölleşmesinde, gazetecilere korku salmada bayağı bir fonksiyonları oldu.
ERDOĞAN BOMBAYI KUCAĞINDA BULDU!
Başbakan "Bazı kitaplar bombadan tehlikeli" dedi ve sorumluluğu
üstüne aldı ama kendisi de çok iyi biliyordu ki bu olayın ( Nedim
Şener'in tutuklanması) müsebbibi kendisi değildi, kucağında
bulmuştu. Başbakan'ın bu sözüne dayanarak, "O yaptı" diyorlar
halbuki o yapmadı. Radikal'de Ahmet'in kitabı bilgisayardan
alındığı zaman bunun doğru olduğunu söyleyenler şimdi polisler
gözaltına alınınca her şeyin yanlış olduğunu söyleyenlerle aynı
kişiler. Bunları Türkiye'nin unutmaması lazım. Biz tutuklu gazeteci
arkadaşlarımıza sahip çıkmak için yürüyüş yaptığımızda, mahkemeye
gittiğimizde bizi hedef gösterdiler. Bir arkadaşımın lafı var:
Eskiden gazeteciler işini kaybetmekten korkardı, şimdi mesleğini
kaybediyor. Türkiye'de gazetecilik mesleği yok olma tehlikesiyle
karı karşıya. Belki de yok olmuştur...
CANSİPARANE SAVUNANLAR
KİM?
-Şu anda iktidarda bulunanlar kim?
-Çoğunu ben tanıyorum ama işin ilginç tarafı şu anda Tayyip
Erdoğan'ın etrafında, medyada özellikle, ona kalkan olanların çoğu
İslamcı değil. Hatta, bunların büyük kısmı eskiden İslamcılardan
nefret ederdi! İsim vermeye gerek yok, herkes isimleri biliyor. En
cansiperane savunanlar... İslami gelenekten gelen yazar çizer
takımının çok daha temkinli ve daha usturuplu yapmaya
çalıştığını görüyorum bir takım şeyleri. Ama en cevval
olanların büyük kısmı İslamcı değil, Milli Görüşçü değil. Hayatları
da öyle değil, olacağı yok ama trene sonradan binenler daha fazla
ses çıkarıyor. Belirli bir İslami terbiyesi alan, Cemaat terbiyesi
alan az buçuk İslam tarihini bilen, onun ahlakını ailesinden
edinmiş olanlar daha bir derli toplu olabiliyorlar.
ALKAN, TÜRKÖNE, ALPAY, BULAÇ... CEMAATÇİ DEĞİL AMA...
Şu anda Cemaat-Hükümet kavgasına baktığımızda Cemaat'in en iyi
savunucuları onlardan olmayan yazarlar. Mesela, Ahmet Turan Alkan,
Ali Bulaç, Şahin Alpay, Mümtazer Türköne.. Bunlar Cemaatçi değil.
Öte tarafta en fazla Cemaat'e saldıran isimler ise yakın zamana
kadar İslamcılık'la, Milli Görüş'le hiç ilgisi olmayan insanlar,
tetikçilik yapıyorlar şu anda. Çok ilginç bir durum yaşıyoruz.
Cemaat-Hükümet kavgasının medya ayağına baktığımızda "organik
Cemaatçi", "organik Milli Görüşçü" pek yok. Cemaat'e kalkan olanlar
ki, onların daha belli bir kalitesi var, kendilerini kanıtlamış
akademisyenler, entelektüeller ama Cemaat'i savunuyorlar. Öte yanda
hiçbir şekilde kendilerini kanıtlamamış, sürekli sataşan
insanlar.
AYRILIK ŞAŞIRICI DEĞİL
-Okurlarınız zaten biliyor ama yine de soralım,
Cemaat-Hükümet kavgasının özünde sizce ne var?
-İkisinin de kafasında farklı dünyalar var. Ayrı dünyaların
hareketleri bunlar. Sanıldığı gibi kardeş hareketler değil. İkisi
de İslam'dan geliyor olabilir ama çok farklı yorumları var.
Geçmişte yolları ayrılmış. Recep Tayyip Erdoğan'la Fethullah
Gülen'in yollarının ayrılmasında şaşılacak bir şey yok. Şaşırtıcı
olan yollarının birleşmesiydi. Şimdi normal olan yaşanıyor ama
anormal şekilde yaşanıyor. Çok sert, çok kırıcı, çok tahripkâr. İki
taraf da birbirini çok ciddi şekilde yaralıyor ve an itibarıyla iki
taraf da birbirinin Müslümanlığını sorgular hale geldi. Çok garip
şeyler yaşanıyor. Çok büyük bir kopuş yaşanıyor. Normalde
bitişmemiş hareketler. Demek birleşmeleri çok suniymiş ki onu çok
sert şekilde kopartma ihtiyacı hissediyorlar.
CEMAAT ABD KUKLASI MI?
-Peki, Fethullah Gülen'in orada olmasının da etkisiyle
Cemaat'in arkasında ABD'nin bulunduğu değerlendirmesine katılıyor
musunuz?
-Bence abartılı. ABD'nin böyle bir olaya, böyle bir Cemaat'e
seyirci kalması mümkün değil. Öte yandan Fethullah Gülen'in
Pensilvanya'daki ikameti bir inziva değil, küresel bir hareketi
oradan yönetiyor. Özellikle 11 Eylül'den sonra ABD'nin böyle bir
şeyi hoş görmesi için gerçekten güvenmesi lazım. Yoksa en ufak bir
şüphesi olsa FBI keser önünü. Ama bu hareketin bir Amerikan kuklası
ya da Amerikan gizli servisinin hareketi olduğu anlamına gelmez.
Sadece bu hareketi karşılarına almayı uygun bulmuyorlar
denebilir.
ERDOĞAN VE GÜLEN ARASINDAKİ
FARK
-Erdoğan'la Gülen arasındaki en temel fark ne?
- Erdoğan'ın İslam dünyasındaki sorunların sorumlusu olarak Batı'yı
görmesi. Müslümanların, dindarların desteğini alarak Batı'ya meydan
okumaya niyetleniyor. Gülen ise tam tersine, İslam dünyasındaki
sorunların kökeninde Müslümanların yanlışlarını görüyor ve Batı'yı
arkasına alarak İslam ülkelerindeki yaşayış, yorum tarzlarına
meydan okuyor. Erdoğan en ufak olayda Batı'yı, İsrail'i
eleştiriyor. Gülen'de ise Batı eleştirisi yoktur. Gazze'ye üzülür
ama İsrail'e "terörist devlet" demez. Hayatta demeyecek. Ama
Erdoğan der çünkü öyle düşünüyor. İkisi arasındaki fark bu. Ama
buradan hareketle "şu şunun adamı" demek bence doğru değil.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN BURAYA TIKLAYIN...