Bundan aylar önce bir başhekimden bahsetmiştim. Hani 15 Temmuz
darbe girişimi sırasında Ankara'da yaralanan ve hastanede tedavi
gören gazilere, "Bana mı sordunuz da sokağa
çıktınız" diyen Başhekim Nurullah Zengin'in
yaptıklarını anlatmıştım.
Ben bu meseleyi yazdıktan sonra, Kanal A televizyonu
hastaneye bir kamera göndermiş ve Nurullah Zengin'i canhıraş bir
şekilde savunmuştu.
Yapılan haberde, "Bize eziyet ediliyor" diyen
ve başhekim hakkında suç duyurusunda bulunan 15 Temmuz gazilerine
yalancı, iftiracı muamelesi yapılmıştı.
Yayında bana da türlü iftiralar atılmış, birileri tarafından
kullanıldığım, çıkar ve raht amacıyla başhekime iftira attığım
iddia edilmişti.
Geçtiğimiz aylarda İnternet Haber'e gelen bir mahkeme kararını
bana ulaştırdı arkadaşlar. Karar, başhekim ile ilgili yazdığım
yazının yayından kaldırılmasına hükmediyordu.
"Adalete karşı boynumuz kıldan ince" deyip
yazıyı yayından kaldırdık haliyle...
Ancak...
Yazı yayından kalktıktan sonra, "Bu başhekim yakında
gidecek" dedim. "Nereden belli?" diye
sordular, anlattım.
Size de anlatayım.
Bugüne kadar 3 kişi benim yazdığım yazılara erişim yasağı
getirdi ve sonrasında yazıyı yayından kaldırttı.
Üstelik bu işi saatler içinde başardılar.
İşin ilginç tarafı şu ki yazımı yayından kaldırtarak aslında
kendi iplerini çekmiş oldular. Benden davacı olmadıkları halde,
hakkımda suç duyurusunda bulunmadıkları halde yazımı yayından
kaldırtma girişimi kendilerini faş etmekten başka işe
yaramadı.
"Mahkemeler nasıl olur da bu kadar işin arasında bu tür
önemsiz bir konuyu gündemine alıp apar topar karar
veriyor" diye şüphelenen yetkililer meselenin
takipçisi olunca işin içinde bir çapanoğlu olduğu
kendiliğinden ortaya çıktı.
Neyse...
"Dur bakalım ne olacak" diyerek olayı normal
seyrine bıraktım o dönemde... Daha sonra yoğun gündem arasında
konuyu takip etmeyi bıraktım haliyle...
Dün Ankara'dan bir doktor aradı. Kendini tanıttıktan sonra bir
mesele anlattı ve yardım istedi.
"Hay hay elimden geleni yaparım" dedim.
Sonra tam telefonu kapatacakken, bir şey söyledi bu doktor
arkadaş.
"Siz daha önce Ankara Numune Hastanesi'nin
Başhekimi'ni yazmıştınız ve bu şahıs görevden alınmıştı. Bu konuda
da size teşekkür borçluyuz" deyince olayın farkına
vardım.
Meğer bizim gazi eziyetçisi başhekim, geçtiğimiz yılın
kasım ayında görevden uzaklaştırılmış da haberimiz olmamış.
Olayın peşini bırakmayıp gereğini gerektiği gibi yerine getiren
yetkililere sonsuz teşekkür ederim.
Bu arada...
O dönemde başhekimin yardımına koşan Kanal A televizyonu da
bildiğiniz üzere aylar önce kepenk indirdi.
Kapandı!
Başhekimi savunurken bana türlü iftiralar atan kanalın Genel
Yayın Yönetmeni şimdi işsiz. Bir dönem elindeki gücü
tetikçilik yapmak için kullanan bu zat, şimdi Facebook
üzerinden bol bol yorum kasıyor.
Kurban olduğum Allah'ın şaşmaz adaleti er ya da geç tecelli
ediyor işte...
He zaman söylediğim bir şey var.
Şu elimdeki kalemi şunu veya bunu memnun etmek için değil,
Allah'ı memnun etmek için kullanmaya çalışan bir kardeşinizim.
Bu meslekte bilmeden ve istemeden pek çok kez hata yaptım ve bu
hatalarımı her yerde defalarca özür dileyerek kabul ettim.
Bundan hiç gocunmadım.
Ancak 25 yıllık meslek hayatımda hiç kimseye bile bile yanlış
yapmadım, iftira atmadım. Kul hakkına girmemeye azami özen
gösterdim.
Bunu bir kez daha tescillemenin gururunu ve mutluluğunu sizlerle
paylaşmak istedim.